Fethullah Gülen'in önündeki 3 seçeneği yazdı
"Eğer cemaat sivilleşmeyi ve şeffaflaşmayı esas alan bir çizgi benimserse hem kendileri hem deTürkiye için daha hayırlı olur." diyen Vatan gazetesinden Ruşen Çakır "Fethullah Gülen'in zor seçimi" başlığıyla bir analiz yaptı. Çakır'ın analizindepartileşmenin cemaat açısından sakıncasını yazdı.
İşte Çakır'ın o analizi:
"Başbakan Erdoğan'ın 30 Mart yerel seçimlerinin galiplerinden, Fethullah Gülen'in de mağluplarından olması hükümet-cemaat savaşının ilkinin lehine sonuçlandığı anlamına gelmiyor. Zira herhangi bir uzlaşma/barış olmaması halinde çok uzun sürecek bir savaş söz konusu ve 30 Mart bunun sadece bir muharebesiydi. Kuşkusuz bu muharebenin sonuçlarının savaşın sonraki aşamalarına doğrudan etkisi olacaktır ancak Gülen'in 17 Aralık sürecinde yapmış olduğu hatalardan ders çıkarıp yeni dönemde daha etkili stratejiler geliştirme; Erdoğan'ın da bu seçim başarısının verdiği özgüvenle stratejik hatalar yapma ihtimallerini akıllarda tutmak lazım.
Tapeler etkili oldu mu?
Bu yazıda Gülen'in ve cemaatin hatalarını ele almak istiyorum ancak öncelikle şu soru cevaplanmayı bekliyor: 17 Aralık sürecinde hükümete ve Erdoğan'a yönelik yoğun aleyhte kampanya (tapeler vb.) AKP'den oy mu götürdü, yoksa ona oy mu getirdi? Buna birçok cevap verebilir ve hangisinin doğru olduğuna karar verebilecek bir merci yok. Örneğin kimileri bu kampanyanın seçmen tercihlerinde herhangi bir etkisi olmadığı kanısında. Kimileri de normal şartlarda AKP'nin düşüşte olduğunu, bu kampanyanın AKP ve Erdoğan'a doping etkisi yaptığını düşünüyor. Şahsen tam zıt görüşteyim: Elimde herhangi bir delil yok ama yolsuzluk iddiaları ve diğer tapeler nedeniyle AKP oylarının azalmış olduğuna inanıyorum.
Fakat cemaat çıtayı çok yükseğe çıkarttığı, AKP oylarını yüzde 40'ın altında gösterdiği, hatta buradan Erdoğan'ın tasfiyesinin kaçınılmaz olduğunu iddia ettiği için, oyların azalmasına neden olmuşsa bile seçimlerin en büyük mağluplarından biri olarak anılmayı hak ediyor.
Siyasete müdahale
Dolayısıyla cemaatin ilk yanılgısı, kendi gücünü abartıp Erdoğan'ın gücünü yanlış hesaplamış olmasıdır ki buradan dönmek o kadar zor olmasa gerek. Ancak çok daha önemli bir hata var ki onunla yüzleşip aşmaya çalışması halinde cemaatin kendi içinde ciddi bir dönüşüm ve yenilenme yaşaması kaçınılmaz olacaktır.
Çok karmaşık gözüken ama aslında çok da basit olan bir sorundan söz ediyorum: Cemaat, ülke siyasetine siyasi olmayan yöntemlerle müdahale etmeye çalıştı. Yolsuzluk iddiaları, stratejik konulardaki tapeler, medya, özellikle sosyal medya üzerinden yürütülen enformasyonla dezenformasyonun iç içe geçmiş olduğu, psikolojik harekat yöntemlerinin temel alındığı kampanyalar etkili oldu olmasına ama cemaat AKP'nin karşısına bir siyasi parti, Erdoğan'ın karşısına siyasi bir lider çıkar(a)madığı için bu etki sınırlı oldu, ülkenin siyasi kaderini tek başına belirleyemedi.
Bu bağlamda "Cemaat çok meraklıysa neden siyasi parti kurmuyor?" sorusu son derece meşrudur. Fakat partileşmeye gitmek Gülenin nerdeyse 45 yılda inşa etmiş olduğu küresel yapılanmayı ciddi anlamda riske atmak anlamına gelecektir.
Üç seçenek
Sanıyorum cemaatin önünde şu anda üç seçenek var:
1) Benim "cemaatin sivil olmayan kanadı" olarak adlandırdığım kişilerin oluşturduğu "devlet içindeki devlet" yapılanmasının kapısına kilit vurup tamamen sivil ve şeffaf bir faaliyet yürütmek.
2) Ağırlığı sivil olmayan kanada verip hükümetle amansız bir savaşa girişmek.
3) Ufak tefek değişikliklerle şu ana kadar uygulanan, sivil ve sivil olmayan kanatların koordineli bir şekilde yürütmeye çalıştığı stratejiyi sürdürmek.
Kararı esas olarak Fethullah Gülen'in vereceğini düşünüyorum ve hangi şıkkı seçeceğini herkes gibi ben de çok merak ediyorum. Bana göre en makulü ilk şık. Eğer cemaat sivilleşmeyi ve şeffaflaşmayı esas alan bir çizgi benimserse hem kendileri hem de Türkiye için daha hayırlı olur.
Ancak bu seçenekte karar kılınması halinde öncelikle Gülen'in Türkiye'ye dönmesi gerekir. Bu konuyu da, bir aksilik olmazsa yarın ele alalım."
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.