Kuranı Kerimin 35. suresi olan Fatır suresine aynı zamanda Melaike suresi de denir. Fatır suresi Furkan suresinden sonra, Meryem suresinden önce nazil olmuştur. Mekke döneminden inen Fatır sıresi 45 ayeti kerimeden oluşuyor. İşte Fatır suresi ve Fatır suresinin okunuşu..

Kur'an-ı kerîmin otuz beşinci sûresi. Melaike sûresi de denilmektedir. Furkan sûresinden sonra, Meryem sûresinden önce inmiştir. Fatır sûresi Mekke'de nazil oldu (indi). Kırk beş ayet-i kerîmedir. İlk ayet-i kerîmede geçen ve yaratıcı manası olan "Fatır" kelimesi sûreye isim olmuştur. Sûrede başlıca; Allahü tealanın üstün ve eşsiz yaratma kudreti, mü'min ile kafir arasındaki f ark, insan kalbinin kötülüklerden temizlenmesi ve güzel ahlak ile bezenmenin lüzûmu anlatılmaktadır. (İbn-i Abbas, Taberî)

FATIR SURESİNİN TÜRKÇE VE ARAPÇA OKUNUŞU İLE MEALİ

Fatır 1 (Mealleri Karşılaştır): Elhamdu lillahi fatırıs semavati vel ardı cailil melaiketi rusulen ulî ecnihatin mesna ve sulase ve rubaa, yezîdu fîl halkı ma yeşau, innallahe ala kulli şey'in kadîr(kadîrun).
بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ فَاطِرِ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ جَاعِلِ ٱلْمَلَٰٓئِكَةِ رُسُلًا أُو۟لِىٓ أَجْنِحَةٍ مَّثْنَىٰ وَثُلَٰثَ وَرُبَٰعَ ۚ يَزِيدُ فِى ٱلْخَلْقِ مَا يَشَآءُ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلَىٰ كُلِّ شَىْءٍ قَدِيرٌ
Hamd, gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah'a mahsustur. O, yaratmada dilediğini artırır. Şüphesiz Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter.

Fatır 2 (Mealleri Karşılaştır): Ma yeftehillahu lin nasi min rahmetin fe la mumsike leha, ve ma yumsik fe la mursile lehu min ba'dih(ba'dihî), ve huvel azîzul hakîm(hakîmu).
مَّا يَفْتَحِ ٱللَّهُ لِلنَّاسِ مِن رَّحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا ۖ وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُۥ مِنۢ بَعْدِهِۦ ۚ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Allah, insanlar için ne rahmet açarsa, artık onu tutacak (engelleyecek) yoktur. Neyi de tutarsa, bundan sonra onu gönderecek yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.

Fatır 3 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhen nasuzkurû ni'metallahi aleykum, hel min halikın gayrullahi yerzukukum mines semai vel ard(ardı), la ilahe illa huve fe enna tû'fekûn(tû'fekûne).
يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ ٱذْكُرُوا۟ نِعْمَتَ ٱللَّهِ عَلَيْكُمْ ۚ هَلْ مِنْ خَٰلِقٍ غَيْرُ ٱللَّهِ يَرْزُقُكُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ وَٱلْأَرْضِ ۚ لَآ إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ فَأَنَّىٰ تُؤْفَكُونَ
Ey insanlar! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Allah'tan başka size göklerden ve yerden rızık veren bir yaratıcı var mı? O'ndan başka hiçbir ilah yoktur. O halde nasıl oluyor da haktan döndürülüyorsunuz?

Fatır 4 (Mealleri Karşılaştır): Ve in yukezzibûke fe kad kuzzibet rusulun min kablik(kablike), ve ilallahi turceul umûr(umûru).
وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كُذِّبَتْ رُسُلٌ مِّن قَبْلِكَ ۚ وَإِلَى ٱللَّهِ تُرْجَعُ ٱلْأُمُورُ
(Ey Muhammed!) Eğer seni yalancı sayıyorlarsa bil ki, senden önce de nice peygamberler yalancı sayılmıştır. Bütün işler ancak Allah'a döndürülür.

Fatır 5 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhen nasu inne va'dallahi hakkun fe la tegurrennekumul hayatud dunya, ve la yegurrennekum billahil garûr(garûru).
يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ إِنَّ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقٌّ ۖ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَا ۖ وَلَا يَغُرَّنَّكُم بِٱللَّهِ ٱلْغَرُورُ
Ey insanlar! Şüphesiz Allah'ın vaadi gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. Sakın çok aldatıcı (şeytan), Allah hakkında sizi aldatmasın.

Fatır 6 (Mealleri Karşılaştır): İnneş şeytane lekum aduvvun fettehızûhu aduvva(aduvven), innema yed'û hızbehu li yekûnû min ashabis seîr(seîri).
إِنَّ ٱلشَّيْطَٰنَ لَكُمْ عَدُوٌّ فَٱتَّخِذُوهُ عَدُوًّا ۚ إِنَّمَا يَدْعُوا۟ حِزْبَهُۥ لِيَكُونُوا۟ مِنْ أَصْحَٰبِ ٱلسَّعِيرِ
Şüphesiz şeytan sizin için bir düşmandır. Öyle ise (siz de) onu düşman tanıyın. O, kendi taraftarlarını ancak alevli ateşe girecek kimselerden olmaya çağırır.

Fatır 7 (Mealleri Karşılaştır): Ellezîne keferû lehum azabun şedîd(şedîdun), vellezîne amenû ve amilûs salihati lehum magfiretun ve ecrun kebîr(kebîrun).
ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ ۖ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّٰلِحَٰتِ لَهُم مَّغْفِرَةٌ وَأَجْرٌ كَبِيرٌ
İnkar edenler için çetin bir azap vardır. İman edip salih ameller işleyenler için ise bir bağışlanma ve büyük bir mükafat vardır.

Fatır 8 (Mealleri Karşılaştır): E fe men zuyyine lehu sûu amelihî fe reahu hasena(hasenen), fe innallahe yudıllu men yeşau ve yehdî men yeşau, fe la tezheb nefsuke aleyhim haserat(haseratin), innallahe alîmun bima yesneûn(yesneûne).
أَفَمَن زُيِّنَ لَهُۥ سُوٓءُ عَمَلِهِۦ فَرَءَاهُ حَسَنًا ۖ فَإِنَّ ٱللَّهَ يُضِلُّ مَن يَشَآءُ وَيَهْدِى مَن يَشَآءُ ۖ فَلَا تَذْهَبْ نَفْسُكَ عَلَيْهِمْ حَسَرَٰتٍ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ عَلِيمٌۢ بِمَا يَصْنَعُونَ
Kötü ameli kendisine süslü gösterilip de onu güzel gören kimse, ameli iyi olan kimse gibi mi olacaktır? Şüphesiz Allah dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirir. (Ey Muhammed!) Onlar için duyduğun üzüntüler yüzünden kendini helak etme! Şüphesiz ki Allah, onların yaptıklarını hakkıyla bilendir.

Fatır 9 (Mealleri Karşılaştır): Vallahullezî, erseler rîyaha fe tusîru sehaben fe suknahu ila beledin meyyitin fe ahyeyna bihil arda ba'de mevtiha, kezaliken nuşûr(nuşûru).
وَٱللَّهُ ٱلَّذِىٓ أَرْسَلَ ٱلرِّيَٰحَ فَتُثِيرُ سَحَابًا فَسُقْنَٰهُ إِلَىٰ بَلَدٍ مَّيِّتٍ فَأَحْيَيْنَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا ۚ كَذَٰلِكَ ٱلنُّشُورُ
Allah, rüzgarları gönderendir. Onlar da bulutları hareket ettirir. Biz de bulutları ölü bir toprağa sürer ve onunla ölümünden sonra yeryüzünü diriltiriz. İşte ölümden sonra diriliş de böyledir.

Fatır 10 (Mealleri Karşılaştır): Men kane yurîdul izzete fe lillahil izzetu cemîa(cemîan), ileyhi yes'adul kelimut tayyibu vel amelus salihu yerfeuh(yerfeuhu), vellezîne yemkurûnes seyyiati lehum azabun şedîd(şedîdun), ve mekru ulaike huve yebûr(yebûru).
مَن كَانَ يُرِيدُ ٱلْعِزَّةَ فَلِلَّهِ ٱلْعِزَّةُ جَمِيعًا ۚ إِلَيْهِ يَصْعَدُ ٱلْكَلِمُ ٱلطَّيِّبُ وَٱلْعَمَلُ ٱلصَّٰلِحُ يَرْفَعُهُۥ ۚ وَٱلَّذِينَ يَمْكُرُونَ ٱلسَّيِّـَٔاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ ۖ وَمَكْرُ أُو۟لَٰٓئِكَ هُوَ يَبُورُ
Her kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle Allah'a aittir. Güzel sözler ancak O'na yükselir. Salih ameli de güzel sözler yükseltir. Kötülükleri tuzak yapanlar var ya, onlar için çetin bir azap vardır. İşte onların tuzağı boşa çıkar.

Fatır 11 (Mealleri Karşılaştır): Vallahu halakakum min turabin summe min nutfetin summe cealekum ezvaca(ezvacen), ve ma tahmilu min unsa ve la tedau illa bi ilmih(ilmihî), ve ma yuammeru min muammerin ve la yunkasu min umurihî illa fî kitab(kitabin), inne zalike alallahi yesîr(yesîrun).
وَٱللَّهُ خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ جَعَلَكُمْ أَزْوَٰجًا ۚ وَمَا تَحْمِلُ مِنْ أُنثَىٰ وَلَا تَضَعُ إِلَّا بِعِلْمِهِۦ ۚ وَمَا يُعَمَّرُ مِن مُّعَمَّرٍ وَلَا يُنقَصُ مِنْ عُمُرِهِۦٓ إِلَّا فِى كِتَٰبٍ ۚ إِنَّ ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ يَسِيرٌ
Allah, sizi önce topraktan, sonra da az bir sudan (meniden) yarattı. Sonra sizi (erkekli dişili) eşler yaptı. Allah'ın ilmine dayanmadan hiçbir dişi ne hamile kalır, ne de doğurur. Herhangi bir kimseye uzun ömür verilmez, yahut ömrü kısaltılmaz ki bu bir kitapta (Levh-i Mahfuz'da yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a kolaydır.

Fatır 12 (Mealleri Karşılaştır): Ve ma yestevîl bahrani haza azbun furatun saigun şerabuhu ve haza milhun ucac(ucacun), ve min kullin te'kulûne lahmen tariyyen ve testahricûne hilyeten telbesûneha, ve terel fulke fîhi mevahire li tebtegû min fadlihî ve leallekum teşkurûn(teşkurûne).
وَمَا يَسْتَوِى ٱلْبَحْرَانِ هَٰذَا عَذْبٌ فُرَاتٌ سَآئِغٌ شَرَابُهُۥ وَهَٰذَا مِلْحٌ أُجَاجٌ ۖ وَمِن كُلٍّ تَأْكُلُونَ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُونَ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا ۖ وَتَرَى ٱلْفُلْكَ فِيهِ مَوَاخِرَ لِتَبْتَغُوا۟ مِن فَضْلِهِۦ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
İki deniz aynı olmaz. Şu tatlıdır, susuzluğu giderir, içimi kolaydır. Şu ise tuzludur, acıdır. Bununla beraber her birinden taze et yersiniz ve takınacağınız süs eşyası çıkarırsınız. Allah'ın lütfundan istemeniz ve şükretmeniz için gemilerin orada suyu yara yara gittiğini görürsün.

Fatır 13 (Mealleri Karşılaştır): Yûlicul leyle fîn nehari ve yûlicun nehare fîl leyli ve sehhareş şemse vel kamere kullun yecrî li ecelin musemma(musemmen), zalikumullahu rabbukum lehul mulk(mulku), vellezîne ted'ûne min dûnihî ma yemlikûne min kıtmîr(kıtmîrin).
يُولِجُ ٱلَّيْلَ فِى ٱلنَّهَارِ وَيُولِجُ ٱلنَّهَارَ فِى ٱلَّيْلِ وَسَخَّرَ ٱلشَّمْسَ وَٱلْقَمَرَ كُلٌّ يَجْرِى لِأَجَلٍ مُّسَمًّى ۚ ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبُّكُمْ لَهُ ٱلْمُلْكُ ۚ وَٱلَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِهِۦ مَا يَمْلِكُونَ مِن قِطْمِيرٍ
Allah, geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Güneşi ve Ay'ı da koyduğu kanunlara boyun eğdirmiştir. Her biri belirli bir vakte kadar akıp gitmektedir. İşte bu, Allah'tır, Rabbinizdir. Mülk yalnızca O'nundur. Allah'ı bırakıp da ibadet ettikleriniz, bir çekirdek zarına bile hükmedemezler.

Fatır 14 (Mealleri Karşılaştır): İn ted'ûhum la yesmeû duaekum, ve lev semiû mestecabû lekum, ve yevmel kıyameti yekfurûne bi şirkikum, ve la yunebbiuke mislu habîr(habîrin).
إِن تَدْعُوهُمْ لَا يَسْمَعُوا۟ دُعَآءَكُمْ وَلَوْ سَمِعُوا۟ مَا ٱسْتَجَابُوا۟ لَكُمْ ۖ وَيَوْمَ ٱلْقِيَٰمَةِ يَكْفُرُونَ بِشِرْكِكُمْ ۚ وَلَا يُنَبِّئُكَ مِثْلُ خَبِيرٍ
Eğer onları çağırsanız, çağrınızı duymazlar. Duysalar bile çağrınıza karşılık veremezler. Kıyamet günü de sizin ortak koştuğunuzu inkar ederler. Bunları sana hiç kimse, hakkıyla haberdar olan (Allah) gibi haber veremez.

Fatır 15 (Mealleri Karşılaştır): Ya eyyuhen nasu entumul fukarau ilallahi, vallahu huvel ganiyyul hamîd(hamîdu).
۞ يَٰٓأَيُّهَا ٱلنَّاسُ أَنتُمُ ٱلْفُقَرَآءُ إِلَى ٱللَّهِ ۖ وَٱللَّهُ هُوَ ٱلْغَنِىُّ ٱلْحَمِيدُ
Ey insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız. Allah ise her bakımdan sınırsız zengin olandır, övülmeye hakkıyla layık olandır.

Fatır 16 (Mealleri Karşılaştır): İn yeşe' yuzhibkum ve ye'ti bi halkın cedîd(cedîdin).
إِن يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَأْتِ بِخَلْقٍ جَدِيدٍ
Eğer Allah dilerse, sizi giderir ve yeni bir halk getirir.

Fatır 17 (Mealleri Karşılaştır): Ve ma zalike alallahi bi azîz(azîzin).
وَمَا ذَٰلِكَ عَلَى ٱللَّهِ بِعَزِيزٍ
Bu, Allah'a göre zor bir şey değildir.

Fatır 18 (Mealleri Karşılaştır): Ve la tezirû vaziretun vizre uhra, ve in ted'u muskaletun ila himliha la yuhmel minhu şey'un ve lev kane za kurba, innema tunzirullezîne yahşevne rabbehum bil gaybi ve ekamûs salah(salate), ve men tezekka fe innema yetezekka li nefsih(nefsihî), ve ilallahil masîr(masîru).
وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ ۚ وَإِن تَدْعُ مُثْقَلَةٌ إِلَىٰ حِمْلِهَا لَا يُحْمَلْ مِنْهُ شَىْءٌ وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَىٰٓ ۗ إِنَّمَا تُنذِرُ ٱلَّذِينَ يَخْشَوْنَ رَبَّهُم بِٱلْغَيْبِ وَأَقَامُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ ۚ وَمَن تَزَكَّىٰ فَإِنَّمَا يَتَزَكَّىٰ لِنَفْسِهِۦ ۚ وَإِلَى ٱللَّهِ ٱلْمَصِيرُ
Hiçbir günahkar başka bir günahkarın yükünü yüklenmez. Günah yükü ağır olan kimse, (bir başkasını), günahını yüklenmeye çağırırsa, ondan hiçbir şey yüklenilmez, çağırdığı kimse yakını da olsa. Sen ancak, görmedikleri halde Rablerinden için için korkanları ve namaz kılanları uyarırsın. Kim arınırsa ancak kendisi için arınmış olur. Dönüş ancak Allah'adır.

Fatır 19 (Mealleri Karşılaştır): Ve ma yestevîl a'ma vel basîr(basîru).
وَمَا يَسْتَوِى ٱلْأَعْمَىٰ وَٱلْبَصِيرُ
Kör ile gören bir olmaz.

Fatır 20 (Mealleri Karşılaştır): Ve lez zulumatu ve len nûr(nûru).
وَلَا ٱلظُّلُمَٰتُ وَلَا ٱلنُّورُ
Karanlıklar ile aydınlık bir olmaz.

Fatır 21 (Mealleri Karşılaştır): Ve lez zıllu ve lel harûr(harûru).
وَلَا ٱلظِّلُّ وَلَا ٱلْحَرُورُ
Gölge ile sıcaklık bir olmaz.

Fatır 22 (Mealleri Karşılaştır): Ve ma yestevîl ahyau ve lel emvat(emvatu), innallahe yusmiu men yeşau, ve ma ente bi musmiin men fîl kubûr(kubûri).
وَمَا يَسْتَوِى ٱلْأَحْيَآءُ وَلَا ٱلْأَمْوَٰتُ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ يُسْمِعُ مَن يَشَآءُ ۖ وَمَآ أَنتَ بِمُسْمِعٍ مَّن فِى ٱلْقُبُورِ
Diriler ile ölüler de bir olmaz. Allah, dilediğine işittirir. Sen, kabirde bulunanlara işittirecek değilsin.

Fatır 23 (Mealleri Karşılaştır): İn ente illa nezîr(nezîrun).
إِنْ أَنتَ إِلَّا نَذِيرٌ
Sen, ancak bir uyarıcısın.

Fatır 24 (Mealleri Karşılaştır): İnna erselnake bil hakkı beşîren ve nezîra(nezîren), ve in min ummetin illa hala fîha nezîr(nezîrun).
إِنَّآ أَرْسَلْنَٰكَ بِٱلْحَقِّ بَشِيرًا وَنَذِيرًا ۚ وَإِن مِّنْ أُمَّةٍ إِلَّا خَلَا فِيهَا نَذِيرٌ
Şüphesiz biz, seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, aralarında bir uyarıcı gelip geçmiş olmasın.

Fatır 25 (Mealleri Karşılaştır): Ve in yukezzibûke fe kad kezzebellezîne min kablihim, caethum rusuluhum bil beyyinati ve biz zuburi ve bil kitabil munîr(munîri).
وَإِن يُكَذِّبُوكَ فَقَدْ كَذَّبَ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ جَآءَتْهُمْ رُسُلُهُم بِٱلْبَيِّنَٰتِ وَبِٱلزُّبُرِ وَبِٱلْكِتَٰبِ ٱلْمُنِيرِ
(Ey Muhammed!) Eğer seni yalanlıyorlarsa bil ki, onlardan öncekiler de peygamberlerini yalanlamışlardı. Oysa peygamberleri onlara apaçık delilleri, sahifeleri ve aydınlatıcı kitabı getirmişlerdi.

Fatır 26 (Mealleri Karşılaştır): Summe ehaztullezîne keferû fe keyfe kane nekîr(nekîri).
ثُمَّ أَخَذْتُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ ۖ فَكَيْفَ كَانَ نَكِيرِ
Sonra ben inkar edenleri yakaladım. Beni inkar etmenin sonucu nasıl oldu!

Fatır 27 (Mealleri Karşılaştır): E lem tere ennallahe enzele mines semai maen, fe ahrecna bihî semeratin muhtelifen elvanuha, ve minel cibali cudedun bîdun ve humrun muhtelifun elvanuha ve garabîbu sûd(sûdun).
أَلَمْ تَرَ أَنَّ ٱللَّهَ أَنزَلَ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً فَأَخْرَجْنَا بِهِۦ ثَمَرَٰتٍ مُّخْتَلِفًا أَلْوَٰنُهَا ۚ وَمِنَ ٱلْجِبَالِ جُدَدٌۢ بِيضٌ وَحُمْرٌ مُّخْتَلِفٌ أَلْوَٰنُهَا وَغَرَابِيبُ سُودٌ
Görmüyor musun ki, Allah gökten su indirdi. Biz onunla türlü türlü ürünler çıkardık. Dağlardan da beyaz, kırmızı (birbirinden farklı) çeşitli renklerde yollar (katmanlar) var, simsiyah taşlar da var.

Fatır 28 (Mealleri Karşılaştır): Ve minen nasi ved devabbi vel en'ami muhtelifun elvanuhu kezalik(kezalike), innema yahşallahe min ibadihil ulemau, innallahe azîzun gafûr(gafûrun).
وَمِنَ ٱلنَّاسِ وَٱلدَّوَآبِّ وَٱلْأَنْعَٰمِ مُخْتَلِفٌ أَلْوَٰنُهُۥ كَذَٰلِكَ ۗ إِنَّمَا يَخْشَى ٱللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ ٱلْعُلَمَٰٓؤُا۟ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ عَزِيزٌ غَفُورٌ
İnsanlardan, (yeryüzünde) hareket eden (diğer) canlılardan ve hayvanlardan yine böyle çeşitli renklerde olanlar vardır. Allah'a karşı ancak; kulları içinden alim olanlar derin saygı duyarlar. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, çok bağışlayandır.

Fatır 29 (Mealleri Karşılaştır): İnnellezîne yetlûne kitaballahi ve ekamûs salate ve enfekû mimma rezaknahum sirren ve alaniyeten yercûne ticareten len tebûr(tebûre).
إِنَّ ٱلَّذِينَ يَتْلُونَ كِتَٰبَ ٱللَّهِ وَأَقَامُوا۟ ٱلصَّلَوٰةَ وَأَنفَقُوا۟ مِمَّا رَزَقْنَٰهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَٰرَةً لَّن تَبُورَ
Şüphesiz, Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, gizlice ve açıktan Allah yolunda harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir ticaret umabilirler.

Fatır 30 (Mealleri Karşılaştır): Li yuveffîyehum ucûrehum ve yezîdehum min fadlih(fadlihi), innehu gafûrun şekûr(şekûrun).
لِيُوَفِّيَهُمْ أُجُورَهُمْ وَيَزِيدَهُم مِّن فَضْلِهِۦٓ ۚ إِنَّهُۥ غَفُورٌ شَكُورٌ
Allah, kendilerine mükafatlarını tam olarak versin ve kendi lütfundan daha da artırsın diye (böyle yaparlar). Şüphesiz O, çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.

Fatır 31 (Mealleri Karşılaştır): Vellezî evhayna ileyke minel kitabi huvel hakku musaddikan lima beyne yedeyh(yedeyhi), innallahe bi ibadihî le habîrun basîr(basîrun).
وَٱلَّذِىٓ أَوْحَيْنَآ إِلَيْكَ مِنَ ٱلْكِتَٰبِ هُوَ ٱلْحَقُّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهِ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ بِعِبَادِهِۦ لَخَبِيرٌۢ بَصِيرٌ
(Ey Muhammed!) Sana vahyettiğimiz kitap (Kur'an), kendinden öncekini tasdik eden hak kitaptır. Şüphesiz Allah (kullarından) hakkıyla haberdardır. Onları hakkıyla görür.

Fatır 32 (Mealleri Karşılaştır): Summe evresnel kitabellezînastafeyna min ibadina, fe minhum zalimun li nefsih(nefsihî), ve minhum muktesid(muktesidun), ve minhum sabikun bil hayrati bi iznillah(iznillahi), zalike huvel fadlul kebîr(kebîru).
ثُمَّ أَوْرَثْنَا ٱلْكِتَٰبَ ٱلَّذِينَ ٱصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَا ۖ فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِّنَفْسِهِۦ وَمِنْهُم مُّقْتَصِدٌ وَمِنْهُمْ سَابِقٌۢ بِٱلْخَي #1

Muhabir: Yazar Silinmiş