Dolar (USD)
34.17
Euro (EUR)
38.22
Gram Altın
2936.52
BIST 100
9829.19
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Fatih Camii İstanbul'un mihenk taşıdır

Dersaadet Kültür, Edebiyat, Dil, Sanat ve Tanıtım Platformu Derneği Başkanı Mehmet Kamil Berse, "Babam da İstanbul ve Fatih aşığı bir insandı. 'Fatih Camisi'ni görmediğiniz yerde oturmayın' derdi. Şimdi binalar yapıldı. Üst kattan Fatih Camisi'nin minaresini görebiliyordum. Şimdi göremiyorum ama sabah ezanlarında Fatih'in ezanını duyuyorum'
Fatih Camii İstanbul'un mihenk taşıdır
17 Temmuz 2015 00:00:00
Dersaadet Kültür, Edebiyat, Dil, Sanat ve Tanıtım Platformu Derneği Başkanı Mehmet Kamil Berse, "Babam da İstanbul ve Fatih aşığı bir insandı. 'Fatih Camisi'ni görmediğiniz yerde oturmayın' derdi. Şimdi binalar yapıldı. Üst kattan Fatih Camisi'nin minaresini görebiliyordum. Şimdi göremiyorum ama sabah ezanlarında Fatih'in ezanını duyuyorum'

Dersaadet Kültür, Edebiyat, Dil, Sanat ve Tanıtım Platformu Derneği Başkanı ve Şehir ve Kültür Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Yazar Mehmet Kamil Berse, 60 yıldan bu yana Fatih'te yaşadığını belirterek, "Babam da İstanbul ve Fatih aşığı bir insandı. 'Fatih Camisi'ni görmediğiniz yerde oturmayın' derdi. Şimdi binalar yapıldı. Üst kattan Fatih Camisi'nin minaresini görebiliyordum. Şimdi göremiyorum ama sabah ezanlarında Fatih'in ezanını duyuyorum" dedi.

"Çocukluk yıllarımdaki Fatih'i özlüyorum"

Berse, İstanbul'un çok köklü ve zengin bir tarihi geçmişe sahip olduğunu, şehrin özellikle 1950'den sonra tarihi kimliğini kaybetmeye başladığını belirterek, geçmişte, küçük ve bahçe içinde, kapıları mahremiyet korunsun diye çıkmaz sokaklara açılan evlerin olduğunu, sokakta ve mahallede oturan herkesin birbirini tanıdığını anlattı. Mehmet Kamil Berse, "Çocuklar komşuların evlerine gidip gelir, komşular çocukları alıp bir yerlere götürüp gezdirip getirirlerdi. İnsanların birbirine güveni vardı. Mesela benim çocukluğumda karşımızda yaşlı bir çift olan İstanbul ailesi vardı. Ayşe Hanım Teyze ile Sami Bey Amca. Ahşap küçük bir evde kalırlardı. Ben Ayşe Hanım'ın yanında Yalova'ya giderdim ve çocukluğumda gittiğim en uzak mesafeydi. Annem beni Ayşe Hanım'a emanet ederdi" diye konuştu.

"Vatan Caddesi bostandı"

Bugün Vatan Caddesi veya Adnan Menderes Bulvarı olarak bilinen caddenin, 1958 yılına kadar dere geçen ve etrafında fakir bir mahalle bulunan "yangın yeri" olduğunu anlatan Berse, şöyle devam etti: "Vatan Caddesi 1959'dan önce Vatan Caddesi değil yangın yeri denen yer. Yani orası olduğu gibi bir mahalle. Yıkık, dökük, harabe halinde. En son İstanbul yangınında yanmış, insanlar perişan. Evini yapabilen yapmış, yapamayan yıkık dökük yerlerde yaşıyor. Fakirlik var, savaş yeni bitmiş. Savaş bitmiş ama mücadele hala devam ediyor. Siyasi veya işte içtimai ne derseniz deyin. Bu Vatan Caddesi dediğimiz yerin ortasından bugünkü Sulukule tabir ettiğimiz semtin surlarda bir kapısı vardır. Sulukule kapısı orasıdır. Köşelidir o kapı diğer kapılara benzemez. O köşeli kapı içinden dere girer, Bayrampaşa deresi. Oradan, o Vatan Caddesi dediğimiz bölgeden kıvrıla kıvrıla akıp Langa'dan Marmara'ya dökülen bir dere. Tabii bu derenin etrafında mahalle oluşmuş, mahallelerin bahçelerinde de bostan yapılıyor. Yani Vatan Caddesi'nde düşünebiliyor musunuz domates, marul, maydanoz, kavun, karpuz yetişiyor? Ve insanlar bütün ihtiyaçlarını kendi bulunduğu yerden temin ediyor."

"Tarih ve kültürümüz hızla yozlaşıyor"

Mehmet Kamil Berse, eski İstanbul'un tarihi, kültürel, mimari ve tabii güzelliklerinin hızla tahrip veya yok edildiğini dile getirerek, "Aslında sembolik olarak bir şeyler bıraksalar ne güzel olur değil mi? Daha sonra onu fanusa alırlar, korurlar. Bunların olması lazım, yani bulunduğu semte geçmişini hatırlatacak şeyler. Yani bundan 100 yıl sonra burada işte asırlar önce böyle şeyler vardı diye. Yanına ne kadar gökdelen dikerseniz dikin ama tarihten gelen kültürünüzü orada yaşatmanız lazım" değerlendirmesini yaptı.

"Bazı kavramların içi boşaltıldı"

İstanbul'un eski hayat tarzının, insanları bugünküne göre daha çok mutlu ettiğini vurgulayan Berse, bunun, İstanbul'daki eski güzellikleri koruyacak insanların yetiştiği çevreye de bağlı olduğunu kaydetti. "Siz yetişirken bazı hasletleri bulunduğunuz çevreden, anneden, babadan, aileden veya sizi yetiştiren ariflerden almamışsanız güzellikleri de koruyamazsınız" diyen Berse, yaşayışıyla, kültürüyle, bilgisiyle ve ahlakıyla örnek olan insanlardan yararlanmak, İstanbul'un tarih boyunca taşıdığı güzellikleri en azından belli mekanlarda devam ettirmek gerektiğini anlattı. 'İstanbul Hanımefendisi', 'İstanbul Beyefendisi' kavramlarının da kaybolduğunu aktaran Berse, Osmanlı Sarayı'ndaki harem kısmının, hanımlarda hanımefendi kültürünün yerleşmesi için bir okul olduğunu söyledi.

İstanbul Türkçesi kaybolup gitti

Berse, şunları kaydetti: "Haremde eğitim gören hanım kızlar, saraydaki eğitim ve vazifeleri bitince önemli bir kişi ile -paşadır veya başka üst düzey görevlidir- evlendirilir, şehrin çeşitli mahallelerinde bulunan konaklarda bir hanımefendi olarak hayatlarını devam ettirirlerdi. Mahalle sakinlerinin hanım ve çocuklarının lisan-ı hal ile eğitilmesine katkıda bulunurlardı. Kendilerine bulundukları yerde 'saraylı hanımefendi' denilirdi. Onlar mahalleden kendilerini tecrit etmezlerdi. Bu insanlar, Osmanlı İstanbul'unda herkesin örnek aldığı ve onlar gibi yaşamaya çalıştığı insanlardı. Sadece konuştukları güzel Türkçeleri ile değil, davranışları, insani ilişkileriyle de topluma örnek kişilerdi. Güzel Türkçemizin, İstanbul Türkçesi ile en güzel konuşulduğu bölgeler İstanbul'un Fatih, Aksaray, Sarıgüzel semtleri idi. İstanbul Türkçesi'ni en iyi konuşanlar da 'İstanbul Hanımefendileri' idi. Son örneklerinden birini tanıma şansım oldu; Çocukluğumda mahallemizdeki bir konakta yaşayan rahmetli Leman Hanımefendi teyzemiz, saraylı bir hanımdı. Kendisinden çok şey öğrenmişizdir. Günümüz İstanbulu'nda bu güzel insanları görmek çok zor. Bunun kültür haline gelmesi, hayat tarzı haline gelmesi lazım."

Fatih, Birleşmiş

Milletler gibi bir yer oldu

Dersaadet Kültür, Edebiyat, Dil, Sanat ve Tanıtım Platformu Derneği Başkanı ve Şehir ve Kültür Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Yazar Mehmet Kamil Berse, Fatih'in kaybolan eski insanlarıyla beraber güzelliklerinin de gittiğini kaydederek, hiçbir mekanın boş kalmayacağını, birileri tarafından doldurulacağını belirterek, sözlerini, "O eski insanlar gitti. Eski insanların torunları, torunlarının çocukları da gittiler, Buraya yepyeni insanlar geldi. O insanlar buraya kendi çevrelerini, kendi köylerini, kendi ülkelerini getirdiler. Burası şimdi Birleşmiş Milletler gibi bir yer. Yanımda Rus komşum, karşımda Suriyeli, yan tarafta Zambiyalı. Hakikaten bunları buralarda yaşıyoruz ve zamanla alışacağız herhalde, başka çözümü yok. Şimdilik sadece baş eğerek selam veriyoruz. Yarın öbür gün o bizim lisanımızı öğrenecek, biz onunkini öğreneceğiz. Artık ortak bir şehir hayatına geçiş olacak" diye tamamladı.