Erkek Sahabiler
Peygamber Efendimiz, Cenâb-ı Hakk'tan aldığı hidayet yolunun prensiplerini ve İslâm'ın esaslarını insanlara ileten Allah'ın elçisi olduğu gibi, aynı zamanda merkezi Medine olmak üzere kurduğu İslâm devletinin de başkanı idi. O'nun vefatından sonra artık peygamberlik müessesesi son bulmuş olmakla birlikte, İslâm dininin iki temel kaynağı Kur'ân ve Sünnet, müslümanları ve tüm insanları dünya ve âhiret mutluluğuna eriştirecek şaşmaz iki ölçü olarak kalmıştır ve hükümleri kıyâmete kadar sürecektir .
İşte bu temel İslâmî esaslara göre İslâm toplumunu yönetme işini Hz.Peygamber'den sonra üstlenen İslâm devlet başkalarına "halife" adı verilir. Halife kelimesinin çoğulu hulefâdır. Halife, Peygamber Efendimizin yerine, O'nun devlet başkanlığı sıfatını devralarak iş başına gelen kişidir ve aynen Hz. Peygamberin İslâm toplumunu yönettiği şekilde temel İslâmî esaslara bağlı kalarak, adâlet ölçülerine riâyet ederek idarecilik görevini yerine getirmesi gerekir.
Ama ne yazık ki Peygamber Efendimizden sonra, Hulefâ-i Raşidin müstesna, İslâm toplumunun başına geçen tüm idareciler tam olarak İslâmî esaslara bağlı kalmamışlar, Hz. Peygamberin yolunu takip etmemişlerdir. Hz. Peygamberden hemen hemen otuz yıl gibi kısa bir süre sonra idare yön ve mahiyet değiştirmiş; Hakk'ın hâkimiyetine dayalı olup halkın istek ve düşüncelerini gözeten idare, babadan oğula intikâl eden bir saltanat şekline dönüştüğü gibi, İslâm'la katiyetle bağdaşmayan, adâlet ve insaf ölçülerine sığmayan zulümler, haksızlıklar, gayr-i meşrû icraâtlar tarih sahnesine çıkmıştır.
İşte bu uygulamalara ve işbasına gelen sultanların âile kökenlerine göre İslâm tarihi ve idarecileri, Hulefâ-i Râşidîn, Emevîler, Abbâsîler vs. gibi bölümlere ayrılmıştır.
Bu bölümler içerisinde Hz. Peygamber'in devlet idaresini temel özellikleriyle mahiyetinden saptırmadan olduğu gibi devam ettiren halifeler grubu, Hz. Peygamber'den hemen sonra iş başına gelen ve toplam otuz yıllık bir sürede idarecilik yapan Hz. Ebûbekr, Hz.Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali'den oluşmaktadır. Bu halifeler, ardı ardına ve toplu bir dönem olarak idarelerinde doğruluk ve istikâmet üzere bulunan, haktan ve hidâyetten ayrılmayan halifelerdir. Bu sebeple işte bu ilk dört halifeye "Hulefâ-i Râşidîn" (doğruluk üzere bulunan halifeler) denmiştir.
Hulefâ-i Râşidîn tâbiri bizzat Peygamber Efendimizin bir hadisinde geçmekte olup Hz. Peygamber bu hadisinde ümmetine Hulefâ-i Râşidîn'in sünnetine aynen kendi Sünnetine sarıldıkları gibi sarılmalarını tavsiye ve vasiyyet etmiştir. Bu hadis meâlen şöyledir: Ashâb'tan lrbâz b. Sâriye naklediyor: Peygamber Efendimiz bir gün bize namaz kıldırdı. Namazdan sonra bize dönüp gözlerin yaşardığı, kalplerin ürperdiği tesirli, belîğ bir konuşma yaptı. Konuşmadan sonra bir zât kalkıp: "Ey Allah'ın Rasûlü! Sanki bu, vedâ eden bir şahsın konuşması gibi! Bize neyi tavsiye ve vasiyyet edersiniz" dedi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu: "Size Allah'tan korkmayı (takvâyı) ve başınızdaki idareci Habeşli bir köle de olsa itaat etmenizi tavsiye ve vasiyyet ediyorum. Benden sonra hayatta kalanlarınız bir çok ihtilâflar görecek. O zaman benim Sünnetime ve hidâyet üzere olan Râşid halifelerin (Hulefâ-i Râşidîn'in) Sünnetine sarılın. Aman ha bu esaslara sıkı sıkıya, iyice yapışın. Dinde aslı esası olmayan sonradan çıkma işlerden sakının! Bu şekilde sonradan ortaya atılan her şey bid'attır. Her bid'at ise sapıklıktır."[141]
Hadis âlimleri bu hadiste zikri geçen "el-Hulefâ' er-Râşidûn" tâbirinden kasdın Hz. Ebû bekr, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali olduğunu belirtmişlerdir. İslâm tarihçileri de ilk dört halifeyi Hulefâ-i Râşidîn diye isimlendirirken elbette bu hadisi göz önünde bulundurmuşlardır.
Bazı kaynaklar, Hz. Ali'nin şehid edilmesinden sonra iş başına gelen ve altı ay kadar halifelikte kalan Hz. Ali'nin oğlu Hz. Hasan'ı da râşid halifelerden sayarlar. Bu kaynaklar, Hz. Peygamber'e isnâd edilen "Benden sonra halifelik otuz senedir; bunu tâkiben saltanat hâline gelecektir"[142] hadisine dayanarak Hz. Peygamber'den sonraki otuz yıllık övülen idare döneminin, Hz. Hasan'ın altı aylık halifeliği ile dolduğunu da belirtmektedirler.
Ayrıca daha sonraki dönemlerde icrâatları ile İslâmî esaslara bağlılık gösteren ve takdir gören bazı halifeler de fert olarak Hulefâ-i Râşidîn'den sayılmışlardır. Elbette bunların başında zâhid, müttakî, büyük şahsiyet, Emevî idaresinde İslâmî bir inkılâp meydana getiren Ömer b. Abdilazîz gelecektir. Tefsir ve hadis ilminin önde gelen şahsiyetlerinden büyük âlim Süfyân es-Sevrî, Ömer b. Abdilazîz'i de Hulefâ-i Râşidîn'den kabul etmekte ve şöyle demektedir: "(Râşid) halifeler beş kişidir: Ebû bekr, Ömer, Osman, Ali ve Ömer b. Abdilazîz."[143]
Allah onlardan râzı olsun. Hulefâi Râşidîn'in hayat ve icrâatları için her birinin adlarıyla ayrı ayrı ela alalım.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.