Erdoğan milyonların beklediği müjdeleri verdi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin artık siyasi ve güvenlik önceliklerini bizzat kendisi tayin eden ve uygulayabilen bağımsız bir ülke olduğunu vurgulayarak, "Türkiye artık kendi ekonomik ve sosyal programlarını geliştirebilen ve hayata geçirebilen güçlü bir ülkedir." dedi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslenen Erdoğan, dünyanın, 1. ve 2. Dünya Savaşlarının ardından yaşadığı en büyük siyasi, ekonomik, askeri ve sosyal kırılmaların, sancılarının içinde olduğunu söyledi.
Türkiye'nin 1. Dünya Savaşı sonrası 6 asırlık devletinin yıkılışına şahitlik etmiş bir ülke olduğunu dile getiren Erdoğan, "Sevr ile bize Anadolu'yu bile çok görenlerin elinden vatan topraklarının kalanını milli mücadele ile ancak kurtarabildik. 2. Dünya Savaşı sonrasında ise hiçbir zaman içine tam olarak alınmadığımız, hep kenarında tutulduğumuz paktların riyakarlıkları çevresinde dönüp durduk. Bu süreçte siyasi ve ekonomik olarak kendi yolumuzu çizmeye her teşebbüs edişimizde kendimizi darbelerin, istikrarsızlıkların, krizlerin içinde bulduk." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye, 'Asırlık yolu 20 yılda katettik' diyerek ifade ettiğimiz büyük demokrasi ve kalkınma hamlesi sayesinde, nihayet kendi hedeflerini, kendi vizyonunu belirleyip uygulayabileceği bir iklime kavuştu. Altını bir kez daha çizerek belirtmek istiyorum ki Türkiye artık siyasi ve güvenlik önceliklerini bizzat kendisi tayin eden ve uygulayabilen bağımsız bir ülkedir. Türkiye artık kendi ekonomik ve sosyal programlarını geliştirebilen ve hayata geçirebilen güçlü bir ülkedir. Türkiye artık medeniyet ve tarih birikiminin farkına varmış bunun gerektirdiği insani duruşu da her alanda ortaya koyabilen bir ülkedir." dedi.
Türkiye'ye kazandırdıkları belki de en büyük hizmetin, milletin her bir ferdinin hücrelerine kadar sinen bu özgüven ve kararlılık duygusu olduğunu vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Geçtiğimiz hafta Birleşmiş Milletler'de ülkemizin uluslararası alandaki resmi adını 'Turkey'den 'Türkiye'ye çevirmiş olmamız da işte bu yeni dönemin sembollerinden biridir. Bundan sonra ülkemizin tüm uluslararası muhatapları, kendi kurum ve kuruluşlarımız, vatandaşlarımız göğüslerini gererek devletlerinin adını Türkiye olarak ifade edebilecektir. Artık bütün yazışmalarımızda devletin bütün kurumları hep birlikte 'Turkey' diye bir ifade kullanmayacaklar tamamıyla Türkiye adını kullanacaklardır. Bugün Kabine Toplantımızda bu kararı da aldık, nitekim Birleşmiş Milletler'de de artık bu yazışma gündeme tamamıyla girmiş durumdadır.
Daha düne kadar bize 'Yapamazsınız' dedikleri ne varsa hepsini de yaptık fazlasıyla yapmayı sürdürüyoruz. Daha düne kadar bize 'Beceremezsiniz' dedikleri ne varsa hepsini de başardık, fazlasıyla başarmayı sürdürüyoruz. Daha düne kadar bize 'Altından kalkamazsınız' dedikleri ne varsa hepsinin de altından kalktık, daha fazlasını yapmayı sürdürüyoruz. Çünkü Türkiye, kendisine biçilen gömlekleri yırtmış, ayağına vurulan prangaları çözmüş, mazisiyle arasına çekilen duvarları yıkmış, üzerine konan ipotekleri kaldırmış bir ülkedir."
"Sırtlandığımız her yüke değecek parlak bir gelecek bizi bekliyor"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sayede geçen 20 yılda ürettikleri milli gelirin dörtte birini yatırımlar için kullanarak, nüfus yüzde 30 artarken istihdamı yüzde 42 yükseltmeyi başardıklarını belirtti.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yine bu sayede bütün dünya sahte refah düzeninin keyfini sürerken biz altyapımızı yeni baştan inşa ederek, etki alanımızı genişleterek ülkemizi geleceğe hazırladık. Ülkemizdeki mandacı zihniyetlerin, müstemleke heveslilerinin, zihni ve kalbi emperyalistlerin virüsleriyle formatlanmış olanların anlayamadıkları hakikat işte budur. Sınır ötesi harekatlarımızdan NATO içindeki tartışmalara, küresel krizler karşısındaki tutumlarımızdan ekonomi programımıza kadar her alanda bu idrak noksanlığının emarelerini görmek mümkündür. Ama biz ne yaptığımızı biliyoruz, niçin yaptığımızı biliyoruz, nasıl yaptığımızı biliyoruz, nereden geldiğimizi ve nereye gittiğimizi biliyoruz. Milletim müsterih olsun, milletim gönlünü ferah tutsun. Ödediğimiz her bedele, çektiğimiz her sıkıntıya, sırtlandığımız her yüke değecek parlak bir gelecek bizi bekliyor. Büyük ve güçlü Türkiye'nin inşasında katettiğimiz her mesafe bizim ve evlatlarımızın müreffeh yarınlarına doğru atılmış bir adımdır. Yeter ki bu süreçte birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize halel getirmeyelim, bozgunculara, muhterislere beşinci kol elemanlarına fırsat vermeyelim. Bunu başardığımızda 2053 vizyonunun bir afaki söylem değil hızla yaklaştığımız bir hakikat olduğunu hep birlikte göreceğiz."
Ülkesinin ve milletinin geleceği için hayali olmayanların vizyon peşinde koşmasının ve hedefler belirlemesinin de mümkün olmadığını belirten Erdoğan, kendi hayallerinin de vizyonlarının da hedeflerinin de milletin güvenli, huzurlu ve müreffeh geleceği için olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 11 yıl önce 2023 hedeflerini ilk ilan ettiklerinde birilerinin dudak bükerek, istihza ile kendilerini eleştirdiklerini anlatarak, bugün de 2053 vizyonlarıyla ilgili benzer tavırları gördüklerini söyledi.
Kendilerinin bu rakamları rastgele seçmedikleri gibi lafta da bırakmadıklarını dile getiren Erdoğan, "Bir süredir bizden sonraki nesillere bırakacağımız en büyük mirasımız diye tarif ettiğimiz 2053 vizyonumuzu somut hedeflere dönüştürecek hazırlıkları titizlikle yürütüyoruz." dedi.
Erdoğan, dün 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla havasıyla, suyuyla, toprağıyla ve ağacıyla yaşadıkları evrenin Allah'ın bir emaneti olduğunu tekrar hatırladıklarını belirterek, "Bunun içinde çevreden başlayarak tüm hizmet alanlarına kadar genişleyen hazırlıklarımızı sürekli geliştirerek projelere, planlara ve uygulamalara dönüştürüyoruz. Birileri çevre adına sadece salon toplantıları yapar veya sokakları yakıp yıkarken biz 20 yıldır evlatlarımıza daha temiz, daha huzurlu, daha yeşil şehirler bırakacak hizmetlere imza attık." diye konuştu.
İklim değişikliğiyle yangınlar, seller, hortumlar artarken kendilerinin bugünden geleceği kuşatacak bir vizyona yöneldiklerini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
"Dünyada orman varlığını yükselten nadir ülkelerden biriyiz. Ülke genelinde korunan alan miktarını yüzde 12'ye varan oranda artırarak tabiat güzelliklerimizin üzerine adeta şemsiye olduk. Kamuoyuna açıkladığımız 81 ile 81 milyon metrekare millet bahçesi hedefimiz doğrultusunda 450 projenin yapımına başladık. Atatürk Havalimanı Millet Bahçesi de bunlardan biridir. Karadeniz'de Kızılırmak Deltası'na, Ege'de Foça'ya, Akdeniz'de Patara'ya, Doğu Anadolu'da Van Gölü'ne kadar uzanan ekolojik koridorlar belirledik, Salda'yı belirledik ve bunlar üzerinde çalışmalarımızı yoğunlaştırdık. Hedefimiz, Evliya Çelebi'nin bir sincabın Edirne'den Kars'a toprağa basmadan, ağaçtan ağaca zıplayarak gidebildiği Anadolu tasvirini hayata geçirmektir. Bisiklet yollarıyla yürüyüş yollarıyla çevre dostu sokaklarıyla gürültü bariyerleriyle ve daha pek çok projeyle şehirlerimizin hayat kalitesini yükselttik."
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslenen Erdoğan, Paris İklim Anlaşması'na taraf olurken daha adil bir dünya için mazlumların ve mağdurların haklarını koruyacak bir perspektifle hareket ettiklerini belirtti.
Dünyanın geleceğinde taşıdığı önem sebebiyle 2053 vizyonlarının merkezine iklim değişikliği ile mücadele projelerini yerleştirdiklerini ifade eden Erdoğan, İklim Şurası'nı topladıklarını, tüm sektörlerin yapacağı çalışmaları belirlediklerini, "iklim kanunu" hazırlıklarına başladıklarını söyledi.
Erdoğan, bu çerçevede enerjide, güneşten rüzgara yenilenebilir kaynaklara yaptıkları yatırımları daha da artırdıklarını ifade etti.
Sanayide, üretimde emisyon miktarını azaltacak temiz teknolojileri desteklediklerini, ulaştırmada temiz ulaşım ağını genişlettiklerini, demir yolu ve deniz yolu taşımacılığını teşvik ettiklerini, tarımda iklim dostu tarımsal destekleme modeli ile tarladan sofraya uzanan sürdürülebilir bir sistem kurduklarını anlatan Erdoğan, atık yönetiminde sıfır atık seferberliği ile geri kazanım oranını yüzde 60'lara çıkarmayı planladıklarını aktardı.
Erdoğan, konutta deprem hazırlıklarıyla iklim dostu dönüşümü birleştirdiklerini, insanlara daha sağlıklı ve güvenli yerleşim yerleri sunduklarını, yutak alanlarda ormanları genişleterek, yeşil koridorları artırarak tabiat temelli çözümlerle karbon dengesini sağladıklarını ifade etti.
İklim Değişikliğiyle Mücadele Türkiye Modeli Vizyon Belgesi
Bilim ve teknolojide üniversitelerden araştırma merkezlerine kadar tüm imkanları yeşil kalkınma seferberliğine dahil ettiklerine dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ticarette, sera gazı emisyonlarının ticareti sistemini kurduk, kuruyoruz. Özel sektörümüzün önüne yeni fırsatlar açıyoruz. Finansmanda, temiz üretim modellerine yönelik yatırımları destekleyerek ülkemizin cazibe merkezi haline gelmesine katkı veriyoruz. Afetlerde, vatandaşlarımızın iklim krizinin yol açtığı yıkımlardan gördükleri zararları hızla telafi ederek mağduriyetlerin önüne geçiyoruz. Eğitimde önümüzdeki dönemden itibaren yeşil dönüşüm hamlesinin tüm eğitim öğretim kademelerinde müfredata girmesini sağlıyoruz. Yerel yönetimlerde, belediyelerimizin sorumluluklarını etkin şekilde yerine getirebilmelerini temin için kolaylaştırıcı adımlar atıyoruz. İklim elçileriyle, gençlerimizi uzman düzeyinde yetiştirip iklim dostu yeşil dönüşüm süreçlerine dahil ederek yeni sektörler, istihdam alanları oluşturuyoruz. Genel merkezimiz bünyesinde hazırlıklarını tamamladığımız İklim Değişikliğiyle Mücadele Türkiye Modeli Vizyon Belgesi ile tüm bu çalışmaların siyasi perspektifini de ihmal etmiyoruz. Bu başlıkları ve daha fazlasının her birini tüm detaylarıyla yeri ve vakti geldiğinde milletimizle paylaşacağız."
"Gençlerimizle 2053 vizyonumuzu şekillendirmek için çalışmaya devam ediyoruz"
"Varsın birileri yalanla iftirayla çarpıtmayla kendi ülkesinin çıkarlarına ihanetle, kendi milletinin hayallerini baltalamakla uğraşsın. Biz gençlerimizle 2053 vizyonumuzu şekillendirmek için çalışmaya devam ediyoruz." diyen Erdoğan, Türkiye'nin 2053 hedeflerine ulaşacağını dile getirdi.
Türkiye'nin 2053 vizyonunu hayata geçireceği inancı ve kararlılığıyla gerisini takdiriilahiye ve milletin irfanına bıraktıklarını anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
"Büyük ve güçlü Türkiye'nin inşasında bizimle olan her bir vatandaşıma şükranlarımı sunuyorum. Geleceği, başkalarının yaptıklarını izleyerek değil, kendisi bizzat inşa ederek şekillendirmeye talip her bir evladımıza şükranlarımı sunuyorum. İstiklalimiz ve istikbalimiz yolunda zerre miskal katkısı olan her bir kardeşimize şükranlarımı sunuyorum. Tüm bu projelerin hayata geçmesinde emeği, katkısı olan bakanlıklarımızı, kurumlarımızı, belediyelerimi, sivil toplum kuruluşlarımızı, özel sektörümüzü tebrik ediyorum."
Faiz-enflasyon-kur
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin geldiği yolda özellikle yol ayrımı olarak kabul edilecekse, en çok tartışmaya sebep olan tercihinin hiç şüphesiz ekonomi programı olduğunu vurguladı.
Bütün dünyaları faiz, enflasyon, kur ilişkisi üzerine kurulu kabullerden ibaret olan kesin inançlıların ülkenin yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazla yoluyla büyüme stratejisini anlamaya bile çalışmadığını ifade eden Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Halbuki bizim ekonomideki programınızın esasını, Milli Mücadelemizi de zafere ulaştıran 'Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır' stratejisi oluşturmaktadır. Enflasyon bir sorun mudur? Evet bir sorundur ama Türkiye'nin sorunlarının asıl sebebi ve çözüm yolu tek başına bu başlık mıdır? Kesinlikle değildir. Eğer öyle olsaydı geçmişte sayısız defa uygulanan, bir kısmı da başarıya ulaşan enflasyonla mücadele merkezli ekonomi programları sayesinde ülkemiz tüm sorunlarını çözmüş olurdu. Teşhis yanlış olunca tedavi de istenilen neticeyi vermez. Gerçi ülkemizde bizim programımıza kadar bu teşhisin kasıtlı olarak yanlış konduğu ve yine kasıtlı olarak yanlış tedavilerin uygulandığı da bir gerçektir. Türkiye ekonomisini belli bir çizginin üzerine çıkartmayarak yüksek faizle soyulacak kadar diri, üretimle ayağa kalkamayacak kadar halsiz bırakacak programlarla yıllarımız heba edilmiştir. Aslında bu kısır döngünün ilk adımı enflasyonun tanımıyla başlıyor."
"Tercihimizi geçimini sürdürmesini sağladığımız milyonlardan yana kullandık"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Batı'nın ekonomi mecralarına göbek bağı ile tabi olanlara göre enflasyonun insanların ve kamunun aşırı tüketiminden kaynaklandığını söyledi.
Bu sorunun çözümünün de faizleri artırarak parayı tasarruf araçlarına yönlendirmek suretiyle tüketimi azaltmak ve böylece fiyatları düşürmek olarak sunulduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
"Peki burada kazanan kim? Yüksek faizle cebi dolan içerideki bir avuç tuzu kuru kesim. Onlarla birlikte yükselen faizlere ve değerlenen liraya heveslenerek dışarıdan gelen sıcak para sahibi fonlar. Elbette ucuzlayan döviz sebebiyle, ülkeyi yabancı tüketim ürünlerinin pazarı haline getiren ithalatçıları da bu arada unutmamak lazım. Peki kaybeden kim? Üretimin düşmesi sebebiyle işsiz ve aşsız kalan, umutları törpülenen, gelecekleri kararan milyonlar. Biz tercihimizi faizleri yükselt baskısıyla bir kez daha ülkeyi soymak için ellerini ovuşturanlardan değil, istihdamı koruyarak işini, aşını, geçimini sürdürmesini sağladığımız milyonlardan yana kullandık. Hele ki dünyanın içinden geçtiği şu ekonomik buhranda tercihi üretimden ve istihdamdan değil de finansal illüzyonlardan yana kullanmak, kesinlikle ülkeyi emperyalist mandacılara peşkeş çekmek demektir. Bunu da yutmayacağız. Bunlar hadi bizi dinlemiyorlar, hadi bize inanmıyorlar, hiç değilse kendi putlarına, kendi ideolojik efendilerine kulak versinler."
Erdoğan, uluslararası kuruluş başkanlarının bile açıkça enflasyonla ve faizle ilgili ezberlerin bozulması gerektiğini söylediğini vurguladı.
Dünya genelinde halihazırda 136 ülkenin merkez bankasının enflasyon oranlarının altında faiz politikası uyguladığına dikkati çeken Erdoğan, "Buna rağmen Türkiye için eskinin köhne enflasyon-faiz denkleminde ısrar etmek gafletten kaynaklanmıyorsa alenen ihanet teşebbüsü demektir." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kimse bizden şunu beklemesin, bu iktidar faizi artırmayacaktır, tam aksine biz faizi düşürmeye devam edeceğiz." dedi.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki Kabine Toplantısı'nın ardından millete seslendi.
"Aslında bugün bizim ülkemizde teknik anlamda enflasyon değil, fiili bir hayat pahalılığı sorunu vardır." ifadelerini kullanan Erdoğan, "Şöyle ki yaşananlara enflasyon diyebilmemiz için kamunun harcama disiplininin kaybolması, bütçenin çok yüksek açıklarla yönetilebilir olmaktan çıkması gerekir." diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 19 yıldır üzerinde en çok hassasiyet gösterdikleri konunun bütçe disiplini olduğuna işaret ederek, "Vatandaşlarımız da kendi bütçelerini çok iyi yönettiler. Bireysel emeklilik sistemimizde 300 milyar liralık birikim oluştu. Bireysel döviz hesaplarının tutarı 110 milyar dolara çıktı. Değeri 650 milyar doları bulan konut yatırımlarıyla 170 milyar doları bulan ithal araba filosuyla insanlarımız refah seviyelerini yükseltti. Bizim dönemimizde hem evi hem arabası olan kişi sayısı yaklaşık 3 kat arttı." ifadelerini kullandı.
Merkez Bankasının kasasındaki ve vatandaşların yastık altındaki altın varlığının 150 milyar doları bulduğunu vurgulayan Erdoğan, "Yani vatandaşlarımızın tasarruf tarafında da sorun yok. Tasarruflar böyle de borç tarafında bir felaketle mi karşı karşıyayız? Hayır, hamdolsun orada da gayet iyi durumdayız. Tıpkı kamu borçları gibi vatandaşlarımızın borçları da özel sektörümüzün borçları da milli gelirle oranlanarak diğer ülkelerle karşılaştırıldığında çok düşük seviyelerde. Bizdeki konut, araç ve altın gibi gerçek varlıklara dayalı borçlanmalar gelişmiş ülkelerdeki türev piyasa şişkinliği içermediği için hiçbir zaman kriz sebebi olmaz. Biz işte bu tabloyu yaşayarak gördüğümüz için teşhisi ve ona dayalı tedaviyi, yani ekonomi programı stratejimizi kökten değiştirdik." değerlendirmesine bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, faizi artırarak zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapacak emperyalist finans kurumlarının dayatması ekonomi reçetelerini bir kenara bıraktıklarını belirterek, şunları söyledi:
"Bunun yerine ülkemizin asıl ihtiyacı olan yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla büyüme esaslı kendi Türkiye Ekonomi Programımızı uygulamaya başladık. Şimdi gelelim en kritik soruya. Bu programla insanlarımızın canını yakan, hayatını zorlaştıran, refah seviyesini düşüren fiyat artışlarını nasıl engelleyeceğiz? Fiyat artışları normal şartlarda ya üretim azlığı ya da talep fazlalığı sebebiyle ortaya çıkar. Bizde enflasyonun sebebi olarak gösterilen bütçe açığı da tasarruf eksiği de borçlanma seviyesi de olmadığına göre talep kaynaklı bir fiyat artışından söz edilemez. Üretim tarafında da hamdolsun üstesinden gelinemeyecek herhangi bir sıkıntı ile karşı karşıya değiliz. Öyleyse sorun nereden kaynaklanıyor? Sorunun bir tarafında vatandaşlarımızın bir kısmının tasarruflarını hala döviz cinsinden yapmaktaki ısrarı vardır. Sorunun diğer tarafında ise büyüyen üretimimizin gerektirdiği ithal girdilere ve şirketlerimizin genişleyen küresel ağlarının ortaya çıkardığı ihtiyaca bağlı döviz talebi vardır. İşte bunun için vatandaşlarımıza kur korumalı mevduat gibi kur ve altın hesabına dayalı konut kredisi gibi tasarruflarını kendi paramıza dayalı enstrümanlara kaydırmalarını sağlayacak alternatifler sunuyoruz."
İhracatı teşvik ederek, turizmi destekleyerek uluslararası yatırımların gelişini kolaylaştıracak, Türkiye'ye döviz girişini hızlandıracak yeni yöntemler geliştirdiklerini anlatan Erdoğan, "İhracatçılarımız hemen her ay rekorlar kırarak yıllık 242,6 milyar dolarlık rakama ulaşarak sağ olsunlar kendilerine olan güvenimizi boşa çıkarmıyorlar. Enerji fiyatlarındaki fahiş artışların ithalatımızda yol açtığı bozulmayı bir kenara bıraktığımızda fiilen cari fazlaya geçtiğimizi söyleyebiliriz. Karadeniz'de keşfettiğimiz doğal gaz ile yerli ve yenilenebilir enerji yatırımlarımızın çıktıları sisteme eklendikçe, bu tablo lehimize düzelmeye başlayacaktır." dedi.
"Faizi düşürmeye devam edeceğiz"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelişmiş ülkelerin tamamında ödemeler dengesinde çok ağır sancılar yaşanırken, Türkiye'nin hepsinden daha iyi durumda olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
"Bu ülkelerin merkez bankası bilançoları neredeyse milli gelirlerinin yüzde 40'ına dayandı. Banka aktifleri milli gelirlerini katbekat aşan bu ülkelerin bize sürekli dayatılan faiz artışlarından köşe bucak kaçmalarının sebebi resesyona, yani durgunluğa girme korkularıdır. Kimse bizden şunu beklemesin, bu iktidar faizi artırmayacaktır, tam aksine biz faizi düşürmeye devam edeceğiz. Gelişmiş ülkelerin hiçbiri bu aşamada faizleri enflasyona göre olması gereken seviyelere yükselterek cari açık verme, dolayısıyla devasa işsizlik sorunlarıyla karşı karşıya gelme riskine girmez, giremez. 'Sayın Başkan niçin faizi düşürmekten bahsediyorsun?' Benim derdim şu, bu ülkede yatırımcı birinci derecede kamu bankalarıyla, buna eğer özel sektör bankaları da dahil olursa özel sektör bankalarıyla da düşük faizle sağladığı kredi ile ne yapsın, yatırıma girsin. Mevcut yatırımlarını daha da geliştirsin ve genişletsin, bununla istihdam sağlayalım, bununla üretimi artıralım, bununla ihracatı daha da artıralım ve bununla büyümeyi sağlayalım. Bizim derdimiz bu. Bu oldukça işte işsizlik de ne yapacaktır, bugün olduğu gibi daha da azalacaktır."
Dünya milli gelirinin yüzde 70'ini oluşturan ülkelerin yaşadığı sancıların tabii olarak herkesi etkilediğini vurgulayan Erdoğan, "Çin ve Japonya'nın parasal genişlemeye ve faiz indirimine gitmelerinin, paralarına bilinçli olarak değer kaybettirmelerin sebebi bu fırtınadan kaçma çabasıdır. Gerisindeki 20 yıllık bir fiziki ve beşeri hazırlıkla bu sürece giren Türkiye ise fiyatlardaki fahiş artışların yol açtığı sıkıntılara rağmen kendi programı ile hedeflerine doğru ilerlemeyi sürdürüyor." değerlendirmesinde bulundu.
"Stokçuların oyunlarını bozacağız"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin bütçe gerçekleşmelerinin pek çok alanda yaptıkları ciddi vergi indirimlerine ve enerji ödemelerinden kaynaklı kimi sapmalara rağmen gayet iyi seviyede olduğunu belirtti.
Türkiye'nin zaten sınırlı olan kaynaklarını doğrudan ücretlilere, istihdamı artıran sanayicilere, ihracatçılara, turizmcilere, yatırımcılara, esnaf ve sanatkarlara aktararak çok yönlü faydalar sağladıklarını söyleyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Aslında hemen yanı başımızda bir sıcak çatışma patlak vermeseydi salgın sonrası bu aylarda her kesimden insanımız programımızın somut faydalarını hayatında bizzat görmeye başlamış olacaktı. Biraz gecikmeyle de olsa inşallah önümüzdeki yılın ilk aylarından itibaren bu noktaya geleceğiz.
En büyük hassasiyetimiz istihdamı koruyarak, ücretlilerin gelir kaybını telafi ederek, fırsatçıların önünü keserek insanlarımızın üzerlerine kalıcı yükler binmesine engel olmaktır. Fiyatları izahı mümkün olmayan bir şekilde artan ürünlerin üretimini teşvik ederek ve tedarikini kolaylaştırarak stokçuların oyunlarını bozacağız. Kriz tellallarının dört döndüğü bir yerde piyasanın bu kadar canlı işlemesi amacın panik çıkarmak olduğuna işaret ediyor. İstihdam odaklı ekonomik istikrar ile sermaye ve para piyasalarının büyümesini ifade eden finansal istikrar konusunda ciddi bir sıkıntımız bulunmuyor. Fiyat istikrarını ise aldığımız diğer tedbirlerin yanı sıra işimize gelen seviyedeki bir döviz kuruyla cari fazla artırarak sağlamayı planlıyoruz. Biz meseleye böyle bakıyor, buna göre çalışıyoruz."
Kabine Toplantısı Sonrası Millete Seslenişhttps://t.co/T0gSxY3mCH
— Recep Tayyip Erdoğan (@RTErdogan) June 6, 2022
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.