Dolar (USD)
32.59
Euro (EUR)
34.80
Gram Altın
2420.86
BIST 100
9645.02
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Erdoğan, Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtladı

Erdoğan, HaberTürk TV, Bloomberg TV ve Show TV ortak yayınında Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtladı.
Erdoğan, Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtladı
02 Haziran 2013 18:34:00
Erdoğan, HaberTürk TV, Bloomberg TV ve Show TV ortak yayınında Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtladı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Koç Üniversitesi Rektörünün öğrencilere gönderdiği metne ilişkin, "Şimdi bu yazıdan ben, farklı şey anlıyorum. Bu nedir? 'Siz, bu eylemlere katılabilirsiniz'. Bu demektir. Çünkü aynı şeyi ODTÜ'de, Ankara'da yaşananlarda gördük" dedi.

Taksim Gezi Parkı'ndaki olaylara değinen Erdoğan, "Mesela Ceylan Otel yapılırken, bunlar neredeydi? Hiçbirinin sesi çıkmadı" ifadesini kullandı.

Erdoğan, "Hilton'un önündeki parkla ilgili kavga verdiğini ifade ederek, "Orayı bizden alıp Hilton'a katmak için çok mücadele edildi ama biz olmaz dedik. Bu konuyla ilgili maalesef başka bir belediye, sınırları içerisinde olduğu belediye, bu işe yeşil ışık yakmıştır. Büyükşehir belediyemize 'Burada herhangi bir yapılanma istemiyorum' dedim" diye konuştu.

Koç Üniversitesi'nin bulunduğu yerin, daha önce 10 yaş grubu üzeri orman olduğunu, bu konuda mücadele yürüttüğünü dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:

"O üniversite yapılamazdı. O üniversiteyi yaptılar. Bunlar çevreci geçinenler güya... Onun patronajını üstlenenler de o üniversiteyi oraya yaptılar. Ben cezaevindeyken, dönemin Cumhurbaşkanı 'Bunu engellemek isteyenler şimdi nerede?' dedi. O konuşma durur hatıralarımda. Biz, davayı devam ettirdik, sonunda devlet kazandı. Şu anda burası bizde. Alacağımız ücretin mahkemede mücadelesi sürüyor. Bakın çok enteresan. Şu anda elimde bir metin var. Bu metin, bu üniversitenin rektörü tarafından gönderilmiş bir metin. 'Değerli öğrenciler, şehirdeki olağanüstü durum itibarıyla bu haftasonu verilecek sınavlara katılamayacak bütün öğrenciler, sağlık raporu getirmeksizin, önümüzdeki günlerde açıklanacak başka bir tarihte telafi sınavı alabileceklerdir. Selam ve sevgilerle'. İsim ve rektör. Şimdi, Zekeriyaköy nere, Taksim nere? Bu okulun öğrencilerinin ciddi bir kısmı yatılı. Şimdi bu yazıdan ben, farklı şey anlıyorum. Bu nedir? 'Siz, bu eylemlere katılabilirsiniz'. Bu demektir. Çünkü aynı şeyi ODTÜ'de, Ankara'da yaşananlarda gördük. Aynı şeyi maalesef Hacettepe Üniversitesi öğrencilerinde gördük. Burada, üniversite yönetimlerinin de öğrencilerine hakim olamayışları noktasında ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Olay farklı yerlere bir şekilde çekiliyor. Olması gereken, eğer bir demokrasi mücadelesiyse demokrasi mücadelesi sandıkta verilir. Demokrasi mücadelesi meydanları yakıp yıkarak, kırıp dökerek verilmez."

"Bütün olumsuzluklarına rağmen, MHP bu işin içine bulaşmadı hatta hatta BDP de bu işin içine bulaşmadı. CHP, ortada bu şekilde yalnız kaldı"

"Polis burada biber gazı vesaire kullanmak suretiyle aşırıya gitmiştir" şeklinde açıklama yaptığını hatırlatan Erdoğan, "Polis dün ise bunların hiçbirini yapmadı. Yani minimize oldu iş. Peki ne yaptılar? Polisin araçlarını gereçlerini yaktılar" dedi.

Fatih Altaylı'nın, "Gündüz saatinde orada olanlar sıradan insanlardı. Büyük bölümü kadınlardı. Arada marjinal gruplar da vardı, yüzde 15 yüzde 20, yüzde 10. Saymam mümkün değil ama çoğu doğru düzgün insanlar vardı. Bu doğru düzgün insanlar, gayet günlük hayatta her gün karşınızda olanlar, belki hiç bir siyasi mensubiyeti olmayanlar, belki de hayatında ilk defa bir yere çıkmış insanlar da vardı. Onlar marjinal grupları engellemeye çalıştılar. Gece onlar evlerine dönünce ortam birden bire farklı gruplara kaldı. Oradaki bütün kitle aynı kitle değildi" şeklinde araya girmesi üzerine Erdoğan, şöyle devam etti:

"Şimdi bütün kitle aynı kitledir diye bir iddianın içinde değiliz. Biz oranın ortaya koyduğu sebep netice ilişkisine bakıyoruz. Bu sebep netice ilişkisinde ortaya çıkan netice çok önemli. Toplum psikolojisinde, kitle psikolojisinde öyle bir durum söz konusudur ki; oradaki bir azınlık icabında çoğunluğu alır sürükler götürür. İşte CHP Genel Başkanı oraya kadar çıkıp gelmeye çalıştı. Ne yaptı? Orada kendisi beklediği havayı bulamadı. Kabullenmediler. Çünkü olayın bir farklı şeyi vardı. Olmadı. Kadıköy'ü iptal etti ondan sonra oraya çağrı yaptı. İlginç olan şey şu; bu işi körükleyenlerin arasında başından itibaren onları görüyorsunuz. Ben bu arada bütün olumsuzluklarına rağmen mesela MHP bu işin içine bulaşmadı, hatta hatta BDP de bu işin içine bulaşmadı. CHP, ortada bu şekilde yalnız kaldı."

Olaylarda toplu taşıma ve polis araçlarında oluşan maddi hasara ilişkin resimleri gösteren Erdoğan, "Burada aşırı uçlar var. Projede bir defa kesinlikle CHP'nin onayı var. Mesela şimdi bu protesto eylemlerindeki hasarlara bakıyoruz, şu anda aldığım resmi rakamlar bunlar, bu resmi rakamlarda, 1 Haziran 2013 tarihinden 2 Haziran 2013 saat 11.00'e kadar gerçekleşen, yaklaşık 24 saatte, 89 polis aracı, 42 özel araç, 4 otobüs, 18 belediye aracı, 4 bize ait bina, 94 işyeri, 1 konut, 1 polis merkezi, çok sayıda otobüs durakları, bunların hepsi yakılıp yıkıldı, kırıldı, döküldü. Bunlar yapıldı. Şimdi neyin karşılığında? Ne oldu da siz bunları yapıyorsunuz. Sizin seçim haklarınız mı elinizden alındı. Demokratik haklarınız mı elinizden alındı? Neden acaba bunlar oluyor. Bu sorunun cevabını Allah aşkına sizler bulabildiniz mi?"

"Twitter diye bir baş belası"

Fatih Altaylı'nın, "En başta orada küçük bir grup vardı. Polisin bunlara yönelik ağır hamlesi oldu. Çünkü yolu kesmemişlerdi, parkın içinde eylem yapıyorlardı. Bu eylem doğru olabilir, yanlış olabilir, demokratik olabilir olmayabilir sonuçta bir eylem yapıyorlardı. İçlerinde bir siyasetçi vardı gerisi de çeşitli gruplardan kişiler vardı. Polisin ani saldırısı ve bunun medyaya yansımasından sonra özellikle sosyal medyaya yansımasından sonra vatandaşlarda tepki oluştu. Bu tepkiyi kendi lehine bir takım gruplar da aralarında yer aldılar. Belki provake de ettiler ama o başlangıçta, onların gaz sıkılıp çadırlarının yakılacağına, 'Çocuklar fazla gürültü yapmayın, buyurun yemek denseydi onlara, o kadar sert tepki gösterileceğine emin olun, bana öyle geliyor, orada sıradan vatandaşların, benim gibi, sizin ailenizden insanlar gibi insanlar emin olun orada olmazlardı" şeklindeki sözleri üzerine Erdoğan, şöyle konuştu:

"Fatih bey; dediklerinize bir yere kadar katılırım. Ancak, bir şey var. O da her ülkenin kendine ait kültürel noktada bir yapısı var. İnsanın da genlerinde olan bazı yaklaşım tarzları var. Bizde bu tür bazı gruplar belli yerlere yerleştikleri zaman, oradan icabında çıkmayı da bilmeyebilirler ve orayı sürekli olarak terörize edebilirler. Biz bunu mesela Ankara'da Tekel işçileri meselesinde de yaşadık. Aynı orada da aylarca, şöyle biz müşfik davranalım, hatta yeme içme, bu konularda da kendilerine destek verilsin, yardımcı olunsun, sendikayla görüşmeler yapıldı. Ancak bütün bunlara rağmen aylarca o iş çözüme kavuşmadı. Sonra yine arzu edilmeyen neticeyle bitti. Hatta tekliflerimiz oldu. Belli getirdiğimiz yasal düzenlemeler vardı. 'Bu yasal düzenlemelerle hakkınızı kaybedeceksiniz, gelin buraya' dememize rağmen. Burada da atılan adımlarımız var. Bu adımlarımızda bir defa onların yaklaşım tarzına aslında cevap veremeyecek bir durumda değildik. Bizim yaklaşımlarımız doğru, samimi ama şu anda tabi 'twitter' denilen bir bela var. Burada abartı, yalanın daniskası burada. Sosyal medya denilen şey şu anda toplumun ve toplumların bana göre baş belasıdır. Çünkü bu denli yalanlar... Bakıyorsunuz ağaçlarda sallandıracaklar, bilmem ne yapacaklar. 100 tane İslamcı kaleşnikoflarla Taksim'e saldırıyor' gibi."

"Yazıldı ama onları hemen yalanladılar" şeklinde araya girilmesi üzerine, Erdoğan, "Yalanlamalar kimden geldi? Şimdi siz bunu yazarsanız o yalanlamayı okuyamayan göremeyen de bunu kaçırır ve toplum bu şekilde terörize edilir. Ben bir Başbakan olarak, benim bir partim var. Photoshop'larla cesetler yayınlanıyor. Ben şimdi istesem onlar Taksim Meydanı'na mı çıkardı ? Oraya 20 bin, 25 bin kişi; ben 200 bin kişiyi, 250 bin kişiyi, 500 bin kişiyi Kazlıçeşme'ye çıkarırım. Ben de bunu yaparım. Benim bir partim var. Bir tabanım var. Biz bunu yapacak güçteyiz ama biz bunlara aynı anda böyle bir şeyle cevap verme yoluna gitmedik. Partimin tabanı da 'Ne oluyor? Biz bunlara karşı sessiz mi kalacağız?' diye, sürekli bizi onlar da aradılar. Biz hepsine sukunet telkin ettik. Çünkü Türkiye bir kalkınma modunda. Türkiye şu anda dünyada ses getiriyor. Böyle bir yarışın içinde. Ben şimdi her gün iki yerin, üç yerin açılışını yapıyorum. Bu milletimin şu anda olan eserler bunlar. Biz bunlara kafa yorar, terlerken bakıyorsunuz Taksim'de böyle bir olay. Hayırlı bir hizmet orada yapılırken, hayırlı bir hizmet yapılacakken birileri geliyor onu provoke ediyor. Bu şunu getiriyor 21,5 milyon oy almış bir parti. Yaklaşık yüzde 50. Biz söz sahibi olmayacağız, CHP yüzde 21-22, zaten aşırı uçlara konuşmamıza gerek yok, onlar gelecek tahakküm edecekler. Böyle bir mantık olamaz. Ben çoğunluğun azınlığa tahakkümüne karşıyım ama azınlığın da çoğunluğa tahakkümüne asla 'Evet' diyemeyiz. Demokraside yetki kimdeyse yetkiyi kullanır" diye konuştu.

Herkesin bir birine saygı duyması gerektiğini kaydeden Erdoğan, "Toplu gösteri mi yapacaksın? Bunun hukukta yeri var. Müracaatını yaparsın, gösteri yerleri bellidir. Gidersin orada gösterini yaparsın. Yürüyüş mü yapacaksın? Yerleri bellidir, gidersin orada yürüyüşünü yaparsın. Bunlara mani bir hal yok. Bunları yapabilirsin ama bu toplumu bütün alanlar, yol geçen hanı değil ki. Ben istediğim yerde toplantı yaparım, istediğim yerde yürürüm, bu toplum hayatını tamamen sekteye uğratır. Siz kendiniz istediğiniz yerde istediğiniz şeyi yaparken toplumun katmanlarına saygı göstermeyecek misiniz? Onun için de bugün hakikaten gelişmiş toplumlarda, medeni toplumlarda bu işlerin hepsi belli bir yere bağlanmıştır" dedi.

Avrupa'da da benzeri olaylarda polisin güç kullanımına ilişkin örnekler veren Erdoğan, "O olaylarda polis bizdeki gibi müdahalenin altında kalmıyor. Çok daha ileri müdahaleler yapıyor. Dün ben Almanya'daki müdahaleleri gördüm. İngiltere'de biliyorsunuz, nasıl yere yatırıyorlar, nasıl müdahale ediyorlar onları da gördünüz. Benzer şeyler bizde de oluyor. Gönül tabi olmasını istemez ama bunlar her yerde insanın olduğu her yerde maalesef olan şeyler" dedi.

Yenikapı ve Küçükyalı'da da dev bir alan yaptıklarını kaydeden Erdoğan, bu alanlarda miting, konserler yapılabileceğini, iş mekanlarının olduğu bölgelerde ise oradaki esnafa, tüccara vatandaşa zarar verecek olaylara fırsat vermemek için gerekli tedbirleri almanın devletin görevi olduğunu vurguladı.

"Başbakan artık diktatör olmaya başladı..."

"Bir kısım insan da biz dışlanıyor muyuz hissine sahipler" diyen Altaylı'nın "Galatasaray Spor Kulübü taraftarı olmasını hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Bugüne kadar konuşmadım. Galatasaray Stadı'nı biz yaptık. Açılışına gittim. Bu açılışta belli bir grubun başlatmasıyla yuhalandık. 400 trilyon para harcamışız ve 'Ülkemizin dışarıda temsil kabiliyeti güçlü olan bir kulübüne böyle bir stat yakışır' demişim ve arkadaşlarıma bu talimatı vermişim, bu stadı yapmışız. Şu anda 1 numaralı stat Türkiye'de orası bu da Galatasaray Kulübü'nün kullanımında. Aynı şey mesela spor salonlarında, İstanbul'da Sinan Erdem, Ankara'da Arena; buralarda bakıyorsunuz belli bir ideolojik grup... Bu gruplar hizmet veriyorsun, bu hizmete rağmen size her türlü hakareti yapıyorlar. Hakaret bir hak mıdır? Marifet iltifata tabidir. Biz size hizmet veriyoruz. Bu hakareti yaparken bir de onların güç aldıkları siyasiler de köşe yazarları, vesaireler de 'Başbakan artık diktatör olmaya başladı. Çok sertleşti. Çok şöyle oldu, böyle oldu vesaire' Kusura bakmayın da siz köşenizden, yazılarınızla bize bu kadar saldırır hakaret ederken biz de sesimizi biraz yükseltelim. Bu da insanın biraz kendi yapısıyla alakalı bir konu. Üstelik benim de kendime göre fıtratımda bazı şeyler var. Siz oradan yazıyla bana vuracaksın, çakacaksın, biz bu kadar hizmeti yapacağız, biz de bunun karşısında sessiz duruacağız. Ben dilsiz değilim. Ben de burada konuşacağım."