Erdal Elibüyük Suriye gözlemlerini anlattı
Umut Kervanı İnsani Yardım Vakfı Genel Başkan Yardımcısı Erdal Elibüyük Suriye'deki gözlemlerini anlattı.
Elibüyük'ün açıklamaları şu şekilde;
Gerçek olan bir şey var ki, insanlar Esed'in gitmesini ve 60 yıllık diktatör rejiminin çöküşünü sevinç çığlıkları içinde kutluyor, şükrediyor. Geceleri bombalama korkusu olmadan, bir gece ansızın rejim tarafından bilinmeyen bir yere götürülüp işkenceye maruz kalmaktan, herkesin herkese şüpheyle baktığı istihbarat devletinden kurtulmanın sevincini yaşıyorlar. Masa başı yapılan analizler, stratejiler ve komplo teorileri umurlarında değil. “Sonrası ne olacak?” diye sorduğumuzda, eskiden daha iyi olacağını söylüyorlar. Yeni rejimin adı ne olacak, nasıl bir yönetim şekli olacak? Pek de bu sorular gündemlerinde değil.
Rejim yıllarca baskıladığı için insanlar, rejimin yıkıldığına hâlâ inanamadıklarını, “Tekrar gelir mi?” diye kaygılandıklarını belirtiyorlar. Rejimi yıkan gruplara sorduğumuzda, “Şam nasıl bu kadar hızlı düştü, nasıl bu kadar çabuk ilerlediniz?” diye sorduğumuzda, “Biz de anlamadık” diyorlar. “Biz en fazla Humus’u alırız, orada kalırız” diye düşündüklerini, ancak hızla şehirlerin düştüğünü belirtiyorlar. Peki orduda çözülme oldu mu diye sorduk. “Hayır, ancak biz küçük gruplar ile saldırıyorduk. Bu durum dönüşümlü devam etti. Rejim askerleri bir müddet sonra bitkin düştü” diyorlar.
Suriye halkında şunu gözlemledim: Belki böyle uzun süre baskıcı rejimler tarafından yönetildiği için oluşan bir durum; karakter zayıflığı. Bu durumu yadırgadım çünkü rejim, istihbarat ve ispiyoncularla sürekli olarak biri diğerini ihbar ederek rejime sadakatini gösterdiğini düşünüyordu. (Genelleme yapmak doğru değil.) Yöneticilerin önceliği güvenliği sağlamak, kamu kurumlarında işleyişi sağlamak ve 3 ay içerisinde bir yönetim şekli ortaya çıkarmaktı.
Şu an her vilayeti bir grup yönetiyor. Örneğin, Hama’yı Ahraru Şam idare ediyor. Bütün grupların silahlı yapısı devam ediyor. Kendi bölgelerinde şu an nöbetleri ve devriyeleri, yol kontrollerini gruplar yapıyor. Ancak en kısa sürede düzenli ordu kurup, tek elden silahlı güç oluşturuyorlar. Her grup kendi tabanına, orduda yer almak isteyenler için başvuru çağrısı yapmışlar.
En düzenli ve gelişmiş şehir olan Halep şehri iç savaşta diğer yerlere göre daha az zarar görmüş. “Niye burası böyle?” diye sorduğumuzda, “Burası tüccarların şehri, o yüzden gelişti,” diyorlar. Zengin tüccarlar bu şehirde olduğu için rejime de en az direnen yerlerden biri olduğunu belirtiyorlar. Humus’ta zarar görmüş, ancak en fazla zararı Halidiye mahallesi görmüş. Çünkü direnen gruplar burada sıkıştıkları için rejim burayı hem havadan hem karadan ağır saldırı gerçekleştirmiş. Bazı binalar ağır hasar görmüş, yıkılmamış camları, kapıları ve eşyaları yoktu. Ancak hayalet şehri andırıyordu.
HTŞ, bütün grupların baskın güçlerinden biri. Son zamanlarda HTŞ liderinin tek başına lider gibi hareket etmesi, kısmen rahatsızlık oluşturmuş. Ancak bu şimdilik bir problem olarak görülmüyor. Çünkü Esed gibi bir zalimin yıkılması sevinci içerisindeler. Ama bunun zamanla problem oluşturacağı kanaatindeyim. Türkiye'nin buradan bakıldığında çok daha ötesinde bir etkisi var. Türkiye şu an tek belirleyici olarak duruyor. Özgür Suriye Ordusu, HTŞ’nin öne çıkmasından özellikle rahatsız. Ama ilerleyen zamanda kendilerinin de etkin pozisyona geleceğini düşünüyorlar.
İdlib ve kırsalı, başkent Şam başta olmak üzere bütün şehirlere göre daha düzenli ve sosyal hayat daha öne çıkıyor. Başkent Şam’da dahil olmak üzere ülke genelinde günde 2 saat elektrik verilirken, İdlib’te elektrik hiç kesilmiyor, internet daha hızlı ve devamlı. Konuştuklarımız ve gördüklerimiz kadarıyla PYD’ye karşı ciddi bir tepki var. İran karşıtlığı çok fazla; maalesef onlarca yıl tamir edilmesi zor yaralar açmış iç savaş döneminde yaşananlar.
Hama ve Humus’ta her gece kutlamalar yapılıyordu. Araç konvoyları, yürüyüşler vardı. Halk, Colani’yi kahraman olarak görüyor. Başarı, onun şahsında görülüyor. Ayrıca Suriye’de Filistinli olmak diye bir şey gördüm. 1948’den sonra gelen Filistinliler, 3 kuşaktır kamplarda yaşam mücadelesi veriyor. Rejim, bu kamplarda yaşayanları iç savaş döneminde ağır cezalandırmış. Kanaatim şu: Suriyeli direniş grupları buralara çatışmaları çekmiş, ama Filistinliler de direnişe destek vermiş. Ağır saldırıların başka sebebi, Esed’in İsrail’e sadakatini göstermek için vurduğunu düşünüyorum.
Yarınını düşünmeyen bir millet gördüm. Aynı anda iki iş yapamıyorlar, bir iş yaparken diğerini planlamıyorlar; anı düşünüp, anı yaşıyorlar. Kanaatim şudur: Rejim, insanların düşünme yetisini öldürmüş, sürekli aşağılayarak özgüvenlerini kırmış.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.