Emirlerime uymadı: İndiremem! Bildiğiniz gibi değil
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminde Hava Kuvvetleri Komutanı olan emekli Orgeneral Abidin Ünal, Akıncı Üssü komutanı Hakan Evrim'e darbe gecesi uçakları indirmesi emrini verdiğini ancak Evrim'in "İndiremem. Durum bildiğiniz gibi değil. Benim hayatım da sizin hayatınız da tehlikede. Yanımdakiler de telefonu kapatmamı istiyor." dediğini aktardı.
Ünal, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen Akıncı Üssü davasının duruşmasına müşteki sıfatıyla katılarak beyanda bulundu.
15 Temmuz'da yaşadıklarını anlatan Ünal, bugüne kadar görülen duruşmalarda bazı sanıkların, hakkında yalan beyanda bulunduğunu ve kendisine iftira ettiğini söyledi.
Ünal, 15 Temmuz'da Hava Harp Okulu Yalova kampını denetlemek ve Korgeneral Mehmet Şanver'in kızının düğününe katılmak, 16 Temmuz'da da askeri hava lisesi ve hava meslek yüksekokulunun Aliağa'daki kamp eğitimlerini yerinde denetlemek maksadıyla bir hafta önceden planlama yaptığını belirtti.
Programa uygun olarak VIP casa uçağıyla Yeşilköy Atatürk Havalimanı'na indiğini, oradan dönemin Hava Eğitim Komutanı Korgeneral Hasan Küçükakyüz, Hava Harp Okulu Komutanı Fethi Alpay, Hava Teknik Okullar Komutanı Ahmet Cural, Hava Kuvvetleri Eğitim Daire Başkanı Kemal Akçınar ile Yalova kampına intikal ettiğini anlatan Ünal, buradaki denetlemenin ardından saat 15.00 civarında Fenerbahçe Orduevi'ne geçtiğini bildirdi.
Ünal, hain darbe girişiminden sonra görülen davalarda sanık savunmalarında inkar ve iftiralara şahit olunduğunu belirterek, kampa plansız gittiği ve "Bu çocukları yormayın, akşama yorulacaklar" şeklinde talimat verdiği şeklindeki ifadelerin doğru olmadığını kaydetti. Böyle bir talimat vermediğini vurgulayan Ünal, kampa gelmeden önce harbiyeliler sabah sporundayken öğrenci alay komutanı tarafından "Yormayın çocukları" sözünün söylendiğinin Yalova iddianamesinde sabit olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:
"Moda Deniz Kulübü'ndeki nikah ve düğün törenine katılmak için 19.00 civarında orduevinden emir subayım, koruma astsubayım ve 1. Ordu Komutanlığının tahsis ettiği koruma timiyle birlikte ayrıldım. Yoldayken 19.06'dan sonraki bir zamanda Hava Kuvvetleri Komuta Merkezi beni arayarak, Genelkurmay Komuta Harekat Merkezi emriyle askeri uçuşların durdurulduğu, havadaki uçakların indirilmesi emri geldiğini aktardı. Bu gelen bilgide darbe teşebbüsünü ima eden en ufak bir detay yoktu. Günler sonra öğrendiğimiz kadarıyla birkaç helikopterle MİT Müsteşarlığına yapılacağı ihbar edilen bir operasyona karşı alınmış bir tedbirmiş. Ben de Eskişehir Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi (BHHM) üzerinden işlemin derhal yerine getirilmesi emrini verdim. Eskişehir Hava Harekat Merkezi de benimle temasa geçmişti. 19.26'da Eskişehir BHHM havadaki tüm birimlere ve tüm birliklere emrin iletildiği bilgisini verdi. Bu arada Kurmay Başkanı Hasan Hüseyin Demiraslan beni arayarak aynı bilgiyi iletti. 'Neredesin?' diye sormam üzerine İzmir Özdere kampında olduğunu söyledi. 19.36 civarı salona ulaştım."
Ünal, saat 19.48'den sonra uçuş tahdidinde yumuşamalar gelmeye başladığını ve Suriye'ye yönelik hava savunma uçuşları, insansız hava aracı uçuşları, Solo Türk uçuşu ve planlı kurye uçuşlarının serbest bırakıldığını ifade etti.
Bu yumuşamanın hemen hemen tüm meydanları açık hale getirdiğini belirten Ünal, Genelkurmay tarafından yayınlanan uçuş yasağının askeri uçuşları durdurduğunu, bunun hava sahasını kapatma anlamına gelmediğini söyledi.
"Akıncı Üssü komutanı Evrim, emirleri dinlemedi" Ünal, sözlerine şöyle devam etti:
"Durum raporu vermek ve olası talimatları almak üzere 20.30 ve 21.05'ten sonra emir subayım Temel Karagöz ve özel sekreterim vasıtasıyla Genelkurmay Başkanı'na ulaşmaya çalıştım. 'Toplantıda, size döneceğiz' dediler. Aynı teşebbüsü Genelkurmay 2. Başkanı'na yaptım. Benzer cevaplar aldım. Sonradan öğrendiğim kadarıyla her iki makamın emir subaylığı FETÖ kontrolündeymiş. 21.53'te eşim arayarak Korgeneral Fikret Erbilgin'in eşinin aradığını ve Erbilgin'in evinden alınıp götürüldüğü bilgisini iletti. Ankara'da bulunan Kurmay Başkanı Vekili Tümgeneral Cevat Yazgılı'yı aradım. Durumu tespit ederek bana bilgi iletmesini istedim. Bu bilgiyi Korgeneral Şanver ile paylaştım ve bilgi beklediğimi söyledim. 10 dakikadan fazla zaman geçince Yazgılı'yı tekrar aradım ancak cep telefonundan jet sesi duydum. 'Ankara üzerinde F16'lar uçuyor' dedi. Saat tahminen 22.10'du ve o andan itibaren durumun bir darbe teşebbüsü olduğunu değerlendirdim. O ana kadar bir darbe teşebbüsü ihtimali aklımıza gelmediği gibi hiçbir kaynak da böyle bir bilgi iletmiş değildi. Durumu derhal Korgeneral Şanver'e bildirdim ve salondaki bütün generalleri toplamasını söyledim.
Havuz başına geçerken uçakların Akıncı meydanından kalkmış olduğunu tahmin ederek üs komutanı Hakan Evrim'i aradım. Üçüncü teşebbüsümde telefonu açtı. Aramızda şöyle bir diyalog geçti. (Ünal: Bu uçaklar senin mi? Evrim: Benim. Görevi ben verdim. Mecburum. Ünal: Böyle bir mecburiyet yok. Havaya uçak kalkmayacağına dair size emir verildi. Derhal indir o uçakları) dedim ve anayasal suç işlediğini söyledim. 'İndiremem. Durum bildiğiniz gibi değil. Benim hayatım da sizin hayatınız da tehlikede. Yanımdakiler de telefonu kapatmamı istiyor.' dedi ve telefonu kapattı. Sonraki aramalarda bir daha açmadı."
Havuz başında toplandıktan sonra bütün generallere hitaben "Birliğinden, üssünden uçak kalkan komutanlar divanı harpliktir. Derhal herkes birliklerine ulaşsın ve durumu kontrol altına alsın" dediğini belirten Ünal, 22.30 civarı 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündar'ın aradığını, köprüler tutulduğu için geçemediğini söyledi. Ünal, Dündar'a, emniyetli bir yere geçmesi tavsiyesinde bulunduğunu, ayrıca emir subayına Yeşilköy'deki uçağın Sabiha Gökçen'e getirilmesini emrettiğini kaydetti.
"Allah belasını versin" Üs komutanlarından sadece 8. Ana Jet Üs Komutanı Tuğgeneral Deniz Kartepe'nin 6 uçağın kalkış için hazır olduğunu rapor ettiğini anlatan Ünal, engel olunması talimatı verdiğini, onun da bunu harekat komutanına aynen aktardığını bildirdi.
Bir süre sonra Kartepe'nin uçakların kalktığını ifade ettiğini, kendisinin ise "Allah belasını versin." dediğini anlatan Ünal, bu durumu sonradan araştırdığını, üs komutanının talimatları ilettiği, kule ve harekat komutanının engel olmaya çalıştığını ancak pilotların sivil trafik pist içindeyken alelacele kalktığını öğrendiğini dile getirdi.
Bu sırada Korgeneral Şanver'in, bazı generallerin Eskişehir BHHM'de görev yapmak üzere yola çıkmaya hazırlandığını bildirdiğini, kendisinin de onay verdiğini ifade eden Ünal, bir süre sonra havuz başında bir toplantı salonuna indiklerini kaydetti.
Ünal, 18-19 general olarak bir kriz masası kurduklarını vurgulayarak, bu süreçte birçok telefon konuşması yapıldığını, ortamda bulunan generallerin ellerindeki bilgileri kendisine aktardığını ifade etti.
Kuvvette bulunan Yazgılı'nın arayıp Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi'nin tuğgeneraller Kemal Mutlum ve Sami Özatak tarafından işgal edildiğini, kapıların da kilitlendiğini bildirdiğini, ayrıca Aydemir Taşçı tarafından cep telefonlarına da el konulduğunu söylediğini anlatan Ünal, Yazgılı'ya harekat merkezine girmesini emrettiğini ancak başarılı olamadığını öğrendiğini belirtti.
Ünal, Yazgılı'nın ayrıca genel sekreter albay Veysel Kavak'ın talimatlarıyla direniş olduğunu, ellerinin bağlandığını söylediğini, güvenlik grubunun sesini duymaları durumunda itaat edeceğini bildirmesi üzerine telefonda Yazgılı'ya itaat etmelerini emrettiğini kaydetti.
Akın Öztürk, gece uçuşu sanmış Veysel Kavak'ın duruşmada, kendisi için "15 Temmuz akşamı 20.00 civarında aradığını, bir kısım personeli karargaha çağırmasını bir kısmını da Akıncı Üssü'ne göndermesini istediğini" söylediğini belirten Ünal, "Bu tamamen yalan ve iftiradır." diye konuştu. Ünal, Kavak'ı o gece sadece 23.30 civarı Yazgılı ile görüştükten sonra arayıp onun emrine girmesini emrettiğini, başka bir görüşmesinin ise olmadığını söyledi.
Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi'nden yasa dışı emirler verildiği, bu yüzden buranın susturulması gerektiğini kaydeden Ünal, oranın "mezar" duruma geçirilmesi talimatının ardından bu emrin yerine getirildiğini dile getirdi.
Ünal, 23.00'ten sonra birkaç kez dönemin YAŞ üyesi, davanın tutuklu sanıklarından eski orgeneral Akın Öztürk'ü aradığını ve cevap alamadığını, ulaşamadığını da salondakilere duyurduğunu belirterek, Şanver'in az önce görüştüğünü ifade edip tekrar ulaştığını kaydetti. Ünal, "Tahminen 23.47. Telefonu bana uzattı. Kendisiyle aramızda geçen diyalog şuydu. (Ünal: Akın Paşam neredesin? Öztürk: Akıncı'da torunlarla birlikteyim. Ünal: Uçuşları duyuyorsundur. Öztürk: Evet, gece uçuşu var diye düşünüyorum. Ünal: Akın Paşam, saf olmayalım, hangi cuma günü bu saatte gece uçuşu olmuş. Darbe mi yapıyor bunlar. Git kendileriyle konuş, bana da bilgi ver.)"
Abidin Ünal, Öztürk'ün, bu diyalogdan en az bir saat öncesinde gelişmelerle ilgili değişik yerlerle temas ettiği, bilgi aldığı ve olayları televizyondan dehşetle izlediğine dair ifadeler kullandığını, emir subayının ifadesinde ve çapraz sorgusunda belirttiğini aktardı.
Sözlü talimatların yanı sıra yazılı emir yayınlanması gerektiğini de belirten Ünal, bu maksatla Hava Kuvvetleri Komutanı emri olmadan hiçbir uçağın kaldırılmayacağı, talimatlara riayet etmeyenler hakkında yasal işlem yapılacağı, Hava Kuvvetleri Harekat Merkezi'nin emirlerinin yerine getirilmeyeceğine dair 5 maddelik bir metin hazırlandığını söyledi. Ünal, bu direktifin darbeye karşı hazırlanın ilk ve tek yazılı belge olduğunu bildirdi.
Ünal, Diyarbakır Harekat Komutanı'nın da aradığını ve Özel Kuvvetlerden Semih Terzi'ye 2 casa uçağı tahsis edilmesi için Ankara'dan talep geldiğini ancak uçak verilmemesini emrettiğini belirtti. Terzi'nin bu gelişmeler üzerine kendi uçağıyla kalktığını ve Etimesgut Meydanı'na indiğini anlatan Ünal, Etimesgut'a iniş izninin ise Eskişehir'den Tuğgeneral Recep Ünal tarafından verildiğini öğrendiğini aktardı.
"Size kim emir veriyor?" Abidin Ünal, 23.53'te kapıda 4-5 kişilik Arama Kurtarma İhtisaslı Personelin (AKİP) belirdiğini ve tam teçhizatlı olduğunu belirterek, ekip lideri Fatih astsubayın da izinde olmasına rağmen karşısında durduğunu söyledi. Gündüz kendisiyle gelen Mustafa astsubayın da tam teçhizatlı olduğunu, sivil Yakup Yiğit'in kendisine tabanca doğrulttuğunu ifade eden Ünal, "Burada ne arıyorsunuz?" diye sorduğunu, karşılığında "Sizin güvenliğinizi almaya geldik." diye cevap verildiğini aktardı.
Ünal, "Ben size böyle bir emir vermedim. Size kim emir veriyor." dediğini, "Bilmiyorum." diye karşılık verildiğini, bunun üzerine de "O halde emir veriyorum. Çıkın dışarı, burada iş yapıyorum." ifadelerini kullandığını kaydetti.
Ekibin çekildiğini ancak takviye beklediklerini sonradan anladığını belirten Ünal, telefonların toplanmak istendiğini ancak tepkiler üzerine vazgeçildiğini bildirdi.
Abidin Ünal, bir süre sonra 8-10 kişilik bir AKİP grubunun daha baskın yaptığını ifade ederek, şunları kaydetti:
"Bağırarak ve silah sıkarak bulunduğumuz yere geldiler. Sadece çılgınlar gibi bağırıyorlar ve çıkış yapmamızı işaret ediyorlardı. Ortalık tam bir kaos ortamına dönüşmüştü. Ekibin başındaki binbaşıya, Gökhan Maldar, yaklaşarak sakin olmalarını söyleyip diyalog kurmaya çalıştım. Bu arada benim özel korumam olan AKİP başı Fatih bana sürekli olarak 'gidelim' diyordu. Plastik kelepçeyle yaklaşan AKİP'e fırsat kalmadan dışarı hareket ettik. Fatih astsubayın 'Helikoptere biniyoruz. Acele edelim' gibi sözlerini hatırlıyorum. Motor çalışır durumdaki helikoptere, benim sözde korumam olan AKİP ile bindik. Sivil giyimli AKİP Yakup Yiğit, tabancası elinde karşımda konumlandı. Sabiha Gökçen'e geldik. Yerde bekleyen casa uçağının yanına indi."
Arama Kurtarma İhtisaslı Personel'in (AKİP) İstanbul'daki düğün salonuna gelmelerini kendisinin istediğine yönelik beyanların doğru olmadığını belirten Ünal, havalanında uçağa "İyi uçuşlar" diyerek bindikten sonra ekibin sabah kendisini getiren ekiple aynı olduğunu gördüğünü söyledi.
"Akıncı'ya gidiyoruz." diye bir talimat vermediğini vurgulayan Ünal, AKİP ekibinin ön kabinde kaldığını, ancak sivil giyimli birinin yine karşısında tabancayla konumlandığını anlattı.
"Hoş bulmadık" Ünal, 01.40 civarında indiklerini, buranın Akıncı Üssü olduğunu indikten sonra anladığını, minibüse bindirilip 141. Filo'ya götürüldüğünü belirterek şöyle konuştu:
"141. Filo'nun arka kapısına yaklaştığımızda araçtan önce AKİP, sonra ben indim. İlk gördüğüm manzara 3-4 uçuş kıyafetli ve isimliksiz teğmenin bize doğru gelmekte olduğu ve Fatih astsubayın onları engellemeye çalıştığıydı. Gergin bir ortam vardı ve karşımda Ahmet Özçetin'i gördüm. 'Komutanım hoş geldiniz' dedi. 'Hoş bulmadık' dedim. Yürürken gergin bir havada 'Bozulmuş ayarları düzeltiyoruz' dedi. Ben de 'Sizin ayarınız bozulmuş. Allah sizlere akıl fikir versin' dedim. Bahçedeki kamelyada birileri oturuyordu. Bir şey diyecek oldum, ancak oturma düzenlerini bozmadan bana göre müstehzi gülüşmelerini görünce vazgeçtim. İçeri girdiğimizde hemen soldaki uçuş takip yapılan DESK'te bir kişi telsiz ya da telefonla konuşuyordu. Kim olduğunu hatırlamıyorum ancak o şahıs sonradan 'kolay gelsin' dediğimi iddia etmiş. Bu ve bundan sonraki tüm yalan ve iftiraları Ahmet Özçetin tarafından uydurulmuş bir senaryonun içini doldurma gayreti olarak değerlendiriyorum."
Filo binasına girdikten sonra Özçetin'in bir oda gösterdiğini, buranın 6-8 metrekare büyüklüğünde, penceresiz bir oda olduğunu ve içinde döküntü bir masa ile kirli bir sandalye olduğunu ifade eden Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ahmet Özçetin benden telefonlarımı istedi. Kendisine verdim. Tekrar 'Allah size akıl fikir versin, Allah sizi ıslah etsin' dedim. Kapılar üzerime kilitlenmeden önce tuvalete gitmek isteğidimi söyledim. Ahmet Özçetin ve iki silahlı AKİP nezaretinde tuvalete gittim geldim. Kapılar üzerime kilitlendi. Bu şekilde birkaç kez AKİP personeli ile tuvalete gittim geldim. Gece boyunca hapsedildiğim odada tek başımaydım. Odaya kimse gelmedi. Sürekli kilit altında odada tutuldum."
Akın Öztürk gelmiş Ünal, hapsedildiği odada gece boyunca uçak kalkışlarını, 08.00 civarında da meydana top taarruzu yapıldığını duyduğunu dile getirerek, Akıncı'dan kalkışların yanı sıra filo içindeki seslerin de kesildiğini kaydetti.
Akın Öztürk'ün de içinde bulunduğu bir helikopterin yapılan atışlar nedeniyle kalkamadığını sonradan öğrendiğini anlatan Ünal, şunları söyledi:
"13.30-14.00 civarında, kilitli tutulduğum odada koridordan ayak sesi duydum. Kapım zorlandı. Kapı kilitli olduğundan açılmadı ve şahıs ayrıldı. Yaklaşık 15-20 dakika sonra anahtar sesiyle kapı açıldı. Akın Öztürk girdi. Metal düğmeli gömlekle resmi üniformalıydı. 'Sen burada mıydın?' dedi. Gece boyunca Genelkurmay Başkanı ile birlikte olduğunu, darbeyi önlemeye çalıştıklarını, halen müzakerelerin devam ettiğini, sivil savcıya değil, askeri savcıya teslim olmayı talep ettiklerini, Genelkurmay Başkanı'nın sabah helikopterle ayrıldığını, kendisinin kalmasını istediğini, bu arada iki kez helikopterle ayrılma teşebbüsünde bulunduğunu ancak uçakların ateş ettiğini, hatta ikincisinde yaralandığını, Genelkurmay İkinci Başkanı'nın karargahta harekat komutanı odasında olduğunu ifade etti. Ayrılırken 'Hadi ikinci başkanın yanına birlikte gidelim' dedi. Kabul etmedim. Kendisi de 'Doğrusun, ortalık daha sakin değil. Henüz teslim müzakereleri devam ediyor. Yakında sonuçlanır. Zaten adamı da kaçırmışlar' diyerek ayrıldı. Helikopterle Akıncı'dan ayrılmayı başaramayan Akın Öztürk'ün bizlere ulaşarak, bizlerle birlikte ayrılmayı planlamış olabileceğini tahmin ediyorum."
"Komutanım bizi affedin" Akın Öztürk ayrıldıktan bir müddet sonra AKİP'ten Yılmaz Bahar'ın elinde meşrubat ve pasta ile gelerek "Komutanım bizi affedin. Biz vatan haini değiliz. İki yıldır bizi 'kafanızı koparacaklar' diye korkutuyorlar." dediğini aktaran Ünal, elini öptükten sonra kendisinden af istediğini dile getirdi.
Ünal, kendisinin ise asıl affın devlete ait olduğunu söylediğini bildirdi.
Bahar'ın telefonlarını getirmesi sonrası Eskişehir'i aradığını, görüştüğü Korgeneral Hasan Hüseyin Demiraslan'a bombalama için teşekkür ettiğini dile getiren Ünal, "Kimin planladığını sordum. Ortak akılla planlandı diye cevap verdi." ifadesini kullandı.
Abidin Ünal, tahminen 16.30'dan sonra Akın Öztürk'ün tekrar geldiğini, "Orgeneral Yaşar Güler ile geldik. Kendisi dışarıda, gidiyoruz." dediğini dile getirerek, Öztürk ile koridoru kat ederek çıktığını, üzerine çok spekülasyon yapılan kamera görüntüsünün de bu ana ait olduğunu dile getirdi.
Ayrılmadan evvel kendisi gibi İstanbul'dan başka generallerin de getirilmiş olabileceği ihtimali üzerine "Yuva-4" diye bilinen eski misafirhanede plastik kelepçeli 9 generalin bulunduğunu vurgulayan Ünal, daha sonra da Hava Kuvvetleri Karargahına geldiklerini anlattı.
Ünal, darbe teşebbüsüne katkı sağlayan bir kısım FETÖ mensubunun başlattığı hava harekatının, yine hava kuvvetlerince bastırıldığına dikkati çekerek, "Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve o dönem komutanı olduğum Hava Kuvvetlerinin itibarını zedeleyen FETÖ mensuplarından şikayetçiyim." dedi.
Ünal ayrıca "Katılan" sıfatıyla davaya iştirak etmek istediğini de bildirdi.
"Oralara nüfuz ettiler" Ünal müşteki olarak beyanda bulunduktan sonra mahkeme başkanının yanı sıra avukatların ve sanıkların sorularını yanıtladı.
Mahkeme Başkanı Selfet Giray "Astsubay Yılmaz Bahar'ın yanınıza gelip 'Komutanım biz vatan haini değiliz, 2 yıldır bizi korkutuyorlardı. Bizi affedin' demesiyle ne kastediyor?" sorusunu müşteki Ünal, "Biz Paralel Devlet Yapılanması temizliği hakkında çalışma yapmıştık. İlgili makamlara 13 Temmuz'da iletmiştik. Onlar da oralara nüfuz ettiler ve o bilgiye ulaştılar. Darbeye kalkışmalarının bir nedeni de bu olabilir." diyerek yanıtladı.
Bunun üzerine Başkan Giray, "Bu çalışmalar içerisinde darbe girişimine katılan kişiler o listede miydi?" sorusunu yöneltti. Ünal "Evet 22.00-23.00 sıralarında bu işin paralel yapının işi olduğunu tahmin ettim. Çünkü darbenin içinde Akıncı görünüyor, oradakilerin de bu yapıdan olduğu kesin kanaatimizdi." yanıtını verdi.
Daha sonra söz alan, Akın Öztürk ile konut astsubayı İsmail Keskin'in avukatı Hicabi Durmuş, Öztürk hakkında soru sormak istedi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Giray, Öztürk'ün başka bir davanın sanığı olduğunu belirterek, soruların İsmail Keskin yönünden sorulması gerektiğini söyledi. Durmuş'un Öztürk hakkında sorduğu soruları Ünal yanıtsız bıraktı.
"Bu ancak darbelerde olur"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'ın, o gün, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) hiyerarşik yapısına tabi olan mı yoksa hiyerarşi dışında bir asker profili mi gördüğüne ilişkin sorusu üzerine Ünal, hiyerarşik yapıya tabi olmayan, sözlü ve yazılı emirlere itaat etmeyen kişiler gördüğünü söyledi.
Ünal, "Ben ayrı bir yapıyla karşı karşıya olduğumuzu, TSK'nın normal yapısının dışında, ayrı bir faaliyet içinde olduklarını değerlendirdim." dedi.
Bir kısmı SAT personeli bazı sanıkların üssün güvenliğini takviye için Akıncı Üssü'ne geldiklerini söylediklerini belirten Aydın'ın "başka bir unsurun hava unsuruna destek amacıyla gelmesinin kimin talimatıyla olabileceğini" sorması üzerine Ünal, bunun Hava Kuvvetleri Komutanlığının talimatıyla olabileceğini, kendisinden de bir talimat alınmadığını ifade etti.
Aydın'ın, "Akıncı'ya, üssün güvenliği için geldiğini söyleyenlerin rutin dışı, kanun dışı bir şey olduğunu idrak etmeleri gerekir miydi?" sorusunu da Ünal, "Gerekir." diyerek yanıtladı.
Ünal, "Ankara üzerinde mühimmatlı olarak uçuş yapmanın darbe dışında bir izahı var mıdır?" sorusuna "İzah edilemez. Bu ancak darbelerde olur." yanıtını verdi.
Hüseyin Aydın'ın, "Darbeyi bilmiyordum." şeklinde bir izahının karşılığı olup olmadığı sorusu üzerine Ünal, "Kesinlikle yoktur." dedi.
Ünal, böyle bir ihanetin aklından geçip geçmediğinin sorulması üzerine de geçmediğini belirterek, "Tam bir ihanettir." diye konuştu.
"Başka yere biat etmiş insanların yapacağı bir faaliyettir" Aydın'ın, Hava Kuvvetlerinin TSK bünyesinde yıllarca vatan sevgisi aşılamış olmasına rağmen böyle bir ihanetin ortaya çıkmasını nasıl izah edebileceğini sorması üzerine Ünal, "TSK’nın hiyerarşik sistemine itaat etmekten ziyade biat kültürüne bağlı, başka yere biat etmiş insanların yapacağı bir faaliyettir." ifadesini kullandı.
Sanık avukatlarından Güler Kaya'nın "O gece titrinize, tecrübenize yakışır şekilde önlemleri alabildiğinizi düşünüyor musunuz? sorusunu Ünal, “Evet düşünüyorum. Önlemleri aldım. O gece orada aklınızdaki TSK yoktu. O gece orada ihanet vardı. İhanetin emir komutası olmaz." diye yanıtladı.
Ünal, sanık Hava Kuvvetleri Komutanlığı Destek Grup Komutanı eski tuğgeneral İlhan Karasu'nun "Benden şikayetçi misiniz?" sorusuna da "Evet" yanıtını verdi.
Öte yandan Mahkeme Başkanı Selfet Giray, bugün dinlenmesi beklenen Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Küçükakyüz'ün mazeret dilekçesi gönderdiğini bildirdi.
Mahkeme Başkanı Giray'ın, duruşmayı 21.00 civarında bitireceğini söylemesi üzerine bazı sanıklar tepki gösterdi. Bir sanık uygunsuz hareketleri üzerine salon dışına çıkarıldı.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.