Dolar (USD)
34.13
Euro (EUR)
37.96
Gram Altın
2883.16
BIST 100
9887.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Eksiği var fazlası yok

Suudi Arabistan ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilere konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin tepkisinin ezberci olduğuna işaret ederek "İç Güvenlik Yasa Tasarısı taslağını inceledim. Aksine eksiği var, fazlası yok" şeklinde konuştu.
Eksiği var fazlası yok
04 Mart 2015 01:00:00
Suudi Arabistan ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilere konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin tepkisinin ezberci olduğuna işaret ederek "İç Güvenlik Yasa Tasarısı taslağını inceledim. Aksine eksiği var, fazlası yok" şeklinde konuştu.

ALİ ADAKOĞLU/ SUUDİ ARABİSTAN

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suudi Arabistan'ın yeni Kralı Cumhurbaşkanı Selman bin Abdülaziz El Suud'la yaptığı ikili ve heyetler arası görüşmelerin ardından Türkiye'ye döndü. Cumhurbaşkanı Erdoğan'la Türkiye'ye dönüş yolunda uçakta bir grup gazeteciyle birlikte röportaj yapma imkanı bulduk. Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetecilerin sorularına şu cevapları verdi:

Sayın Cumhurbaşkanım, seyahatinizi değerlendirir misiniz?

Suudi Arabistan ziyaretimizin, Türkiye Suudi Arabistan ilişkileri noktasında, geleceğe yönelik çok daha verimli ve bereketli olmasını diliyorum. Yaptığımız ikili görüşmede ve gerek heyetler arası, gerekse dar kapsamlı görüşmelerde Türkiye Suudi Arabistan'la ilgili gelecek noktasında, ikili ilişkilerimizin çok daha iyi bir konuma geleceğine dair olan umutlarım artmıştır. Özellikle siyasi alanda olsun, askeri alanda olsun, güvenlik alanında olsun, terörle mücadele ve insani yardımlar noktasında olsun, müşterek çalışmalar içerisine girebileceğimizi karşılıklı olarak teyit ettik. Bölgesel sorunlar noktasında ise yine bölgedeki ülkelerle olan ilişkiler noktasında hemen hemen bütün ülkeler ilgili yaklaşımımız büyük ölçüde örtüşüyor. Bu ülkelere İran, Irak, Suriye, Filistin, Libya da dahil. Mısır'da biraz farklılıklar olsa da, bunlar bizim ikili ilişkilerimizi etkileyecek noktada değil. Bütün derdimiz Ortadoğu'da ve İslam dünyasında, özellikle Türkiye ve Suudi Arabistan ilişkilerinin çok daha güçlü bir zemine oturtulması ve bu şekilde de geleceğe yürümektir.

KRAL TÜRKİYE'YE GELECEK

Örneğin Suriye ile ilgili bölge noktasında güvenli bölge noktasında aynı şeyleri düşündüklerini ifade ettiler. Eğit-donat noktasında da öyle. Buna benzer konularda işbirliği yapabileceğimize yönelik irade beyanı bizleri gerçekten umutlandırmıştı. Bundan sonraki süreçte de bu çalışmalarımızı inşallah sürdüreceğiz. Ve dar kapsamlı görüşmelere muadil bakan arkadaşlarla çalışmalar sürecek. Yakın bir zamanda, gerek Muhammed b. Naif gerekse Muhammed b. Salman'ınTürkiye'ye geleceklerini umut ediyorum. Çanakkale kutlamalarına Suudi Arabistan'ı da davet etmiştik. G-20 toplantısına zaten gelecekler. Biliyorsunuz Suudi Arabistan'da G-20 üyesidir. İnşallah, fevkalade bir durum olmadığı takdirde G-20 için geleceklerini söylediler.

En hassas konu Mısır. Mısır konusunda aramızdaki farklar ne?

Mısır konusunda, bizim Mısır'a bakış açımız noktasında bu hususu ayrı bir kategoride değerlendirmemiz gerekiyor. Bizim için asıl önem arz eden konu, Türkiye-Suudi Arabistan arasındaki ilişkileri daha iyi bir noktaya taşımak. Mısır meselesi, bizim Suudi Arabistan ile ilişkilerimize gölge düşürmemelidir.

Suud Kralı dün de Sisi'yle görüştü, Sisi buradaydı. Size Sisi'den herhangi bir mesaj iletildi mi? Bu konuda tavassut girişimi var mı?

Hayır, bize herhangi bir mesaj iletilmiş değil.

Gezi, beklentilerinizi karşıladı mı, beklentilerinizin daha mı üstünde oldu? Bizim algıladığımız kadarıyla ilgi son derece iyiydi. Görüşmelerdeki olumlu hava, beklentilerinizin üzerinde miydi?

Doğrusu bunlar zaten bizim beklentilerimiz dahilindeydi. Sağ olsunlar, onlar da, beklentilerimizi karşıladılar. Seyahatimizin hiçbir bölümünde, herhangi bir sıkıntı yaşanmadı.

Yeni Kral'la görüşmeniz, önceki kral döneminde yapılan görüşmelerden farklı oldu diyebilir miyiz? Özellikle de İslam dünyasındaki sorunlara bakış açısında bir farklı duruş söz konusu mu?

Devamlılığın olduğunu gördüğüm gibi, ilgi ve alakada bir artış da var.

Suudi Arabistan'da da Türkiye'ye ve şahsınıza yönelik bir sempati olduğu gözlemleniyor.

Evet, ülkemize yönelik bir sempati var ve her geçen gün artıyor. Rahmetli Kral Abdullah b. Abdülaziz ile de münasebetlerimiz aslında Mısır olayına kadar gayet iyiydi. Hakikaten bir ağabey kardeş hukuku içerisinde bir hassasiyet vardı. 2013'de Salman bin Abdülaziz'in de Türkiye'ye ziyaretleri olmuştu. Biz ilk görüşmemizi orada yapmıştık. Şimdi tabii Cumhurbaşkanı sıfatıyla buradayız. Bölge bugün o günlerden çok daha farklı bir travma yaşıyor. Burada tabi almamız gereken yükler çok daha fazla. Ben özellikle Salman bin Abdülaziz'in Suriye'de uçuşa yasak bölge, güvenli bölge oluşturulması gibi konulardaki olumlu yaklaşımını önemsiyorum. Bu konulardaki tavrının bizim yaklaşımlarımızla örtüştüğünü, stratejik bir yaklaşım olduğunu söyleyebilirim.

BEŞ BAŞLIKTA İŞBİRLİĞİ

Görüşmelerinizde DAIŞ konusu da gündeme geldi mi? Geldiyse bu konuda neler konuştunuz?

Terörle mücadele elbette önemli bir konu. Aramızda siyasal ilişkiler, askeri konulardaki ilişkiler, güvenlik noktasındaki ilişkiler, terörle mücadele konusundaki ilişkiler, insani konulardaki ilişkiler diyerek beş ana başlıkta bir iş birliğine gidilmesini istedik. Terörle mücadele de gündemimizdeki önemli başlıklardan biri. DAIŞ konusundaki hassasiyet tabi ki devam ediyor. Zira terör konusunda DAIŞ, şu anda gerek Irak'ta gerekse Suriye'de son derece aktif. Dolayısıyla bu örgütün bir kenara bırakılması tabii ki mümkün değil.

Görüşmelerde, Müslüman Kardeşler konusu da gündeme geldi mi? Özellikle Yemen'de yaşananların ardından, İhvan-ı Müslimin'e bakışlarında herhangi bir yumuşama gözlemlediniz mi?

Görüşmemizde, o konulara hiç girmedik. Ama tabii ki Yemen'i konuştuk. Yemen'de nereye kadar bir müşterek bir hareket alanı olabilir, bunları detaylarıyla ele aldık. Buna bağlı olarak da az önce söylediğim gibi, askeri işbirliği, güvenlik vb. konularda neler yapılabileceğini, iki ülkenin ilgili bakanları ve ilgili birimleri önümüzdeki süreçte bir araya gelerek detaylandıracaklar.

SUUDİ, ADIM ATARSA HER ŞEY DEĞİŞİR

Mısır konusunda İhvan liderlerinin siyaset yapabilmeleri, idam cezalarının kaldırılması gibi hususlar gündeme geldi mi?

Mısır meselesi konuşulurken, kendilerinin dikkatini oradaki duruma çektim. Şu anda, yüzde 52 oyla iş başına gelmiş olan bir Cumhurbaşkanı halen içeride. Yaklaşık 18 bin siyasi tutuklu var. Binlerce insan idama mahkum edildi. Tüm bunlar orada bir gaz sıkışması olduğunu gösteriyor. Kontrollü bir yumuşama olmazsa, yaşananlardan dolayı sosyal patlama olabilir. Öyle bir durumda da Mısır'da ne istikrar kalır, ne de güven! Mısır, 90 milyon nüfusu itibarıyla bizim o bölgede en önemli kardeş ülkemiz. Mısır'ı asla yok farz edemeyiz. Mısır, Suudi Arabistan ve Türkiye; bu üçlü ayak, bölgenin en önemli ülkeleri. Bölgenin barışı, huzuru, refahı için hepimizin üzerimize düşen görevler var. Burada her ülke üzerine düşen görevi yerine getirecek olursa, inanıyorum ki çok daha rahat bir şekilde neticeye ulaşırız.

Bu üç ülkenin ortak strateji belirlemesi ABD ve Batı'yı rahatsız etmez mi?

Önemli olan bölgenin barış, huzur ve refahı için birlikte hareket etmek. Bana göre Mısır konusunda, en etkin olabilecek olan ülke Suudi Arabistan'dır. Bunu kendileriyle de paylaştım. Eğer burada Suudi Arabistan bir adım atacak olursa, devran tersine dönebilir.

Sizin programınız çok önceden belliydi. Ancak Suud Kralı ani bir şekilde Sisi'yi de davet etmiş. Sisi ve sizinle yapışan görüşmeler Mısır konusunda bir fonksiyon icra eder mi? Kraldan Mısır-Türkiye sorunlarının aşılması noktasında bir teklif geldi mi?

Mısır konusunda şu anda öyle bir şeye ihtiyaç yok. Biz, hassasiyetlerimizi paylaştık, paylaşıyoruz. Onlar da bunun zaten farkındalar. Hassasiyetlerimizi biliyorlar. Mısır'da üst düzeyde barışmamızı tabii ki istiyorlar. Bunu tabii ki arzu ediyorlar, ama ısrarları yok. İşin en güzel yanı, Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinin Mısır'dan bağımsız olarak değerlendirilmesi. Mısır dediğimizde de iki şeyi birbirinden ayırmamız lazım: Üst yönetim başka bir şey, Mısır halkı başka bir şey. Bizim Mısır halkıyla en ufak bir sorunumuz yok.

MEZHEPÇİLİK KABUL EDİLEMEZ

-Ortadoğu'daki tartışmalı ve kaotik bölgelerle ilgili Suudi Arabistan'ın tavrı çok önemli. Suudi Arabistan'la ortak bir ilişki geliştirilebileceği ifade ediliyor, ne düşünüyorsunuz?

Biz dünyada barışa dayalı bir yaşam arzu ederken, savaşlara dayalı bir dünya tesis etmek ve bunun zeminini hazırlamak kabul edilemez. Irak, Suriye ve Yemen'deki gelişmeleri görebiliyoruz. Bunlardan Suudiler gibi bizler de rahatsızız. Bölgeyi yönelik tehditlerin yanı sıra, mezhepçi yaklaşımların, bölücü yaklaşımların yaygınlaşması kaygı verici. Mezhepçiliğe doğru kayan anlayışların yaygınlaşmasını kabul etmek mümkün değil. Bu Suriye'de de böyle, Yemen ve Irak'ta da böyle. Bu anlayıştan çıkmak gerekiyor. Mezhepçi yaklaşımlardan uzak durulması gerektiğini, İran da dahil olmak üzere tüm muhataplarımıza söylemekten de çekinmiyoruz.

Suudi Arabistan, bu tür konuların yanı sıra, insani yardımlar konusunda da duyarlı bir ülke. Malumunuz, BM'de insani yardım noktasında toplam 250 milyon dolar toplandı. Bu rakama en büyük desteği, 50 milyon dolar ile Suudi Arabistan verdi. Bu desteği hiçbir ülke vermedi.

HALEP'TE DURUM TEHLİKELİ

-Dünya ilgisiz dursa da Suriye'de Esed rejiminin Halep'e yönelik saldırıları bitmiyor. Halep'in durumuyla ilgili neler söylersiniz?

Halep ile ilgili sorun bitmedi, hala devam ediyor. Halep'in özellikleri, nüfusu, kültürel, sanat ve medeniyet anlamında çok farklı. Ancak bombalamalar sonucunda Halep bölgesi yakılıp yıkıldı. Şu anda 1 milyon 200 bin nüfusa sahip Halep'ten göç dalgası başlarsa bu büyük bir sıkıntıdır. Bu noktada Suriye ordusu ve ılımlı muhalifler mücadelelerini sürdürüyor ve ciddi bir desteğe ihtiyaç duyuyorlar.

TOPLUMUN HUZURUNU KAÇIRIYORLAR

-Paralel Yapı'yla mücadelede sık sık "yasa dışı dinleme" soruşturmaları yapılıyor. Ama örneğin bu çerçevede gözaltına alınan 54 kişi serbest bırakıldı. Bu konuda Paralel Yapı uzantılarının, hala tehdit ve şantaj dilini kullanmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Serbest bırakılma konusundaki haber benim açımdan da şaşırtıcı oldu. Ancak konu tabii yargı sürecinde bir mesele olduğu için, değerlendirmeye girmem uygun olmaz. Bahsettiğiniz uzantıların, o tür bir dil kullanmasından toplum da rahatsız elbet. Toplum huzurunu kaçırıp, "Ben bilmediklerinizi biliyor, duymadıklarınızı duyuyorum" diye adeta devletle dalga geçmeye kalkışıyorlar. Devlet, her türlü kanunsuzluğun, yasa dışı işlerin elbette peşinde olacaktır. Er ya da geç gereği yapılacaktır. Daha sonra da yargı bu konunun değerlendirmesini yapacaktır.

EKSİĞİ VAR FAZLASI YOK

-İç Güvenlik Paketi'ne yönelik muhalefetin eleştirileri var. Yasa Tasarısı'nı inceleyebildiniz mi? Sizce güvenlik anlamında fazla denilebilecek maddeler var mı?

İç Güvenlik Yasa Tasarısı taslağını inceledim. Aksine eksiği var, fazlası yok. Sokak şiddeti gibi olaylara artık devlet-iktidar sıcak bakmaz. Demokratik hak kullanacaksan bunu nasıl kullanılacağı bellidir. Yakıp yıkma gibi olaylara karşı şu anda görüşülen iç güvenlik yasasının çıkması halinde önleyici tedbirler gelecek.

HAKAN FİDAN'A KIRGINIM

Hakan Fidan meselesinde kırgın olduğunuzu söylemiştiniz. Hala aynı hissiyatta mısınız?

Biz devlet yönetiyoruz. O konuya ilişkin kanaatimi daha önce de söyledim. Kanaatlerimizi ifade etmiş olmamıza rağmen istifa edip adaylık söz konusu olmuş ise elbette bir kırgınlık söz konusudur. MİT sıradan bir kurum değildir. Devletin en önemli kurumudur. Devletin milli istihbarat teşkilatı zayıfsa, o devletin ayakta kalması mümkün değildir. Şimdi biz onu böyle bir göreve getirdik. Getiren de benim. Madem öyle, ayrılırken de, eğer müsaade edilmiyorsa orada kalması ve ayrılmaması gerekirdi. Dolayısıyla tabii ki kırgınım.