Dünyanın vicdanını sızlatan çocuklar!...
Unutmayalım ki yaşadığımız
dünya tadımlık; fakat hayatın tadını değil, kokusunu alamadan katlediliyor çocuklar...
*
“Arap Baharı”nın fitilinin
ateşlenmesinin üzerinden 13 yıl geçmesine rağmen hâlâ iç savaş, göç, kan,
gözyaşı ve mâtem artarak devam ediyor. Gündem Tunuslu Muhammed Buazizi’nin tezgâhının devrildiği 17 Aralık 2010’dan beri o kadar zalim akıyor ki, masumların sesini
duyan yok; en çok da çocukların.
“Arap
Baharı” adı altında Karunî yönetimlere karşı “demokrasi, adalet ve özgürlük” adı altında başlatılan ayaklanmalar
nice masum canlar yaktı. Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya kadar bütün çocuklar
gülmeyi unuttu. Çocuklar gülmeyi unutunca; kâbuslar dünyayı mesken tuttu.
Hani
Tunus’ta 20 yılı aşkın süredir ülkeyi demir yumrukla yöneten Zeynel Abidin Bin Ali devrilince; Arap
coğrafyasının kaderi değişecekti?..
Hani
Mısır’da 30 yıldır yolsuzlukta sınır tanımayan Hüsnü Mübarek iktidarının sonu gelince; Rabia Meydanı “Müslüman Kardeşler” ile huzura erip,
Sisiler Firavunların yanına gömülecekti?..
Hani
Yemen’i 1978’den beri yöneten Ali
Abdullah Salih’e görevden el çektirilince; insanlar susuzluktan yanmayacak,
çocuklar adres sormayan kurşunlardan, açlıktan ve hastalıktan ölmeyecekti?..
Hani
Libya’da 42 yıl boyunca iktidarda olan Muammer
Kaddafi devrilince; her şey çok güzel olacak, darbeci General Halife Hafter
gibilerin defteri dürülecekti?..
Hani
zalimliği babasından devralan Beşşar
Esed rejiminin tabutuna çivi çakılınca; bütün çocuklar gülecek, sadece
huzur içinde ölenler için mâtem tutulacaktı?..
Hepsi
yalan, hepsi aldatmaca, hepsi “bâtı”lın
tuzağıymış meğer. Zulüm âdeta bir kangren gibi “vekalet savaşları”yla İslâm coğrafyasının her yerine yayıldıkça
yayıldı. “Mazlum en az zalim kadar cesur
olmadıkça, zulümden, zilletten kurtulamaz” teşhisine kör, sağır, lâl
olduğumuz için “analara, çocuklara,
gelinlere, ihtiyarlara kıymayın” bile diyemedik!..
*
Ahhh
Aylan bebek ah!..
Ahhh
“Arz-ı Mevûd”a alan açmak için yurdundan
sürülen, cansız bedeni kıyıya vuran bebekler!.. Ahhh “Cennet’te ekmek var mı anne?.. Varsa ölelim, karnımız doyar” diyen
Cennet kokulu Suriyeli çocuklar...
Bir
de Filistinli çocuklar var; hiç yüzü gülmeyen, gülmek şöyle dursun tebessümü
unutan!.. Masumiyetin simgesi çocuklar da tebessümü unutmuşsa vay dünyanın
haline!..
7
Ekim’den beri çocuk denilince akıllara hep Gazze geliyor. Bir de kalpleri
taştan daha katı insanlıktan nasibini almamış kendilerini üstün ırk olarak
gören “Belhûm Adal” Siyonist cânîler...
Ve
bu cânîler tarafından ana rahminde, kundakta katledilen bebekler!...
Katledilen, sütten kesilen analarını ememeyen bebekler!..
*
9
Nisan 1948’de Kudüs’ün batısındaki Deir Yasin köyüne İsrail’in paramiliter teröristler
tarafından gerçekleştirilen 254 Filistinlinin katledilmesiyle başlayan zulüm, tehcir
ve Büyük Felaket (Nekbe) bugün de
devam ediyor.
İsrail
devletinin kurulmasıyla topraklarından sürülen Filistinliler 75 yıldır acı
çekiyor. 14 milyon 500 bin Filistinlinin
sadece 5 milyonu vatanında, diğerleri ise “mülteci”
olarak hayatını sürdürüyor. Siyonist Yahudiler o gündür bu gündür akın akın
Filistin’e, göçe zorlanan Filistinliler ise başta Ürdün, Lübnan, Suriye olmak
üzere birçok ülkede vatansız, kimliksiz, işsiz, evsiz, sağlıksız, eğitimsiz yaşamak
durumunda kalıyor.
Siyonistler,
Filistinlileri yurtlarından sürmekle kalmayıp Sabra ve Şatilla Katliamları
(Savunma Bakanı ”Kasap” Ariel Şaron,
Hristiyan falanjistlerle birlikte 16 Eylül 1982 yılında Lübnan’ın başkenti
Beyrut’taki Sabra ve Şatilla mülteci kamplarda yaşayan çoğunluğu yaşlı, kadın
ve çocuk olan 3 binden fazla savunmasız Filistinliyi cesetleri tanınmaz hale
gelecek şekilde vahşice katletti) ile işlediği insanlık suçuna her gün bir
yenisini ekliyor.
*
7
Ekim “Hurûc Harekâtı”na kadar 2
milyon 500 bin kişinin yaşadığı açık hava hapishanesi Gazze’de çoğu yerlerinden
edilen kendi yurdunda mülteci olan Filistinlilerin 75 yıldır sürgün yeri!..
Milyonlarca Filistinli kendi öz yurdunda mülteci, öz yurdunda parya!.. Cebaliye, Han Yunus, Şati, Refah, Nuseyrat, Bureyc, Megazi,
Deyr el-Belah kamplarında “mülteci”
olarak hayata tutunmaya çalışan Filistinli mustazaflar kıyameti yaşıyor.
Batı Şeria ve Doğu
Kudüs’teki kamplarda da durum farklı değil. 7 Ekim’den beri Siyonist
işgalciler tarafından 280 Filistinli katledilip, 3 binden fazla kişi ağır
şekilde yaralanırken, hapse atılanların sayısı 7 bine yaklaştı.
Kuşatma
altında tuttuğu Gazze’yi beyaz fosfor başta olmak üzere havadan atılan 58 bin ton bombayla harabeye çeviren
İsrail, 7 günlük “insanî ateşkes”ten
sonra güneye göç ettirdiği savunmasız insanları katletmeye devam ediyor.
Gazze’de
öyle bir kıyım yaşanıyor ki, taş üzerinde taş, omuz üzerinde baş bırakılmıyor. Sağ
kurtulanları ise iç çamaşırlarına kadar soyundurup teşhir ettikten sonra gözleri
bağlı bir şekilde araçlara bindirilip bilinmeyen yerlere götürülüyor. Diğer
taraftan ise ölsünler diye milyonlarca Filistinliyi Sina Çölü’ne sürmek için bütün insanlık dışı planlarını devreye
sokuluyor.
Gazze,
ahhh Gazze!..
Sen
ne haldesin böyle!..
Tıpkı
Kerbelâ gibi!..
Tıpkı Gırnata gibi!.. (Endülüs’ün
bütün bölgelerinden Gırnata’ya sürülen insanların katledilmesiyle Gırnata
düştü. Gırnata’nın düşmesiyle 8 asırlık Endülüs
Medeniyeti (711-1492) yıkıldı. Bugün de Filistin’in her yerinden Gazze’ye
sürülen 2 milyon 500 bin insan İsrail tarafından soykırıma tabi tutuluyor.
Gazze düşerse Kudüs Medeniyeti yıkılır. Fakat el-Muksit buna asla müsaade etmeyecek. Kudüs Medeniyeti dünya durdukça ilelebet pâyidâr olacak.)
Tıpkı
Srebrenitsa gibi!..
Tıpkı
Bağdat gibi!..
Tıpkı
Arakan gibi!..
Tıpkı
Suriye gibi!..
Kıyamet
yaşanıyor!..
Gazze’de
bugün hiç durmaksızın akıtılan gözyaşları sadece patlayan bombalarla,
parçalanan bedenlerle, çöken binalarla sınırlı değil. Aynı zamanda kuşaktan
kuşağa devrolan “vatansızlar”ın
gözyaşı...
Siyonistler
tıpkı Firavun gibi bebekleri katlediyor... Daha düne kadar sürülmekten,
soykırıma uğramaktan dem vuran Siyonist Yahudiler, bugün atalarının maruz
kaldığı katliamı gerçekleştiriyor... Denizden, karadan ve havadan yasaklı beyaz fosfor bombaları ve seyreltilmiş uranyum mermileriyle ölüm
kusuyor...
Bu
insanlık dışı ve asimetrik savaşta en çok da çocuklar katlediliyor... Bombalarla
hunharca katledilen, aç ve susuz, zindanlara atılan, oyun ve oyuncağa hasret,
evsiz ve yurtsuz, ölmesin diye uzuvları kesilen, yetim, anaları evlatları
evlatları anaları için ağlayan çocuklar... Hastane, doktor, ilaç, platin, atel,
klips bulunamadığı için ampüte edilen çocuklar... Zahter yiyerek, deniz suyu
içerek, salgın hastalıkların pençesinde hayatta kalmayı başarabilen çocuklar...
Ve
hayatta kalmayı başarabilenlerin “Hasbunallahu
ve ni’mel vekîl ni’mel Mevlâ ve ni’me’n nasîr” teslimiyetleri katil İsrail’in
asla galip gelemeyeceğini yaptıklarıyla tarihe kara bir leke olarak
yazılacağını haykıran çocuklar...
*
Neredesin ey İİT ve Arap
Birliği?!.. el-Cevab: Gazze Kasabı Binyamin Netenyahu’nun,
“Eğer iktidarınızı ve çıkarlarınızı
korumak istiyorsanız, yapabileceğiniz tek şey var. O da sesinizi kesmek!..”
tehdidine boyun eğip, soykırımı izliyorlar...
Neredesin ey BM?!.. el-Cevab:
İşgal ve kandan beslenen küreselcilerin güdümünde. Birleşmiş Milletler Genel
Kurulu’nda (BMGK) İsrail’in Gazze’deki soykırımını devam ettirmesi için
defalarca kalkan eller bunun kanıtı.
Neredesin ey UNICEF?!.. el-Cevab:
Katledilen çocuklar beyaz, sarı saçlı, mavi gözlü değil ki!..
Şu
ana kadar İsrail’in saldırılarında katledilen şehitlerin sayısı 19 bine yaklaşırken yaralıların sayısı 50 bini aştı. Şehit edilen her 3
kişiden 2’si çocuk, kadın ve bebek...
Bu
katliam Filistinlilerin soyunu kurutmak üzerine kurgulanmış insanlık dışı bir
katliam... “Kan akmasın” diyen
çoğunluğa karşı “bâtıl” azgın azınlığın
durdurulamayan katliamı...
Siyonist
İsrail’in bu savaş suçu, bu soykırımı Lahey
Uluslararası Adalet Divanı’nı çoktan aştı... Zalimlerin arşı inleten zulmü
durdurmak el-Kahhâr olan Allah’ın
(c.c.) tecellisine kaldı...
*
Ey masum kanına susamış
zalimler!..
Az
bir dünya menfaati karşılığı onurunu, insanlığını satanlar; ne yaparsanız yapın
ölümü öldüremeyeceksiniz!..
Ey
şeytanın azılı askerleri, ey eli kanlı katiller ve zulme sessiz kalarak rıza
gösterenler sizin kirlettiğiniz dünyayı;
bombalardan kaçarak fırtınalı denizlerde umudu kulaçlayan; baş açık, yalın
ayak ve buz kesen çadırlarda tir tir titreyen; çamur deryasına batmış bir halde
gelecek rahmeti bekleyen; bombaların yerle yeksân ettiği yapıların enkazı
arasında kalan; zulmün, açlığın, anasızlığın, babasızlığın en çok da
vatansızlığın ne demek olduğunu iliklerine kadar hisseden direniş ve diriliş nesli
çocuklar yeniden kuracak.
***
TARİH SİZİ AFFETMEYECEK!..
Gazze’de
akan kanlara, işlenen cinayetlere, yıkılan hanelere, çiğnenen izzetlere destek
vermek için Tel Aviv’de Gazze Kasabı
Binyamin Netanyahu’nun huzurunda hazır ola geçen ABD Başkanı Joe Biden, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis, Güney Kıbrıs Rum
Yönetimi Lideri Nikos Hristodulidis,
Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Gertrud
von der Leyen vs. ne kadar ortaksa; korkudan
sesini çıkartmayan Arap Birliği
ve İslâm İşbirliği Teşkilatı’nın
(İİT) etkisiz üyeleri de o kadar ortak.
Eline
mazlum kanı bulaştıran “bâtıl”ı
liderleri ve onların zulmüne sessiz kalanları tarih asla affetmeyecek!..
Haksızlık
karşısında eli korkak, dili lâl, kalbi katı olanların yaşadığı yerde zulüm eksiz
olmaz.
Zulme
rıza, zulümdür...
Bugün
Filistin’e yarın size...
Silahlarıyla
kardeş kanı döktüğünüz, gıdalarını semirdiğiniz, teknolojileriyle keyif
sürdüğünüz İSRAİL ve yardakçılarının
ürettiklerini BOYKOT bile bu ZALİMLERİ dize getirmeye yeter. Fakat 2
milyar nüfuslu İslâm âleminin BOYKOTa
bile mecâli yok!..