Dünyadan Yıkılıp Gidenler
Özlem DOĞAN
Bu meşhur beyit II. Mahmut devri devlet adamlarından Halet Efendi'nin ölümünün ardından söylenmiştir. Acımasızlığı ve baskıcı yaptırımları ile halk arasında korku salıp sindiren Halet Efendi Konya'da idam edilmiş, başı Galata Mevlevihane'sine gömülmüş, bedeni ise Konya'da kalmıştır. Yukarıdaki beyit, onun hakkındaki düşünceleri gözler önüne sermeye yeter.
Dünya döndükçe Halet Efendi'ler biter mi? Elbette hayır. Mazlumları ezmeyi adeta kendine görev edinen zalim hükümdarlar veyahut devlet yönetiminde üst düzey söz sahibi olanların içinde her zaman halka zulmeden, hakkını gasp edenler oldu ve olacak.
Geçtiğimiz gün ölen Beyrut Kasabı Şaron, ehli kuburun bile dayanmakta güçlük çekeceği kadar mel'un bir adamdı. Ellerindeki mazlum kanı, onu 2006'dan bu yana ıstırapla boğdu. Bir insan düşünün ki; ölümünün ardından özellikle belli bir coğrafyanın halkı sevince boğuluyor. Bu hadise, düşünen bir toplum ve o toplumu oluşturan insanlar için bir ibret vesikasıdır.
Sağlığında iktidardayken yanında bulunan şakşakçılarının da dili tutulup, zayıf birkaç başsağlığı temennisinde bulunsalar da Ariel Şaron ve muadilleri tarih sayfalarında 'kanlı katil' damgasını yemekten kurtulamaz. Ama maalesef bu mel'unun katlettiği zavallı mazlumlarla aynı dini taşıyan bazı Müslümanlar, Şaron'un ölümünü televizyon kanallarında 'vefat etti' manşetiyle, yabancı dilde çıkan gazetelerinde de 'çığır açan' nitelemesiyle duyurarak İslamu00ee hassasiyet taşıyan beyinlerde, saflarının ve kıblelerinin neresi olduğu konusunda soru işaretleri bırakıyorlar.
Mazlumların canına kıymak kadar yetim hakkı yemek, haram mala el uzatmak da manevi bir katliam değil mi? Türkiye bu örnekler için biçilmiş kaftan. Şu veya bu şekilde elde ettiği makam ve mevkiyi kendi çıkarları doğrultusunda kullanan devlet görevlilerini bu millet unuttuğu için belki de zaman zaman tarih tekerrür ediyor. Osmanlı tarihine kadar uzanmaya gerek yok. Özellikle son otuz yılın skandalları saymakla bitmez.
Yıllarca vatandaşın verdiği vergileri sömürüp, ülkeye tek kuruş yatırım yapmayan yöneticiler.
Devletin zirve isimlerinin hayali ihracat skandallarıyla gündemi sarsan akrabaları.
İski ve Susurluk skandalları.
Batan/hortumlanan bankalar ve parayı pul eden devalüasyonlar.
Marmara Depreminin ardından ortaya çıkan ve halkın bağışlarının nasıl havaya uçtuğunu gösteren Kızılay rezaleti.
Sahibi oldukları yazılı ve görsel basında her gün darbe çığırtkanlığı yaparak karmaşa ve kaos çıkarmaya çalışan medya kuruluşları.
Özellikle yıllarca darbeci, postalcı cuntayla iş birliği içerisine girip ülkeyi darbe bataklığına sürükleyen ve bundan büyük nemalar elde eden, içi boş eylemlerle ülkeyi istikrarsızlığa sürüklemeye çalışan, karanlık mihraklara çanak tutan, piyonluk eden siyasetçiler ve avaneleri.
Bu saydıklarımız yalnızca birkaç örnek. Türkiye'de zamanında halkın sırtına yük olarak bindirilmiş nice yolsuzluk ve haksız kazançlarla, Halet Efendi'ye atfedilen beyti hak eden, adını bildiğimiz ve yahut bilmediğimiz o kadar çok insan geldi ve geçti ki bu dünya sahnesinden, bir çırpıda hepsini sayabilmek mümkün değil.
Şimdi de ilk defa Türk siyaset sahnesinde, büyük güç(!) olarak nitelendirilen devletlerin önünde el pençe maruzatını anlatmaya çalışan sabık Başbakanların aksine dimdik duran bir liderimiz var. Bununla birlikte Osmanlı devletinde Abdülhamid'i tahttan indirmek isteyen güç kim idiyse, aynı eller aynı oyunlarla Başbakan Erdoğan'ı siyasetten el çektirmeye uğraşıyor. Fakat şu unutulmamalı! Abdülhamid Han döneminde halk, imparatorluk topraklarını işgal etmek isteyen devletlere karşı yapılan savaşlarda kefen giymekten, belki de gerçekleri hakkıyla görmeye fırsat bulamadı. Görseler dahu00ee İttihat ve Terakki'ye direnecek güçleri de yoktu. Zira onlar babadan oğula, vatan toprağı müdafaasında şehit olan bir nesildi.
Sultan Abdülaziz'in sadrazamlarından Keçecizade Fuat Paşa'ya atfedilen manidar cümlelerini bir çok kişi bilir. Yabancılarla sohbet esnasında, "Dünyanın en güçlü devleti hangi devlettir?" sorusuna Paşa, "Osmanlı. Çünkü asırlardır siz dışarıdan, biz içeriden bir türlü yıkamadık" diye cevap vermiştir.
Neredeyse bir buçuk asır önce söylenmiş bu söz ibret verici değil mi? Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı Devletinin u2013rejim değişikliğiyle- devamıdır. Evet! İç ve dış düşmanlara rağmen hala ayaktadır ve inşallah ayakta durmaya da devam edecek.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.