Duha suresi kaç ayettir?
Duha suresi Mekke döneminde inmiştir. Duha kuşluk vakti anlamına gelmektedir. Duha suresi Kuran'da 93. sırada yer almaktadır. Peki Duha suresi kaç ayettir? Duha suresi Türkçe ve Arapça okunuşunu, manasını, tefsirini, ayet sayısını bu haberimizde bulabilirsiniz.
DUHA SURESİ’NİN TÜRKÇE OKUNUŞU
Bismillâhirrahmanirrahim,
﴾1-3﴿ Ved duhâ. Vel leyli izâ secâ. Mâ veddeake rabbuke ve mâ kalâ.
﴾4﴿ Ve lel âhıratu hayrun leke minel ûlâ.
﴾5﴿ Ve le sevfe yu’tîke rabbuke fe terdâ.
﴾6﴿ E lem yecidke yetîmen fe âvâ.
﴾7﴿ Ve vecedeke dâllen fe hedâ.
﴾8﴿ Ve vecedeke âilen fe agnâ.
﴾9﴿ Fe emmâl yetîme fe lâ takher.
﴾10﴿ Ve emmâs sâile fe lâ tenher.
﴾11﴿ Ve emmâ bi ni’meti rabbike fe haddis.
DUHA SURESİ’NİN ANLAMI
Rahmân ve Rahîm olan Alla’ın adıyla,
﴾1-3﴿ Kuşluk vaktine ve sükûna erdiğinde geceye yemin ederim ki Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı.
﴾4﴿ Ve kesinlikle senin için sonu önünden (ahiret dünyadan) daha hayırlıdır.
﴾5﴿ ileride Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın!
﴾6﴿ O, seni bir yetim iken barındırmadı mı?
﴾7﴿ Seni, yol bilmez iken (doğru) yola koymadı mı?
﴾8﴿ Seni bir yoksul iken zengin etmedi mi?
﴾9﴿ Öyle ise, sakın yetime kahretme (onu horlama)!
﴾10﴿ El açıp isteyeni de azarlama!
﴾11﴿ Ve fakat Rabbinin nimetini anlat da anlat!
DUHA SURESİ HAKKINDA BİLGİLER
Dûha Sûresi’nin Nüzûlü
Dûha Sûresi, Mushaftaki sıralamada doksan üçüncü, iniş sırasına göre on birinci sûredir. Fecr Sûresi’nden sonra, İnşirâh Sûresi’nden önce Mekke’de inmiştir. Rivayete göre Fecr Sûresi’nin inişinden sonra öncekine nisbetle daha kısa bir süre vahiy kesilmiş, müşrikler bu olayı kullanarak Hz. Peygamber’e, “Herhalde rabbin sana darıldı ve seni terketti” demişlerdi. Bu sözlerden dolayı Hz. Peygamber’in duyduğu üzüntü üzerine bu sûre inmiştir (Taberî, XXX, 148).
Bizim iniş sıralamasında esas aldığımız bu rivayet dışında, Duhâ sûresinin iniş tarihine dair başka rivayetler de vardır: 1. İlk vahiyden (Alâk ve Müddessir Sûrelerinin ilk âyetlerinden) sonra uzunca bir süre vahiy kesilmiş, tekrar başladığında ilk olarak Duhâ Sûresi gelmiştir. 2. Necm Sûresi’nde geçen “Cebrâil”i bütün azametiyle görme ve ona iyice yaklaşma” sonucu Hz. Peygamber’de oluşan heyecan ve sarsıntı yatışsın diye bir süre vahiy kesilmiş, sonra Duhâ Sûresi gelmiştir (İbn Kesîr, VIII, 287-288, 445-446; Şevkânî, V, 378). Vahyin mâkul sebeplerle kesilip araya fâsılaların girmesi her seferinde muhaliflerin dedikodu yapmalarına vesile olmuş, Allah da resulünü teselli etmiştir.
Dûha Sûresi’nin Adı/Ayet Sayısı
Sûre adını 1. âyetinde geçen ve “kuşluk vakti” anlamına gelen duhâ kelimesinden almıştır. Ayrıca “Ve’d-duhâ” adıyla da anılmaktadır (Buhârî, “Tefsîr”, 93; İbn Âşûr, XXX, 393).
Dûha Sûresi’nin Konusu
Müşriklerin üzücü söz ve davranışlarına karşı bir teselli olmak üzere Hz. Peygamber’e, yüce Allah’ın himayesi sayesinde çocukluğundan itibaren nice güçlükleri aşarak bugünlere geldiği hatırlatılmakta ve kendisinin de yetime, yoksula iyi davranması emredilmektedir.
DUHA SURESİNİN TEFSİRİ
1, 2. Yüce Allah, kuşluk vaktine yani gündüzün, güneş yükseldiği ilk vaktine ve iyice karardığı ve varlık alemindeki her şeyi örttüğünde geceye yemin etti. Buyurdu ki: "Kuşluk vaktine ve kararan geceye yemin ederim" İbn Abbâs şöyle der: "karanlığıyle geldi" demektir. İbn Kesîr de şöyle der: Bu, Yüce Allah tarafından kuşluk vaktine ve onda yaratmış olduğu aydınlığa; kararıp sakinleştiğinde geceye yapılan bir yemindir. Bunlar, Yüce Allah'ın gücünü gösteren apaçık bir delildir.
3. Ey Peygamber! Rabbin seçtiği andan beri seni bırakmadı. Sevdiği andan bu yana senden nefret etmedi. Bu, "Rabbi onu bıraktı" diyen müşriklere verilmiş bir cevaptır. Bu aynı zamanda yeminin de cevabıdır.
4. Ey Peygamber! Âhiret yurdu, senin için bu dünya hayatından daha hayırlıdır. Çünkü âhiret ebedî, dünya geçicidir. Bunun içindir ki, Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle derdi: "Ey Allah'ım! Âhiret hayatından başka hayat yoktur."
5. Rabbin sana âhirette, razı oluncaya kadar sevap verecek, ikramda bulunacak, şefaat izni verecek ve razı olacağın diğer lütuflarda bulunacaktır. İbn Abbâs şöyle der: "Rabbinin ona vereceği şey, razı oluncaya kadar ümmeti hakkında şefaat iznidir" Çünkü rivayet edildiğine göre Hz. Peygamber (a.s.) ümmetini hatırlamış, "Allah'ım! Ümmetim, ümmetim!" demiş ve ağlamıştır. Bunun üzerine Yüce Allah, kendisi daha iyi bildiği halde, Cebrail (a.s.)'e Muhammed'e git ve "niçin ağlıyorsun?" diye sor buyurdu. Cebrail (a.s) Rasulullah (s.a.v)'a geldi ve ona niçin ağladığını sordu. Rasulullah (s.a.v) da ona ne istediğini bildirdi. Bunun üzerine Allah Teâlâ Cebrail (a.s)'e: "Muhammed'e git ve de ki: Ümmetin hakkında seni razı edecek ve üzmeyeceğiz" buyurdu. Hadiste şöyle buyrulmuştur: "Her peygamberin kabul edilmiş bir duası vardır. Bütün peygamberler dualarını hemen yapmıştır. Ben ise duamı, kıyamet günü ümmetime şefaat için sakladım." Hâzin şöyle der: En iyisi, âyeti zahiri mânâsına almaktır ki hem dünya hem de âhiret iyiliklerini kapsasın. Zira Yüce Allah dünyada ona, düşmanlarına karşı yardım ve zafer nasip etmiş, ona uyanları çoğaltmış, birçok fetih nasip etmiş, dinini yüceltmiş ve ümmetini, ümmet*lerin en hayırlısı kılmıştır. Âhirette de ona genel şefaati ve övülen makamı vermiştir. Bunların dışında daha birçok dünya ve âhiret nimetleri lutfetmiştir.
Allah, Peygamberine bu büyük vaadi verdikten sonra ardından, küçüklüğünde ona verdiği nimetleri hatırlattı ki, Rabbine şükretsin:
6. Ey Peygamber! Küçük iken sen yetim değil miydin? Allah seni amcan Ebû Tâlib'in himayesine vererek onun yanında barındırmadı mı? İbn Kesir şöyle der: Olay şöyle olmuştur: Hz. Peygamber (s.a.v) annesinin karnında iken babası vefat etti. Sonra altı yaşında iken de annesi vefat etti. Bundan sonra Rasullulah (s.a.v), dedesi Abdulnıuttalib ölünceye kadar onun korumasında kaldı. Dedesi öldüğünde sekiz yaşında idi. O zaman amcası Ebû Tâlib onu koruması altına aldı. Kırk yaşının başlarında, Allah kendisine peygamberlik verinceye kadar amcası onu korumaya, yardım etmeye ve itibarını yükseltmeye devam etti. Ebû Tâlib kavmi gibi putlara tapıyordu. Bununla beraber Rasulullah (s.a.v)'a eziyet edilmesine engel oluyordu. Bütün bunlar, Allah'ın onu koruması, hıfzetmesi ve himaye etmesidir.
7. Seni şeriat ve dini bilmez bir halde bulup da, bunlan sana gösterip öğretmedi mi? Nitekim Yüce Allah meâlen: "Sen kitapin nedir, iman nedir bilmezdin" buyurmuştur. Celaleyn yazarı şöyle der: Seni, şimdi içinde bulunduğun şeriattan habersiz bulup da onu sana gösterip öğretmedi mi? Bazılarına göre, Rasulullah (s.a.v) küçük iken, Mekke vadilerinden birinde yolunu şaşırıp kaybolmuştu. Allah onun, dedesine geri gelmesini sağladı. Ebû Hayyân şöyle der: Bunu, hidayetin mukabili olan dalâlet mânâsına yorumlamak mümkün değildir. Çünkü peygamberler bundan korunmuşlardır. İbn Abbâs şöyle der: Bu, Hz. Peygamber (a.s) çocuk iken, Mekke vadilerinden birinde kaybolmasıdır. Bir görüşe göre de, Rasulullah (s.a.v.) amcası ile birlikte Şam'a giderken yolda kaybolmuştur.
8. Seni fakir ve muhtaç bulup da, ticaret yollarını senin için kolaylaştırmak suretiyle, insanlara muhtaç olmaktan kurtarmadı mı?
Yüce Allah Peygamber (a.s.)'e verdiği bu üç nimeti saydıktan sonra, bunların karşılığında ona üç şeyi emretmek üzere şöyle buyurdu:
9. Yetime gelince onu ezip zorla malını elinden alma. Mücâhid şöyle der: Onu ezip küçük düşürme. Süfyân da şöyle der: Malını telef etmek suretiyle ona zulmetme. Yani, yetime, merhametli bir baba gibi ol. Sen de bir yetim idin, Allah seni barındırdı.
10. İhtiyaç ve fakirlikten dolayı yardım isteyen dilenciye gelince, onu azarlama ve sert söz söyleme. Aksine ona ver veya güzel bir şekilde geri çevir. Katâde şöyle der: "Yoksulu kibarca ve nazik bir şekilde geri çevir"
11. Allah'ın sana olan lütuf ve nimetine gelince, onu insanlara anlat. Çünkü nimeti anlatmak, onun için bir şükürdür. Âlûsî şöyle der: Sen yetimdin, şeriatı tanımıyordun ve fakirdin. Allah seni barındırdı, sana doğruyu gösterdi ve zengin kıldı. Bu üç konuda Allah'ın sana verdiği nimeti unutma. Binaenaleyh yetime şefkat göster, yoksul olup da yardım isteyene acı. Çünkü sen yetimlik ve fakirliği tattın. Rabbin sana doğru yolu gösterdiği gibi, sen de kullara doğru yolu göster.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.