Dolar (USD)
32.57
Euro (EUR)
34.66
Gram Altın
2527.50
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

DRACULA: BAŞLANGIÇ; SON OSMANLI DÜŞMANLIĞI

''Dracula: Başlangıç'' filminde, son zamanlarda çokça rastladığımız bir algı operasyonu söz konusudur. Son dönemde özellikle ''300 Spartalı'' serisinde zirveye çıkan, Doğu''nun ve Doğu toplumlarının ırkçılığa varan bir temsiliyet ile perdeye gelmesi ''Dracula: Başlangıç'' da da görülüyor. O kadar ki, artık bu filmler için ''oryantalist'' demek bile övgü sayılabilir.
DRACULA: BAŞLANGIÇ; SON OSMANLI DÜŞMANLIĞI
11 Kasım 2014 01:00:00
''Dracula: Başlangıç'' filminde, son zamanlarda çokça rastladığımız bir algı operasyonu söz konusudur. Son dönemde özellikle ''300 Spartalı'' serisinde zirveye çıkan, Doğu''nun ve Doğu toplumlarının ırkçılığa varan bir temsiliyet ile perdeye gelmesi ''Dracula: Başlangıç'' da da görülüyor. O kadar ki, artık bu filmler için ''oryantalist'' demek bile övgü sayılabilir.

Zira filmi izlediğinizde, hamasetle çekildiğini düşündüren 'Son Osmanlı Düşmanlığı' başlığını hak eden birçok sahneye tanık olmanız mümkündür. İnsan bazen gerçek hayatta yapamadığını rüyasında yaparak, 'mış' gibi yaşamaya çalışırmış. İşte bu filmin birçok izleyen de uyandırdığı duygu tam da buna denk geliyor. Tarihte Fatih Sultan Mehmet'e yaklaşma cesaretini bile gösteremeyen şahsiyetler tamamen kurgu olan filmde güya Fatih Sultan Mehmet'i öldürmeye çalışarak intikam alıyor.

'Bazen dünyanın başka bir kahramana ihtiyacı yoktur, bazen ihtiyacı olan şey bir canavardır' cümlesi ile başlayan filmde, Kont Dracula; vahşi, acımasız, kadın ve çocuk katili bir millet olarak gösterilen Türklere karşı savaşıyor.Eleştirmenler tarafından ağır eleştirilere maruz kalan, gerçekten kötü vampir uyarlamasının en çok oluşturmaya çalıştığı algı ise 'Barbar Türkler ve de barbar liderleri Fatih Sultan Mehmet'. Filmin her dakikasında bu algıyı hissediyorsunuz ve bir şeytanın nasıl kahraman olarak sunulduğuna şahit oluyorsunuz.

Hatta o kadar ileri gidiliyor ki, filmin günümüzü anlatan devamı çekilse, filmde Türkiye düşman olarak gösterilse ve Recep Tayyip Erdoğan bir şekilde 'kullanılsa' şaşırmayacak hale geliyorsunuz!! Zira 'Dracula: Başlangıç' tam da bu hissi uyandırıyor. Hatta bunu his olmaktan çıkarıyor.

Filmin bana göre ana teması, avrupalı kafasının Osmanlıdan intikam alma fantazisidir. Zira (1. Murat hariç) hiç bir Osmanlı padişahı bir hristiyan tarafından öldürülmemiştir. Kaldı ki F. Fatih Sultan Mehmet'ten bahsediyoruz. Yani İstanbul'u fethederek bir çağ açıp bir çağ kapatan İstanbul'u bize hediye eden bu yüce mirası bırakan bir Padişahtan. O zaman bir düşünmek lazım neden FATİH? Şöyle ki;

Bilindiği üzere Kazıklı Voyvoda diye anılan 3.Vlad, bugünün Romanya'sı, eskinin Transilvanya'sı diye bilinen Osmanlı'da Eflak bölgesi olan bir beyliğin başında bulunan, gelmiş geçmiş en zalim hükümdarlar arasında gösterilen bir zat... Yaptığı uygulamalar yüzünden esir aldığı kimseleri çoluk çocuk kadın demeden kazığa oturtma, Osmanlı elçilerinin sarıklarını başlarına çaktırma, kadınların göğüslerini kesip yerine bebeklerinin başlarını koydurtma, yine esirlerin ki özellikle Osmanlı olanların derilerini canlı canlı yüzüp tuz bulayıp keçilere yalattırma ve daha nice normal insanın aklına gelemeyecek zalimliklerle bu sıfatı fazlasıyla hak etmiş bir avrupalı...

3. Vlad gerçek, tarihi bir şahsiyet... Peki nedirbu zalimi tarih sayfalarından günümüze taşıyan? Sadece yaptığı zalimlikler olmasa gerek. Osmanlılar tarafından Kazıklı Voyvoda, kendi milleti Ulahlar tarafından Tepeş (cellat), Macarlar tarafından ise Drakul (şeytan) olarak adlandırılan 3.Vlad, kardeşi Radul ile birlikte 1442 yılında Eflak Voyvodalığı tarafından Osmanlılar'a rehin verilmişti. Küçük yaşta olan Tepeş, kendisinden 1 yaş küçük olan II. Mehmet (Fatih Sultan Mehmet) ile birlikte Enderun'da Osmanlı hocalarından eğitim almaya başladı,geleceğin padişahıyla yakın arkadaş oldular. Öyle ki, Fatih'in 'kan kardeşi' olduğu iddia edilen Tepeş'i İstanbul'un fethinden sonra Eflak Valisi yapmasının sebebinin de bu yakınlıktan kaynaklandığı belirtilir.

Ancak Eflak'ta zalim babasının adıyla anılmaya başlayan ve en büyük zevki düşmanlarını kazığa oturtmak olan Drakula (Şeytanın oğlu) yani 3.Vlad, Fatih'in özel emriyle Transilvanya Ormanı'nda kazığa geçirilerek öldürülür. Bu olaydan esinlenerek yıllar sonra vampir mitinin etrafında dolanarak yazılan, yıllarca Hollyvood'a ekmek kapısı olan ve olmaya da devam eden 'Dracula' isimli roman 1897 yılında Brom Stoker tarafından Dublin'de neşredilir. Bir devam serisi niteliği taşıyan 'Dracula' mottolu vampir filmleri günümüzde bile güncelliğini koruyarak hem seyirci hem de okuyucunun ilgisini çekmektedir. İşte bu yüzden olacak ki 'Dracula: Başlangıç' filmi ile, ne oldu da bu Dracula denen karakter oluştu, nerden çıktı, sebebi ne gibi sorulara sözüm ona cevap arayan ve Dracula'nın 'şeytanın oğlu' olma tercihinin altında yatan gerçeği! anlatmaya çalışılmış. Hani Şener Şen'in 'Dolap Beygiri' isimli bir filmi vardı. Sürekli en yakın arkadaşını dolandıran bir bankeri canlandırıyordu ve her yakalandığında 'yaptım evet ama bir sorun niye yaptım' diyerek kendini temize çıkarma çabasını andıran bir tavırla ikna etmeye çalışıyordu arkadaşını.

İnsanın kendini temize çıkarma çabası her zaman vardır. Fakat tarihi bir olayı çarpıtmak, kurgulamak ve bunu yaparken de başka bir zümreye, kişiye, topluma, topluluğa çamur atmak, iftira atmak, yalanlar düzmek sadece temize çıkarma duygusu ile açıklanamaz. Bu başka bir şey olur artık.

'Dracula: Başlangıç' filminde, son zamanlarda çokça rastladığımız bir algı operasyonu söz konusudur. Son dönemde özellikle '300 Spartalı' serisinde zirveye çıkan, Doğu'nun ve Doğu toplumlarının ırkçılığa varan bir temsiliyet ile perdeye gelmesi 'Dracula: Başlangıç' da da görülüyor. O kadar ki, artık bu filmler için 'oryantalist' demek bile övgü sayılabilir.

'300 Spartalı''da 'barbar' olmak Perslere düşmüştü; 'Dracula: Başlangıç' da ise bu 'rol' Türklere verilmiş! Üstelik bu kötülük, senaryo mantığına aykırı bir şekilde nedensellik bağından uzak, varoluşsal ve tek boyutlu bir kötülük şeklinde perdeye yansıtılıyor.

'Sinemada ele alınan meseleler tarihe sadık kalmak zorunda değil. Tarihi şahsiyetlerin ve olayların ismi kullanılıp, sanatçının özgür iradesi çerçevesinde hayal gücü katılabilir' babında hali hazırda bir tartışma da mevcut. Günümüz egemen sistemin, sadece bugünü değil geçmişi de kendi istedikleri gibi algılamamızı amaçladıkları, algı yönetiminin bir unsuru olarak bu yöntemi sürekli kullandıkları aşikar. Yani 'tarihe bağlı kalmak zorunda değiliz' deniyor, gerçek kişi ve olaylar üzerinden istedikleri kurguları yapma hakkına sahip olduklarını düşünüyorlar. Peki gerçeği nereye koyacağız? Tarihin karanlık sayfalarına mı mahkum edeceğiz?

Tıpkı bir zamanlar Asyayı 'Doğu' diye tanımlayan Batı, aynı mantıkla hareket edip, geçmiş öyle olsa da, ben tekrar geçmişi istediğim gibi evirir çeviririm, sizin rüyalarınıza bile hükmederim, hayallerinizi bile ben organize ederim, hatta bunu size izlettirir, bundan da para kazanır, gene sizi sömürürüm diyor.

Bunun adı kim ne derse desin düşmanlıktır, hamasettir, haçlı zihniyetinin bir versiyonudur.Bu kabul edilemez. Hem dünyaya şeffaflık, barış, insan hakları, antisemitizm karşıtlığı vs. konularında nutuk atacaksın hem de düşmanlığın zirvesini yapacaksın. Bu bir film dahi olsa bunun adı 'tarihi düşmanlıktır.' Hem de düpe düz 'Osmanlı Düşmanlığı' dır.

Kısaca hayalleri Hollywood yapar ama gerçekleri Osmanlı yapar deyip önümüze bakalım....