Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.32
Gram Altın
2918.45
BIST 100
9659.96
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Bir dertli gönül ile aleme uçmak

Bir dertli gönül ile aleme uçmak
25 Kasım 2022 16:43:24

Dr. Mehmet Rıza DERİNDAĞ

2002 senesinden beri geçen 20 senede bedenim de ruhum da uzun süren uçak yolculuklarına alıştı. İstanbul’dan Dubai aktarmalı Singapur’a oradan trenle Malezya’ya, oradan tekrar uçakla Manila’ya ve ertesi gün Moro diyarına bazen 4-5 gün süren seferlerim olmuştu. İkinci seferimden evvel Merhum Mustafa Sungur (r.aleyh) “Allah sizi hidayetlere vesile kılsın” diyerek çok müjdeler vermişti.

GURBET YOLUNDAKİ HASRET

Haberimiz olmadan kaderin ince remizlerine şahid olmak için bizzat kaderimize doğru yol alıyorduk. Şuur ve ihtiyarımız taalluk etmeden istihdam olunuyorduk. Rabbimizin rahmeti bedenimiz yaşlanıyordu ama seyahatler kısalıyordu. Gurbet yolunda ki hasreti hayret ufkuna tebdil ile izale etmeye çalışıyorduk.

TEFEKKÜR BUUDUNU ÖĞRENDİM

Esasen uçak bulutların üzerinde uzaklara doğru süzülürken fikir gölüne dalan aklım, hayal denizinde yüzen ruhum mana burçlarına uçuyordu. Tefekkür buudunu zamanla öğrenmiştim. Fiziken yukarılara doğru çıktıkça üzerinden geçtiğimiz ülkelerin ve o ülke insanlarının ufak tefek görünmeyecek halleri evren içinde kendi küçüklüğümü gösteriyordu. Çoğu arkadaşımın şahsıma yönelttiği “hocam nasıl dayanıyorsun onca saat uçuşa?” sorusuna “uzun uçuşlar düşünce dolu seyahatlere ve okumalara vesile olup manevi bir terapi gibi geliyor bana artık” diyordum. Hasretlere hasret ekleyen haslet sahibi gül çehreli insanlar olmalı hayatında insanın.. Hüsnü Bayramoğlu Ağabey merhum bir sefer öncesi “hizmetiniz İslam birliğine vesile olsun, o mazlumlar bizler için de dua etsinler” diyordu. Dua içinde bir hedef gösteriyordu.

WhatsApp Image 2022-11-25 at 16.43.36_dffeceff20da735d3a6ca33b2ba27e7f.jpeg

TÜRKLERE ZAFER VER ALLAH'IM

Mazlum coğrafyalara ulaştığımda Türk Bayraklarıyla karşılanmak, Halifenin Torunu hoş geldin diyerek bağırlara basılmak bütün yorgunluğumu alıp götürüyordu. Hele ayrılırken “ümidimiz sizsiniz, Anadolu ayağa kalkarsa alem-i islam ayağa kalkacak, toplanın ve bizi toparlayın” sözleri ve nihayet saçı başı ağarmış, beli iki büklüm olmuş o ihtiyarların göz yaşlarıyla “ALLAHUMME YUZAFFEREKÜMMÜ’L ETRAKİ İLEL EBED! Ebedlere kadar Türklere zafer ver Allah’ım!” duaları o uzun yolculukların sıkıcılığına da, bedeni yorgunluğuma da son verirken dünyevi uhrevi hedeflerimi gözden geçirmeme sebep oluyordu! Bilmem ki kaç yüz defa yaşadım bu yazdıklarımı.

NASIL KAYITSIZ KALABİLİRİM

Afrikanın susuz sahra köylerinde, Filipinlerin Moro coğrafyasında, Kamboçya’nın Kimer Müslümanları arasında, Vietnem’da bir Viet mescidinde masum muhacirlerle, Patanililerin bembeyaz sarıkları içindeki Malay uleması ile, Arakan yetimlerinin sığınağı bir Türk medresesinde mülteci ailelerle… defaatle ziyaret ettiğimiz latin Amerika ülkelerinde de…Aynı ümit, aynı ruh, aynı şehadet, aynı iman, aynı dua… Muhammed ümmetinin şu ulvi beklentilerine nasıl kayıtsız kalabilirim. Nasıl yurdumda oturur nasıl rahatla hayatımı idame ettirebilirim.

O. NURİ TOPBAŞ HOCAMIZIN DUASI

Böyle bir seyahat öncesinde maddi manevi azığımızı hazırlatan, seferimizi kolaylaştıran, hedefimize işaret eden, Anadolu’nun yaşayan evliyası, asrın Edebalisi, İstanbul’un Yesevi’si Osman Nuri Topbaş Hocamızın (k.s) duası ne kadar manidardı; “ Allah ömrünüze bereket versin, sa’yinizi meşkur eylesin kuzum, sizler bu asırda Peygamberimizin o memleketteki temsilcilerisiniz evladım, böyle faziletli bir hizmette istihdam olunuyorsunuz, Allah bol bol hizmetlerinize bereket versin, şerlerden korusun, hayırlara vesile eylesin, Rabbim dünyada da ahirette de cennetinde de bizleri beraber eylesin! Resulullah Efendimizin (asv) çevresinde yakınında eylesin!”

Böyle duaları hem böylesi muhlis bir dilden ve makbul bir gönülden alana durmakta zillet hicrette izzet hizmette ise lezzet yok mudur?

Geçtiğimiz hafta sel felaketine maruz kalan bir bölgeyi ziyaretimizin akabinde Üstad Ma’ruf bütün Müslüman ahaliyi Mühtediler Mescidi’nde topladı. Burası 2. Abdulhamid Han cennetmekan hazretlerinin hilafetinin 20. Senei devriyesi olan 1896 tarihinde hediyeler gönderdiği bir bölge binaenaleyh Şeyh Ma’ruf o hediyelere atfen bölge halkına “bir asır evvel madde aleminin sultanı bir asır sonra mana aleminin bir sultanından sizlere hediye geldi” dedi. Çok mütehassis olduk.

Bir dertli gönül ile aleme uçmak1_090e5bae0bef4f27524ed5f85df15e7c.jpeg

MAZLUM COĞRAFYADA EDİLEN DUALAR

İşte mazlum coğrafyaların Anadolu’ya, Anadolu insanına ve neslimize bakışı böyle. Kim bilir bu kadar dıştan küffar içten münafıklar Anadolu’muzu karıştırmaya çalışırken Türkiye’nin daima devamda ve kemalde olan yükselişinin sebebi memleketimizdeki evliyanın himmet ve gayreti ile bu masum ve mazlum coğrafyalarda edilen duaların birleşmesidir! Ümmet-i Muhammed’e kol kanat geren ve “Hem ihlâs ve hakperestlik ise, Müslümanların nereden ve kimden olursa olsun istifadelerine taraftar olmaktır.” kaidesine göre yaşayan ve sahabelerin senay-ı Kur’aniye’ye mazhar olan isar hasletini yaşatan Topbaş Efendi (k.s)’nin himmetleri, Zat-ı Alilerinin tabiriyle “sahra hastanesine” dönmüş âlem-i İslam’da yakaran yalvaran ağlayan ulemay-ı İslam’ın ve masum yavruların, ve mazlum annelerin dualarına fiili bir âmin olmuyor mu? Bu iki dua arşı ihtizaza getirmiyor mu? Evet ümitvarım! Çünkü bu dualar cevapsız kalmayacak. Zira müjde var! Ud’uni estecib lekum! Her duaya cevap var! Bizi bizden iyi bilen bizi bizden iyi düşünür; istediğimizi değil şu dualar ve hizmetler hürmetine en hayırlısını lütfeder vesselam.

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin