Dolar (USD)
34.15
Euro (EUR)
38.02
Gram Altın
2880.92
BIST 100
9904.45
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Darbe Yerine Başkanlık

1923'ten son darbeye kadar olan süreçte parlamenter sistemin açıklarından yararlanan vesayetçi bir ruh vardı. Bunlar parlamenter sistemi bu yönü ile kullandılar. 2002'den sonra iktidara gelen Ak Parti'de sistemin bu açıklarını milletin iradesini hakim kılmak için kullandı. Türkiye parlamenter sistemin kendisine darbe hediye ettiği nadir ülkelerden biridir. Bu toplumun yeni bir yönetim modeli arayışı varsa parlamenter sistem bize darbe yerine B
Darbe Yerine Başkanlık
13 Şubat 2015 01:00:00
1923'ten son darbeye kadar olan süreçte parlamenter sistemin açıklarından yararlanan vesayetçi bir ruh vardı. Bunlar parlamenter sistemi bu yönü ile kullandılar. 2002'den sonra iktidara gelen Ak Parti'de sistemin bu açıklarını milletin iradesini hakim kılmak için kullandı. Türkiye parlamenter sistemin kendisine darbe hediye ettiği nadir ülkelerden biridir. Bu toplumun yeni bir yönetim modeli arayışı varsa parlamenter sistem bize darbe yerine B

EZGİ ÇELİK/ ANKARA

Başkanlık sistemi tartışmaları, gündemdeki yerini koruyor. Muhalefet liderlerinin tepkileri sertleşerek devam ederken AK Parti eleştirilere Başkanlık Sistemi dünden bugüne olsaydı darbelerin yaşandığı bir sürecin yaşanmayacağı üzerinden cevap veriyor. Bu doğrultu da 2015 seçimlerinin odak noktasına oturan Başkanlık Sistemine dair ayrıntıları Hukukçu Hüseyin Rahmi Akyüz ile konuştuk.

Hükümet modeli tartışması neden açıldı? Parlamenter sistemin yaşattığı sıkıntılar nelerdir?

Bu soruyu Başkanlık Sistemini Parlamenter Sistemin yaşattığı sıkıntılar üzerinden tartışmak doğru mudur sorusuyla birlikte cevaplamak gerekiyor. Her iki soru için de siyasal tarihimiz üzerinden bir form çizmek ve özellikle de siyasi tarihimizin son 200 yıllık sürecini incelemek gerekiyor. Tanzimat Fermanı ile başlayan Senedi İttifak ile devam eden ve bugünlere kadar uzanan bir hükümet modeli arayışımız var. Son dönem gündemde ağırlığını hissettiren Başkanlık Sistemi tartışmalarını da bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. 1800'lü yıllardan bu döneme son 200 yılda Türkiye, mutluk ve meşruti monarşi, meclis hükümeti, milli şeflik, çift kanatlı parlamento, güçlendirilmiş Cumhurbaşkanının yer aldığı çift başlı yürütme gibi farklı hükümet modellerini tercih etti. 1876 Anayasası, 1909 Anayasası Monarşi düzleminde hükümet modeli tercihini yaparken, 1921 ve 24 Anayasaları siyasi parti tercihi imkanı sunmayan Meclis hükümeti modelini arayışlarına anayasal zemin oluşturdu. 61 ve 82 Anayasaları ise Cumhuriyet rejimi temelinde parlamenter sistem tercihinde bulundular. Siyasal tarihimize ilişkin bu çerçeve üzerinden, Başkanlık Sistemi tartışmalarını iki yüzyılı aşan hükümet modeli tartışmalarının ve arayışının bir uzantısı olarak kabul etmeliyiz.

Başkanlık Sistemi olsaydı bunlar olur muydu?

Kesinlikle olmaz demek elbette mümkün değil. Başkanlık Sistemi, sivil iradenin ve sivil siyasetin demokrasi dışı unsurlar tarafından yok sayılmasını imkansız olmasa da imkansıza yakın düzeyde zorlaştıran kayıt ve kompartımanlara sahip. Bu nedenle, 28 Şubat gibi bir sürecin Başkanlık Sisteminde hayat bulması çok zordur.

Başkanlık Sisteminin tartışılmayan noktaları nelerdir? Yargı ve yasama boyutu üzerinden tartışılmaması sistemin doğru zemine oturmasını engeller mi?

Başkanlık Sistemi tartışmalarının en sorunlu kısmını, tartışmanın sadece yürütme erki üzerinden hatta daha da somutlaştıralım "Başkan" üzerinden yürütülmesidir. Sisteme ilişkin tartışma yapmadan Başkanı, olası Başkan adaylarını tartışmak kamuoyunun karar vermesi için gereken bilgilere sahip olmasını da engelliyor. Tabi bunun en önemli nedeni, Başkanlık Sistemi taraftarlarının da karşıtlarının da, gerekçelerini büyük oranda Recep Tayyip Erdoğan üzerinden ifade etmeleri. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın millet nezdindeki karşılığı, siyasal karizması, Ak Parti Genel Başkanlığı sürecinde partisinin oyunu sürekli artırması ve halk tarafından doğrudan seçilen ilk Cumhurbaşkanı olması tartışmayı böyle bir zemine sürüklüyor.

Parlamenter sistem diktatörleri

Recep Tayyip Erdoğan'ın başkan olma ihtimali muhalefeti neden rahatsız ediyor?

Erdoğan karşısında son 13 yıllık süreçte alınan yenilgiler bunlardan en görüneni. Erdoğan'ın reel siyaseti yok sayabilen kendine has siyaset tarzı, toplumun istediği mesajları verme konusundaki mahareti, sahici siyaset üslubu ve siyasi hayat öyküsünün her aşamasında milletle doğrudan temas kurma becerisi diğer görünür gerekçeler.

Bu özelliklere sahip bir siyasi kimliğin başkan olma ihtimali, mevcut muhalefet kümesinde Başkanlık Sisteminden de daha büyük bir kaygı yaratıyor. Bunun yansıması da başkanı tartışarak başkanlık sistemi tartışmalarını manipüle etmek olarak gerçekleşiyor. Bu noktada başı CHP çekiyor. CHP, "Cumhuriyeti kuran parti" kartviziti ile "devletin sahibi benim" ve "ben devletin partisiyim" gelgitleri yaşadı. Başkanlık sistemi tartışmalarında "devlet elden gidiyor" nakaratıyla topu sürekli taca atması da, bu gelgitlerin bir sonucudur. Kendisini devlet üzerinden özneleştiren CHP, bu özneleşme sürecinin milletle arasına mesafe koyduğunu da fark edemedi. Milletin demokrasiye, özgürlüğe ve sivilleşmeye dair mevcut birikimini göremedi. Diğer yandan Avrupa'nın kanlı diktatörleri Hitler, Mussolini, Lenin, Stalin ve Troçki Parlamenter Sistemde işbaşına geldiler ve diktatöre dönüştüler. Bu bağlamda, Başkanlık Sisteminden ziyade Parlamenter Sistemin diktatöryal eğilimlere daha müsait olduğu söylenebilir. Kaldı ki, Türkiye'de de "Milli Şef" dönemi parlamenter rejim döneminde yaşanmıştır.

MHP Türkeş'in tezine karşı duruyor

Alparslan Türkeş'in başkanlık sisteminden yana olduğu düşünüldüğünde MHP'nin kendi tabanında bir çelişkiye düştüğünü söyleyebilir miyiz?

Yarı Başkanlığın uygulandığı CHP ile katı başkanlığın uygulandığı MHP'nin Başkanlık Sistemine karşı çıkması ilginç. Kendi partilerinde başkanlık ya da yarı başkanlık benzeri bir sistem uygulayan iki parti Başkanlık Sistemine karşı çıkıyor. Kendi siyasal düzlemlerini Başkanlık ve yarı başkanlık üzerinden uygulayan partiler hükümet modelinin Başkanlık Sistemi olmasına neden karşı çıktığı akademik bir incelemeyi gerektiriyor. Bunu mutlaka tespit etmemiz gerekiyor. Alparslan Türkeş'in kendisinin kaleme aldığı eserde yer verdiği Başkanlık modeli ile bugün tartışmaya çalıştığımız Başkanlık Sistemi arasında hem teorik hem de pratik düzlemdeki benzerlikler ve farklılıklara ilişkin MHP'nin sağlıklı bir çerçeve çizmesi gerekiyor. MHP'nin Başkanlık Sistemi ile ilgili durduğu nokta, sistemin kendisinden çok muhtemel başkana karşı olduğunu gösteriyor.

Başkanlık sistemine geçildiği takdirde siyasetin kurumsal dizaynına etkileri nasıl olacaktır?

Başkanlık Sisteminin, Parlamenter Sisteme göre siyasetin dili ve işleyişi boyutuyla avantajlı olduğu noktalardan birisini siyasi partilerin konumu oluşturuyor. Parlamenter Sistemli siyaset alanında, çekişme ve çatışma merkezli bir dil kullanmak zorundasınız. Çünkü yürümenin yasama organı içinden şekillendiği parlamenter sistemde kendinizi anlatmanız yetmez. Rakibinizi de saha dışına itmeniz en azından elde edeceği sandalye sayısı azaltmanız gerekir. İktidardaki bir parti ise seçildiği dönemi tamamlamasına engel olacak stratejiler üretmeniz gerekir. Erken seçim, güvenoyu, olası koalisyon dayatmaları gibi sayısız seçenek devreye giriyor. Bu çatışma ve çekişmeyi beraberinde getiriyor. Başkanlık Sisteminde ise partiler hayatın olağan akışında daha arka plandadır. Seçim dönemlerinde devreye daha net şekilde girerler. Siyasi Partiler Kanunu'ndan siyasetin dizaynı, etik kuralları ve işleyişi, toplumla siyasi partiler arasındaki ilişkiler başta olmak üzere siyaset kurumuna dair görünümlerde de değişiklik gerekiyor. ABD Başkanı, Cumhuriyetçi ya da Demokrat Partinin Genel Başkanı değildir. Esasen orada bir Genel Başkanlık Sistemi de yoktur. Tabi bunu söylerken mutlaka ABD benzeri bir Başkanlık Sistemi ve siyasi parti görünümü zorunludur demiyorum. Olmamalı da.

Başkanlık padişahlık değil!

Bugünden geçmişe baktığımızda Osmanlı, Selçuklu dönemine kadar düşündüğümüzde Başkanlık Sistemi ve Parlamenter Sistem arasında hangisi daha baskın gelir?

Bizim coğrafyamızda başkan denilince sultan, padişah, hakan kavramları üzerinden hükümet modelinin tasarlandığı ve uygulandığı zeminlerde "Başkan padişah gibi tek adam olacak" gibi söylenegeliyor. Tarihi realite böyle bir yorumu önümüze getiriyor. Ancak, bu çok doğru değil. Yürütmenin tek elde toplanması boyutuyla Başkanlık modeli hızlı karar verilmesi boyutuyla monarşiyle ilişkilendirilir. Siyaset biliminin verileri yok sayılarak yapılan bu kıyasın arka planında Osmanlı, Selçuklu hatta Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk dönemlerinin güçlü lider profilleri yer alıyor. Bunlar üzerinden toplumun Başkanlık Sisteminin temel argümanlarından olan "tek kişilik yürütme erki! Yani "Başkan" sıfatına çok uzak olmadığını söyleyebiliriz. Ancak, demokratik devlet ve demokrasi kültürüne sahip toplum çabalarının ürettiği yasama ve yargı erklerini dikkate aldığımızda "tek adam" ile "Başkanlık sistemi" eşleşmesinin yapılamayacağını da görmeliyiz. Sonuç itibariyle tarihimiz bugünkü Başkanlık sistemi modeline daha yakındır.

Parlamenter Sistemin defoları düzeltildiğinde doğru yolda ilerleyebilir mi?

1923'ten son kesin darbeye kadar olan süreçte Parlamenter Sistemin açıklarından yararlanan bir vesayetçi ruh vardı. Bunlar Parlamenter Sistemi bu yönü ile kullandılar. 2002'den sonra iktidara gelen Ak Parti'de sistemin bu açıklarını milletin iradesini hakim kılmak için kullandı. Türkiye Parlamenter Sistemin kendisine darbe hediye ettiği nadir ülkelerden biridir. Bu toplumun Başkanlık Sistemi modeli arayışı varsa Parlamenter Sistem bize darbe yerine Başkanlık Sistemini hediye edebilir. Buna izin vermek gerekiyor.

2015 Genel Seçimlerinin, Başkanlık Sistemi ve Yeni anayasa açısından rolü nedir?

30 yıldır mevcut anayasaya karşı çıkılan bir ülke de Başkanlık Sisteminin de Yeni Anayasa ile birlikte tartışılması elzem bir durumdur. Hiçbir siyasi parti ve siyasi aktör bu tartışmaların dışında kalmamak noktasında 'ben bu tartışmanın içerisinde olmalıyım' demelidir. Bunu yapmazsak eğer yeni anayasa tartışmasını da çok sağlıklı yapamayız. Yeni anayasa bize değişmez alanları söylüyor. Şunu görmek gerekiyor. Başkanlık Sistemi bir rejim değişikliği değildir. Başkanlık Sistemi devlet tasarımında da değişiklik değildir. Başkanlık Sistemi anayasanın temel maddeleri dediğimiz alanda da yoktur zaten. Birilerinin bunu rejim değişikliği gibi pazarlamasına izin vermemek gerekiyor. Hükümet modelinin değişmesi rejimi değiştirmez. Başkanlık sistemi gelirse eyalet sistemi de gelir, düşüncenin ne ilmi karşılığı var ne de siyasi. Bunların her biri birilerinin tartışmaktan kaçmak için alan yaratma kartı olarak görüyorum.