Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

CHP yine AYM kapısında

Milli iradeyi hiçe sayan CHP'nin her fırsatta AYM'nin kapısına dayandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Millete gitmeyi hiçbir zaman tercih etmeyen muhalefetin gensoru ya da Anayasa Mahkemesi olmak üzere iki kapısı vardır. Ancak her gittiklerinde ters döner, geri giderler" dedi.
CHP yine AYM kapısında
27 Ocak 2017 09:29:00
Milli iradeyi hiçe sayan CHP'nin her fırsatta AYM'nin kapısına dayandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Millete gitmeyi hiçbir zaman tercih etmeyen muhalefetin gensoru ya da Anayasa Mahkemesi olmak üzere iki kapısı vardır. Ancak her gittiklerinde ters döner, geri giderler" dedi.

ALİ ADAKOĞLU

Çeşitli temaslarda bulunmak üzere çıktığı Doğu Afrika ziyaretini tamamlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ziyaretlerin temel amacının Afrika'yla olan ilişkilerin geliştirilmesi olduğunu vurgulayarak, "Kıtada şu anda 39 büyükelçiliğimiz var. Büyükelçiliklerimizi tüm ülkelere yaydığımız zaman, diplomasinin yanı sıra, ticari, kültürel birçok alanda ilişkilerimizi geliştirme imkanımız da artmış olacak" dedi.Bugüne kadar 23 Afrika ülkesini ziyaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Doğu Afrika dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını cevaplandırdı. Erdoğan, FETÖ'nün etkin olduğu Güney Afrika'ya da gideceğini açıkladı.

İmkanlar devreye girmeli

Madagaskar Cumhurbaşkanı Rajaonarimampianina'yla, hava limanına geliş esnasında araçta sohbet ettiğini aktaran Cumhurbaşkanı, Madagaskar, doğal güzellikleri ile çok farklı bir ülke, ama kişi başına geliri henüz 450 dolar. Ayrıca ülkenin sadece yüzde 10 küsuru elektrik alabiliyor. Ancak ülkede fuel oil var, dizel var, gaz da var. Hidroelektrik santral kurulabilir. Kömür var. Termik santraller kurulabilir. Ada olduğu için rahatlıkla rüzgar enerji santralleri kurulabilir, güneş enerjisi de kulanılabilir. Yok diye bir şey yok. Dolayısıyla bu imkanları devreye sokmak gerekiyor" dedi.

ABD başkanlığına resmen başlayan Trump ile göreve başladıktan sonra görüşecek misiniz, takvim var mı, Türkiye olarak nasıl bir mesaj verilecek?

Telefon görüşmesini ilk akşam yapmıştık, resmi ziyaretimizi de yapalım istiyoruz. Temennim fazla gecikmeden sayın Trump ile görüşmeyi yapabilmektir. Ele alacağımız konuların başında, Türkiye-ABD ilişkilerini stratejik açıdan yeniden değerlendirilmesi geliyor. Şu an itibarıyla ilişkilerimizi sağlıklı bir hale getirmemiz lazım. Bir diğer önemli konu, Ortadoğu meselesisidir. Ortadoğu'da Türkiye-ABD ilişkilerini sağlıklı bir konuma getirmemiz lazım. İki NATO ülkesiyiz ama Ortadoğu meselesinde iki iki NATO ülkesine yakışır bir dayanışma içinde olduğumuz da söylenemez. Başını ABD'nin çektiği koalisyon güçleri Suriye'de de Libya'da da şu ana kadar beklediğimiz atılımı ortaya koyabilmiş değil. Fakat son Astana zirvesiyle, bir süreç başladı diyebiliriz. Orada alınan bir netice var, bu şimdi Cenevre'de de devam edecek.

FETÖ'nün elebaşı ile ilgili konu, ABD görüşmelerinde nasıl ele alınacak?

Yüz yüze yapacağımız ikili görüşmelerimizde elbette bu konu da gündeme gelecektir. Bu meselenin görüşeceğimiz en önemli konulardan biri olacağı muhakkak. Arzumuz, bu işin bir an önce neticelendirilmesidir. Verdiğimiz dosyaların, klasörlerin -85 koli verdik, akıbetini soracağız. Şu anda soruşturulmakta olan dosyaları da göndermeye devam edeceğiz.

15 Temmuz'dan bu yana yoğun mücadele sürüyor. Şu anda hangi noktadayız, içimiz rahat uyuyabilir miyiz?

Su uyur düşman uyumaz! Bunlar bu milletin, bu vatanın düşmanları. 248 şehit verdik, 2193 gazimiz var. Biz tüm tedbirlerimizi alıyoruz. Şu anda askerimiz de polisimiz de operasyonlarda gayet başarılı bir şekilde süreci işletiyorlar. Demek ki kararlı olunca, isteyince, evvel Allah her şey mümkün. Ama öte yandan mesela Yunanistan oraya sığınan sekiz alçağı hala bize vermiyor. Ben kendilerini daha ilk akşam aradım, bana verdiği söz 15-20 gün içerisinde biz çözeriz. Bunlar, Türkiye'de terör eylemi yapmışlar, burada yargılanmaları gerekir. Oraya sığınıp orada yargılanmaları diye bir şey olabilir mi? İade işlemindeki gecikme, tabii ki güvenin de sarsılmasına neden olur.

FETÖ'cülerin itirafları, örgütün karanlık yüzünü günışığına çıkarmaya devam ediyor. Ancak bu itirafların samimiyetine güvenebilir miyiz?

İtirafçılar içerisinde elbette samimi olanlar çıkabilir. Ama geneli itibariyle hepsinin samimi oldukları da söylenemez. Aralarında 'Buradan bir şey çıkar mı ya da ben buradan yırtar mıyım' düşüncesiyle itirafçı olmaya kalkmış olanlar da bulunabilir. Bazılarının çok değişik bir şey anlatmaması, bildiğimiz duyduğumuz şeyleri tekrarlamakla yetinmesi de bunu düşündürüyor. Mesela yargı mensubu arkadaşlar, itirafçıların anlattıklarından, önümüzü açacak bazı şeyleri de yakaladıklarını söylüyorlar. Dolayısıyla bu itiraflar sayesinde önemli bilgilere ulaşılabilir.

Referandumdan 'Evet' çıkması halinde 2019'u beklemeden genel başkanlığa dönecek misiniz?

Öncelikle bunu bağlayıcı bir şey yok. Seçim noktasına gelince de hükümette ya da parlamentoda seçimi erkene almak konusu değil. Aslolan, milletimizin buradaki kararlılığı. Bence milletimizin kararını görmemizde çok büyük fayda var. Bunu gördükten sonra, bunların değerlendirmesi de yapılabilir. Şu anda görünen o ki, millet kararlı. 7 şubat itibariyle herhalde kampanyalar başlayacak, meydanlar hareketlenecek diye düşünüyorum. Meydanların dili her zaman farklı olmuştur. Burada da yine meydanlara saygı duymak, meydanların dilini hep birlikte takip etmekte fayda var.

CHP konuyu Anayasa Mahkemesi'ne götürüyor. Bu ne anlama geliyor?

Bir defa ana muhalefet partisinin tek müracaat kapısı Anayasa Mahkemesi. Millete gitmeyi hiçbir zaman tercih etmiş değil. Parlementoda meydan okudu, hodri meydan dedi. Hodri meydan dediysen, niye Anayasa Mahkemesine koşuyorsun? Bunlar benim başbakanlığım döneminde aynıydı. Bunların iki kapısı vardır: Ya gensoru, ya Anayasa Mahkemesi. Her ikisinden de ters dönerler, geri giderler Bunlar parlamentoda milli iradeyi de tartıştılar. Daha da ileriye gittiler: 'Her zaman milli iradenin dediği olmaz. Çoğunluğun kararı saygı duyulur diye bir şey yoktur' dediler. Öyle veya böyle, netice de değişiklik teklifi kabul edildi. Yani onların bekledikleri gibi olmadı. Şu anda onlar kendi görevini yapacak, Anayasa Mahkemesi de şüphesiz kendi görevini yapacaktır. Çıkacak neticeye göre de herkes yoluna devam edecektir.

CHP'nin kullandığı üslup oldukça dikkat çekici. 'Evet demek, İslam'a aykırı dediler. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?

Sayın Kılıçdaroğlu İslami değildir diyor. Acaba neyin İslami olduğundan haberi var mı, sormak lazım. Diyor ki, 'Başkanlık sistemi İslama aykırı. Bu işler istişare ile yapılır'. Tamam da sen zaten teklifin karşısında olan bir partisin. Teklifi hazırlayanlar, gerekli istişareyi zaten enine boyuna yaptılar; akademisyenler, siyasiler dahil farklı kesimlerle istişarelerini yaptılar. MHP bir isim, AK Parti bir isim tespit etti, onlar çalıştı, sonunda da parlamentoya önce Anayasa Komisyonu'na geldi. Orada da tartışıldı, ama istişare metodu ile değil, pet şişe atma metodu ile tartışıldı! Bunların istişareden anladıkları da maalesef bu!

OHAL, üçüncü kez uzatıldı. nisan ayında referanduma, OHAL ile mi gidilecek?

Bu noktada hiçbir sorun yok. Hatta OHAL ile gidilmesi çok daha rahat bir zemin de hazırlayabilir. Hatırlayın biz iktidara gelmeden önce de Türkiye'de OHAL vardı; seçimde OHAL ortamında yapılmıştı. OHAL'i o dönemde biz iktidara geldikten sonra kaldırdık. Özellikle Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde OHAL'in kaldırılmasını istiyorlardı; biz de Sayın Gül'ün Başbakanlığı döneminde birinci ayda hemen OHAL'i kaldırdık. Ben henüz genel başkandım. Bunlar yakın siyasi tarihimizi bilmiyorlar, dünyada ne oluyor ondan da haberi yok. Böyle bir durumla karşı karşıyayız.

Terörle mücadelede konusunda Türkiye'nin savunmadan çıkıp taaruza geçtiğini söylediniz. Türkiye Fırat Kalkanı Harekatı'nda hangi konumda?

Fırat kalkanı harekatında, bildiğiniz gibi Cerablus, El Rai, Dabık'ın ardından El Bab'a dayanılmış durumda. El Bab şu anda dört bir yanından kuşatılmış vaziyette. Orada TSK'nıı sivil halka zarar vermeme hassasiyeti var. DEAŞ, orada ciddi manada kan kaybında . Biz çalışmalarımızı koalisyon güçleri ile beraber yürütüyoruz. Zaman zaman Rusya'nın da desteği oluyor. Sivillere zarar vermeme hassasiyetimiz nedeniyle bir zaman kaybımız var. Dönünce Başbakan ve TSK ile bu konuları yine değerlendireceğiz. Sayın Trump ile bir görüşme olursa, dediğim gibi Ortadoğu konusunu onunla da değerlendirmemiz gereken konular arasında yer alacaktır. Bu konuda zaman kaybedemeyiz.

Ortadoğu'daki gelişmelerin Türkiye açısından önemi nedir? Su anda nasıl bir süreç işliyor?

El Bab'daki gelişmeler malum, Mümbiç ve Rakka olayı var. Bizim burada eli bağlı durmamız mümkün değil, atılması gereken adımları bir an önce atmamız gerekiyor. Bir diğer önemli konu da, ABD ile ilişkilerde olayın ekonomi boyutu. Bu da çok çok önem arz ediyor. Savunma sanayine yönelik bugüne kadar attığımız müşterek birçok adımlar vardı, bundan sonraki süreçte acaba müşterek yatırımlarla mı bir yola gideceğiz yoksa 'sen pazar ben tüccar mantığı' ile mi gidilecek? Bizim yaklaşımımız, müşterek yatırımlarla yola devam edilmesidir. Buralarda ortak yatırımlara, müşterek yatırımlara gireceğimiz alanlar var. Bunları her ülke ile bu şekilde yapmak istiyoruz. NATO'daki ortaklarımızla bu işleri birlikte yapmamız gerektiğine inanıyorum.

Astana'da yapılan açıklamada DEAŞ ve El Nusra'ya karşı mücadele vurgusu yapılırken, diğer unsurların adı geçmedi. YPG'nin 'Davet edilmedik, mutabakatı tanımıyoruz' iddiası da var. Bunları nasıl değerlendirebiliriz?

Bunun cevabını Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu'ndan alalım. "Bildiğiniz gibi YPG'nin Astana'ya katılmasına biz izin vermedik, gündeme gelmişti. Dolayısıyla YPG'nin bu açıklaması normaldir. YPG konusunda, Hizbullah konusunda farklı görüşler var. İran, Hizbullah ve diğer Şii grupları destekliyor. Bunları rejim de destekliyor. Rusya da bu gruplara soğuk bakmıyor. Dolayısıyla bunlara karşı ortak mücadelede konsensus sağlanamaz. YPG ile mücadele konusunda ise İran'ın da Rusya'nın da ABD'ye kıyasla daha ılımlı olduklarını biliyoruz. Rusya'nın, özellikle İran'ın YPG'ye ne kadar karşı olduklarını da biliyoruz.

Suriye'de El Bab'da rejimle karşı karşıya gelme ihtimalimiz olabilir mi?

Rejimle zaten karşı karşıyayız. Orada Cerablus'ta da biz karşı karşıya kaldık, El Rai'de de, Dabık'ta da kaldık. Görünen değildi, maşa kullandı. Mesela Afrin uzantısında PYD devredeydi, YPG devredeydi. ABD'nin verdiği silahlar nereye gitti? PYD, YPG hatta DEAŞ'a gitti. Bunları biliyoruz, belgeler bulgular hepsi elimizde. Ama benim temennim odur ki Cenevre süreci, Rusya ve İran'la birlikte Astana'da başlatılan süreç, inşallah rejimi olumlu bir noktaya çeker ve El Bab hallolmuş olur. El Bab'da bundan sonraki süreçte süratle mesafe almak suretiyle oradaki işi bitirmek, daha derinliğine gitmemek lazım. Yapılan çalışma bu istikamettedir.

Merkez Bankası, faiz koridorunun üst bandında yüzde 0.75 puanlık bir artışa gitmesine rağmen dolar yükselişini sürdürdü. Bu konuda bir değerlendirme alabilir miyiz?

Bu konuda görüşümü öteden beri söylüyorum: Faizi artırmak, kuru da enflasyonu da olumsuz istikamette etkiler. Hatta ben özellikle faizde, taban tavan meselesinin dahi kaldırılmasını savunan birisiyim. Faizle işsizliği azaltamazsınız çünkü bankalar, faizler yükseldi diye girişimciye kredi vermez. Girişimci, müteşebbis, yüksek faizle zaten kalkıp yatırım yapamaz ki; yatırımını artıramaz, sıfırdan yeni bir yatırıma da giremez. Ayrıca kur baskısından kurtulmak için yerli paraya geçmek şarttır. Bakın Rusya ile bu konuda anlaştık, Çin keza, İran keza öyle. Avrupa'daki ülkelerde de yerli paraya geçme şeyi başladı. İngiltere'nin bu noktaya gelmesi zaten bundandır. Biz Rusya ile ilişkilerde yerli paraya girer de bunu yaparsak, kur baskısından parayı kurtarmış olacağız.

Çin, dolara karşı altın borsalarını kurdu, Rusya da niyetli, İran da. Küresel sistemdeki değişikliği nasıl öngörüyorsunuz?

Kolaya ulaşmak için zoru başarmak şarttır. Bir başarı bekliyorsak, bunun sancıları olacaktır. Rusya ve Çin dünya ekonomisinde güçlü bir yere sahiptir ve şimdi 'Benim paramı niye başkası belirlesin? Ben kendi paramı kendim belirlemeliyim' diyorlar. Bana göre de altın, aslında bu işte en belirleyici unsurdur. Hatırlarsanız ilk zamanlarda ben yastık altı altın ve TL dedim. Bana bir arkadaşım geldi, 'Bu, cari açığımızı artırır' dedi. Niye? Biz dışarıdan altın alıyormuşuz da o yüzden artırırmış. Bana bunu diyen arkadaşın kavrayamadığı şey şu: Altını alsan bile o bir değer olarak sende kalıyor; sen o gelen altını bir yerlerde değerlendirme yoluna gitmiyorsun, tam aksine döviz vs beni bu sarmaldan kurtarsın diyorsun. Dolayısıyla Rusya, Çin vb. ülkelerin kur baskısından kurtulmak için bir çare arayışında olmaları son derece normal. Bu sorunları aşmak için dünyada bu işin bir ortak değerini bulmak lazım.

Elhamdülillah IMF'ten kurtulduk

Bir G 20 toplantısında, IMF'in borçlandırma ve alacaklarına yönelik ne gibi uygulamalar yapılabileceği tartışılıyordu. Baktım genelde herkes doları konuşuyor, tek tük avro diyen de vardı. Ben o toplantıda dedim ki, 'Bana göre ne dolar ne de avro! Gelin IMF'in borçlandırmasını altın ile yapalım. Çünkü bunu altınla yaptığımız zaman IMF adaletsizlik yapamaz, herhangi bir ülkeye de çalışmamış olur'. Ama o gün orada, bana sadece Arjantin cumhurbaşkanı destek çıktı. O da kalktı, 'Evet, altın olmalı. Öbür türlü, dolarda da avroda da biz sömürülüyoruz' dedi. Neyse ki, şu anda elhamdülillah IMF'ten kurtulduk. O dönemde, Davos'ta malum, IMF başkanına açık açık söyledim. 'Siz bizi mi idare edeceksiniz yoksa paramızı mı idare edeceksiniz? Eğer bizi idare edeceğinizi zannediyorsanız boşuna uğraşıyorsunuz. Kusura bakmayın daha ileri gitmeyeceksiniz' dedim. Nitekim ondan sonraki süreçte 23.5 milyar dolar borcumuzu planladığımız şekilde ödemeyi de başardık.

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin