Dolar (USD)
35.22
Euro (EUR)
36.78
Gram Altın
2973.73
BIST 100
9719.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Cengiz Han Türk mü? Moğol mu?

Bilmeyenimiz yoktur! Cengiz Han, Hep tartışılmıştır Türk mü? Yoksa Moğol mu? Moğollar Türk mü? Kimi görüşe göre Cengiz Han''ın güçlü olduğunu bilenler onu Türk''e yakıştırmış, Zalimliğini bilenler Moğol demiştir. Peki gerçek ne? Cengiz Han Türk mü? Yoksa Moğol mu? Hakkında kitaplar yazılan filmler yapılan ve bir türlü paylaşılamayan Cengiz Han kimmiş beraber öğrenelim.
Cengiz Han  Türk mü? Moğol mu?
30 May 2019 13:40:00
Bilmeyenimiz yoktur! Cengiz Han, Hep tartışılmıştır Türk mü? Yoksa Moğol mu? Moğollar Türk mü? Kimi görüşe göre Cengiz Han''ın güçlü olduğunu bilenler onu Türk''e yakıştırmış, Zalimliğini bilenler Moğol demiştir. Peki gerçek ne? Cengiz Han Türk mü? Yoksa Moğol mu? Hakkında kitaplar yazılan filmler yapılan ve bir türlü paylaşılamayan Cengiz Han kimmiş beraber öğrenelim.

Bilmeyenimiz yoktur! Cengiz Han, Hep tartışılmıştır Türk mü? Yoksa Moğol mu? Moğollar Türk mü? Kimi görüşe göre Cengiz Han'ın güçlü olduğunu bilenler onu Türk'e yakıştırmış, Zalimliğini bilenler Moğol demiştir. Peki gerçek ne? Cengiz Han Türk mü? Yoksa Moğol mu? Hakkında kitaplar yazılan filmler yapılan ve bir türlü paylaşılamayan Cengiz Han kimmiş beraber öğrenelim.

İnsanlığın ve medeniyetin ilk izlerine rastladığımız Orta Asya, Türklerin ve çeşitli milletlerin oturduğu, yayıldığı ve devamlı bir hareketlilik içinde bulunan bir bölgedir. Türklerin anayurdu da hiç şüphesiz Türkistandır. Kaynakların yetersiz olması sebebiyle bilhassa M.Ö. ve M.S.’ki 4-5. yüzyıl Türkistan tarihi hakkında kesin bilgilere ulaşamamaktayız. Zaman zaman doğudan Çinlilerin Türkistan içlerine kadar yaptıkları seferlerle birlikte, batıdan gelen ve çeşitli bölgelere yerleşen Batılı kavimlerin de (Germen, Aryanî gibi), savaş veya kültürel tesir ile etkisiz hale getirilmeleri; XIII. yüzyıldaki Moğol istilâsının bile kısa sürede bertaraf edilmiş olması bu coğrafyadaki Türk medeniyetinin köklerinin sağlamlığını göstermektedir.

Tarihçiler, Çin kaynaklarına dayanarak, Altay Dağlarını Türklerin anayurdu kabul ederken, sanat tarihçileri Tanrı Dağları-Kuzeybatı Asya sahasını, bazı kültür tarihçileri İrtiş-Urallar arasını veya Altaylar-Kırgız bozkırları arasını veya Baykal Gölü’nün güneybatısını göstermişlerdir. Bâzı filologlar ise Altaylar’ın doğusunun veya Kingan sıradağ bölgesinin ya da 90. boylamın doğusunun Türk anayurdu olması gerektiğini düşünmüşlerdir.

Türkistan’da S. V. Kiselev ve S. S. Çernikov tarafından yapılan arkeolojik araştırmalar M.Ö. 2. binden daha önceki durumu, yâni Türk anayurdunu tespitte daha kesin neticeler vermiştir. Buna göre, Minusinsk bölgesindeki Afanasyevo kültürü (M.Ö. 2500-1700) ile bilhassa aynı bölgedeki Andronova kültürünün (M.Ö. 1700-1200) temsilcileri olup etraftaki dolikosefal mongoloidlerden ve keza dolikosefal “Akdeniz tip”lerinden farklı bulunan “brakisefal savaşçı beyaz ırk” Türk soyunun proto-tipi idi ve Taş Devri’nin ilk çağlarından itibaren Altay-Sayan Dağlarının güneybatı bölgesinde (yaklaşık olarak Minusinsk-Tuva-Abakan bozkırları) yaşamakta idi.

Moğolların ilk yurtları ile ilgili olarak ana kaynaklarda muhtelif bilgiler mevcuttur. “Aslında Tatarlar daha kuzeyde yaşarlarmış. Yani Mançurya bölgesinde. Burası büyük bir düzlükmüş”. “Tatarların oturdukları, doğup büyüdükleri yerler ziraata elverişli olmayan yerlerdir. Onların ülkesinin uzunluğu ve eni yedi sekiz aylık bir yoldan fazladır. Doğusunda Hitay, batısında Uygur, kuzeyinde Kırgız ve Selenga, güneyinde ise Tangut ve Tibet bulunur.” “Tatarların dış memleketlere yayılmalarından önceki ilk yurtları malûm bir vadi idi (?) yani dünyanın şimali şarkındaki büyük ova idi. Bunun boyu ve eni sekiz aylık seyahatti. Memleketleri şark tarafından Uygur Türklerinin memleketine, kuzey tarafından Salapgay (Seber, Sibirya) denilen memlekete, güneyden Hindistan’a kadar uzanıyordu”.

Bu bilgilerin ortak noktası Moğolların ilk yurtlarının kuzeyde Türklerin doğusunda olduğudur. Moğollaştırılan Oğuz Destanı’nda da bunların Oğuz’un amcazadeleri olup ona karşı çıktıkları için kuzeye sürüldükleri, sürekli gamlı olmaları sebebiyle onlara Muval adının verildiği görülmektedir. Ermeni Rahibi Grigor da, Moğolların kendi yurtları olan Türkistan’dan çıkarak şark taraflarında bir yere gittiklerini orada vurgunlarla geçinip uzun bir zaman çok fakir bir hayat sürdüklerinden bahsetmektedir. Grigor’un konuyla ilgili bilgileri bizzat Moğollardan öğrendiğini bilmekteyiz. Bu da Moğolların Reşideddin’de olduğu gibi Türkistan’a ve Türk soyuna ait olma çabalarının bir başka göstergesidir. Aksi takdirde Moğolların bozkırdan kuzeye ormanlık bölgeye çok önceleri Türkler tarafından sürüldüğü akla gelmekle birlikte kültür tetkikleri bu düşünceye imkân vermemektedir.

mongol, cengiz hanTürkçe ve Moğolcadaki orman hayvanlarının isimlerinin, sayıların ve akrabalık ifade eden kelimelerin birbirinden farklı olduğu tespit edilmiştir. Halbuki bozkır hayvanlarının isimleri her iki dilde de müşterektir. Bu durum, Türklerle Moğolların eskiden farklı coğrafyalarda yaşadıklarını ve sonraları münasebet kurduklarını gösterebilir. Eğer Türkler ve Moğollar arasında ırk, vatan ve dil birliği olsaydı, her iki kavmin ilk devirlerinde, kan bağını muhafaza ettikleri kabile hayatında özellikle aile arası akrabalığa dair isimlendirmelerde benzerlik olması gerekirdi.

Türklerin anayurdu ile ilgili hâlen kesin bir sonuç bulunmamakla birlikte, Hazar-Aral sahası ile Orhun-Selenga kıyıları bu konuda önem kazanmaktadır. Moğolların asıl toprakları ise Türk ana yurdundan binlerce kilometre kuzeyde Mançurya ile Baykal gölü etrafındadır.

Bilindiği üzere, bir memleketin iklimi, üzerindeki halkın ruh ve beden yapısının teşekkülünde önemli ölçüde rol oynar. Ormanlık bölgelere hiç girmeyen (Altaylar istisna edilirse) Türkler, daima bozkır coğrafyasının tesirinde kalarak savaşçı ve teşkilatçı olmak zorunda kalmışlardır. İlk Moğol grupları olan Shih-weilerin coğrafyası ise alçak olduğundan rutubetlidir. Yazın çok sıcak ve yağmurludur. Kışın ise her tarafta şiddetli soğuklar hüküm sürer ve bu mevsimde kesif karanlıklar oluşur.

Bu iklimin insanı başkalarına tabiî olmaktan kendini kurtaramamış, önemli bir siyasî teşekkül kuramamıştır. Ancak Meng-wu Shih-weileri gittikçe batıya doğru kayarak bozkır iklimi dairesine girecekler ve Türklerden atlı göçebe bozkır kültürünün unsurlarını alarak tarih sahnesinde kendilerini hissettirebileceklerdir. Bu hareket sonucu Moğollar, Kadırgan dağlarının kuzey bölgelerinden, batıya ve doğuya doğru yayılmışlardır. Moğolların güney bölümleri ise, aynı dağların güney uçlarından yayılarak, Çin’in kuzey sınırlarına kadar sokulmuşlardır.

Cengiz Han kimdir?

Komutan, hükümdar ve Moğol İmparatorluğu'nun kurucusudur. Büyük Moğol İmparatoru Cengiz Han, 1162 yılında Moğolistan'da doğdu. Çocukluk adı olan Timuçin, Çince ''Mükemmel Savaşçı'' anlamına gelen ''Çeng-sze'' kelimesinden gelmektedir. Rivayete göre Timuçin, bir eli yumruk şeklinde doğdu ve avucu açıldığında içinin kan pıhtısıyla dolu olduğu görüldü. Babası Yesügey Bahadır bunu öğrenince oğlunun büyük bir savaşçı olacağını ve yeryüzünde çok kan dökülmesine yol açacağını söyledi. Babası Yesügüy Bahadır, 12. ve 13. yüzyılda Moğolistan'da büyük ün ve güç kazanmış Kıyat Tatar boyunun önderiydi. Annesi aynı boydan gelen Ulun Hatun, Timuçin'i ve diğer çocuklarını eski Türk geleneklerine göre yetiştirmeye çalışan fedakar bir kadındı. Yesügüy Bahadır, büyük bir savaşçı olacağını söylediği oğlu Timuçin henüz on yaşındayken öldü. Yönetimi altındaki halkın birliği dağıdı ve Ulun Hatun ve çocukları kimsesiz, yardıma muhtaç hale geldiler.Bu zorlu yaşam koşullarında büyüyen Timuçin, uzun boylu güçlü kuvvetli atılgan bir genç adam olmuştu. Bütün gün at üstünde kalabiliyor, okunu ustalıkla kullanabiliyordu. Timuçin ve kardeşleri babalarının ulusunu kendi çevrelerinde toplamaya ve bütün haklı biraraya getirmeye karar verdiler. Bu çağda birçok derebeyliğe bölünmüş olan Moğolistan'da iki güçlü han vardı; Kereyit Hanı, Tuğrul ve Nayman Hanı, Buyruk. Merkitler denen üçüncü bir han vardı ki, bu soy Yesügüy Bahadır soyunun en eski düşmanıydı.

Yesügüy'ün oğullarının güçlennmesi karşısında telaşa kapılan Merkitler, bir gece Timuçin ve kardeşlerinin karargahına bir baskın düzenlediler. Timuçin'in annesini ve karısını kaçırdılar. Ayrıca bütün malı mülkü yağmalanan Timuçin canını zor kurtararak Haldun Dağı'na sığındı. Merkitlere karşı koyabilmek ve ailesini kurtarabilmek için babası Yesügüy Bahadır'ın dostu Kereyit Hanı Tuğrul'dan yardım istedi. Tuğrul Han, Timuçin'in emrine büyük bir ordu gönderdi. Timuçin böylece ailesini Merkitlerin elinden kurtarabildi.

Timuçin'in giderek güçlenmesiyle diğer boylarda ayaklanmalar da başladı. Savaş sırasında dostu Tuğrul Han da ölünce Kereyit boyu Timuçin'in tebasına katıldı. Birçok beyliği kendi himayesi altında toplayan Timuçin'in, Moğolistan'ın tek hükümdarı olabilmesi için en güçlü düşmanı Nayman Hanlığını da ele geçirmesi gerekiyordu. 1204'te başlayan zorlu savaş bir yıl sürdü. Timuçin bu savaşı da kazanmış, artık gücünü kabul ettirmişti. 1206 yılında Onon nehri kıyısında toplanan büyük kurultayca ''Cengiz'' ünvanı ile hakan ilan edildi. Bu törende geleneklere göre dokuz sancak dikildi.

Cengiz Han, elli yaşına kadar Moğolistan'ın çeşitli boylarıyla savaştı, ara sıra yenilgiye de uğrasa başarısızlıktan hiç bir zaman yılmadı. Ama Cengiz Han'ın asıl büyük başarıları bu yıllardan sonra başladı.

Cengiz Han önce Çin devleti ile savaştı. 1211 yılında Pekin'i kuşattı, uzun süren kanlı çarpışmalardan sonra Çin hükümdarıyla bir antlaşma imzalandı ve bir Çin prensesiyle evlendi. Bu ikinci evliliğiydi. Ancak savaş birkaç ay sonra yine başladı ve 1215'e, Pekin'in alınmasına kadar sürdü. Bu tarihte Çin hükümdarı Cengiz Han'ın kesin egemenliğini kabul etti ve haraç vermeye razı oldu.

Batıdaki en güçlü İslam devleti Harzemşahlardı. Hükümdarları Sultan Mahmut, kısa süre önce Karahıtay devletini yenilgiye uğratmıştı ve Çin'e saldırıya hazırlanmaktaydı. Cengiz'in başarısından sonra telaşa kapıldı ve ona Seyyid Bahaiddin Razi başkanlığında bir elçiler kurulu gönderdi. Cengiz Han da Harzemşahlarla dostluğun ve ticaretin yararlı olacağını düşündüğünden, bu harekete karşılık olarak, Harzeme Mahmut Yalavaç başkanlığında bir kurul gönderdi. Böylece Moğollarla Harzemşahlar arasında dostluk başlamış ve bir ticaret antlaşması yapılmış oluyordu.

Bu antlaşma üzerine, 1218'de 450 kişilik Moğol ticaret kervanı, o çağın en pahalı mallarını islam ülkelerine götürmek üzere yola çıktı. Ne var ki, Harzem ülkesindeki Otrar şehrinde, Otrar valisi Kayır Han Inaçık bu kervanı durdurttu; mallarını yağmalattı, bütün adamlarını öldürttü. Kurtulabilen tek kişi, durumu Cengiz Han'a bildirdi. Bunun üzerine Cengiz, Sultan Mahmut'tan Kayır Han'ın kendisine teslimini istedi. Ama, Cengiz'in bu isteğini belirtmek için gelen elçileri de öldürüldü. Tarihe ''Otrar Faciası'' adıyla geçen bu olay, İslam ülkelerine Moğol akınlarının başlamasının sebebi oldu.

Cengiz Han Harzem Devletinden öc almaya karar vererek büyük bir sefer düzenledi. Yolu üzerindeki Karahıtay ve Nayman beyliklerini ele geçirdi. Kervanının yağmalandığı ve adamlarının öldürüldüğü Otrar şehrine geldiğinde 70 bin askerle karşı koyan Otrar valisi Kayır Han'la bir süre çarpıştıktan sonra, oğulları Çağatay ile Ogedey'i orada bırakıp yoluna devam etti. Yolu üzerindeki kendiliğinden teslim olan Zernuk kalesinin bulunduğu şehre ''Kutlu Şehir'' adını verdi.

Maverahünnehir denilen islam bölgesi de Cengiz Han'ın ordularınca kıskaca alındı. Ardında Semerkant'ı geçen Cengiz Han, Buhara'yı kuşattı. Üç gün üç gece süren saldırılar sonunda Buhara'yı savunan 50 bin kişilik ordu, kana bulanan şehri Cengiz Han'a teslim etti.

Semerkant'ı kuşattığında da yine halkı kılıçtan geçirdi. Horasan'ı da ele geçiren Cengiz Han oğullarına Harzem'in merkezi Ülgenç şehrini kuşatma emrini verdi. Altı ay süren kuşatma sonunda Ülgenç de yerle bir edildi. İntikamı Cengiz Han'ın tarih sayfalarına kanlı hükümdar olarak geçmesine neden olmuştu.

Bütün bu savaşlar, doğudaki islam devletlerinin hemen hepsinin Moğol egemenliğine geçmesini sağladı. Cengiz Han, 1225'de Moğolistan'a döndü. Dönüşte imparatorluğunu dört oğlu arasında paylaştırdı. 1227'de, Tangut seferinde hastalanarak öldü. Cenaze töreni eski Türk hakanlarınınki gibi yapıldığından mezarının nerede olduğu bilinmemektedir.

Bu büyük savaşçı yalnız askeri başarılarla yetinmemiş, Moğol İmparatorluğu'nun hukuk ve askeri işlerini düzenleyen bir kanun da yapmıştı. Cengiz Yasası diye bilinen bu yasa eski Türklerden Moğollara kadar gelen sözlü geleneğin otuz üç defterde toplanmasıydı.

Cengiz Han'ın askeri becerisi ve uyguladığı stratejileri tarihe büyük bir kumandan olarak geçmesini sağladı.

Tarihte Bıraktığı İzler

-Yaşamış en büyük hükümdarlardandır. -Son 1000 yıla ismini yazdırmış kişilerdendir. -Kurduğu imparatorluk en büyük 2. Kara sınırlarına sahiptir. -En fazla ırkı devam eden kişide Cengiz Handır.(16 milyon kişi) -Asyayı ve Avrupayı kısa süreliğine de olsa birleştirmeyi başarmıştır ve ticaret artmıştır. -Avrupanın askeri sistemini değiştirmiştir. -Gittiği yerler de pusula ve abaküsün kullanımını yaygınlaştırmıştır

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin