Dolar (USD)
34.15
Euro (EUR)
38.04
Gram Altın
2885.42
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Çağın parametreleri ve siyaset

Bazı kriterler esas alınarak yapılan tarihsel dönemler, kendine özgü nitelikleri içerisinde değerlendirilir. İçinde bulunduğumuz dönemin de kendine özgü vasıfları ve parametreleri bulunmaktadır. İster günlük hayatımızda ister toplumsal ve kamusal hayatımızda olsun, birey olarak yaşadığımız dönemi hiç değilse ana hatlarıyla kavramak, bizleri yeryüzünde anlamlı bir zemine taşıyacaktır.
Çağın parametreleri ve siyaset
18 Şubat 2015 01:00:00
Bazı kriterler esas alınarak yapılan tarihsel dönemler, kendine özgü nitelikleri içerisinde değerlendirilir. İçinde bulunduğumuz dönemin de kendine özgü vasıfları ve parametreleri bulunmaktadır. İster günlük hayatımızda ister toplumsal ve kamusal hayatımızda olsun, birey olarak yaşadığımız dönemi hiç değilse ana hatlarıyla kavramak, bizleri yeryüzünde anlamlı bir zemine taşıyacaktır.

Tahir Erdoğan Şahin

Bu çağda ilk kez yaygın bir biçimde kendi yaşadığımız dönemi ve yeryüzünü daha bütün olarak kavramaya ve kendi çağımızın niteliklerinin farkına varmaya müteallik verilere sahibiz. Gelinen düzey, bu çağın insanına kendi yaşadığı dönemin unsurlarını kavrayabilme imkanlarını ve kavramsallaştırma verilerini sunmaktadır. XIX. yüzyıl ortalarında itibaren "atom-uzay çağı", "bilgi çağı", "bilişim çağı", "uzmanlık çağı", "iletişim çağı" deyişleri bu kavramsallaştırma çabalarının ürünüdür. Bu belirlemeler doğru olmakla birlikte, söz konusu unsurların hiç biri doğrudan bu çağın keşifleri değil, önceki zamanlarda ortaya çıkmış olgulardır. Günümüzde ise bilimsel araştırmaların yoğunlaştığını, bilgi toplumu oluşumunun arttığını, iletişim ağının yaygınlaşıp bilginin hızla paylaşıldığını kimse inkar edemez. Bilgiye dayalı bir bilgi ya da iletişim ekonomisi oluşmuş, klasik üretim teknolojileri ve üretim biçimleri eski önemlerini yitirmişlerdir.

XXI. yüzyılın önde gelen bazı temel nitelikleri, sorunları ve çözüm içerimleriyle birlikte ele alındığında; vaktimizin her bir kesitinde, önceden ortaya konulan birçok veriyi içeren bilgi dünyası sarmalı içerisinde olduğumuzun bilincinde olmamız gerekecektir. Elbette ki, basit kişisel çıkarlar uğruna anlam dünyasını yitirmiş, bilgi ve bilgilenme sorunu olmayan bireyler bundan müstağnidirler. Hülasa; bu çağ, geçmişin bilgi ve birikimlerinin önemli çoğunluğunu içermektedir. Giderek çoğalan bilgilerle bugün devasa bilgi stokları oluşmuş durumdadır. Bütün bunlar kategorik olarak yeniden ele alınıp "yeni bir dünyanın inşası" için yeni yöntemlerle zenginleştirilebilmeli, "insanlığa fayda" bağlamında gerekirse boş malumatlar elemine edilebilmelidirler. İkincisi; insanu00ee, toplumsal ve yerel sorunlara karşı genel kamu oylarında duyarlılıklar giderek artmaktadır. Buna koşut olarak insanların ne olduğundan çok ne yaptığının önemli olduğu bilincinin henüz oluşmadığı bölgelerde ırkçılık, hamaset ve ötekileştirici tüm ideolojilerden kaynaklanan toplumsal sorunlar kendini göstermektedir. Hala daha; ideolojik devletlerin antidemokratik baskıcı yönetimleri ya da etnik- ırkçı milliyetçilikler ve Siyonizm gibi utanç verici yapılar bu çağ içinde sırıtan olumsuzluklar olarak devam etmektedir. Yerellik ve çok kültürlülüğün doğallığını temel veriler olarak kabul edip nitelliği esas olan yeni bir uygarlığın yol haritasını çizmenin zamanı gelmiştir, diyebilir.

Üçüncüsü; ekolojik sorunlar yeryüzü genelini etkileyecek bir düzeye erişmiştir. Niceliğin egemenliği, "alamet" olmaktan öte çağın omurgası gibi yansımaktadır. Nicel artışlara rağmen toplumsal doyumsuzluklar da artmaktadır. Artan ihtiyaçların karşılanmasında salt nicel büyüme yetersiz kalmakta, elde edilen ürünlerin dağılımında adalet sağlanamamaktadır. Nicel gelişmişliklerin yetersizliği, büyüme ve gelişmişlikte nitel özelliklerin de önemli olduğunun bilinmesi bilincinin oluşmasını gerektirmektedir. Dördüncüsü; toplumsal, siyasal, ekonomik bunalımların inişli çıkışlı ve sürekli olduğu artık kabullenilmektedir. Bunun yanı sıra derin ahlaki çöküşler olduğu dile getirilmekte ve buna karşın etkin tepkiler ortaya konmaktadır.

Çağımız için belirtilen nitelikler, bu çağa birikerek gelmiş bir dizi alt yapıların ürünü ya da bu çağda özellikle önem kazanmış gerçeklikler olabilir. Bunlar doğrudan çağın adı olmaktan çok, temel parametreler olarak görülmektedir. Salt nominalist bir yaklaşımla sıfatlarla uğraşmak yerine, çağın çözümlenmesi sürecinde bir ad bulunabilir. Dönemin niteliğini yansıtabilecek ve onu tanımlayabilme gücüne sahip olacak bu adlandırma, uygunluğu ve ikna ediciliği oranında kabul görebilecektir. Olgu olarak siyaset, sorunlara çözüm bulma ameliyesi olması gerekçesiyle, siyasal arenada var olmak isteyen kimselerin, öncelikle çağın sorunlarını tespit ve tahlil etmede yetkin olmaları gereği çok açıktır; günümüz toplumunun beklentisi de bu yöndedir.

İnsan ve Siyaset

Batı dünyasında "üst insan", Hindistan ve interlantında "nirvana", İslam dünyasında ise "insan-ı kamil" vurgusu, hayatı gerçek anlamıyla kavrayan ideal insan özleminin terennüm edilişidir. XXI. yüzyıl, bütüncül açıdan bakıldığında ya da tevhidu00ee algı içerinde muhasebesi yapıldığında "merkezu00ee insan" formuna haiz bireyleri öncelleyen cephesiyle kendini göstermektedir. Yüzyılımızın bu cephesi, siyasal arenada da sıradan/vasat, profan, içi boş hamasi söylemlerin ötesine geçemeyen, popilist özellikleriyle malu00fbl siyasi kimlikleri artık dışlamakta, kitleler "yeryüzünü yeniden inşa etme bilgi ve donanımıyla mütenasip projeleri" esas almaktadır. Nitekim, 2023 Türkiyesi hedeflerine odaklanan siyaset ve toplum, demokrasinin içselleştirildiği günümüzde yeni ve doyurucu tezler üretme bilgi ve istidadına haiz yetkin kişilerin seçilmesini zorunlu görmektedir.

Türkiye'de toplumsal, ekonomik, askeru00ee ve ekolojik sorunlarla yoğun olarak yüz yüze gelmesine paralel olarak resmu00ee ya da gayri resmu00ee ideolojilerin halkın genel isteklerine aykırı biçimde ayakta kalma çabaları giderek zayıflamakta; demokratik çizgi içerisinde yerel unsurlar kendi renk derinliklerini kavrarken, bu renkler bütünü çerçevesinde oluşturulan ulusal varlığın evrensel boyutlarda kavranıp geliştirilme çabaları artmaktadır. Bu gelişmeler ülkemizin bulunduğu bölge bir yana, yer yüzünde saygın bir mevkiye çıkarılması açısından namütenahi umutlara da vesile olmaktadır.

Ülke sorunlarının bir takım paranoyatik tavırlarla tabulaştırılmasına karşın, sorunlarla yüzyüze gelme cesaretine alt yapı oluşturan bilgi birikimi inkar edilemez boyutta artmıştır. Toplumun genel çıkarlarına aykırı olarak, bazı ayrıcalıklarının elden çıkması korkusuyla ayrıcalıklı azınlıklar tarafından tutunulmaya çalışılan ve sürekli tekrar edilmekten başka hiçbir içeriği olmayan boş sloganlar ve marjinal / skolastik, tutucu, kalıpçı düşünceler giderek tükenmekte; içinde şahsiyetli bireyler olarak yaşanılan bir devletin vatandaşı olma isteği ise sürekli olarak büyümektedir.

Bugünlerde üzerinde çokça konuşulmakta olan, önümüzdeki süreçte ise ayrıntılı tartışmalarla yapılacağı "başkanlık sistemi"ya da "başkanlık sistemi-parlamenter sistem karşılaştırmaları" nda; öncelikle ön yargılardan, ezbere sarfedilen sloganlardan, subjektif kanaatlerden ayrı olarak, sağlıklı bir biçimde analize ihtiyaç vardır. Bunun için öncelikle siyasetin, siyaset biliminin, mevcut siyasal sistemlerin gerçeğinin kavranması iktiza eder. Bu yazı, sözü edilen tartışma konularına ilişkin u2013özet- niteliğinde mütevazi bir katkı olarak görülmelidir.[1]

Siyaset; devlet işlerini düzenlenmesi ve yürütülmesi sanatı; devlet, ülke, insan ilişkileri içerisinde yönetim ya da bir amaca ulaşmak için gerektiği gibi davranmak anlamına gelmektedir. Batı dillerindeki karşılığı "politika"dır. Siyasetin birçok tanımında devlet ve faydacılık ön plana çıkmaktadır. Buna göre; bir devleti yönetme ve bu devletin dış ilişkilerini yürütme sanatına siyaset denilmektedir. Bu tanımı daha da açan Andru00e9 Lalande, "siyaset, ekonomik ve sosyal diye adlandırılan sorunların; adalet, yönetim, sanat, bilim, öğretim, ulusal savunma gibi uygar hayatın diğer uğraşıları karşısındaki devletle hüku00fbmeti akla getirir" demektedir. Ancak, devlet örgütünün ortaya çıkışından önce de yönetimlerin olduğunu, çeşitli biçimlerde biraraya gelen topluluklarda yetki ve denetimlerin kurulduğu bilinmektedir. Bu nedenle, siyasette belirleyici olan iktidar / güç ve yönetim kavramlarını göz önüne alarak daha kapsamlı tanımlara ihtiyaç duyulduğu ortadadır. toplumsal yapıların şekillenmesinde öncelikle ekonomik süreçlere önem veren tanımlarda, siyaset; üretici güçlerin belirlediği bir üst yapı kurumudur. Siyasetin itici gücü ise sosyal sınıflar arasındaki çatışmalardan kaynaklanmaktadır. Oysa ki toplumsal yapıların belirlenmesinde ekonominin biricikliği düşüncesi artık aşıldığı gibi tüm tarihsel u2013 toplumsal geçmişi mutlak olarak 'sınıfsal çatışmalar' içinde değerlendirmek de kapsayıcı bir gerçekliği yansıtmamaktadır. Batı düşüncesi sürecinde modern sosyolojinin önemli düşünüründen biri olan Max Weber, siyasal anlayışı belli bir toprak üzerinde, gerektiğinde fiziku00ee zora başvurabilme meşruluğuna sahip yönetsel bir örgüt tarafından yasa koyma ve uygulama egemenliğine sahip bir gruba dayandırmaktadır. Günümüzde siyaset, daha kapsamlı ve içeriğinde iktidar / güç, yönetim, toplumsal yapılar, toplumsal değer, ilişki ve ihtiyaçlar esas alınarak yapılmaktadır. Buna göre siyaset; toplumsal hayatın devamı için, insanlar ve kurumlar arasındaki ilişkileri belirleyen, belli bir yönetim / iktidar mekanizması oluşumu içinde gerekirse zora dayanarak düzenlenmiş yasa, eylem ve denetim etkinliklerinin bütünüdür.

Siyaset Bilimi ise, Farkı türden siyasal sistemlerde iktidarı ve iktidarın dağılımını inceleyen akademik disipline siyaset bilimi denebilir. Siyaset bilimciler, iktidarın kaynaklarını, nasıl ve kimler tarafından kullanıldığını, kısıtlama ve denetim süreçlerinin nasıl işlediğini, iktidar mücadelelerini kimlerin kazanıp kimlerin kaybettiklerini araştırırlar. Bu konular, siyasal sistemler içindeki siyasal kamplaşmalar, örgütlenme, çatışma ve istikrar sorunlarıyla iç içedir. İktidarla ilgili çalışmalar, bireysel siyasal tutum ve davranışların araştırılmasından ulusal ve uluslar arası düzeydeki devlet etkinliklerinin incelenmesine kadar uzanan çok çeşitli birimlerde gerçekleştirilir. Siyaset bilimi, başlangıçtaki yönetim mekanizmasıyla sınırlı yaklaşımdan uzaklaşıp, faaliyet alanını gittikçe genişletmekte ve artık siyaset sosyolojisine özgü konular ve kuramların çoğuyla örtüşmektedir. Siyaset ve iktidarın incelenmesi, dar anlamıyla, devlet, hüku00fbmet, siyasal partiler, çıkar grupları ve politika yapma sürecinde etkin olan diğer hüku00fbmet dışı örgütler gibi çeşitli siyasal kurumları kapsar. Özellikle devlet, çok daha yoğun bir ilgi konusudur, öncelikle liberal demokrasilerde siyasal sürece hükmeden aygıt devlettir. Fakat daha geniş açıdan bakarsak, iktidarın işleyişi yalnızca resmi kurumlar ve kurumsal faaliyetlerle sınırlı görülemez. İktidar daha ziyade, siyasal sistemin dışındaki, karar almayan süreçlerin içinde de yerleşmiştir: örneğin iş çevrelerinin kapitalist ekonomilerdeki gücü oldukça büyüktür. Ayrıca siyaset bilimciler u2013özellikle tarihsel ve karşılaştırmalı araştırmalarla ilgilenenler giderek iktidarın sadece belirli ulus devletler içindeki kullanımıyla değil, aynı zamanda dünya ekonomisini hedefleyerek ve uluslar arası ilişkiler temelinde kullanılmasıyla ilgilenmektedirler. Siyaset biliminin kapsamı içerisinde; siyasete ilişkin teoriler, siyasal düşüncelerin tarihi, siyasal kurumlar, siyasal güçler ve uluslar arası ilişkiler yer alır.

Siyasal yapı:Kamu politikalarının oluşturulması ve yürütülmesine katılan ya da bunu etkileyen somut ve incelenebilir yapıların bütününe kısaca siyasal yapı denebilir.

Siyasal yapının somutluğu, gözle görülür öğe ya da üyelerden oluşan biçimsel birim ve ünitelerin varlığından anlaşılır. Örneğin, siyasal partiler, hüku00fbmet, anayasa, meclis vb. Günümüz toplumları, hüku00fbmet, siyasal parti, meclis, aile, firma, sendika, dernek, okul u2013 üniversite gibi somut yapılardan oluşmaktadır. Bu yapıların her biri kendi içinde öğelerine indirgenebilir veya birbirinden fizik olarak ayrılabilir.

Analitik siyasal yapı, bir toplumun ortaklaşa ilişkiler düzenini, siyasal insanı, sistemi ve kültürünü anlatır. Bu anlamdaki yapılar, soyut olarak toplumsal ilişkiler düzeni veya modeli olarak tanımlanır. Analitik toplumsal yapıda önemli olan unsurların başında rol ve statü gelmektedir. Bir anlamı rol, statünün somutlaşmış biçimidir. Herhangi bir birey, toplumda kendisi için belirlenmiş statünün gereklerini (rolünü) yerine getirir.

"İnanç ve kültür" bir bütün olarak analitik siyasal yapının önemli unsurları içindedir. İyi, kötü, yanlış, doğru, özgürlük, adalet, eşitlik, insan hakları vb. değerlerin tümünü kapsar. Bu soyut değerler bazı normlar aracılığıyla gerçekleştirilir. Örneğin, vatandaşların seçimde oy kullanması siyasal katılımın ve siyasal eşitliğin gerçekleştirilmesi için konulan bir normdur.

Siyasal süreç ve siyasal kültür:İnsanların toplumsal hayatı içerisindeki ilişkileri, iktidarın paylaşımına yönelik etkinlikleri de birlikte getirmiştir. Siyasal antropolojinin, erken toplumlardan hareketle elde ettiği kurumsal veriler ya da siyaset bilincinin "siyasal" olarak tanımladığı kurumlar üzerindeki çalışmalar; ilk hiyerarşik yapılanmalardan günümüze değin siyasal oluşumların bir süreç içinde varolduklarını göstermektedir.

(devam edecek)

1 Günümüzde; siyasetin doğası, tarihsel gelişimi, nitelikleri ve bugünkü siyasal sistemler üzerinde yeter sayıda eser neşredilmiştir. İletişim araçlarının gelişmişliği; bütüncül, tarafsız ve olguları yargılayıcı değil, doğru algılayıp tanıtabilmeye uygun bir ortam yaratmıştır. Tüm merkezi ve sosyal bilimler kapsamında ortaya konulan birçok nitelikli eser, telif ya da tercüme olarak ülkemizde yaygınlaşmış durumdadır. M Siyaset ve siyasal düşünce tarihi konularında daha ayrıntılı bilgi ve literatür için bak. Tahir Erdoğan Şahin; Siyaset Bilimine Giriş ve Siyasal Düşünce Tarihi, Ankara 2006.