Dolar (USD)
35.26
Euro (EUR)
36.74
Gram Altın
2975.17
BIST 100
10005.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Bu ülkeyi CHP değil, millet kurmuştur

Başbakan Erdoğan, 'İlk meclis Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının iştirak ettiği dualarla açılmış. Marmaray'ın dualarla açılması neden rahatsız ediyor? İstiklal Marşı'nda da dua var' dedi
Bu ülkeyi CHP değil, millet kurmuştur
02 Kasım 2013 21:18:00
Başbakan Erdoğan, 'İlk meclis Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının iştirak ettiği dualarla açılmış. Marmaray'ın dualarla açılması neden rahatsız ediyor? İstiklal Marşı'nda da dua var' dedi
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Kızılcahamam ilçesinde düzenlenen 21. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda, toplantının son derece anlamlı ve önemli bir gün olan 3 Kasım 2002 seçimlerinin yıl dönümünde yapıldığına işaret ederek, şunları söyledi:
"Şöyle bir geriye doğru baktığımızda, 'Allah, Allah. Ne kadar çabuk geçti' diyoruz. Ama geleceğe yönelik umutlarımız hep bunun üzerine inşa ediliyor. Bundan 11 yıl önce, 3 Kasım 2002'de, milletimiz sandıkta bize yetki verdi, görev verdi. Bize ülkenin idaresini emanet etti. 11 yıldır milletimiz adına bu yetkiyi kullanıyor, milletimizin bu emanetine sahip çıkıyoruz. 3 Kasım 2002 seçimlerinin ardından, 2 yerel seçimde, 2 genel seçimde ve 2 halkoylamasında milletimizin huzuruna çıktık ve Allah'a hamdolsun, her imtihanı başarıyla tamamladık, milletimizin artan teveccühüyle, her seçimde artırdığımız oy oranlarıyla yolumuza devam ettik ve devam ediyoruz. 11 yıl içinde, Türkiye siyasetinin yerleşik tüm teorilerini alt üst ettik; demokrasi tarihimize altın harflerle yazılacak çok farklı bir sürecin altına imzamızı attık."
"Asıl paye, milletin teslim ettiği, milletin takdim ettiği payedir"
"Tarihten ve milletin gönlünden silinmeyecek olan, tarihe silinmeyecek iz bırakacak olan; eserdir, hizmettir, tarih kitaplarından ziyade, milletin gönül kitabında kendine makam edinenlerdir" diyen Erdoğan, "Devletlerin de gelip geçici olduğunu bir çoğunun da yok olup gittiğini dile getiren Erdoğan, "Ama millet, kalıcıdır. Devletler silinip gider, ama milletler yürüyüşlerine devam ederler. İşte onun için, asıl paye, milletin teslim ettiği, milletin takdim ettiği payedir. Makamların insana ne kattığına hiç kimse bakmaz. İnsanın makamlara ne kattığına bakarlar" diye konuştu.
"11 yıldır işte bunların heveslerini kursaklarında bıraktık"
AK Parti kadrolarının fedakarlık üzerine kurulduğuna işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu kadro, şahsi çıkarlar çerçevesinde değil millet, ülke ve insanlığın çıkarları çerçevesinde teşekkül etmiş bir kadrodur. Bu kadro, en önemlisi, kardeşlik üzerine inşa edilmiş; temeli kardeşlikle, muhabbetle, dayanışmayla atılmış bir kadrodur. AK Parti içinde 11 yıldır, sen-ben kavgası bekleyenler var. Bütün siyasi ikbalini, istikbalini bir şeyler üretmek üzerine değil AK Parti içinde temenni ettikleri nifak üzerine kurmuş, bunun için pusuda dışarıda bekleyenler var. 11 yıldır, işte bunların heveslerini kursaklarında bıraktık, bundan sonra da onları hayal kırıklığına uğratmaya hep birlikte devam edeceğiz."
"Kardeş kavgası bekleyenler, 11 yıl boşuna beklediler"
Başbakan Erdoğan, parti olarak şablonlarının, hareket tarzlarının belli olduğunu ifade ederek, dava şuurları kadar dava ahlaklarının da yüzyılların içinden şekillenip geldiğini söyledi. AK Parti içinde bir kardeş kavgası bekleyenlerin, 11 yıl boşuna beklediklerini, bundan sonra da boşuna bekleyeceklerini vurgulayan Erdoğan, "Tek tek, şu salonda bulunan kardeşlerimizin hepsinin bunda sorumluluğu vardır. Hepimiz faniyiz. Bugün varız, yarın yokuz. Ebediyete intikal ettiğimizde arkadan gelenler acaba hemen defterleri düzmeye mi başlayacaklar? Bu hassasiyet çok önemli. Unutmayın bizim fetretimiz, milletin fetretidir. Öyleyse biz, bir fetret dönemine, bir fetret iklimine asla müsaade etmeyeceğiz. Bu kadro, bu salondaki kadro, tüm teşkilatlarıyla beraber her zaman sigortası olmaya mecburdur" diye konuştu.
"AK Parti'nin rotası, istikameti bellidir, bunun dışındaki her şey teferruattır"
Başbakan Erdoğan, kaos, belirsizlik, bilinmezlik gibi kavramları, AK Parti hareketi için kabul etmediklerini vurgulayarak, şunları söyledi:
"AK Parti'nin rotası, istikameti bellidir, bunun dışındaki her şey teferruattır. Bizi, ayrıntılara takılıp, hedefinden, istikametinden şaşan, bu şekilde millet nezdinde itibarını kaybeden siyasi hareketlerden biri olarak görenler yanılıyorlar. Biz asla onlardan olmayacağız. Bakınız, 2013 bitiyor. 2012'de, bu ülkedeki sermaye çevreleri, medya çevreleri, köşe yazarları şu ifadeleri kullandılar: '2013, 2012'den çok zor olacak.' Şimdi de 2013 bitiyor. Şimdi, aynı çevreler, hatta bugün de baktım yine yazıyorlar gazetelerde, açıklamaları var: '2014, 2013'ten çok daha zor olacak.' Biz, işimizi belli çevrelerden aldığımız talimatla veya afedersiniz göbek bağıyla bir yerlere bağlı olarak yürütmüyoruz. Biz kendi kararımızı kendimiz veriyoruz. Dolayısıyla adımlarımızı da kendimiz atıyoruz."
"Gençler, pantolanla başbakan karşılandığını biliyor mu"
Türkiye'deki gençlerin geçmiş dönemde sermaye ve medyanın hükümet kurup indirdiğini ve kot pantolanlarla başbakan karşılanıp uğurlandığını bilip bilmediğini soran Erdoğan, salondakilerin "pijmayla" demesi üzerine de "Neyse sonra kendisi 'Ben pijama giymedim kot pantolan giymiştim' dedi. Biz onun dediğine burada saygı duyalım" ifadesini kullandı.
AK Parti döneminin Türkiye'ye neler kazandırdığını, neler kattığını, Türkiye'yi nereden alıp, nereye getirdiğini anlamak noktasında, gençlerin tecrübi bilgiye sahip olmadığına işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Esasen, muhalefet partilerinin durumu, bu gençlerimize az çok fikir veriyor. Geçmişin alışkanlıklarından vazgeçmeyen, eski Türkiye'nin siyasetini halen sürdüren, statükodan beslenen ve tamamen statik bir yapıya sahip olan muhalefet partileri, gençlerimizin AK Parti'yi anlamalarına, bir kıyas yapabilmelerine imkan tanıyor. Yine de teşkilat olarak, bu gençlerimize eski Türkiye ile yeni Türkiye'yi hep birlikte çok iyi anlatmak zorundayız. Nereden nereye geldiğimizi, bu süreç içinde hangi zorlukları yaşadığımızı, hangi engelleri aşarak Türkiye'yi bu seviyelere taşıdığımızı gençlerimize izah etmek durumundayız"
"Türkiye'de yaşanan tam anlamıyla bir normalleşmedir"
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu ülkede on yıllar boyunca, ortak değerlerimize dini değerlerimize, manevi değerlerimize yöneltilmiş baskıları kaldırırken, hiç kimsenin hayat tarzına kastetmiyor, tam tersine hayat tarzları kısıtlanmış vatandaşlarımızı rahatlatıyoruz. Türkiye'de yaşanan tam anlamıyla bir normalleşmedir. Normal olan dillerin yasaklanması değil, yaşayan her dilin özgürce konuşulmasıdır. Normal olan inançların gizlenmesi değil, özgürce yaşanmasıdır. Normal olan inançların gereğini yapmanın kısıtlanması değil, bunların önünün olabildiğince açılmasıdır. Başörtülü kızların üniversiteye girebilmesi değil, üniversite kapısından çevrilmesi anormaldir. Başörtülü bayanların TBMM'ye girmesi değil, bugüne kadar girememiş olması garabettir. Ne oldu? Bir şey oldu mu? İşte bakın normalleşti. Şimdi sevgi taçlandı, dayanışma taçlandı. Çok daha farklı bir zemine oturdu. Bu ülkede benim başı açık, başı kapalı kardeşlerimin arasında bir sıkıntı yok ki. Sıkıntı ne yazık ki karar vericilerin. Bu zaman oldu yasamada, yürütmede, yargıda hepsinde sıkıntı buralarda yaşandı. Yoksa halkın böyle bir sıkıntısı yoktu. Şimdi halk da rahatladı. İşte kamuoyu araştırmalarına bakıyorsunuz, yüzde 72-73,74 değişik şeylerde buralardan netice geliyor. Normalleşme."
"Bu ülkeyi CHP değil, millet kurmuştur"
Yaptıkları her şeyi adalet için, Türkiye'de normalleşmeyi sağlamak için yaptıklarını yineleyen Başbakan Erdoğan, "Şunu herkesin bilmeni istiyorum; bu ülkeyi, bu cumhuriyeti, CHP değil, millet kurmuştur, millet. Bunu iyi bilmemiz lazım. Bu ülkeye demokrasiyi CHP getirmemiş, CHP'nin direnişine rağmen, CHP'ye rağmen millet demokrasiyi getirmiştir bunu da iyi bilmemiz lazım" değerlendirmesini yaptı.
Yeni Türkiye
"İstanbul'da ikinci tüp geçit, üçüncü köprü, havalimanları, tüm bunlar cumhuriyetin kazanımlarıyla beraber bizim ortak gururumuzdur" değerlendirmesini yapan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bayrak hiç bir zümrenin değil, 76 milyonun bayrağıdır, şehitlerimiz, hiç bir siyasi partinin değil, 76 milyonun şehitleridir. Cumhuriyet, hiç bir siyasi partinin değil, 76 milyonun cumhuriyetidir. Yeni Türkiye'de bayrak, şehitlerimiz, cumhuriyetimiz, ortak değerlerimiz. Özellikle de demokrasi ve insan hakları üzerinden bir kutuplaşmayı kabul etmiyoruz. Böyle bir kutuplaşmaya da asla bir zemin hazırlamıyoruz. Yeni Türkiye, Meclis'in açıldığı günkü Türkiye'dir. Bunu böyle görmemiz lazım. Yeni Türkiye, 76 milyonu bir, beraber, eşit gören bir Türkiye'dir. Yeni Türkiye imtiyazları ortadan kaldırmış, geleceğe umutla, güvenle bakan ortak hedeflere yürüyen bir Türkiye'dir. Tıpkı 23 Nisan 1920'de olduğu gibi bugünün ve geleceğin Türkiye'sinde de ayrımcılığa inanıyorum ki yer bulunmayacak. Tıpkı ilk Mecliste olduğu gibi bugünün ve geleceğin Türkiye'sinde de aşağılama, horlama, red, inkar ve asimilasyon olmayacak. Yeni Türkiye'de inşallah, yeni acılar olmayacak. Yeni Türkiye'de geçmişin ağırlıkları, geçmişin prangaları, zincirleri olmayacak. Yeni Türkiye'de paryalar olmayacak, garipler olmayacak. Kendisine misafir gibi bakan veya kendisini misafir gibi hisseden, kendisini yabancı gibi hisseden, kendisine uzaydan gelmiş gibi muamele edilen kesimler olmayacak. 23 Nisan 1920'de nasılki hepimiz bu vatanın sahibiysek, bugün de yarın da kendimizi bu vatanın eşit sahip ve sahibeleri olarak hissedecek ve geleceği de böyle inşa edeceğiz. Buradan Yeni Türkiye'yi özüyle, ruhuyla, tarihiyle ve ecdadıyla yeniden kucaklaşan bu ülkemizi Türkiye'yi gönülden selamlıyor, Türkiye'nin ufku her daim açık olsun diyorum."
"Biz, Marmaray coşkusunu yaşarken, muhalefetin genel müdürü Tandoğan'da..."
AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, "Biz, İstanbul'da, Cumhurbaşkanımızla, bakanlarımızla, konuk Cumhurbaşkanıyla, konuk başbakanlarla, en önemlisi de yüzbinlerce vatandaşımızla Marmaray coşkusunu yaşarken, muhalefetin genel müdürü Ankara Tandoğan'da son derece seviyesiz, son derece edepsiz biçimde bu ülkenin Başbakanı'na hakaret ediyordu. Onlar hep birlikte 10'uncu Yıl Marşı'nı söylerken, biz 90'ıncı yıla Marmaray'ı hediye ediyor, 100'üncü yılın hedeflerinden bahsediyorduk. Bunlar hep bugüne kadar 10. Yıl Marşı'nı söylediler. Peki ne yaptınız arkadaş, nereye kaç kilometre raylı sistem döşediniz? Sıfır" diye konuştu.
Marmaray'ın, dualarla açılmasının, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez'in orada dua etmesinin, Japonya Başbakanı dahil orada ellerin semaya açılmasının birileri tarafından yadırgandığını anlatan Başbakan Erdoğan, "Bu ülkenin ilk Meclisi Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının iştirak ettiği dualarla açılmışken, Marmaray'ın dualarla açılması sizi neden rahatsız ediyor? Bu ülkenin ilk Meclisi, 23 Nisan 1920'de, Gazi Mustafa Kemal'in bizzat bir cuma gününü seçmesiyle, cuma namazının ardından hatimlerin, mevlitlerin akabinde, Eski Meclis Binası önünde yapılan dualarla açılmıştır" dedi.
"Demokratik siyaset zeminini zayıflatmayı amaçlayan kavramlar..."
Marmaray'ın dualarla açılmasından rahatsız olanların Türkiye'yi, bu toprakları ve İstiklal Marşı'nı tanımadıkları gibi kendi tarihine, kendi tarihinin değerlerine ve medeniyetlerine de yabancı olduklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Türkiye'de bir kutuplaşma, bir ayrışma, bir farklılaşma kesinlikle yoktur. Bu yönde, muhalefetin çok yoğun çabaları olmasına rağmen Türkiye, yakın tarihte hiç olmadığı kadar birbirine kenetlenmiş ve aynı istikamete yönelmiş haldedir. Belli çevreler tarafından, son derece kasıtlı bir biçimde Türkiye gündemine taşınmak istenen kavramlar, demokratik siyaset zeminini zayıflatmayı amaçlayan kavramlardır. Diktatörlük, sivil diktatörlük, postmodern otoriterlik, Müslüman vesayeti, kutuplaşma, çoğunluğun azınlığa hükmetmesi, mahalle baskısı, yaşam tarzlarına müdahale gibi kavramlar, belli zamanlarda ve belli bir program dahilinde tedavüle sokulmak isteniyor."
Çözüm süreci
AK Parti'yi kurdukları andan itibaren meselenin üzerine cesaretle gittiklerini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Terör meselesinin çözümünde karşılaştığımız dirençle bugüne kadar hiçbir meselede karşılaşmadık. Hem içeriden hem dışarıdan çok farklı odakların, çok farklı çevrelerin bu meselenin çözümünü engellemek için yoğun bir direnç sergilediklerine, her yola başvurduklarına şahit olduk ancak meselenin çözümü noktasında hiçbir zaman umutsuz olmadık, hiç vazgeçmedik. Hiçbir zaman meselenin üzerini örtme gayretine girmedik, asla böyle gelmiş böyle gider anlayışına tevessül etmedik. Eski Türkiye'de çözümsüzlüğün çözüm olarak kabul edildiği nice mesele gibi terör meselesinin de çözümsüzlüğe mahkum edilmesine asla rıza göstermedik."
En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin