Dolar (USD)
34.41
Euro (EUR)
36.26
Gram Altın
2840.12
BIST 100
9420.42
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

'Bu sorunu biz çözeceğiz'

Başbakan Yardımcısı Akdoğan, Çözüm Süreci'nin devam ettiğini belirterek, 'Seçimden sonra da hız kazanarak devam edecek. Bu sorunu biz çözeceğiz' dedi.
'Bu sorunu biz çözeceğiz'
15 May 2015 11:08:00
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, Çözüm Süreci'nin devam ettiğini belirterek, 'Seçimden sonra da hız kazanarak devam edecek. Bu sorunu biz çözeceğiz' dedi.
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, HaberTürk televizyonunda katıldığı programda gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.
Seçimlerin "Çözüm Süreci, yeni anayasa, başkanlık, asgari ücret ve emekli maaşı" konularına yoğunlaşmasına ilişkin bir soru üzerine Başbakan Yardımcısı Akdoğan, bunun siyasetsizlik hali olduğunu belirterek, AK Parti'nin seçim beyannamesinde temel hak ve özgürlükler, demokratikleşme gibi toplumun tüm kesimleriyle ilgili sorunlar hakkında düzenlemeler bulunduğunu, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun açıkladığı toplumsal sözleşmenin insanlık onurunu merkeze alan yeni bir Türkiye'nin inşa edilmesini hedeflendiğini kaydetti.
AK Parti'nin bir vizyon, anlayış ve proje ortaya koyduğunu, ancak muhalefet açısından durumun böyle olmadığını anlatan Akdoğan, özellikle CHP'nin yapısal sorunlarını aşamadığını, uzun zamandır ortaya koyduğu siyasi argümanların çöktüğünü vurgulayarak, "12 yıldır sürekli 'irtica, laiklik elde gidiyor, gizli gündem' diyorsunuz. Bunların hiç biri tutmuyor. Bir anda makas değiştirip başka bir takım şeylerle milleti kandırmaya çalışıyorsunuz. Bu bir siyasetsizlik halidir. Popülizmle belki 'üç beş fazlasını veririm' söylemiyle bu siyasetsizlik açığını kapatmaya çalışıyorlar. Sadece seçim beyannamesi demek bir kaç popülist vaatle vatandaşın aklını çelmeye çalışmak demek değildir. Sen nasıl bir Türkiye tasavvur ediyorsun" diye konuştu.
Bu tutumun diğer partiler açısından da çok farklı olmadığını, bu nedenle birkaç kavram arasında sorunun sıkıştığını belirten Akdoğan, AK Parti'nin ortaya koyduğu politikalar ve toplumsal sözleşmelerle bunu çözmeye çalıştığını bildirdi.
13 yıllık iktidarda hizmet yaptıklarını anımsatan Akdoğan, siyasetin hak ve özgürlüklerin geliştirilmesi, yeni anayasa, ileri demokrasiye nasıl ulaşılacağı gibi konularda daha çok yapılması gerekenler bulunduğunu ifade etti.
Akdoğan, "Bir parti çıktı ne dedi? 'Biz Tayyip Erdoğan'ı başkan yaptırmayacağız.' Negatif bir dil. Tayyip Erdoğan'ı başkan yaptırmamayı bir siyasi proje olarak öne sürüyor. 'AK Parti'nin bileğini ancak ben bükerim.' Bugüne kadar her türlü enstrümanı denediniz olmadı, fiili müdahaleler yaptınız olmadı, sokak isyanları çıkardınız olmadı, hepiniz bir araya geldiniz, 14 parti çatı aday çıkardınız olmadı, şimdi 'gelin beni kullanın ben barajı geçersem AK Parti'yi engellerim.' Bunun üzerinden yürüyen bir şey var" dedi.
"Bölgesel ve siyasi ayrımcılık ortadan kaldırıldı"
"Çözüm Süreci'nden vaz mı geçildi, vaz mı geçtiniz, milliyetçi oylar sizi tedirgin mi etti, durdu mu bitti mi" şeklindeki soruya Akdoğan, "Niye vaz geçelim? Ortada bir sorun var. 44 bin insan hayatın kaybetmiş. Türkiye'nin bir terör meselesi var. Elinde silah olan bir örgüt var. Meseleye Kürt meselesi bağlamında bakarsak temel meselelerde çok ciddi düzenlemeler, rahatlamalar, normalleşmeler oldu, ret, inkar ve asimilasyon politikalarına son verildi, hak ve özgürlükler geliştirildi, yatırımlar yapıldı, bölgesel ve siyasi ayrımcılık ortadan kaldırıldı" yanıtını verdi.
Türkiye'nin terör diye bir sorunu olduğunu, bunun çözümüyle ilgili süreçte bir takım gelişmeler yaşandığını, adımlar atıldığını, bunun aynı şekilde devam ettiğini anlatan Yalçın Akdoğan, süreci, AK Parti iktidarının, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başlattığını bildirdi.
Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı sürecinde ortaya koyduğu en büyük siyasi projenin, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun da önem verdiği konulardan birinin de bu olduğunu vurgulayan Akdoğan, Davutoğlu'nun Başbakan olduktan sonra ilk kez Çözüm Süreci Kurulu'nu topladığını, bu konuda önemli adımlar atıldığını ifade etti.
Akdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu süreci biz başlattık. Ortada bir sorun var, bu sorunu çözmeye çalışıyoruz. Bundan dolayı bundan geri adım atılması gibi bir durum söz konusu olamaz. Biz sonuca ulaştıracağız. Milliyetçi oylar vesaire acaba tedirgin mi etti? Niye tedirgin etsin? Burada bu sorun, analar ağlamasın diye bu ülkenin evlatları hayatını kaybetmesin diye bir çaba var. Bu sorunu niye çözmeye çalışıyoruz. Toplumsal fay hatları hareket geçiyor, bir kırılma var. İnsanlar kem gözle birbirine bakmaya başlamış. Türkiye'nin bütünlüğünü sağlamak için bu sorundan kurtulmak gerekiyor. Bu milliyetçi kesimi rahatsız edecek bir şey değil. Bir takım tezviratlar var, şöyle mi olacak, Türkiye bölünecek mi? Bunu söyleyenler zihninde Türkiye'yi bölmüşler."
Bazı siyasi partilerin doğudaki illere, bazılarının ise batıdaki illere gidemediğini savunan Akdoğan, "Biz hepsinde varız, tüm illerde, ilçelerde varız. Bu sürecin devam etmesi milliyetçi kesimde alerji oluşturacak bir durum değildir. Milliyetçi kesim dediğimiz, AK Parti en büyük milliyetçi partidir" dedi.
"MHP oylarında bir artış bekliyor musunuz?" sorusu üzerinde Akdoğan, MHP oylarında artış beklemediğini, bunun bir taviz süreci olmadığını belirterek, şu yanıtı verdi:
"Bir takım kaygılar pompalandı, ama bunların hiçbiri bugüne kadar çıktı mı? Çıkmadı. Çok şeyler yapıldı. Bu süreç başarılı olmaz, eylemler durmaz gibi birçok şey söylendi. Bu süreç devam edecek, şu anda seçim ciddi şekilde gündeme oturduğu için konsantrasyon ve diğer konular açısından da biraz daha arka plana düşmüş olabilir. Seçimden sonra kararlı şekilde hükümet yoluna devam edecek. Şu anda da herhangi bir şekilde süreci dondurma, askıya alma gibi bir şey söz konusu değil. Burada ilgili kurumlarımız sürecin içinde olan aktörler bu süreci devam ettiriyorlar. Süreç devam ediyor ve seçimden sonra da hız kazanarak devam edecek. Bu sorunu biz çözeceğiz. Yani birileri şimdi 'süreç bitti, koptu, dondu...' Özellikle Kandil'den bir takım açıklamalar yapılıyor. Yani bir fatura kesme veya birilerine sorumluluğu yıkma vesaire. Sen üzerine düşen hiç bir şeyi yapmamışsın. 2013'te Öcalan çağrı yaptı Nevruz'da. Ne oldu? Sen eylemsizliği tam olarak hayata geçirecektin ve Türkiye'yi terk edecektin. Türkiye'yi terk ettin mi, etmedin mi? Eylemsizlik tamam karakol basmıyorsun onun dışında başka birçok illegaliteye savruldun."
Çözüm Süreci'nin seçimden sonra büyük bir ivme kazanarak devam edeceğini vurgulayan Akdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Bir takım gelişmeler olacaksa bu zaten Meclis'te olacak. Yasal ve anayasal değişikler. Siyaset kurumu bu meseleyi çözecekse toplumsal destekle çözecek. Toplum bir şeyi istemiyorsa, kabul etmiyorsa, toplumsal bir destek yoksa siyaset kurumu orada adım atar mı? Atamaz. Bu nedenle toplumun rahat olması lazım. AK Parti iktidarı milletin iktidarıdır. Bize anca rotamızı millet belirler, millet ne derse onu yaparız. Bu sorunlardan da kurtulmak gerekiyor. Çünkü Türkiye'nin geleceği açısından ayak bağı, pranga."
Akdoğan, HDP'nin barajı aşamaması durumunda, Çözüm Süreci'ni kiminle yürüteceklerine dair soruya şu yanıtı verdi:
"Biz bu süreci başlattığımızda, HDP Meclis'te yoktu. 2005'te Cumhurbaşkanımız, o zaman Başbakan olarak bu süreci başlattığında, demokratik açılım, milli birlik ve kardeşlik, bunlar iç içe geçmiş halkalar. Bunlar var mıydı? Yoktu. Bu sürecin sahibi biziz. Burada elbette HDP'nin bir rolü var. Buradakilerin hepsi de milletvekili değil. Bu süreç devam edecektir."
"HDP'nin barajı geçip geçemeyeceğine millet karar verir"
HDP'nin barajı geçip geçmeyeceğine milletin karar vereceğini vurgulayan Akdoğan, "Ben barajı geçmezse süper olur dedim diye bu sanki demokrasiye karşı bir şeymiş gibi algılanıyor. Bugün seçime kaç parti giriyor. Bunların hepsi barajı geçiyor mu? Milletin iradesidir bu" diye konuştu.
Demirtaş'ın "Demokrasiye inanan bir insan böyle bir laf eder mi?" sözlerinin hatırlatılması üzerine de Akdoğan şunları söyledi:
"Bu bir siyasi yarış ben daha fazla oy almak isterim, senin de daha az oy almanı isterim. Türkiye'de barajı geçemeyen bir çok parti var, o zaman Türkiye'de demokrasi yok mu? Utanılması gereken şudur, barajı geçmezsek bunu bir kıyamet alameti gibi gösterirsen, tehditvari konuşursan, arkadan yok bunlar başka yere gidip parlamento mu kuracak, toplumsal olaylar mı çıkacak bunların konuşulmasıdır ayıp olan. Bunlardır saygısızlık, demokrasiye yakışmayan da budur. Hükümet olmuş partiler, meclisin dışında kaldılar. Dağa mı çıktılar? İnsanları tehdit mi ettiler?"
"HDP'nin barajı geçmesi demokrasi açısından bir sorun"
"Bugün Avrupa'da bir takım partiler var. Irkçı, faşist, şiddeti öven kafatasçılık yapan. Bu anlayış hoş görülüyor mu? Demokrasi açısından bir tehlike olarak görülüyor. Tolere ediyor, fiili bir şiddete bulaşmadıktan sonra. Anlayış olarak idare ediyorlar. baktığımız zaman, HDP şiddeti öven yaklaşımlar içinde değil mi? Selahattin Demirtaş utanmaktan bahsediyor. Sen çağrı yaptın onlarca insan hayatını kaybetti. Utanma duygun varsa, senin sokağa çıkamaman lazım. Japonya'yı örnek veriyor. Geçen İzmit'te köprü inşaatında kablo koptu, Japon mühendis intihar etti. Senin yaptığın çağrıdan sonra bir sürü insan hayatını kaybetti. Sen önce buna bakmalısın."
"HDP'nin barajı geçmesi tehlikeli bir durum"
"Siyasi alanı geliştirmek, demokratik alanı güçlendirmek, bu kanalları açmak siyasi partileri güçlendirmeye eyvallah. Bu şöyle olursa olur; Sen silahlı örgütle bağını kesersin. Sen bir söz söylediğinde yarın Kandil'den birisi seni azarlıyorsa, ikide bir gidip onlara hesap vermek zorunda kalıyorsan, elinden kan damlayan adama ikide bir selam çakıyorsun, senin milletvekili listelerini bile onlar belirliyorsa, örgüt komiseri gelip de seçilmiş belediye başkanlarına posta koyabiliyorsa, o zaman böyle bir yapının güç kazanması demokrasinin güç kazanması değildir. Elinde silah olan adamın güç kazanmasıdır. Bunu birbirinden ayırmak lazım."
Bu yüzden HDP'nin barajı geçmesini tehlikeli bir durum olarak gördüğüne dikkati çeken Akdoğan, "Böyle bir örgütün kontrolü altında olan, vesayeti altında olan elinde silah olan adamın sözünün geçtiği bir yapının ben siyaseten güç kazanmasını doğru bulmuyorum. Siyasi aktörler elbette güç kazanmalı. Sen ona karşı güç kazanacaksın. Onu yanına alıp diğer partilere karşı güç kazanmayacaksın" diye konuştu.
"Özerklik peşindesin"
HDP'nin "demokratik özerklik" taleplerini dillendirmediğine dikkati çeken Akdoğan, "Yıllardır demokratik özerklik diyordunuz. Şimdi neden bahsetmiyorsunuz? Çünkü bu PKK'nın siyasi projesi. Demokratik de sırf hoş görünsün diye başına eklenmiş bir şey. Bir özerklik peşindesin. Bunun adına kantonlaşma da diyebiliriz. Suriye'de bunu yaptınız. Orada bütün Kürt grupları bastırdı, Kandil'den silahlı gruplar gitti farklı olan kimseye de tahammülleri yok. Bu anlayışın iyi sorgulanması lazım" değerlendirmesinde bulundu.
"HDP barajın altında kalırsa, Batılılar ne diyecek" şeklinde bir kaygının bulunduğunu anlatan Akdoğan, "Bu barajı geçti yarın herhangi bir şey olduğunda, tekrar tehdide başvurmayacağının garantisi var mı? Yedekte bir silahlı örgüt var. Batıya gidip de şunu demezler mi; 'bakın haritaya kıpkırmızı HDP'nin rengine burası boyandı. Buradakilerin hepsi beni istiyorlar. Elinde de silahlı örgüt var. Ben burada demokratik özerklik ilan ediyorum' dediğinde bu bir problem oluşturmayacak mı?" diye sordu.
"Çözüm Süreci'nin amacı HDP'yi güçlendirmek değil ki örgüte silah bıraktırmak" diyen Akdoğan, bu ikisini birbirinden ayırmak gerektiğinin altını çizdi.
HDP'nin, "şiddetle ilişkisini kesememesi, şiddet çağrısı yapması, bir silahlı örgütle organik bağ içerisinde olması ve onun vesayeti altında kalması" nedeniyle güçlenmesinin demokrasiye katkı sağlayacağını düşünmediğini yineleyen Yalçın Akdoğan, "Sen ona karşı bir varlık ortaya koyarsın. Bu iki farklı yöntemdir, aydınlık ve karanlık gibi. Sen onu kınamadan ve devre dışlı kalmasını sağlamadan, o yöntemi dışlamadan, diğer yöntem üzerinde konuşursan bunun inandırıcılığı olmaz" dedi.
"Demirtaş'ın sözleri yakışık almadı"
Akdoğan, Demirtaş'ın kendisine yönelik sözlerine ilişkin, "Yakışık almadı. Kişiselleştirmeyi sevmiyorum. Ben de mecburen bir şey söylemek zorunda kaldım. Partiler düzeyinde eleştiri getirmeye çalışıyorum" diye konuştu.
Çözüm Süreci'nin aktörleri olarak belli hassasiyetleri gözetmeleri gerektiğini savunan Akdoğan, şöyle devam etti:
"Çözüm Süreci var diye biz bunlarla siyasi mücadeleyi bir tarafa koyacak halimiz yok. Bu süreç başarılı olsa bile, bizim siyasi mücadelemiz devam edecek. Biz bu anlayışa Kürtleri terk edemeyiz. Bu anlayışı doğru bulmuyoruz. Bu dibinde ot bitirmeyen ceberut, Kürtlerin Baası dediğimiz bir zihniyettir. Terör örgütünün siyasi projelerini savunan bir siyasi anlayış. Türkiye partisi olmak şu demek değildir; Orada örgüt dursun, sen teröristlerle kucaklaşma şenlikleri yap, oy kullanmaya giden adamın yolu kesilsin, AK Parti mitingine giden vatandaşın yolu kesilsin, bu Türkiye partisi olmak değildir. Nasıl bir Türkiye tasavvurun var bunu ortaya koymaktır. Aydın'da, Muğla'da, Trabzon'daki insana da bir şey söyleyebilmendir."
"Bunların devlet değil, din tarafına bir alerjisi var"
Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kaldırılması yönünde bir düşüncesinin olup olmadığının sorulması üzerine Akdoğan, şu yanıtı verdi:
"Ben istemedim. 1993'te biz Yeni Zemin diye bir dergi çıkardık. O dönem Özal'ın son dönemi. Türkiye kabuğunu kırmaya çalışıyor. İslami kesimde de demokrasiyi savunan bir yayıncılıktı Yeni Zemin. O dergiyi de biz çıkarıyorduk. Orada kadın konusunu, din devlet ilişkilerini, asker sivil ilişkileri, yeni anayasa bugün konuştuğumuz belki de AK Parti'nin hayata geçirdiği pek çok konuyu o gün konuşuyorduk. Ama olmadı. Türkiye kabuğunu kıramadı. O gün bizim söylediğimiz din-devlet ilişkileri bağlamında tartışmalar. Ben öyle bir yazı yazmadım ama bizim derginin kapak sayfasında 'Dinin özgürleşme talebi' diye bir yazı vardı. Din-devlet ilişkilerinde biz devlet tarafında bir eleştiri getiriyorduk. Bir alerji varsa devlete dönüktü. O günkü devlet anlayışı, din üzerinde tasallut kuran dini cemaatlere baskı yapan bir devlet ve laiklik anlayışı var. Din değil devlet tarafına bir düzenleme ihtiyacına vurgu yapıyordu kapak dosyası."
"Bunların devlet değil, din tarafına bir alerjisi var" değerlendirmesinde bulunan Akdoğan, "Partiler, YÖK ile ilgili bir şey söyleyebilirler. Diyanet ile ilgili bir projeleri olabilir. Ben bunu eleştirmiyorum. Ama birtakım şeyler yan yana geldiği zaman İmam Hatiplerin orta bölümünü kapatacak bir şey öneriyorsanız, din dersi kaldırılsın diyorsanız, Diyanet kaldırılsın diyorsanız, bunlar toplamda bir fotoğraf veriyor. Bizim eleştirdiğimiz budur. Dine dönük bir alerji görüntüsü veriyorsunuz biz bunu eleştiriyoruz" diye konuştu.
MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin " Seçim öncesi bir koalisyon var o da AK Parti artı Erdoğan koalisyonu" sözlerinin hatırlatılması üzerine Başbakan Yardımcısı Akdoğan, "Hiç katılmıyorum ben. Cumhurbaşkanlığının adaylık sürecinde söylediği şey neydi, 'ben halkın ilk defa seçtiği bir cumhurbaşkanı olacağım, halkın içinde olacağım, farklı bir cumhurbaşkanı olacağım' dedi. Buseçim vaadiydi Cumhurbaşkanının. Şu anda farklı bir cumhurbaşkanı. Bu etkinlikler seçim sürecine endeksli etkinlikler değil. Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanlığı Saray'ında grup grup insanlar geliyor. Cumhurbaşkanımız bütün şehirlere gideceğim halkla buluşacağım dedi. Bu seçimden sonra da devam edecek bir şeydir" değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın hedefe konulduğu takdirde kendisini savunacağına dikkati çeken Akdoğan, "Böyle bir dünya yok, sen onu eleştireceksin, Cumhurbaşkanı sessiz kalacak. Cumhurbaşkanımız elbette kendisini savunuyor. 'Muhtar bile olamaz' ile 'başkan seçtirmeyiz' zihniyetini aynı görüyorum" dedi.
"Paralel yapı tüm cemaatlerin burnundan getirdi"
Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'ne, "legal görünümlü illegal yapılar" şeklindeki ifadenin girmesi ile bütün cemaatlerle mücadele edileceği iddialarına ilişkin Akdoğan şöyle konuştu:
"Kuyruklu yalan. Bunu söyleyen bile kendi inanmıyordur. 28 Şubat Süreci silindir gibi toplumun üzerinden geçti. bütün mezhep grupları, vakıflar, herkes her şeyini kaybetti. Eski Türkiye koalisyonu o günlere dönmeyi arzuluyor. Biz de yeni Türkiye'yi kurmaya çalışıyoruz. Türkiye'de bütün vakıfların normalleşmesi özgürleşmesi AK Parti sayesinde olmuştur. Bütün hak ve özgürlüklerin AK Parti, garantörü olmuştur. Bunu cemaatlerin kendileri çok iyi biliyor."
"Paralel Yapı, bütün cemaatlerin burnundan getirmiştir" diyen Akdoğan, cemaatlerin hükümetten bir beklenti içinde olmadığını ancak Paralel Yapı'dan çok çektiklerinin altını çizdi.
Bunun AK Parti'nin verdiği bir kavga değil, ulusal güvenlik meselesi olduğuna vurgu yapan Akdoğan, "Bu yapının gelişmesi Özal dönemine kadar gider. Sinsi bir şekilde devlet kurumlarına sızıp, palazlandılar, güç kazandılar. AK Parti dönemindeki normalleşmeyi istismar ederek güç kazandılar" diye konuştu.
"Bir ilkesizlik varsa budur"
"Çözüm Süreci'ne karşı olan, sabote etmek için çabalayan, her türlü engellemeyi yapan, düne kadar HDP'nin şikayet ettiği hangi konu varsa, hepsinin arkasında Paralel Yapı vardır. Şu anda onunla flört ediyor. Bir ilkesizlik tutarsızlık varsa budur. Ulusalcı CHP ile sen iş tutuyorsun. Bunlar ilerde karşılarına çıkacak. AK Partiyi devirmeye çalışan bir lobi var. Bir statüko bloku var. Her yöntemi denediler. Darbeci anlayış, vesayetçi anlayış, Paralel Yapı... Bunların hepsi birleşti ve sen şu anda kendini ona kullandırtıyorsun ona enstrüman olarak. Beni destekleyin, ben AK Parti'nin bileğini bükeceğim diyorsun. Burada ben bir ilkesizlik olduğunu düşünüyorum."
Yalçın Akdoğan, seçimi kazandıkları an ne yapacaklarına ilişkin bir başka soru üzerine de "Biz Rabbimize hamdederiz. Milletimize teşekkür ederiz" yanıtını verdi.
En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin