Bu coğrafya ile etle tırnağız
SÖYLEŞİ: ÖZLEM DOĞAN
2011 yılında başlayan Suriye iç savaşı Ortadoğu’yu derinden etkiledi. Katil Esed rejiminden ve savaştan kaçan milyonlarca Suriyeli başta Türkiye olmak üzere birçok ülkeye sığındı. Suriye’de kalan Sünni Müslümanlara ise büyük zulümler yapıldı. Yüzbinlerce insan henüz yeni ortaya çıkan Sednaya hapishanesi ve benzerlerinde hayatını kaybetti, işkence makinelerinde yok edildi, toplu mezarlara gömüldü. Hala onbinlerce kişi kayıp, nerede oldukları bilinmiyor. Osmanlı hakimiyetindeyken huzur ve barış içinde yaşayan Gazze’de kan ve gözyaşı dinmezken gerçekleşen devrimle birlikte Suriye’de umut tohumları yeşermeye başladı. Türkiye’yi yakından ilgilendiren gelişmeleri tarihsel düzlemde Akademisyen Tarihçi Prof. Dr. Haşim Şahin’le konuştuk.
Türkler ' Bize ne' diyemez
Suriye savaşı dolayısıyla Türkiye’ye sığınan göçmenlere yönelik olarak bir kesim ‘Suriye’den ve Suriyelilerden’ bize ne diyordu. Gerçekten Türkler için Suriye uzak bir ülke mi? Bizi ilgilendirmiyor mu?
Türkler tarafından yüzlerce yıl yönetilen Suriye için ‘bize ne’ diyemeyeceğimiz gibi Filistin’den, Hindistan’dan, Çin’den, Avrupa’dan, Bosna’dan, Macaristan’dan veya diğer birçok ülkeden de ‘bize ne’ diyemeyiz. Çünkü Türkler fütuhatçı bir millettir. Tarihin çok farklı dönemlerinde dünyanın çok farklı yerlerine kendi siyasi hakimiyetlerini ve kültürlerini götürdüler. Dolayısıyla Türklerin yüzlerce yıl boyunca yönettiği bir coğrafyada padişahlarının, alimlerinin gömülü olduğu ve kendisine başkentlik yapan şehirlerin bulunduğu topraklarda ‘Türklerin ne işi var’ var demek kötü niyetli bir tutumdur.
Tarihsel açıdan da ele alarak ilerlersek Suriye ve Türkiye ekseninde bugün nasıl bir tablo çıkıyor?
Türkiye'nin bu coğrafyada güçlü bir devlet olabilmesi için mutlaka söz hakkının olması gerekiyor. Hiçbir tarihsel geçmişimiz olmasa bile Amerika'nın, Almanya'nın, Rusya'nın bulunduğu, İran'ın hâkim olmak istediği, Arap dünyasının günden güne baskı altına almaya çalıştığı bu coğrafyada zaten olmamız gerekiyor. Ayrıca en eski ve en köklü tarihe sahip Türkler bu toprakları yüzlerce yıl yönetti. Bu coğrafyanın hakimiyetini Osmanlı’yla birlikte kaybetmiş ve kendi Misak-ı Milli sınırlarımıza çekilmiş olabiliriz ama bizim mental ve kültürel olarak geçmişten referans aldığımız sınırlarımız var.
Tarihsel geçmişimizi reddedemeyiz
Bu referanslar neler?
11’inci yüzyıldan 19’uncu yüzyıla kadar dünyanın neresine giderseniz gidin, Müslüman'ım dediğiniz an sizi Türk olarak tanımlarlardı. Avrupalı Batılı gözüyle Türk demek Müslüman demektir; böyle algılanır ve böyle düşünülür. Dolayısıyla bizim tarihsel geçmişimizi ve tarihsel varlığımızı reddetme şansımız yok. Dünyada siyaset değişebilir ama bir topluluğun değiştirmemesi gereken temel unsur tarihsel hafızasıdır. Ne kadar tahrip edilse de toplumlar tarih ve kimlik bilincine sahip olmalı. Bu sebeple bu coğrafya bizim için etle tırnaktır.
Hiçbir bağı olmadığı halde ABD gibi köksüz ülkeler Ortadoğu’dayken etle tırnak olmamız gereken bu coğrafyanın biz neresindeyiz?
Türkiye'nin ve Türklerin durumu özel, bir Amerika gibi değiliz. Bizim dünyamız bir İngiltere veya Almanya gibi değil. Bugün İngiltere ‘17’nci yüzyıldan beri biz bu coğrafyada vardık ve var olmak istiyoruz’ tezini öne sürüyor. Medeniyeti kendilerinin getirdiğini öne süren bir tarih algısı oluşturuyorlar. Bunu da bu coğrafyadaki 150-200 senelik varlıklarına göre yapıyorlar. Bu coğrafyanın yönetsel anlamda en köklü topluluğuyuz. İsrail'in işgal ettiği Gazze’nin de içinde bulunduğu Filistin'i yöneten ve Haçlılar karşısında bu bölgeden batı emperyalizminin gitmesini isteyen yine Türklerdi. Haçlıları bu bölgeden gönderen de Türk devleti Memlükler’di.
Tarihi yazanlar araştırılmalı
Türkiye’de tarihi tartışmak neredeyse imkânsız. Özellikle CHP tarihi 5816 sayılı kanunla korunuyor. CHP karşıtı görüşler ise deli saçması olarak nitelendiriliyor. CHP’li siyasetçilerin yazdığı, yazdırdığı tarih ne kadar güvenilir olabilir?
Bugün siyasi bir partinin mensubu olsam, kendi partimin ideolojisine göre geçmişi yargılamaya kalksam bu tarih değil ideoloji olur. Elinize aldığınız tarih kitabı hangi dönemde yazıldı, yazarın iktidarla ekonomik bağı var mıydı, herhangi bir ideolojiye veya siyasi akıma mensup muydu diye sorgulamamız lazım. Tarihi bilgilerimizi karşılıklı metinler okuyarak inşa etmeliyiz.
CHP’nin yazdığı tarihte Osmanlı padişahları vatan haini ve Türk düşmanı olarak lanse ediliyor. Türklerin Osmanlı ile bağlarının özellikle tek parti döneminde kopartılmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Ben Osmanlı tarihi çalışıyorum. Türküm ve Osmanlı'yı seviyorum. Aynı zamanda Müslümanım. Osmanlı'yı 600 yıl boyunca cihan imparatorluğu haline getiren sistemi, yapıyı merak ediyorum, araştırıyorum. Cumhuriyet dönemi tarihçiliğinin en büyük problemi Müslüman Türklerin tarihini görmemek ve kendisini tamamen Batı tarzı tarihçilik üzerinden inşa etmesinden kaynaklanıyor.
Kılıç zoruyla müslüman olmadık
Kendilerini tengrici olarak nitelendiren Kemalist güruhun, ‘En büyük hatamız İslam dinini benimsemek, Türkler İslam’ı kılıç zoruyla kabul etti’ iddiasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kılıç zoruyla kimse Müslüman olmaz. Dinler kılıçla, silahla yayılmaz. Ben sizi silahla tehdit ederek istemediğiniz bir şey söyletebilirim ama başınıza silah dayadığım müddetçe bir karşılığı olur. Gittiğimde ise inanmadıklarınızı tamamen reddedersiniz. Türkler İslam'ı Abbasiler döneminde Horasan coğrafyasında öğrendiler. Hanefi dediğimiz ve Türk topluluklarının büyük ölçüde mezhebini benimsediği yapının baş mimarı İmam-ı Azam ebu Hanife bir Türk'tü. Zorlama yapmadılar, insanlarla konuştular, hal ve tavırları ile örnek oldular. Hakkı ve hakikati anlattılar.
Bu coğrafyada yaşanan tarihi kırılmalar ve süreç sizce nasıl devam edecek?
Daha da düzelerek devam edecek. Biz ne zaman çok daha bağımsız; kendi teknolojisini, kendi bilimini üreten bir devlet haline gelip dışa bağımlı olmaktan kurtulursak, içimizdeki düşmanlık besleyen unsurları da temizleyip daha güçlü hale gelirsek, ülke olarak etrafımıza da yansıyacak ve yansıyor. Azerbaycan meselesinde de Suriye meselesinde de Türkiye'nin tavrı her zaman ortadaydı. İşgalci İsrail’e karşı dünyada en fazla ve en güçlü ses çıkartan tek devlet de Türkiye oldu.
Güçlüyseniz sorunları çözersiniz
Gençleri ‘karşı çıkamayız, büyük ülkeler bizi yok eder’ şeklinde komplo teorileriyle korkutan algı manipülatörlerine karşın tam tersi bir örnek vermenizi istesem?
Daha yerli, daha milli ve daha güçlü bir ülke haline dönüştüğünüz zaman etrafınızda kangren olmuş pek çok sorunu çözebiliyorsunuz. Örneğin Ayasofya cami olarak açılırsa Hristiyan aleminin üzerimize saldıracağını söylüyorlardı. Ayasofya açıldı ve hiçbir şey olmadı. Güçlüyseniz kimse bir şey yapamaz, gücünüzü kaybederseniz her şey tersine döner. Tarih bunun örnekleriyle dolu. Her zaman güçlü olmak ve geleceğe umutla bakmak lazım.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.