Dolar (USD)
34.65
Euro (EUR)
36.35
Gram Altın
2929.61
BIST 100
9636.12
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Bu anaların feryadına kulak verin

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin önünde çocuklarının dağa kaçırıldığına dair yaptıkları eylem son yılarda meydana gelen bütün olaylardan daha anlamlı ve insani boyutu ön plana çıkan bir eylemdir.
Bu anaların feryadına kulak verin
11 Haziran 2014 16:31:00
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin önünde çocuklarının dağa kaçırıldığına dair yaptıkları eylem son yılarda meydana gelen bütün olaylardan daha anlamlı ve insani boyutu ön plana çıkan bir eylemdir.

Abdulkadir İkbal

İster asker, ister PKK.li ister bu analar ve isterse başka anaların yüreğine inen kor hepimizi derinden yaralamaktadır. O anaların dünya hayatı artık kararmış, bırakın mutlu olmayı, bir an olsun gülmek isteseler bile, iç alemlerin de hep ağlayarak feryat etmektedirler. Bu acılar anneleri en çok etkilerken, babalar, bacılar, kardeşler, diğer akraba ve dostlarında hayatlarına bir karabasan çökmüştür artık. Sivil toplum örgütlerinin Diyarbakır'da eylem yapan bu annelerin gözyaşı ve çığlıklarına sessiz kalmaları asla izah edilemez. Hiç kimse başka birinin çocuğu hakkında ne karar verme, nede onun hayatı üzerinde tasarruf etme hakkına sahip değildir. Bu kaçırılan çocuklar bizimde evlatlarımız olsaydı, imkanımız varsa sesimizi arşı alaya yükseltecek kadar avazımız çıktığı kadar bağıracaktık.

Selahattin Demirtaş'ın akıllara durgunluk veren ve çocukları kaçırıldığı söylenen annelere "Mit sizin çocuklarınızı para karşılığında aldı" gibi ağır ithamları annelerin yüreğine hançer den daha derin yaralar açan o ifadeye o annelerin " siz çocuğunuzu parayla satar mısınız," diye verdikleri cevapla karşılık bulmuş ve Demirtaş'ın bu ifadesi bir çok ehli vicdanı da derinden yaralamıştır. Bilhassa Kürt aydınları nın bu çığlıklara sessiz kalmaması gerekir. Korku duvarlarını aşan annelerin yanında olmak korkuyu yenmek olur. Başta Kürt aydınları olmak üzere ve Kürtlerin bu eyleme destek vermeleri hakkaniyet için gerekli ve kamu oyunda daha etkili olur.

Kürt meselesinde hükümetin ciddi ve seri adımlarını beklemek en tabii bir haktır. Allahın bahşettiği haklar üzerinde ne pazarlık yapılabilir, nede ağırdan alınıp hasır altı edilebilir. Çünkü hiçbir hak küçümsenemez. Hz. Ali (r.a.) şöyle bir içtihat yapmıştır. "Hak haktır, hakkın küçüğü, büyüğü yoktur" diyerek İslam'a göre temel ve hürriyetin muhteşem bir tarifini ve içtihadını yapmıştır.

Ana dilde eğitim İlahi bir haktır. Bu hakkın bir an evvel verilmesi adaletli olmanın gereğidir. Hükümet bu hususu hiçbir zaman pazarlık konusu yaparak, karşılıklı salvalor üretmemeli ve inandığımız dini mübini İslam, bu hakkı temel İslam'ın temel kaynak kitabı olan başta Kur'an'ı Kerimin emirlerini ve insan haklarını ön plana çıkarak bundan inhiraf etmemek gerekir.

1980 ihtilalından sonra binlerce coğrafi yerleşim birimlerinin ismi değiştirilmiş. Kendi köyümün yanındaki köylerin ismini bile bilmemekteyim. Bunu düzeltmek ne pahalı, nede zordur. Alınacak bir kararla bu yanlış en kısa zamanda telafi edilebilir.

Hükümet üzerine düşeni yapmalı, karşı tarafın ne yapacağına dair temel hakları asla ve asla pazarlık konusu yapmamalıdır. Hatta bazıları vardır ki, sizi ne kadar hak verseniz dahi onlar o vaaz geçilmez inatlarını sürdürmeye devam ederler. Hak konusunda onları muhatap almanın hiçbir faydası olmamış ve olmayacaktır. Kürtlerin harika bir ata sözü var. "Turiki meena tıjı nabe" Yani bahanelerin torbası asla dolmaz.

Kürt kimliği üzerinden siyaset yapanların başında şimdi eski bir tüfek ve toplumda karşılığı ve Kürt olmayan bir liderleri var. Partinin gurup konuşmalarını bu zat yapıyor, Bu duruma düşmek de neyin nesi diye kendime bazen soruyorum da, bu sorunun cevabını bulmakta zorlanıyorum. Bu kadar mücadelenin sonucunu HDP nin başında bulunan ve Kürt olmayan birine mi böyle bir siyaseti teslim etmek çok mu lazımdı.

BDP nin HDP ye dönüşmesi ve böyle bir siyasi tablonun meydana çıkmasında bir gariplik yok mu? Son zamanlar da İmralı'ya bir heyet gidiyor bir başka heyet geliyor. Haklar verildikten sonra kim gider, kim gelir beni hiç alakadar etmez. Önemli olan adaletin tecelli etmesidir. Sayın Başbakan da başta olmak üzere bu rejimin bir kurbanıydı Okuduğu bir şiirden dolayı hapse atıldı. Bu rejimden en çok muztarip olan Sayın Başbakanın, mevcudun bazı ilkelerini korumak yerine değişim için elinden geleni yapması lazım Elbette bu ülkede Kürtlere ve Alevilere bazı haklar verildi. Doğruyu tebrik etmek,eksiği ise tamamlamak gerekiyor. Hani bir laf vardı "Geciken adalet adalet değildir" diye. Adalet sadece adliyede hakim ve savcıların verdikleri kararlardan ibaret değildir. Siyasetin tepesinden, devletin en alt birimlerine kadar adaletin yansıması gerekir.

Hükümet siyaseten hak ve özgürlükler açısından en seri adımları atmalı, bütün siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve insaflı insanlarımızın Diyarbakır'da çocuklarının dağa kaçırıldığını söyleyen annelere en derin ve içten destek vererek onların zehirlenen hayatlarına hayat vermek için çaba göstermelidir. Barış zordur, bazıları barışı baltalamak için şeytanın aklına gelmeyen uygulamalar yapabilirler. Bizlere düşen şeytan ve onun yoldaşlarını aklı selim ve ferasetle yenerek, toplumu aydınlığa çıkarmaktır. Ne acı gerçektir ki bu gün bilim ve yükselişi konuşamıyoruz, buna vakit bırakmıyorlar, oysa gündemimizden olumsuzlukları çıkarıp gelişmiş ülkelerle yarışmak için seferber olmak gerekiyor. Gelişmiş ülkeler birbirleriyle kavga etselerdi, gelişmişliği yakalayabilirler miydi? Gücümüzü birbirimize karşı kullanmak hiç kimsenin işine yaramaz,, herkes bundan çok ciddi zararlar görür. Cumhuriyetin ilk döneminde Dersime bombalar atıldıktan sonra binlerce insan öldürülmüş bir çok Alevi kardeşlerimizin kızları da medeniyete alıştıracağız diye evlerinden alınmıştı. O kızların başına neler geldi tam olarak bilmiyoruz. Bu rezilliğe her vicdan sahibi elbette karşı çıkar ve kabul edemez. Aradan uzun yıllar geçse de bu vahşi olay asla unutulamaz. Aynı olayın benzerini Diyarbakır'da eylem yapan annelere de yaşatmamalı.

Her şey bu güne münhasır değildir, gün olur devran döner, dünün Hitleri, Mussoloni, Mustafa Kemal, İsmet İnönü ve hatta Lenin ve onların ayak izlerine bağlı olanlar bu gün nasıl sorgulanıyorsa, bu gün yapılanlarda sorgulanacaktır. Geçmişten ders alarak yanlışlar üzerinde bir gelecek kurmamak lazım. PKK nin eylemlerinden belki devlet zarar gördü amma, halk olarak Kürtler çok büyük zarar gördü. Önemli olan kuvvetli iken haksızlık yapmamaktır. Rahmetle Şerafettin Elçi birlikte olduğumuz bir sohbetinde Hz. Ali (r,a.) bir alıntı yaparak şöyle demişti : "En büyük ahmak odur ki; haklı iken kendini haksız duruma düşürür"

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin