'Bir nesil' ekranda boğulmasın!
Geçtiğimiz günlerde, “Kayıp Nesil” başlığı altında, bu “plân-demi süreci”nin çocuklarımız ve gençlerimiz, dolayısıyla geleceğimiz üzerindeki olumsuz etkilerine vurgu yapmış…
Derin endişelerimizi arz
etmiştik.
O yazımızda, Sayın Milli
Eğitim Bakanı’ndan da bahis vardı.
Şöyle demiştik:
“Sayın Ziya Selçuk, kendisini
Cumhuriyet Tarihi’nin en ‘kısmetsiz’
milli eğitim bakanlarından biri olarak görüyordur herhalde.
Çocuklarımızın başarısı
düzeylerini belirlemek için ortaya konulan ‘ölçme
ve değerlendirme’ kriterlerini bir eğitimci olarak benimsemesi elbette
mümkün değil.
Amma velâkin; ‘Plân/demi Ortamı’ işte, yapılabilecek
olan bu kadar galiba.
Çok sıkıntılı günlerden
geçiyoruz, çok.”
Evet, böyle yazmıştık.
Sayın Bakan’ın “Sevgili Öğrencilerimiz” girişli açıklaması, bu
satırlarımızı tâkip etti.
Gerçekten de bir eğitimci
olarak ne kadar büyük endişeler içinde olduğunu gösteren ifadeler var orada.
“Eğer bugün bir öğrenme kaybınız olur ve biz bunu fark etmezsek bu
eksikler, hayatınız boyunca karşınıza çıkar.” ikazıyla ve aşağısında
sıraladığı “Böyle olmasını istemezdik,
ama olağanüstü bir süreçten geçiyoruz malûm” cümlesinde toparlanabilecek “izahatıyla” sıkıntının büyüklüğünü ortaya koyuyor Sayın
Bakan.
Çocuklarımız,
gençlerimiz geçen eğitim yılını büyük ölçüde “pas” geçmiş oldular mecburen.
Bu
yıl da öyle oluyor.
İşte
2020 bitiyor, 2021’e yanaştık.
Ocak,
Şubat…
Ve
Mart, “dert ayım benim” derken, bu
yıl da geçip gider böyle.
Yaz
tatili vesaire…
Hooop,
2022!..
Malûmlarınız olduğu üzere,
ilkokul ve ortaokul öğrencileri, karne notlarını, bu dönem
“ders etkinliklerine katılım puanı” üzerinden alacak.
Lise öğrencilerinin birinci dönem
notları ise -eğer yapılabilirse-
ikinci dönem yapılacak yüz yüze sınavlarla belirlenecek.
İşin özü şu ki, küresel tezgâhın bütün
dünyayı perişan eden mecburiyetlerinden dolayı, bu eğitim sezonunu da aşağı
yukarı kaybetmiş oluyoruz.
Sayın Bakan’ın milyonlarca öğrenciye seslendiği
açıklamasındaki, “Eğer bugün bir öğrenme kaybınız
olur ve biz bunu fark etmezsek bu eksikler, hayatınız boyunca karşınıza çıkar.” cümlesi, ülkemizin önümüzdeki
yıllarında büyük sıkıntılar olarak karşımıza çıkabilecek tehlikelere işaret
ediyor.
Uzaktan
eğitimin bizim gibi “otokontrol” bilinci
“gelişmekte olan” toplumlarda çok da verimli olmayacağını hepimiz
biliyoruz.
Biz,
maalesef pek de “disiplinli” bir
toplum değiliz.
Mesela,
polisin olmadığından emin olduğumuz ortamlarda kemer takmamayı, diğer trafik
kurallarını takmamayı alışkanlık haline getirmişiz!..
Bunun
için “Her birimizin başına bir polis mi
lâzım arkadaş!” lâfını sıkça duyar vaziyetiyiz.
Evlerimizi
“dersliklere” dönüştürebilmek, her
evde küçük bir okul ortamı meydana getirebilmek bize çok da yakın olmayan
işler.
Bugünleri
“ailece”, “daha çok yararlı kitabın okunduğu”, derslerin tekrar tekrar
izlendiği, yazılıp çizilerek sindirildiği “fırsat
günleri” olarak değerlendirebilmek için gerekli olan alışkanlıklarımız
gibi.
Etrafta
gördüğüm;
Çocuklarımızın,
gençlerimizin büyük bölümü, vakitlerini internette ve daha çok da “vurdulu kırdılı” oyunlar oynayarak
harcıyor.
Anne
ve babalar ile gençler, çocuklar aynı ev içindeki yabancılar gibi.
Oyun
başında abur cubur atıştırmalar, ekrana bakmaktan kıpkırmızı olmuş gözler…
Radyasyon,
radyasyon, radyasyon!..
*
İnternette
son derece popüler ve son derece zararlı “idol”ler
var.
Dünyada
milyarlarca, ülkemizde milyonlarca çocuk ve genç, bunların etkisi altında.
Bizler, “O politikacı
bu politikacıya nasıl laf çaktı, hangi partide kimin eli kimin neresinde”
mevzularıyla oyalanırken…
Çoğumuz da, “ayın sonunu
nasıl getireceğimizi” düşünüp dururken, gençlerimiz ve çocuklarımız, bambaşka
dünyalarda yaşıyorlar.
Yani, aslında
yaşamıyorlar!..
İyice “asosyal”
hale gelmiş, ekrana kilitlenmiş, radyasyona boğulmuş “Bu Neslin” geleceği ne olacak?..
Tabii, “beka meselesi”
var ya, bu memleketin geleceği ne olacak?..
*
Sayın Milli Eğitim
Bakanı, hiç şüphe etmem ki, bunların hepsinden endişe ediyordur.
Hepimiz endişe ediyoruz.
Lâkin
elimizden pek bir şey gelmiyor.
“Sevgili öğrencilerimiz”e seslenirken,
“Lütfen, siz şu an sadece
sağlığınıza ve derslerinize odaklanın. En çok ihtiyacımız olan şey sağlık ve
geleceğe dair tek güvencemiz sizlersiniz. Güzel bir gün diliyorum.” diyor Sayın Bakan.
Biz
de bu dileğe yürekten destek verelim.
Ve
yazıyı şu cümleyle bitirelim:
“Tek güvencemiz” olan “Yeni Nesil”, “Kayıp Nesil” olmaz İnşAllah.