Bir Müslüman nasıl şükretmeli?
ALİ RIZA DEMİRCAN HOCA
SEVGİLİ kardeşlerim; sizlere bilmemiz gerekenler genel başlığı altında sohbetler sunuyoruz. Bu haftaki sohbetimizde “Allah’a Nasıl Şükredilir?” mevzuunu işleyeceğiz.
Yüce Mevla'mız bütün yeryüzü nimetlerini biz insanlar için yaratmıştır. Güneş, ay, yıldızlar gibi gökteki cisimleri de biz insanlara hizmet üretmeleri için halk etmiştir. Mevla'mız bizleri de kendi zatına ibadetle yükümlü kılmıştır.
İbadet yüce Rabbimizin Kur'anî emirleri ve yasaklarına itaat etmektir. Aziz Peygamberimizin Kur'an'la örtüşen öğütlerine uymaktır. İbadet, bizim yaratılış sebebimiz, ana görevimizdir. Ve ibâdet hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve de hiçbir kalbin tasavvur edemeyeceği sonsuz ve sınırsız cennet nimetlerine ulaşmanın sebebidir.
Şükredici olmak
Kardeşlerim; ibadetli bir kul olabilmemiz için yapmamız gereken ana görev Rabbimize şükredici kul olmaktır. Konuyu temellendirebilmemiz için ilgili bazı ayetleri sunalım. Bakara suresinin 172. ayetinde yüce Mevla'mız şöyle buyurur:
“Ey iman edenler! Sizi rızıklandırdığımız faydalanacağınız güzel nimetlerden yiyin ve de yalnızca Rabbinize ibâdet edecekseniz O’na şükredicilerden olun. “
İbadet ve Şükür arasındaki bağlantı
İbadet ve şükür alâkası bu ayette açıklandığı gibi diğer ayetlerde de açıklanmaktadır. Teberruken bir ayet daha okuyalım. Rabbimiz Zümer suresinin 66. Ayetinde şöyle buyurmaktadır: “ Rabbine ibadet et ve şükredici kullardan ol. “
Evet, şükretmek de bir ibadettir ama ibadet daha kapsamlıdır. İbadete nazaran şükredicilik daha bir özellik taşır.
Aziz kardeşlerim; ayrıntılara girmeden nimetlere ilişkin olarak birkaç hatırlatma yapmak isterim.
Hayatımız, sağlığımız, mallarımız, sosyal ve siyasi konumlarımız, çocuklarımız, analarımız, babalarımız bizler için birer nimettir. Gören gözümüz, işiten kulağımız, yürüyen ayaklarımız birer nimettir. Trilyonlarca hücrenin faaliyetiyle çalışan beynimiz, kalbimiz, akciğerlerimiz, karaciğerimiz, sinir sistemimiz birer nimettirler. Nimetler yumağıdırlar. Isısı ve ışığıyla güneş, yağmur dolu bulutlar, akan nehirler, bin bir çeşit toprak ürünleri, renk renk çiçekler, estetik duygularımızı okşayan hayvanlar, soluduğumuz hava, bütün bunlar bizlere sunulmuş nimetlerdir. Mikro ve makro âlemde bizleri kuşatan nimetler ise sayılamayacak kadar pek çoktur. Nitekim Rabbimiz bu gerçeğe İbrahim suresinde işaret buyurmakta; “Saymaya kalksanız sizlere olan nimetlerimi sayamazsınız” buyurmaktadır.
Sevgili kardeşlerim; bütün nimetler Allah u Zülcelâl'dendir. Çünkü yaratıcı olan O'dur. Bütün nimetler Rabbimizden olduğuna göre elbette ki O'na şükredici kullar olacağız. İyi bir toplum insanı olabilmek de şükredici kullar olmamıza bağlıdır.
Şükredici kul olmanın üç ana şartını bilelim
Sevgili kardeşlerim; şükredici kul olabilmenin üç ana şartı vardır. Bu üç şart oluşmadıkça Rabbimize gereğince şükredici kullardan olmak mümkün değildir.
İlk şart bütün nimetler Mevla'mızdan bilmektir. İkinci şart; sahip olduğumuz nimetlerin cinsinden bir amelle şükredici kul olmaktır. Üçüncü şart da şükredici kul olmaya çalışırken, insanların beğenisini değil, yalnızca Rabbimizin rızasını kazanmaya çalışmaktır Şimdi bu üç şartı teker teker açıklamaya çalışalım.
Bütün nimetler Mevla'mızdan bilinmezse -Allah korusun- en büyük günah olan Allah'a ortak koşma gerçekleştirilmiş olur. Tüm nimetleri Mevla'mızdan bilemezsek, insanlardan veya insanların oluşturduğu kurumlardan biliriz. Oysaki diğer insanlar da, insanların akıl ve bilim yoluyla oluşturdukları kurumlar da Mevla'mızın ihsanıdır. Bütün nimetleri Allah'tan bilmek, bizi Allah'a ortak koşma günahından korur. Kişisel azgınlığımızı engeller. Kibre düşmemize mani olur. Kitlesel zulümlerin kaynağında da nimetleri Rabbimizden bilmemek yatar.
Burada konumuzu daha bir güncelleştirelim. İnsanlar derin bir gaflet içerisinde; “Benim vücudum, benim malım, benim toplumsal konumum, benim çocuklarım” der durur. Size özgü, sizin malınız olan bir vücudunuz mu var?
“Benim malım” ne demek? Yeryüzündeki zulümlerin kaynağında bu ve benzeri ifadeler yer almaktadır. Oysaki kişi “benim malım” diyeceği yerde, “sahip olduğum mallar, kulluk denemesi gereği geçici olarak Rabbimin bana verdikleridir” diyebilse, yaşadığı toplum için tam bir hayır kaynağı olabilecektir.
Nimetlerin cinsinden şükretmek
Akıl Bir Nimettir. Şükür ister. Akıl nimetinin şükrü bütün varlıkların halikı olan Rabbimize yönelmektir. Hayatımızı O'nun emirleri ve yasakları içinde programlamaktır Böylece yalnızca dünya hayatımızın değil, ebedi hayatımızın da saadetini sağlamaktır.
İlim Bir Nimettir. Önce şu hususu ifade edelim. Biz ilim derken, Allah'ın indirdiği Kur’ân ayetlerini konu alan bilgileri kast ediyoruz. Biz ilim derken; güneş, ay, dağlar, denizler, bitkiler, ovalar, madenler hayvanlar gibi, yaratılan varlıkları konu alan bilgileri ifade ediyoruz. Kur'anî bilgilerle bilgilenen özellikli varlık insandır, yüce olan insandır. Ama Rabbini birleyerek fizikte, kimyada, astronomide ve diğer müspet ve sosyal bilim dallarında ihtisas yapmış olan insanlar da mübarektir, yücedir.
Mallar Bir Nimettir. Mal sahibiyseniz “Ya Rabbi bana verdiğin bu nimetlerden ötürü sana şükrederim,” diyerek şükredemezsiniz. Mal nimetinin şükrü böyle yapılmaz. Mal nimetinin şükrü zekât vererek yapılır. Baba, anne, kardeş, kız kardeş, amca, dayı, nine, dede gibi akrabadan fakirlerin ihtiyaçları karşılanarak yapılır. Allah'ın rızasını hedefleyerek vermekle yapılır.
Yaşanılan yurt/vatan da bir nimettir
İnsanın temel haklar ve hürriyetlerini kullanarak yaşayabileceği yer yurdudur. Güzel bir kul olabilmenin ön şartı da hürriyetler bahşeden bağımsız bir yurda sahip olmaktır. Yurt, kulca yaşayabilmemiz için gerektiğinden; yurdumuzun imarı, sınırlarının korunması, kutsallarımızdan biri olarak görülerek mütecavizlere karşı savunulması yurt nimetinin şükrüdür. Bu şükrün mutlaka yapılması gereklidir. Mesela Balkanlar’daki yıkılışımızın temel nedenlerinden bir tanesi de Müslümanların yurtlarını korumak için gerekli atılımları ve fedakârlıkları zamanında yapmamaları olmuştur. Onlar görevlerini yapmadıkları için düşman kuvvetlendi ve sonunda yurtlarından oldular.
Yüce Mevla'mız bizim şükretmemize muhtaç değildir, şükretmeye muhtaç olan biziz. Biziz çünkü şükredici kul olmak şanı yüce olan Allah'ı razı eder. Şükür, nimetleri artırır. Şükürsüzlüğün uğratabileceği azaptan da korur. Hakikaten şükredici kul olmak için sahip olduğumuz nimetlerden vermek, verilenin kat kat fazlasını sahip olmak yolunu açmaktır. Bu Rabbimizin vaadidir.
O, şöyle buyurur: “… Şükrederseniz mutlaka artıracağım, nankörlük yaparsanız azabım da şiddetlidir.” (İbrahim 7)
Kardeşlerim! Bilginizi saçın. Keşfedemediğiniz bilgilerin yolunu Rabbim size açar. Verin, siz verdikçe Rabbim kişileri ve kurumları size amade kılar. Sakın ha “Filancılar şükretmiyorlar, onlara nimetler eksiltilmiyor, ceza da görmüyorlar.” diyerek de kendimizi aldatmayalım. Biz yeryüzünde kulluk denemesine tabi tutuluyoruz. Şükretmeyenler anında cezalandırılsaydı şükretmeyen kul kalmazdı. Onun için kısma da ceza da ertelenebilir. Onun için biz Rabbimizin şu uyarısını dinlemekle yetinelim: “…Sen şükredici ol. Çünkü şükreden kendi nefsi için şükreder. Kim nankörlük yoluna giderse bilsin ki Rabbim kulların şükretmesine ihtiyaçlı değildir. Zaten kşükredilip övülmeye layık olan da O'dur.” (Lukman 12)
Sevgili kardeşlerim, şükredici kul olmak insanların sevgisini kazandırır. İnanın sevilmeyen insanlar şükredici kul olmayanlardır. Çünkü onlar bölüşmezler. Eğer bölüşürseniz insanlar sizi sever. Çevrenizde bir sevgi halesi oluşur.
Dünya hayatındaki anılan maddî ve manevî kazanımlar yeter mi, yetmez. Eğer şükredici kul olursak, Şekür olan Mevla'mız bizleri ebedi Cennet nimetleriyle de nimetlendirir. Biz Müslümanların hayatımızın amacı da bu değil mi?
Aziz kardeşlerim; böylece bu konunun da sonuna geldik
Hepinize hayırlar, huzurlar, şükrü yapılabilecek maddi ve manevi kazançlar niyaz ediyorum sevgili kardeşlerim.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.