Bir garibin ardından...
BİR AYET
Eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, şunu bilin ki, Allah’ın mağfireti ve rahmeti onların topladıkları bütün şeylerden daha hayırlıdır.
(Âl-i İmrân Süresi, Ayet 157)
BİR HADİS
Allah-ü Teâlâ’dan bütün kalbiyle şehitlik dileyen bir kimse, yatağında ölse bile, Allah ona şehitlik mertebesini ihsân eder.
(Müslim, İmâre, 157; Nesâî, Cihâd, 36)
***************
Bu Cuma sohbetimizi, Şehit Sedat Yengün’e ithaf ediyorum. Burada okuyacaklarınız, şehidimiz Sedat Yenigün’ün, 7 Temmuz 1980 tarihinde ikindi namazının ardından kılınan cenaze namazı sonrasında, tarafımdan yapılan tezkiye konuşmasından alıntılardır.
****************
Kimliği belirsiz kişilerce, 5 Temmuz 1980'de 30 yaşındayken saldırıya uğrayan Yenigün için Zeytinburnu'nda bulunan mezarı başında, sevenlerinin katılımıyla Kur'an-ı Kerim okundu ve dualar edildi.
Sedat Yenigün, MTTB’nin bir etkinliğinde konuşurken.
Sedat Yengiün’ün öğretmenlik yıllarından bir resim.
Sedat Yenigün, şehit Mustafa Bilgi’nin naaşını mezarına naklederken. (1969)
****************
Bir Garib’in ardından...
MİLÂDİ 7’nci. asrın başlarında Mekke’de son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v) İslâm Dini’ni tebliğ etmeye başladığı zaman Mekke şehir devletinin bütün hâkim ve müessir güçleri Allah’ın nizamına karşı çıktılar. Onu bütünüyle reddettiler. Yüce Peygambere ve O’na iman eden, sayıları belli mü’minlere amansız zulümler tatbik ettiler.
İslâm gariblik devrini yaşıyordu.
İslâm Dini’nin aklı tatmin edici, ruhu doyurucu düsturlarına, aşk ve aksiyon dolu hayat nizamına inanan ve O’nu yaşama mücadelesi veren bir avuç mü’min, Allah’tan gayri dost ve yardımcıları olmadığı için özyurtlarında akraba ve aile fertleri içinde garip düştüler.
İslâm’ın bu ilk mü’minleri yıllarca çile çektiler, bitmez-tükenmez belâ ve musibetlere uğradılar. Yârları ağyâr, onlar da garib oldular.
Peygamberimizin diliyle müjdelenen İslâm’ın bu ilk garibleri, yıllarca süren mücadeleleri sonunda Allah'ın izniyle şehadet ve hicretle İslâm’a, geleceğin Medine devri iktidarının şartlarını hazırladılar.
Rahmetli Sedat Yenigün ve Prof.Dr. Sami Şener
Yine gariplik devri
Nice mes’ud edici güçlü dönemlerden sonra... Anadolumuzda hâkim ve müessir güçler tarafından red olunduğu ve O’na itikâdî, iktisadî, içtimaî, hukukî ve ahlâkî ölçüleri içinde bir bütün hâlinde inanan aşklı ve ızdıraplı mü’minler belirli olduğu için, İslâm yine gariblik devrini yaşamaya başladı.
Peygamberimiz böylesine elem verici bir geleceği haber vermemiş miydi?
“İslâm, garib başladı. İlk hâline dönecektir. O’nun gariblik döneminin mü’minleri olan gariblere müjdeler olsun!”
Fakat İslâm’ın garibleri yılmadılar. Candan geçtiler, ilâhi nizamdan geçmediler. Mukaddes dâvâlarından dönmediler.
Evet İslâm, ülkemizde gurbet devrini yaşıyor. O’na şehâdetle ve mektepten mektebe, ilden ile, mahkemeden mahkemeye, yuvalarımızdan Yusufiye medreselerine hicretle Medine Devri şartlarını hazırlamak bu gariblik devrinin garibleri olan şuurlu mü’minlere düşer
TBMM'ye birtakım talepleri bildirmek için Ankara'ya giden MTTB Orta Öğretim Komitesi Heyetinde Sedat Yenigün de vardı. (1967)
Ne için toplandık!
Biz buraya İslâm’a Medine devri şartlarını hazırlamanın sevdasını çeken, ızdırabını duyan ve mücadelesini veren, Peygamber diliyle müjdelenmiş, İslâm’ın gariblerinden bir garibin cenâze merasimi için toplanmış bulunuyoruz.
Evet müftülerin, vaizlerin ve İmam-Hatiblerin kısm-ı azamının İslâm’ın garibliğini hissetmediği bir devrede imanı, ihlası, inceliği ve cihadı ile yücelmiş, şehâdetle şereflenmiş bir garibin; bir aziz şehidin cenaze namazı için toplanmış bulunuyoruz.
Meleklerle iç içeyiz
Şu anda meleklerle iç içe olduğumuzda şüphe yoktur. Kalblerimiz mahzun, gözlerimiz yaslıdır. Fakat Allah’ın kaderine râzıyız. Böyle emrolunmuşuz. Zira güzel Mevlâmız ettiğini güzel eylediğini, güzeli alıcı gönül kulaklarına şöyle açıklıyor:
“(Musibete dûçar olan mü'min) De ki: Allah bizim için ne yazmış (takdir etmiş) ise, bize ancak o ulaşır. Bizim sahibimiz O’dur. Mü’minler Allah’a güvensinler. De ki; (Gazilik ve şehidlik olmak üzere) bize İKİ GÜZELLİK’ten birini gözetlemiyor musunuz? (Bunlardan başka ne olabilir ki, biz bunların ikisini de arzularız.) Ama biz Allah’ın size ya kendi tarafından veya bizim ellerimizle bir azab ulaştırmasını gözetliyoruz. Haydi gözetin. Biz de sizinle beraber gözetenleriz.” (Tevbe Suresi. Âyet: 51-62)
****************
Şehitler gıpta edilmelidir
Allah’a ve âhiret hayatına iman eden biz mü’minler için şehâdet iki ebedî güzellikten biridir.
Âh, bu gerçeği ruhlarımızın derinliklerinde hissedebilseydik, ne olurdu! Şehadet öyle bir çift yönlü güzelliktir ki, onu bir tarafı şehide dönük, diğer tarafı da şehidin cemiyetine yöneliktir
Şehâdetin şehide dönük tarafı imrendiricidir. Zirâ şehid, ilâhi rahmete ermek ebedî cennetlere vâris olmak için, çile, korku, yoksulluk ve meşakket engellerini şehadetle aşmış, kulluk imtihanını ak alınla vermiş bahtiyardır.
“Yoksa siz, sizden önce geçenlerin durumu başınıza gelmeden Cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluk ve meşakketler dokunmuştu, öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber(leri) ve onunla birlikte imân edenler –Allah’ın yardımı ne zaman– diye feryad ediyordu. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı (kendisine iltica edenlere) yakındır.” (Bakara Suresi, Âyet: 214)
Şehid, cennete gireceklerini sananlardan değil, bizzat girenlerden olduğuna ve dostlarının da kendi yolunu takib etmelerini arzuladığına göre elbette ki o, kulluk imtihanını vermiş gıpta edilmeye layık, mahbub ve mükarreb kişilerdendir
Rabbimiz Âl-i İmran Sûresi’nin 168 ve 169. âyetlerinde bu hakikati açıklamıyor mu?
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar Rableri katında diridirler. Allah’ın kendilerine verdiği (şehidlik mertebesi) ile hepsi de sevinçli olarak (Cennet nimetleriyle) rızıklanırlar. Arkalarından henüz kendilerine katılamayan (şehid din kardeşleri) hakkında da: –Onlara hiç bir korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir– diye müjde vermek isterler.”
****************
Şehadet bir dirili, hamlesidir
İki büyük ve ebedî güzellikten biri olan şehadetin, şehidin cemiyetine yönelik tarafı da sürûr vericidir. Zira şehâdet bir diriliş hamlesi, ilâht nizamı tebliğde kat’edilen merhalenin belgesidir. Can vererek sunulan mesajı artık hangi küfür ve zulüm otoritesi cemiyetin gündeminden düşürebilir? Şehâdet olduran, birleştiren, kaynaştıran, yönlendiren tebliğdir.
****************
Mütecavizler unutulmaz!
Ayrılığı ile garibliğimizi artıran bu İslâm garibinin (Sedat Yenigün) hâtırasını kalbimize gömerek, hüznümüzü kader potasında eritmeye çalışırken ona kıyan mütecâvizleri unutacak değiliz. Ancak bizim hasm-ı bi emanımız, aralarından Hz. Ömer’lerin. Vahşi’lerin ve Halid bin Velid’lerin çıkması muhtemel kadrolar değildir Hayat nizamımızı mahkûm ve bizleri makhur etmek isteyen, yetiştirdiği zâlimleri üzerimize salan anti-İslâm düzendir
Mücadelemiz küfrün ve zulmün kaynağını kurutmak için olacaktır.
****************
Cemil Meriç Sedat Yengün için ne yazmıştı!
Sedat Yenigün, İzzet Tanju ve Cemil Meriç…
Cemil Meriç, Sedat Yenigün’ün şehit edilmesinden sonra şöyle yazmıştı: “Şuurdu Sedat, samimiyet idi, imandı... Coşkun bir gönüldü. Zulmün kılıcını kanının ateşinde eritecek kadar coşkun bir gönül. İsa Peygamber zamanında yaşasa havari olurdu, Asr-ı Saadette bir sahabe... Konuştuğu gibi düşündü, düşündüğü gibi konuştu... Sevgi idi, ihlâs idi. Asırlardan beri hasretini çektiğimiz yiğit, pervâsız, içi-dışı bir, münevver. Çevresini ışığa boğmak için alev alev yandı."
***************
Fatih’te bir berber dükkanı
Sedat Yenigün, 5 Temmuz 1980 Cumartesi günü akşama doğru Fatih Akşemseddin caddesinde bir berber dükkânında kimliği belirsiz kimseler tarafından öldürüldü. Menfur cinayeti, bazı gazeteler “Bir komünist öğretmen öldürüldü” şeklinde vermişti. Olayın tek tanığı berber, ilk ifadesinden iki gün sonra kayıplara karıştı ve daha sonra yurt dışına çıkarıldığı öğrenildi. Sedat Yenigün’ün katilleri hâlâ bulunamadı ve cinayet, tarihe faili meçhul olarak geçti.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.