Dolar (USD)
32.58
Euro (EUR)
34.71
Gram Altın
2507.78
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Kasım 2020

Balat'ın Kadir Dedesi

Geçen hafta kıymetli bir kardeşimizin teklifi ile Fatih’in Balat semtinde bir spor kulübünü ziyaretteyiz… Balat dezavantajlı grupların yoğunlaştığı bir semt… Ayrımcılığa uğrayanların, azınlıkların, bağımlıların öne çıktığı bir bölge… Yetersiz yaşam koşulları içerisinde ihmale uğramış ve suç örgütlerinin aktif olduğu bir mahalle… Başta uyuşturucu olmak üzere birçok kötülüğün işlendiği mekânlar olarak biliniyor Balat… Aynı zamanda Çukur dizisinin çekimlerinin de bu sokaklarda yapıldığını öğreniyorum… Ancak biz Rıza’nın kahvesine değil, Kadir Dede’nin kulübüne misafiriz…

Evet, Balat’ta Yavuz Sultan Selim Spor Kulübü kurucu başkanı Kadir Gözaydın’ı can kulağı ile dinliyoruz; spor kulübünün hikâyesini bizimle paylaşıyor: İlerlemiş yaşına rağmen oldukça dinamik ve heyecan dolu cümlelerle konuşmaya başlıyor:

-Ben bu semtin çocuğuyum. Hayatım hep bu semtte geçti. Yaşamın tüm çile ve cilvelerini bu sokaklarda yaşadım. Şu sokakların ıstırabını en iyi ben bilirim. Tükenen nesillerin serencamı hafızamda saklı… Çünkü aynı cendereden geçtim… Ergenlik yıllarımda bu semtte gemide kaynak işi yapan, kendisi Ortodoks, Taki isminde bir usta vardı. Öğlen bir saatlik yemek molasında, 15 dakikada yemeğini yer, kalan 45 dakikada biz çocukları toplar futbol maçı yapardı. Oynamak için top bulamayınca kumaş parçalarından yaptığı topla spora devam ederdik. Bu maçlar sayesinde kötü alışkanlıklara düşmekten kurtulurduk… Hıristiyan Taki ustanın bize gösterdiği ilgi ve yaptığımız sokak maçları bende ciddi bir etki bırakmıştı… Yıllar sonra bunlar ilham kaynağı oldu…

-Bir Hıristiyan, gençleri kendince korumak için bunu başarabiliyorsa, ben bu semtin çocukları için daha fazlasını yapabilirim ve de yapmalıyım diye karar verdim. Böylece atıl bir durumda olan Yavuz Sultan Selim Spor Kulübünü devraldım ve aktif hale getirdim. Elhamdülillah şimdi yüzlerce çocukla ilgileniyoruz. Futbol, yüzme, kano, tekne vs. spor dallarında gençleri tutmaya ve eğitmeye çalışıyoruz… Erkek ve kız çocukları hedef kitlemiz… Şu an bu semtte 700 ü aşkın çocukla birebir temas kurmuş durumdayız… Öncelikli hedefimiz bu çocukları suç ortamlarından ve bağımlılıklardan uzak tutabilmektir… Manevi terbiyelerine katkı sağlamaktadır. Ancak son yıllarda işimiz biraz daha zorlaştı çünkü semtin çocuklarına LGBT’ciler musallat olmaya başladı… O bataklığa düşenin bir daha kurtulması oldukça zor… Uyuşturucunun tedavisi bir şekilde mümkün fakat cinsel sapkınlıktan kurtulmak adeta imkânsız…

Balatlı gençlerin “Kadir Dede’’si o dünyanın insanları ile kader birliği kurmuş… Spor vesilesi ile bu çocukları birkaç saatliğine de olsa bu bataklıktan nasıl uzak tutabilirim derdinde…

Kötülüğe, kirliliğe, karanlığa, karşı direnen Kadir Dede Balat’ın kaldırımlarını, koca yüreği ile temizleme kararlılığında…

İslami davette kıtlık ve kısırlık yaşadığımız şu süreçte Balat’ta bir filizlenmeye tanıklık ediyoruz…

Yılların yıpratamadığı, yoramadığı yalnız ama yılmaz bir yürek var orada… Canını dişine takarak dokunduğu yüreklerle o semtte bir huzur iklimi oluşturmuş… Umut olmuş… Sokağın dilini çözmüş… Gençlerin duygularına dokunmuş… Düşünce dünyalarına uzanmış…

O bir mürşid… Bir üstad… Bir usta… Bir abi… Bir dert babası… Kelimenin tam anlamı ile Balat’ın dedesi…

Davet konusunun sempozyumu, paneli, çalıştayı, felsefesi, tartışması, doktorası, tezi vs. onun ilgi anlanında değil… Tek derdi bir çocuğa daha nasıl dokunabilirim?

İlgileneceği çocukların IQ seviyelerinin kaç olduğunu merak etmiyor… Zengin ve zeki çocukları öncelemiyor… Sınav yüzdelik dilimlerini sormuyor… İnsan olmasını yeterli buluyor… İyi bir damar yakalamış… Hasbi, harbi, kalbi ve fıtri bir yürek…

Gördüm ki, İslami davette kendini merkeze alan bizlerin Balat aynasında kendimizle yüzleşmemiz gerekiyor… İsimsiz kahramanlardan ilham almamız lazım…

Kadir Dede’nin İslami çevrelere bir çağrısı var; yıllardır buradayız ama bizi gören bilen yok…

Sadece Fatih’te İslami endişeleri olan yüzlerce vakıf ve dernekten ayağı bizi düşen olmayacak mı?

Ben verecek cevap bulamadım… Yutkundum… Yoksa biz sınıf mı atladık, dedim kendi kendime…

Ayrılırken Kadir Dede’nin şu cümlesi, her şeyin en çarpıcı ifadesiydi:

-Şayet sokakta yoksanız, yarınlarda da yoksunuz yani yok sayılırsınız…