Balat'ın Kadir Dedesi
Geçen hafta kıymetli bir kardeşimizin teklifi ile Fatih’in Balat semtinde bir spor kulübünü ziyaretteyiz… Balat dezavantajlı grupların yoğunlaştığı bir semt… Ayrımcılığa uğrayanların, azınlıkların, bağımlıların öne çıktığı bir bölge… Yetersiz yaşam koşulları içerisinde ihmale uğramış ve suç örgütlerinin aktif olduğu bir mahalle… Başta uyuşturucu olmak üzere birçok kötülüğün işlendiği mekânlar olarak biliniyor Balat… Aynı zamanda Çukur dizisinin çekimlerinin de bu sokaklarda yapıldığını öğreniyorum… Ancak biz Rıza’nın kahvesine değil, Kadir Dede’nin kulübüne misafiriz…
Evet,
Balat’ta Yavuz Sultan Selim Spor Kulübü
kurucu başkanı Kadir Gözaydın’ı can kulağı ile dinliyoruz; spor kulübünün hikâyesini
bizimle paylaşıyor: İlerlemiş yaşına rağmen oldukça dinamik ve heyecan dolu
cümlelerle konuşmaya başlıyor:
-Ben bu semtin çocuğuyum. Hayatım hep bu
semtte geçti. Yaşamın tüm çile ve cilvelerini bu sokaklarda yaşadım. Şu
sokakların ıstırabını en iyi ben bilirim. Tükenen nesillerin serencamı
hafızamda saklı… Çünkü aynı cendereden geçtim… Ergenlik yıllarımda bu semtte
gemide kaynak işi yapan, kendisi Ortodoks, Taki isminde bir usta vardı. Öğlen
bir saatlik yemek molasında, 15 dakikada yemeğini yer, kalan 45 dakikada biz
çocukları toplar futbol maçı yapardı. Oynamak için top bulamayınca kumaş
parçalarından yaptığı topla spora devam ederdik. Bu maçlar sayesinde kötü
alışkanlıklara düşmekten kurtulurduk… Hıristiyan Taki ustanın bize gösterdiği
ilgi ve yaptığımız sokak maçları bende ciddi bir etki bırakmıştı… Yıllar sonra
bunlar ilham kaynağı oldu…
-Bir Hıristiyan, gençleri
kendince korumak için bunu başarabiliyorsa, ben bu semtin çocukları için daha
fazlasını yapabilirim ve de yapmalıyım diye karar verdim. Böylece atıl bir
durumda olan Yavuz Sultan Selim Spor Kulübünü devraldım ve aktif hale getirdim.
Elhamdülillah şimdi yüzlerce çocukla ilgileniyoruz. Futbol, yüzme, kano, tekne
vs. spor dallarında gençleri tutmaya ve eğitmeye çalışıyoruz… Erkek ve kız
çocukları hedef kitlemiz… Şu an bu semtte 700 ü aşkın çocukla birebir temas
kurmuş durumdayız… Öncelikli hedefimiz bu çocukları suç ortamlarından ve
bağımlılıklardan uzak tutabilmektir…
Manevi terbiyelerine katkı sağlamaktadır. Ancak son yıllarda işimiz
biraz daha zorlaştı çünkü semtin çocuklarına LGBT’ciler musallat olmaya
başladı… O bataklığa düşenin bir daha kurtulması oldukça zor… Uyuşturucunun
tedavisi bir şekilde mümkün fakat cinsel sapkınlıktan kurtulmak adeta imkânsız…
Balatlı
gençlerin “Kadir Dede’’si o dünyanın insanları ile kader birliği kurmuş… Spor
vesilesi ile bu çocukları birkaç saatliğine de olsa bu bataklıktan nasıl uzak
tutabilirim derdinde…
Kötülüğe,
kirliliğe, karanlığa, karşı direnen Kadir Dede Balat’ın kaldırımlarını, koca
yüreği ile temizleme kararlılığında…
İslami
davette kıtlık ve kısırlık yaşadığımız şu süreçte Balat’ta bir filizlenmeye
tanıklık ediyoruz…
Yılların yıpratamadığı, yoramadığı
yalnız ama yılmaz bir yürek var orada… Canını dişine takarak dokunduğu
yüreklerle o semtte bir huzur iklimi oluşturmuş… Umut olmuş… Sokağın dilini
çözmüş… Gençlerin duygularına dokunmuş… Düşünce dünyalarına uzanmış…
O bir mürşid… Bir üstad… Bir
usta… Bir abi… Bir dert babası… Kelimenin tam anlamı ile Balat’ın dedesi…
Davet
konusunun sempozyumu, paneli, çalıştayı, felsefesi, tartışması, doktorası, tezi
vs. onun ilgi anlanında değil… Tek derdi bir çocuğa daha nasıl dokunabilirim?
İlgileneceği
çocukların IQ seviyelerinin kaç olduğunu merak etmiyor… Zengin ve zeki
çocukları öncelemiyor… Sınav yüzdelik dilimlerini sormuyor… İnsan olmasını
yeterli buluyor… İyi bir damar yakalamış… Hasbi, harbi, kalbi ve fıtri bir
yürek…
Gördüm
ki, İslami davette kendini merkeze alan bizlerin Balat aynasında kendimizle
yüzleşmemiz gerekiyor… İsimsiz kahramanlardan ilham almamız lazım…
Kadir
Dede’nin İslami çevrelere bir çağrısı var; yıllardır buradayız ama bizi gören bilen
yok…
Sadece
Fatih’te İslami endişeleri olan yüzlerce vakıf ve dernekten ayağı bizi düşen
olmayacak mı?
Ben
verecek cevap bulamadım… Yutkundum… Yoksa biz sınıf mı atladık, dedim kendi
kendime…
Ayrılırken
Kadir Dede’nin şu cümlesi, her şeyin
en çarpıcı ifadesiydi:
-Şayet sokakta yoksanız,
yarınlarda da yoksunuz yani yok sayılırsınız…