Bakan Fidan Kırım Tatar Türk Toplumu liderleriyle görüştü
Bakanlığın X sosyal medya platformunda yapılan paylaşıma göre, Bakan Fidan görüşme sırasında Türkiye'nin Kırım Tatar Türklerinin haklarının ve statüsünün güçlendirilmesine yönelik tüm çabalara destek verdiğini belirtti.
Fidan, Kiev ziyaretinde Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Devlet Başkanlığı Ofisi Başkanı Andriy Yermak, Başbakan Denis Şmıgal ve mevkidaşı Dmitro Kuleba ile ayrı ayrı görüşmeler gerçekleştirmişti.
Kırım Tatar Türkleri
Kırım Tatarları ya da Kırımlılar (Kırım Tatarcası: qırımtatarlar, qırımlar), anayurtları Karadeniz'in kuzeyindeki Kırım yarımadası olan Türkî halktır. 1783'te Kırım Hanlığı'nın Rusya tarafından ilhak edilmesiyle birlikte Osmanlı Devleti'ne zorunlu göçe tabi tutulmuşlar ve kendi vatanlarında azınlığa düşmüşlerdir. SSCB döneminde Stalin'in emriyle 18 Mayıs 1944'te sürgüne uğrayarak nüfuslarının yarısını yitirmişlerdir. SSCB'nin yıkılmasıyla sürüldükleri topraklardan Kırım'a geri dönmeye başlayan halk, Ukrayna'nın ana Müslüman unsurunu teşkil eder.
Günümüzde Kırım Tatarlarının sürgünden dönen kısmı Kırım'da, sürgünden dönemeyenlerin çoğu Özbekistan'da, Rusya İmparatorluğu'nun Osmanlı İmparatorluğu'na zorunlu göçe tabii tuttuğu kısmı ise Dobruca (günümüzde Romanya ve Bulgaristan'da kalmaktadır.) ve Türkiye'de yaşarlar.
Tarih
Köken
Kırım Tatarları Kırım'da bir halk olarak ortaya çıkmış olup farklı tarihsel dönemlerde Kırım'da yaşayan çeşitli halkların torunlarıdır. Çeşitli zamanlarda Kırım'da yaşayan ve Kırım Tatar halkının oluşumunda yer alan ana etnik gruplar ; İskitler, Sarmatlar, Alanlar, Yunanlar, Gotlar, Ön Bulgarlar, Hazarlar, Peçenekler, Çerkesler gibi halklardır. Bu farklı etnik konglomeranın tek bir Kırım Tatar halkına birleştirilmesi yüzyıllar boyunca gerçekleşti. Bu birleşme sürecindeki bağlantı unsurları, bölgenin, Türk dilinin ve İslam dininin ortaklığıydı.
Kırım, konumu gereği tarih boyunca birçok göçebe ve yerleşik halka ev sahipliği yapmış bir yarımadadır. Kırım'ın kıyı kesimleri çoğunlukla denizcilikle ve ticaretle uğraşan halklarca yurt edilirken, Kırım'ın iç kesimleri ve kuzeyinde yer alan düzlükler göçebe halkların yurt tuttuğu bölgelerdir. Bu nedenle Kırım kıyılarına, Kerç boğazına ve Azak kıyılarına başta Antik Yunan kolonileri yerleşmiş, daha sonra onların yerini Bizans ve Ceneviz kolonileri almıştır. Kırım'ın iç kesimleri ve Karadeniz kuzeyinde yer alan düzlüklerde ise İskitler, Kimmerler, Hunlar, Alanlar, Hazarlar, Göktürkler ve Kıpçaklar gibi göçebe bozkır halkları yerleşmiştir. Moğol İmparatorluğu'nun orduları bu bölgeye geldiklerinde karşılarında Kıpçakları buldular. Deşt-i Kıpçak, Moğol hakimiyetine girdikten sonra bölgedeki tüm halklar da bu devlete tabii oldular[kaynak belirtilmeli]. Ancak Moğol ordusunun yalnızca komuta kademesi Moğol olup, geri kalanı Türklerden oluşmaktaydı. Az sayıda Moğol askeri ve boyları da bu çoğunlukta Türkleşmişlerdir. Cengiz Han'ın ölümünden sonra Cuci'nin oğlu Batu Han'a düşen Deşt-i Kıpçak, Kafkasya, Rus prenslikleri, İdil boyu, Hazar'ın kuzey kıyıları ve batıda kalan tüm topraklar Altın Orda Devleti adı ile anılmıştır. Bu devletin ardılları olan Kırım Hanlığı, Kazan Hanlığı, Astrahan Hanlığı, Sibir Hanlığı ve Şeybani Hanlığı genel olarak Kıpçak kökenli Türklerden oluşmuşlardır. Bu ardıllardan Karadeniz'in kuzeyinde hükmeden Kırım Hanlığı'nın halkına Kırım Tatarları denmiştir.
Kırım Tatar halkının oluşumunda önemli bir rol, Tarih yazımında Cumans olarak bilinen Batı Kıpçaklarına aittir. Eski zamanlardan beri Kırım'da yaşayan diğer tüm halkları içeren konsolide etnik grup oldular. XI-XII yüzyıldan Kıpçaklar Volga, Azak ve Karadeniz bozkırlarını yerleşmeye başladı (o zamandan XVIII yüzyıla kadar Desht-ı Kıpçak – "Cumanian bozkır" olarak adlandırıldı). XI yüzyılın ikinci yarısından bu yana aktif olarak Kırım'a taşınmaya başladılar. Cuman'ların önemli bir kısmı Kırım dağlarında saklandı, Birleşik Cumanian-Rus birliklerinin Moğollardan yenilgisinden ve daha sonra Kuzey Karadeniz bölgesindeki Cumanian proto-devlet oluşumlarının yenilgisinden sonra kaçtı.
XV yüzyılın sonunda, bağımsız bir Kırım Tatar etnik grubunun oluşumuna yol açan ana Önkoşullar yaratıldı: Kırım Hanlığı'nın siyasi egemenliği Kırım'da kuruldu, Türk dilleri (Hanlık topraklarında Cuman-Kıpçak) baskın hale geldi ve İslam, yarımada boyunca devlet dininin statüsünü kazandı. Kırım, İslam dini ve Türk dilinin Cumanian nüfusunun "Tatarları" adını alan bir üstünlükle, yarımadanın çok etnikli konglomerasını pekiştirme süreci başladı ve bu da Kırım Tatar halkının ortaya çıkmasına neden oldu.
Altın Orda ve Kırım Hanlığı
13. yüzyılın başında, nüfusun çoğunluğu zaten bir Türk halkından oluşan Kırım — Kumanlar, Altın Orda'nın bir parçası oldu. Kırım Tatarları çoğunlukla 14. yüzyılda İslam'ı kabul ettiler ve daha sonra Kırım Doğu Avrupa'daki İslam medeniyetinin merkezlerinden biri haline geldi. Aynı yüzyılda, Altın Orda'nın Kırım Ulusunda ayrılıkçılığa yönelik eğilimler ortaya çıktı. Kırım'ın Altın Orda'dan fiili bağımsızlığı, Altın Orda Toktamış'ın güçlü Hanının kızı ve Nogay Ordası kurucusu Edige Han'ın eşi olan Prenses (Khanum) Canike'nin başlangıcından bu yana sayılabilir. Saltanatı sırasında, 1437'de ölümüne kadar Kırım tahtı mücadelesinde Hacı Giray'ı güçlü bir şekilde destekledi. Canike'nin ölümünden sonra Kırım'daki Hacı Giray'ın durumu zayıfladı ve Kırım'dan Litvanya'ya gitmek zorunda kaldı.
Kırım Tatarları, 16.ve 18. yüzyıllarda bir Osmanlı vasal devleti olan Kırım Hanlığı zamanında bir ulus olarak ortaya çıktı. Rus tarihçi, tarih doktoru, Rusya Bilimler Akademisi Profesörü Ilya Zaytsev, tarihsel verilerin analizinin, Türkiye'nin Kırım politikası üzerindeki etkisinin eski Türk kaynaklarında ve Emperyal Rus kaynaklarında bildirildiği kadar yüksek olmadığını gösterdiğini yazıyor. Kırım'ın Türkçe konuşan nüfusu çoğunlukla 14. yüzyılda İslam'ı kabul etmişti, Altın Orda Özbeg Han'ın dönüşümünün ardından. 1736 yılında Kırım ilk Rus işgali zamanında, Han arşivleri ve kütüphaneler İslam dünyasında ünlü olmuş ve Han Krym altında-Girei Aqmescit şehri Kezlev Limanı Rotterdam ve Bakhchysarai ile karşılaştırıldığında kanalizasyonu bulunan Molière dururken Avrupa'nın en temiz ve en yeşil şehir olarak nitelendirildi. Şehre Fransız kanalizasyonu uygulandı ve tiyatro ile donatılmış oldu.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.