AŞK VE GÜNEŞİN YÜZÜ: MİHR-İ HATUN
Özlem Doğan'ın kaleminden...
Osmanlı dönemi şairleri Fuzuli, Şeyh Galip, Nedim, Hayali ve daha niceleri aşkı anlatırken, peçelerinin ardına saklanan birbirinden asude hanımlar, bu şiirlere sadece sükutu00ee bir ikrarla eşlik etmişlerdir. Tarihte hep böyle olmadı mı? Muhibbi yazdı Hürrem dinledi.(Belki gücünün verdiği cesaretle bugüne kadar ulaşan mektupları müstesna.) Selimu00ee:
Biz bülbül-i muhrik-dem-i gülzar-ı firakız
u00c2teş kesilir geçse saba gülşenimizden.
Beyitiyle aşkını dile getirirken Nurbanu Sultandan ses seda çıkmamıştır. Tarih ve edebiyatta aşk hep erkek egemenliği altında oldu. Yüzyıllardan bu yana geriye dönüp baktığımız da tarihi yazanın, edebiyatı ve dolayısıyla edebiyatın temelini oluşturan aşkı yücelten şair ve yazarların neredeyse tamamının erkekler olduğunu görürüz. Osmanlı döneminde kadının yeri genelde kafes ardında olmuştur. Müstesna bir çiçek gibi namahrem ve kem gözlerden korunmak için vakitlerini u2013istemeyerek de olsa- evlerinde geçirdikleri bilinmektedir. Toplumda aktif rol oynamayan Osmanlı hanımlarının edebiyata malik, sanat dünyasını adeta elinde tutan, şiir okuma geceleri düzenleyen erkek şairlerle aynı konumda ve durumda olmaları elbette düşünülemez. Kim bilir toplumda nice büyük cevherler böylelikle yok olup gitmiştir. Pekiyi hiç mi istisnalar yok? Elbette var. Bugün bile Osmanlı dönemi kadın şairlerinin mevcudiyeti ve eserleriyle ilgili etraflıca bilgiye haiz değiliz. Fakat bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az olan kadın şairlerimizden Mihru00ee Hatun'un divanı günümüze ulaşmayı başarabilmiştir.
15. yüzyıl divan şairlerimizden Mihru00ee Hatun Amasya'da kültür düzeyi yüksek bir aile içinde dünyaya geldi. Güzelliğiyle bilinen nadide şairimiz, dönemin önemli isimlerinden hattat Cüneyt ve Halveti tekkesi piri Şeyh Sunullah'tan dersler aldı. Alışılmış kalıpları aşarak, duygularını ve kadın dünyasını açıkça yazıya döken ve sevgilisinin adına şiirlerinde yer veren cesur bir şair olarak tanımlanmaktadır.
Ben umardım ki seni yar-ı vefa-dar olasın
Ne bileydim ki seni böyle cefa u2013kar olasın
Mısralarıyla Mihr-i Hatun şiire başka bir nahiflik ve güzellik katmıştır. Yabancı araştırmacılar o dönemde doğulu bir kadının bu biçimde şiirler yazmasını şaşılacak bir durum olarak karşılamış ve Mihru00ee Hatun'a Lesbos'un ünlü kadın ozanının adını yakıştırıp 'Osmanlı Sappho'su' lakabını vermişlerdir.
Arapça ve Farsça bilen Mihru00ee, dönemin diğer kadın şairi Zeynep Hatun'la adeta bir rekabet içinde karşılıklı şiirler yazarak kültür ve donanımını gözler önüne sermiştir.
Genc-i gam viranesinde şimdi yarımdır nemed,
Sayebanım, mahremim, alemde varımdır nemed.
Mihru00ee, dönemin valide sultanı şehzade Beyazıt'ın annesi Gülbahar Hatun tarafından Amasya Sarayına musahip* adayı olarak çağrılıp tanıştıklarında:
Tanrım! Kimsenin sevdiği yabancılarla olmasın,
Kimsenin derdiyle ahı günden güne artmasın
Beytini söylemiş, Gülbahar valide sultan ise Mihru00ee'ye şu şaşırtıcı karşılığı vermiştir:
Kimsenin padişahı böyle zalim olmasın!
Mihru00ee eserlerinde hüznü, hasreti, acıyı anlattığı aşkla ilk defa Amasya Sarayı'nda tanıştı. Hocası Müeyyedzade Abdurrahman Çelebi'ye hissettiği temiz duygularla kaleminden dökülen sözler farklı bir tılsıma büründü. Müeyyedzade'yle aralarındaki hissi bağ şiirlerini daha da kuvvetlendirmiştir. Üstelik aşkı karşılıksızda değildi. Müeyyedzade bir beytinde Mihru00ee'ye şöyle hitap etmiştir:
Çak olan dest-i cefa ile giribanımdır İlişen har-ı gam u mihnete damanımdır
(Ayrılığın elleriyle yırtılan yakam, üzüntü ve sıkıntı dikenine takılan eteğimdir)
Mihru00ee ise bu şiire divanında yer alan bir beyitle ilan-ı aşk ederek karşılık vermiştir:
Bize o sevgiliden pırlanta gazeller gelince
Bana ölüye İsa'nın soluğu gibi bir soluk erişti candan
Fakat kaderi ilahiyye de Müeyyidzade'nin Amasya'dan ve Mihru00ee Hatun'dan ayrılması yazılıydı. Hikaye bu ya! Yine sevenler kavuşamayacak ve gamın tükettiği şairin gazelleri bu sevdanın acısıyla ahu figanlara dönecektir. Aradan yıllar geçtikçe Mihru00ee'nin gönlündeki acı diner ve kalbi Şehzade Ahmed'in yanında, at üzerinde ilk defa gördüğü vezir Sinan Paşa'nın oğlu İskender Çelebi'ye bağlanır:
Gerçi cihan gül bahçelerini gezdik ama doğrusu
Uzun boyun gibi bir güzel servi görmedik.
Diyerek aşkın gül bahçelerine açılan kapısını yeniden aralar.
"İrdi çün ab-ı hayata 'Mihru00ee' ölmez haşredek
Gördü çün zulmet-i şebinde ayan İskender'i"
gazelinde İskender'in adına da alenen yer verir.
Bu sefer Mihru00ee Hatun Mecnun'la yer değiştirmiş, aşkını dilden dile anlatılsın diye şiirlere nakşetmeye başlamıştır. Fakat kaderin tecellisi aşkı karşılıksız kalmakla birlikte İskender Çelebi vazife dolayısıyla saraydan ayrılınca Mihru00ee Hatun çaresizce boyun bükerek ıstırabını yeniden dizelerine yansıtır.
Yaşamı boyunca hiç evlenmeyen Mihru00ee Hatun son yıllarında İstanbul'a yerleşti. 14 Eylül 1509 tarihinde yaşanan büyük İstanbul depreminde ölmüş olma ihtimali yüksek olmakla birlikte Amasya'da öldüğü de rivayetler arasında. Mihru00ee Hatun, divanı yayınlanmış özel bir kadın şairimizdir. Fani bedeni bu dünyadan göçüp gitmiş olsa da, edebu00ee alemde "ben de varım" demeye devam etmektedir. Sevdayı dile getirme konusunda bir erkek şaire denk olan Mihru00ee, eserlerinde yalın bir dil kullanmış, erkek egemen toplumumuzda kendini unutturmadan bugünlere gelebilen nadir kadın şairlerimizden biri olarak edebiyat tarihinde yerini almıştır.
*Osmanlı' da padişahın ya da hanedan üyesinin yakın dostu ve manen yol arkadaşı olan kimse
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.