Asım'ın Nesli, Yarınki Dünyamızın Ruh Mimarlarıdır
Türkiye Büyük Millet Meclisi’mizin ortak kararı ile 2021 Yılı, “Kabul edilişinin 100. Yılı dolayısıyla” İstiklal Marşı ve Mehmed Âkif Yılı ilan edildi. Dolayısıyla bu sene içinde Millî Marşımıza ve Âkif’e dair birçok programın yapılması bekleniyor. Ömrünün büyük kısmını şairimizi tanıtmaya ve adını her yerde duyurmaya adayan kıymetli gazeteci yazar, Mehmed Âkif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı Başkanı Mehmet Cemal Çiftçigüzeli’ne bu konuları sorduk.
Efendim, Mehmed Âkif hakkında bugüne kadar pek çok faaliyetler düzenlendi, neşriyat yapıldı. Bunların dışında eksik bulduklarınız nelerdir?
Birinci eksik bulduğum husus, hamasetin dışlanması ve akademilerimizin Mehmed Âkif Ersoy, eserleri ve hatıraları konusunda yeterli ilmî ve edebî araştırmalar yapmaması. Bu konuda çalışma yapanlara kamusal ve özel katkıların yeterli olmaması. Üniversitelerimiz ilgili birimlerinde mezuniyet tezi, master ve doktora çalışmalarında yeterli görevlendirmelerin olmaması. Gerek Millî Şairimiz ile alakalı hayatının ve eserlerinin yeterince başka dillere tercüme edilmemesi, yurtdışında bu konudaki çalışmaların Türkiye’de yayınlanmaması ilk aklıma gelen önemli hususlardır.
Siz vakıf olarak başta Mısır birçok ülkede Mehmed Âkif hakkında önemli programlar, sempozyumlar düzenlediniz. Oradaki insanlar arasında programlarınız nasıl karşılandı, nasıl bir intiba bıraktı?
Mehmed Âkif Ersoy 1925 yılında Mısır’a son defa gitti ve 11 sene kaldı. Daha önce de iki defa Kahire’ye gitmişti. Akranları hep vefat ettiğinden Mısır’da bile Âkif’i tanıyan ancak birkaç akademisyen vardı. Rahmetli Dostum Ayn Şems Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Safsafi ile evinde (2006) yaptığımız bir sohbette Mısır’daki Türkoloji bölümlerinde 60 kadar akademisyen bulunduğunu, ancak Safahat Arapçaya tümüyle tercüme edilmediği için Âkif’i fazla tanımadıklarını anlatmıştı. Kendisi ayrıca Safahat Tercümesi işine talipti. Ancak ömrü kâfi gelmedi ve resmî bir destek de olmadı. Âkif Mısır’da tanınmıyor, biz biraz kapı araladık sanıyorum. Türkiye’de eğitim gören Mısırlı üniversiteli öğrencilerin Âkif’e olan alakaları çok daha fazla.
“Âkif’i Bize Neden Geç Tanıttınız?”
Öte yandan, Kazan Devlet Üniversitesi’ndeki Türk Dünyasını Aydınlatanlar Mehmed Âkif Ersoy ve Abdullah Tukay Uluslararası Tataristan Sempozyumu’nda (2014) Kazan Devlet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Zamaletdinov Radif Rifkatovich önemli bir serzenişte bulunmuş; “Âkif’i bize neden geç tanıttınız. Üstelik Âkif’in Başyazarı olduğu Sıratımüstakim ve Sebilürreşat dergilerinde Kazan’dan onca âlimin yazılar yazdığını öğrenince şaşırdım. Kazan’a neden geç geldiniz?” demişti. Ah yeterli imkânımız olsa da her zaman oralarda bulunsak. Kazan’da 1000 ciltlik bir Türkçe kütüphane kurduk ve bir de Âkif Resim Sergisi açtık. Aynı sorunu Azerbaycan’da Türk Dünyasını Aydınlatanlar Mehmed Âkif Ersoy ve Hüseyin Cavit Uluslararası Bakü Sempozyumu’nda da yaşadık. Azerbaycanlı akademisyenler, Bakü’den çok sayıda müellifin Sıratımüstakim’de yazılarının çıkmasını o gün dehşet içinde öğrendiler. Ama bunların hiç biri artık hayatta değil. Kazakistan’da da maalesef öyle, Âkif tanınmıyordu. Almatı’da gerçekleştirdiğimiz Türk Dünyasını Aydınlatanlar Mehmed Âkif Ersoy ve Ahmet Baytursunali Uluslararası Kazakistan Sempozyumu’nda da aynı serzenişlerle karşılaştık. Balkanlar biraz farklı. Âkif’e ve eserlerine alaka gösteren bilim insanları var. Türk Cumhuriyetlerinde hâlâ Sovyetler zamanındaki Türk yazarları ve şairleri çok daha fazla tanınıyor. Acı ama durum böyle. Mehmed Âkif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı yurtiçi ve dışı uluslararası sempozyumlarında çok güzel intibalarla ayrılıyor, ama bunların çoğu ve önemli bir kısmı özel dostluklar üzerine kurulu. Dolayısıyla Kültür Endüstrisinin gelişebilmesi amaçlı devlet tarafından sağlanan teşvik, destek ve yardım mevzuatı, yeniden gözden geçirilmelidir.
Kahire’deki evi Türk Kültür Merkezi yapılmalı
Mehmed Âkif’in yurtdışına gidip kaldığı ve gezdiği yerleri görme fırsatı bulabildiniz mi? Buralarda Âkif hakkında neler yapılabilir?
Mehmed Âkif’in hatıralarının olduğu her yeri gördüm diyebilirim. Buralarda size tahsis edilen bir kaynak olmadıkça hiçbir şey yapılamaz. Kahire Hilvan’daki kaldığı eve defalarca gittim. Satın alınması ve Türk Kültür Merkezi yapılması için kaynak gerek. Âkif’in ata dedelerinin memleketi Kosova’daki İpek’in Suşisa köyüne gittim. Fukara bir köy. Akrabaları ile tanıştık. TİKA’nın yaptırdığı Mehmed Âkif Ersoy Ortaokulu’na ancak kütüphane kurabildik, etkinlik ve canlı yayın yapabildik.
Mısır Apartmanı’nda Mehmed Akif Müzesi
Keza Âkif’in hayatı boyunca Türkiye sınırları içinde gezip gördüğü şehirler var: Bu şehirlerimizde şairimize dair kalıcı eser olarak neler yapıldı, neler yapılabilir?
Âkif’in hatıralarının olduğu mekân en fazla İstanbul’da. Muhafazakâr yönetimlerin bile iktidarda olduğu dönemde Millî Şairimizin hâlâ bir anıt mezarı yok. Beylerbeyi ve Sarıgüzel’deki iki apartmanda birer mini plâketi var. Bağcılar Belediyesi bu konuda faal. Sıratımüstakim ve Sebilürreşat’ı günümüz Türkçesine aktararak yayınlıyor. Sanırım 14. cilt çıktı. Bir de Taceddin Dergâhı’nın aynısını yaptırdı. Vakfımız kurulduğundan beri Beyoğlu Belediyesi ile temastayız. “Vefat ettiği Mısır Apartmanı’ndaki daire kamulaştırılarak müze yapılsın.” dedik. Hep “Çok pahalı” dediler. Sonra razı oldular. Galiba 2021 yılında Mısır Apartmanındaki daire, müzeye çevrilecekmiş. “İnşallah” diyorum. Yurtdışında diplomatik temas gerektiren Viyana, Berlin, rejim itibariyle özellik arz eden Suudi Arabistan ve Lübnan, yurt içinde ise kaynak aktarılması gereken Antalya, Antakya, Edirne, Konya ve Şanlıurfa’da dikkat çeken bir şey yok. Sadece bazı kentlerimizde Mehmed Âkif Ersoy adını almış okullarımız var. Esasında bu okullara “Asım’ın Nesli” yatırımı yapılsa yetecek ama henüz bir gelişme yok. Safahat bu okullarda yardımcı ders kitabı olarak okutulsa bile bir atılım olacak. Bekliyoruz.
Mısır Apartmanı’nda bir “Mehmed Âkif Enstitüsü” kurulması düşüncesine nasıl bakarsınız?
Çok iyi olur. Ama bunu kim yapacak? İşletmesi ve statüsü nasıl olacak? Kim sorumluluk alacak ayrıca? Mesuliyet kimin üstesinde bulunacak? Artık gönüllü insan sayısı sürekli azalıyor. Elbette hatırlattıklarınız çok doğru, yapılması zaruri olan hususlar. Mevcutlar bile çalıştırılamıyor. Ankara ve İstanbul’da bu amaçla kurulmuş iki enstitü mevcut. Bu işler hasbilik ister. Beklentisiz olması icap eder. Sanıyorum bugün için böylesi insanların ve özellikle gençlerin sayısı yeterli değil. Herkes kamu görevlisi olmak istiyor.
Mehmed Âkif’in Edirnekapı Şehitliği’ndeki mezar yerinin türbeye dönüştürülmesine dair çalışmanız vardı, teklifiniz karşılık buldu mu?
Edirnekapı Şehitliği’ndeki yer için vakfımız ‘Anıt Mezar’ olmasını talep ediyor. Bunun örneklerini de Batı’dan ve Doğu’dan veriyoruz. Özbekistan Taşkent’te Ali Şir Nevai Bağevi kampüsü, Rusya’da hem St. Petersburg’da ve hem Moskova’da Aleksandr Puşkin Evi, Avrupa’da Geothe, Balzak, Shakespeare Evleri gibi. İstanbul Büyükşehir başta olmak üzere Fatih, Üsküdar, Beykoz Belediyeleriyle temas hâlindeyiz. Bir beklentimiz yok ama sivil toplum olarak görevimizi yapıyoruz.
Bu sene neler yapılmalı? Teklifleriniz nelerdir?
Mehmed Âkif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfı bir program hazırladı. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi ile örtüştürerek tek bir programa dönüştürdük. Çok sayıda etkinlik var. Konuya ilişkin müsaade ederseniz şimdilik bu kadar bilgi vereyim. Daha sonra resmî açıklama yapacağız. Devletin kaynağını almak için program yapılmaz. Eğer samimi isen imkânların nispetinde bunu gerçekleştirirsin. Bana değişik çok yerden telefon ve teklif geldi. Reddettim. “O zaman vakfın adını veya sizin isminizi zikredebilir miyiz?” demezler mi? Kabul etmedim, edemezdim. Bu konuda zannımca yani 2021 yılı içinde bir kere Safahat’ın ve şairinin hayatı dünya dillerine tercüme edilmesine çalışılmalıdır. Bu işi de Yunus Emre Vakfı ve Maarif Vakfı resmen görev olarak almalıdır. Dünyadaki birçok ülkede temsilcilikleri var. Biz vakıf olarak bunu dar imkânlarımızla, birkaç arkadaşımızın gönüllü fedakârlığı ile yaptık ve 26 dile tercüme ettirdik. Yine sinema ve televizyon filmleri yaptırılabilir. Ankara ve İstanbul’da Dışişleri, Kültür Bakanlıkları ve Yunus Emre Vakfı’nın girişimleriyle karşılaştırmalı bir “Türk ve Diğer İstiklal Marşları Paneli-Sempozyumu veya Çalıştayı” düzenlenebilir.
Şairimizin, hayatının, düşüncelerinin ve ideallerinin gençliğe ulaştırılabilmesi için sanırım Milli Eğitim Bakanlığı’na, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na, Sivil Toplum Kuruluşlarına, Valiliklere ve Belediye Başkanlıklarına görevler düşüyor. Tavsiyeleriniz nelerdir?
Bu yıl doğan çocuklara Mehmed Âkif veya eşi İsmet Hanımın isimlerinin verilmesi teşvik edilmeli. Yılsonunda belli sayıda kız ve erkek çocukların eğitimini devlet üstlenmelidir. Yani bunlar yeni bir medeniyet tasavvuru içinde olan ve “Âsım’ın Nesli” denilen gençliğe yatırım olarak değerlendirilmelidir. Yarınki dünyamızın ruh mimarları olarak yetiştirilmesine çalışılmalıdır. Çünkü “Asım’ın Nesli” dünyaya bigâne değildir. Kolaycı olmamıştır. Taassup ve hurafeler içinde de değildir. Kendisini sürekli yenileyen, bilim ile bilenen bir gençlik için adım atılmalıdır. Birkaç Doğu ve birkaç Batı dilini öğrenmesi çalışmaları hızlandırılmalıdır. 1936’ta Âkif’in cenazesine karşı devletin yaptığı ayıp böylece telafi edilmeye çalışılmalıdır. Bunu şunun için yapmalıyız, insanların idealizmi çözülürse, galiba kendilerini konjonktüre, unvana, makama, imkâna ve modaya göre endeksliyorlar. Bunu ters yüz etmek gerekiyor.
“Mehmed Âkif’in kaleme aldığı bütün şiir ve nesirler yayımlanmıştır.” diyebilir miyiz?
Evet diyebilirim. Çünkü yıl içinde yetiştirilmesine çalışılan Mehmed Âkif Ersoy ait, Necmettin Turinay ve Selçuk Karakılıç arkadaşımızla birlikte hazırladığı 12 ciltlik bir külliyat var. Bugünlerde vakfımızın yöneticilerinden Mehmet Rüyan Soydan tarafından son okumaları yapılıyor. Vakfın ve Mehmet Rüyan’ın özel arşivi bu çalışmaya açıldı. İnşallah itibar baskılı ve henüz örneği olmayan bir çalışma ülkemizin de yüz akı olacak.
“Mazlumlar Adına Feryat Eden Ses”
İstanbul’daki bir sempozyumuzda Ayn Şems Üniversitesi’nden Doç. Dr. Hazem Muhammet Sait Montazir, Ali Emiri Kültür Merkezi’ndeki tebliğinde şöyle demişti “ İstiklal Marşı sadece Türkiye’nin ve Türklerin Marşı değil, benim de, bizim de İstiklal Marşımızdır. Çünkü içinde mağdur ve mazlum milletler adına canhıraş feryat eden bir erkek ses vardır. İstiklal Marşı aynı zamanda Arapların da İstiklal Marşıdır.” Hepimiz ayakta alkışlamıştık. Daha sonra şöyle demişti: “Bugün İstiklal Marşındaki 80 kadar kelimenin çoğu Türkiye’de kullanılmıyor ve unutuldu. Mısırda ise hâlâ kullanılıyor; Millet, şafak, hürriyet, sabah, cumhuriyet, garp, milliyet, serhad vs.” Âkif’in dili görülüyor ki aynı zamandan inananları birleştiren, Türkçeyi yüceleştiren bir dil. Buradan da anlaşılacağı üzere İstiklal Marşı’mız hem milletin ortak mutabakat metnidir ve hem de mazlum, özellikle İslam coğrafyasının emperyalistlere karşı bir protesto bildirgesi, manifestosudur. Türkiye’de okuyan 140 bin kadar yabancı asıllı üniversite öğrencisine Mehmed Âkif Ersoy’u tanıtırsak, onlar da ülkelerinde “Âsım’ın Nesli” görevini görebilirler. Türkiye’deki Mehmed Âkif Ersoy Okullarına da özel bir önem verilmeli, hatta bir lobisi oluşturulmalıdır. Bu okulların önce yöneticilerinin Âkif’i iyi tanıması, bilmesi gerekiyor. Mehmed Âkif Ersoy ve İstiklal Marşı köşesi, bütün okullar için şart. Ayrıca Âkif’in hatıralarının olduğu kentlerimizde yerel yönetimler okulları bu mekânlara götürerek İstiklal Marşı şairimizi tanıtmalılar.
Mehmed Âkif’in Aziz Dostları
Pendik Belediyesi’nin katkıları ve Kültür Müdürü Nuri Sincanlı’nın projeyi takip etmesiyle Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfımız “Akif’in Dostları” serisinde 44, “Âkif’in Şehirleri” dizisinde 10 cilt kitap yayınladık. Âkif’in şehirleri sanatçının rengini alabiliyordu, dostları ve dostlukları kavi idi. Bu nesilde, içinde sorgulaması da olan böyle bir dostluk halkası mevcut. Galiba bizler de böyle bir halka içinde olursak, önceliğimiz ve yatırımımız insanları ve insanlığı kapsarsa Âkif’in özlediği “Âsım’ın Nesli” gerçekleşir. Yeni ufuk gösteren kitaplar yazılır, Z Neslinin takip edeceği filmler çekilir, 2021 İstiklal Marşı’nın 100.yılı kutlamaları faydalı olur ve beklenen neticeyi Rabbim nasip eder. Dilerim 2021 yılında Türkiye’nin bütün şehirlerinde yerel yönetimlerin katkılarıyla bilbortlar Âkif ve İstiklal Marşı ile donatılır, bütün okullarımızda ve kültür merkezlerimizde yapılan Mehmed Âkif Ersoy köşelerinde millî şairimizin resimlerinin ve eserlerinin yer aldığı sergiler açılır, yazarlar imza gününe davet edilir. Yurtdışındaki üniversitelerin Türkoloji bölümlerine o ülkenin diliyle tercüme edilmiş Safahat kitapları gönderilir. Öğrencilerin Türkçe pratiklerine yardımcı olunur. Neden olamasın ki?