Asıl suçlu BATI değil, bizleriz!
Ali Rıza Demircan Hoca
DEĞERLİ dostum Faruk Polatoğlu
ile telefon görüşmemiz sırasında söz Akdeniz’de kadın çocuk ve erkek olarak
yüzlercesi hatta binlercesi boğulan göçmenlerce gelince, beklemediğim beni de
ürküten bir ses tonuyla feryat edercesine şöyle dedi:
"Bizim mazlum diyerek ve
yüreklerimiz kavrularak savunduğumuz bu göçmen dediğimiz zalimler, meçhul bir
gelecek uğruna kendi canlarını tehlikeye attıkları gibi eşleri ve yavrularını
da tehlikeye atıyorlar. Bunlar boğulan eşlerinin ve çocuklarının katilidir.
Kendileri de Cehennemlik intiharcıdır."
Ülkelerinden niçin kaçıyorlar?
Görüşmemizden sonra düşünmeden edemedim.
Göçmen dediğimiz bu insanların yüzde doksanı ismen de olsa Müslümandır ve İslâm
ülkelerinden kaçarcasına batı ülkelerine sığınmak istemektedirler.
Bunların kaçmak istedikleri ülkelerinde
milyonlarca insan yaşıyor. Öyle iddia ettikleri gibi dayanılamaz şartlarda da
yaşamıyorlar. Üstelik sığınmacı olmak için aracılara verdikleri paralar da azımsanacak
gibi değil. Onlar rahatları için harcayabilecekleri bu paraları şöyle veya
böyle kendi ülkelerinde edinmiyorlar mı?
Ülke şartlarına sabırsızlıkları sebebiyle ve
daha iyi bir gelecek adına tehlikeye atılmalarını bir ölçüde anlamaya çalışabiliriz
ama eşleri ve çocuklarına yazık etmeleri makul görülebilir mi? Kaldı ki bunların
sığınmacı olarak kabul edilen eğitim almış vasıflıları kendilerini yetiştiren
fakir ülkelerine ihanet etmiş olmuyorlar mı?
Asıl suçlu biziz
Milletimizin bütün fertleri olarak bizleri
düşündürmesi gereken asıl mesele çoğu Müslüman olan sığınmacıların neden batılı
ülkelere sığınmayı tercih ettikleridir. Bir zamanlar bizler batı ülkelerine çalışmaya
giderdik. Şimdilerde Türk dünyasından ve hatta Ermenistan’dan on binlerce insan
Türkiye’ye çalışmaya geliyor. Ülkemizdeki yüzbinlerce vasıflı veya vasıfsız ama çalışkan Suriyeli
kardeşimiz ailesinin nafakasını temin edebiliyor.?
Kendinizi
suçlayın
Sığınmacıların büyük çoğunluğunun -değinildiği
üzere- sabırsız, gayretsiz, bilinçsiz ve maceracı olduğu doğru ama onlar niye
batı ülkelerine yöneliyorlar? İslam ülkeleri daha güvenli, sosyal ve ekonomik
refah düzeyi daha bir gelişmiş olsaydı onlar batıya teveccüh ederler miydi?
Yer altı ve yer üstü kaynaklarını batıya
sömürten; padişahlara, materyalist kurtarıcılara, müstebit krallara,
sultanlara, şahlara, uşak ruhlu yöneticilere ve darbeci askerlere boyun eğen;
tembelliğe ve cehalete rıza gösteren İslâm Dünyası, haçlı ruhuyla hareket eden
batı ülkelerini değil, kendisini suçlamalıdır.
Zamanı
gelmedi mi?
Fert, toplum, millet ve ümmet olarak İslâmî
çizgide haklarımız ve özgürlüklerimize sahip çıkma; batı kafalı yöneticilere,
sultanlara ve darbecilere baş kaldırma zamanıdır. Maddî ve manevî
zenginliklerimize yönelme zamanıdır. Adalet, merhamet, ilim ve teknoloji cihadını
başlatma zamanıdır. Kur’ân imanlısı, Hz.
Muhammed bağlısı olmak yani ebedi mutluğu amaçlayan Müslüman olmak bunu
gerektirir.
Sabır ve mücadele gerekir
SÜREKLİ olarak öğrenmeye ve öğretmeye çalışıyoruz; Allah’ın emirleri ve yasaklarına aykırılıkla haramlar işleyerek
yaşamanın bereketi yani sürekliliği, gelişimi, güveni ve huzuru olmaz.
Yaratıldığımız ve yaşadığımız coğrafi bölgenin
iklimine, insanlarına ve yönetimlerine sabır gösterip toplumsal şartların değişimi
ve gelişimi için mücadele etmekle yükümlüyüz.
Sabır Rabbimizin buyruğudur, Peygamberimize
bile sürekli olarak sabırlı olması emredilmiştir:
“Rabbinin buyrukları çizgisinde sabret.
Çevrendeki insanların günahkârına da, kâfir / nankör tipine de uyma.” (İnsan
76/24)
Rabbimizin sabır emrinin nankörlük ve
ümitsizlikle çiğnenmesi haramdır.
Canların Tehlikeye Atılması da Haramdır: Canlar da Allah’ındır. Onun“…Kendinizi
ellerinizle tehlikeye atmayınız…” şeklindeki emrinin çiğnenerek canların
tehlikeye atılması da haramdır. Eşlerin ve çocukların korunması ise
görevimizdir. (Bakara 2195; Nisa 4/44, İsra 17/31)
Kaldı ki günümüzde tehlike, sığınmacı oluncaya
kadar sürdüğü gibi sığınmacı olduktan sonra da devam etmektedir. Çünkü batı
ülkelerinde yabancı, özellikle de İslâm ve Müslüman düşmanlığı giderek
artmaktadır. Bu sebeple öyle sanıldığı gibi sosyal refah da, güven de yoktur.
Yardıma muhtaç olan sığınmacılar
Bu göçmenler içinde bilgili ve bilinçli bir
Müslüman olabileceğine inanmıyorum. Yanlış anlaşılmasın;
bulundukları ülkelerinde derin baskılar altında yaşayan, sürülmek istenen, can
güvenliği olmadığı veya açlık tehlikesiyle karşılaşıldığı için herhangi bir
ülkeye veya bir İslam ülkesine sığınmaya çalışanlar da vardır. Onlar
eleştirilerimizin dışındadır.
Ana mali görevimiz olan Zekât’tan, Rabbimizin Kur’ânî emri gereği kendilerine pay çıkarılması
gereken İbnüssebil, aslında bu sığınmacılar yani mültecilerdir.
(Tevbe 9/60) Onları hor görmek bir tarafa, onlara yardımcı olmak vazifemizdir. İlgisizliğimiz
de bizi günahkâr kılar. (Nisa 4/75) Kaldı ki özgür kullar olarak
yaşayabilecekleri ülkelere sığınmak da onların farz görevleridir. (Nisa 4/97)
Onları Kur’ân’da övülen muhacirler olarak da görebiliriz. (Tevbe, 9/20-21)
***
En çok tercih Amerika'ya ve Fransa'ya
Göçmenlerin en çok tercih
ettiği ülke ise Amerika Birleşik Devletleri (ABD) olmaya devam ediyor. Son 22 yılda
50,7 milyon göçmen ABD’nin yolunu tuttu. Avrupa’da ise en çok Fransa tercih
edildi. Fransa’yı İngiltere ve Almanya izledi. Veriler, 114 milyonla dünya genelindeki mültecilerin yarısından fazlasının
Avrupa ve Kuzey Amerika’da yaşadığını gösteriyor.
***
En fazla geçmen veren ülke Suriye
Verilere göre, küresel mülteci
nüfusu 25,9 milyonu geçti. Mülteci sorununun yaşandığı başlıca ülkeler
Suriye, Afganistan, Güney Sudan, Myanmar, Somali, Sudan, Kongo Demokratik
Cumhuriyeti, Orta Afrika Cumhuriyeti, Eritre ve Burundi oldu. Bu ülkeler toplam
mülteci nüfusunun yaklaşık 16,6 milyonunu yani yüzde 82'sini oluşturdu. Küresel
mülteci nüfusunun yüzde 52'sinin ise 18 yaşın altında olduğu kaydedildi.
-----------
Türkiye'de ne kadar Suriyeli var!
Türkiye’deki geçici koruma
altındaki kayıtlı Suriyeli sayısı 26 Mayıs 2021 tarihi itibarıyla bir önceki
aya göre 2 bin 304 kişi artarak toplam 3 milyon 672 bin 646 kişi oldu. Bu kişilerin
1 milyon 740 bin 677’sini (yüzde 47,4) 0-18 yaş arası çocuklar oluşturuyor. 0-18 yaş arası çocukların ve
kadınların toplam sayısı ise 2 milyon 601 bin 387 kişi. (yüzde 70,8)
***
Türkiye'deki Suriyeli genç nüfus oranı
Türkiye'de, genç nüfus olarak tanımlanan 15-24 yaş aralığında 749 bin 881 kişi
bulunuyor. Suriyeli genç nüfusun toplam Suriyeli sayısındaki oranı yüzde 20,4. Türkiye'deki Suriyelilerin Yaş Ortalaması ise
22.2. 26 Mayıs 2021 tarihi itibarıyla ülkemizdeki geçici barınma merkezlerinde kalan Suriyelilerin sayısı 56 bin 191 kişi
olarak açıklandı.
---------------
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.