Dolar (USD)
34.12
Euro (EUR)
38.10
Gram Altın
2882.61
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Arapların Barış Arayışı

2003 Irak savaşı sonrası Irak'ta iktidardan dışlanan Sünni Araplar büyük bir baskı ve şiddetle karşı karşıya kalmışlardır. Irak'ta Sünni Araplara yönelik gerçekleştirilen şiddete 2011 sonrası Esad rejiminin de Sünni Araplara yönelik katliamları eklenince milyonlarca Arap kendi yaşadıkları topraklarda mülteci ve peşmurde haline geldi.
Arapların Barış Arayışı
28 Ocak 2015 01:00:00
2003 Irak savaşı sonrası Irak'ta iktidardan dışlanan Sünni Araplar büyük bir baskı ve şiddetle karşı karşıya kalmışlardır. Irak'ta Sünni Araplara yönelik gerçekleştirilen şiddete 2011 sonrası Esad rejiminin de Sünni Araplara yönelik katliamları eklenince milyonlarca Arap kendi yaşadıkları topraklarda mülteci ve peşmurde haline geldi.

Şükrü Kırboğa

Arap-Der Başkanı

Bugün Suriye ve Irak'taki topraklarını kaybeden ve komşu ülkelerde bir lokma ekmeğe mahku00fbm edilen Sünni Arapların sayısının 6 milyonun üstünde olduğu sanılıyor. Birçoğunun bir daha geri dönebilecek bir yurt ne de bir evi kalmıştır. Rejim güçleri tarafından yakılan yerleşim birimleri, bölgenin asli unsuru olan Arapların geleceğine de vurulan bir darbe olmuştur. Bugünlerde tüm dünya Sünni Arapların geleceğini tartışmaya başlamıştır. Irak ve Suriye'de yaşamlarını bombalar ve silahların gölgesinde sürdürmek zorunda kalan Arapların kendi geleceklerini belirleme mücadelesi yürüttükleri ortadadır. Diline, kültürüne ve geleneğine sahip çıkmaya çalışan Araplar aynı zamanda bölgede de kendi kendini yönetmek için büyük bir savaşın içerisine girmiş bulunmaktadırlar.

Yılların vermiş olduğu kin ve düşmanlıklar savaşta hataların da yaşanmasına yol açmıştır. Özellikle dışarıdan gelen ve hangi ülkenin istihbarat örgütüyle ilişkili olduğu bilinmeyen şahsiyet ve örgütler, Sünni Arap davasını etnik temele sokmak istemektedirler. Her ne kadar İslami bir söylem kullansalar da gerçekleştirdikleri eylemlerle Arapların davasını etnik bir çizgiye çekme arayışında oldukları görülmektedir. Oysa, Arap ulusu bölgede birleştirici bir güç olarak ümmet anlayışıyla hareket etmesi gerekir. Aynı topraklarda yaşadığı tüm farklı grupları kucaklayıcı ve onların da haklarını savunan bir düşünce ve fikirle yola çıkmaktadır. Ancak son dönemde kimler tarafından yönetildiği belli olmayan bazı örgütler Araplar ile bölge halklarını birbirine kırdırmaya çalışmaktadır. Bu konuda da tüm Arap aleminin daha uyanık olması gerekir.

Arapların davası, bir etnik mesele değildir. Yaşadıkları topraklarda eşit vatandaş olma, yönetime katılma ve kendi gelenek ve görenekleriyle çocuklarını büyütme davasıdır. İktidarın dışında değil diğerleriyle birlikte ortağı olmak istemektedirler. Bence bu kadar kan ve gözyaşı tüm bölge halkları için çok fazla. Yeniden bir dirilişin yaşanması ve herkesin barış içinde birlikte yaşamanın yollarını bulmak için daha fazla çaba içerisine girmesi gerekmektedir.