Arafat haşir meydanına döndü
Müslümanlar, tıpkı Hicret’in 10. senesinde olduğu gibi Haccetmek için 9 Zilhicce’de Resûl-i Ekrem Efendimiz(sav) peşinde yürüyor. Mânevi Güneşin etrafında yörüngelerini kaybetmeyen hacı adayları sabah namazını edâ ettikten sonra Minâ’dan Arafat’a doğru hareket ediyor. Ashab-ı Kiram gibi telbiye ve tekbirlerle âdeta yer göğü çınlatıyor. Peygamber Efendimiz bir kez daha Arafat’ta Allah’a hamd ve senâdan sonra bütün Müslümanlara, bütün insanlığa; değişmez ve eskimez ölçüler ihtiva eden “İlk İnsan Hakları Beyannamesi”ni yani diğer adıyla “Veda Hutbesi”ni irâd ediyor. “Haşir Meydanı”nda mahşerin provası yapılıyor.
İşte bugün yine dünyanın dört bir
yanından gelerek Haccın en önemli menâsiklerinden Arafat Vakfesi’ne duran 1
milyon 500 bine yakın Müslüman, tıpkı 14 asır önce olduğu gibi yakarış ve
gözyaşlarıyla “Haşir Meydanı”nda “mahşerin provası”nı gerçekleştiriyor.
Rahmet Dağı’nda irâd edilen “İlk İnsan
Hakları Beyannamesi” vasiyetine bîatını bir kez daha yineliyor.
Neydi o dünya durdukça insanlığa örnek
olacak, hiç eskimeyecek “Veda Hutbesi”, tekrar hatırlayıp mîsâk
ve bîatlarımızı tazeleyelim:
“Bismillâhirrâhmânirrahîm.
Ey insanlar!.. Sözümü iyi dinleyiniz. Bilmiyorum,
belki bu seneden sonra sizinle burada bir daha buluşamayacağım.
İnsanlar!.. Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün
ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek
bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, namuslarınız da öyle mukaddestir. Her
türlü tecavüzden korunmuştur.
Ashabım!.. Muhakkak Rabbinize kavuşacaksınız. O
da sizi yaptıklarınızdan dolayı sorguya çekecektir. Sakın benden sonra eski
sapıklıklara dönmeyiniz ve birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyetimi,
burada bulunanlar, bulunmayanlara ulaştırsın. Olabilir ki, burada bulunan
kimse, bunları daha iyi anlayan birisine ulaştırmış olur.
Ashabım!.. Kimin yanında bir emanet varsa, onu
hemen sahibine versin. Biliniz ki, faizin her çeşidi kaldırılmıştır. Allah
böyle hükmetmiştir. İlk kaldırdığım faiz de Abdülmuttalib’in oğlu (amcam)
Abbas’ın faizidir. Lâkin anaparanız size aittir. Ne zulmediniz, ne de zulme
uğrayınız.
Ashabım!.. Dikkat ediniz!.. Cahiliyeden kalma
bütün âdetler kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Cahiliye devrinde güdülen
kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan dâvâsı,
Abdülmuttalib’in torunu İyas bin Rabia’nın kan dâvâsıdır.
Ey insanlar!.. Muhakkak ki, şeytan şu toprağınızda
kendisine tapılmaktan tamamen ümidini kesmiştir. Fakat siz bunun dışında ufak
tefek işlerinizde ona uyarsanız, bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak
için bunlardan da sakınınız.
Ey insanlar!.. Kadınların haklarını gözetmenizi ve
bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah’ın emaneti
olarak aldınız ve onların namusunu kendinize Allah’ın emri ile helâl kıldınız.
Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakkı vardır.
Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız; yatağınızı hiç kimseye çiğnetmemeleri,
hoşlanmadığınız kimseleri izniniz olmadıkça evlerinize almamalarıdır. Eğer
gelmesine müsaade etmediğiniz bir kimseyi evinize alırlarsa, Allah, size onları
yataklarında yalnız bırakmanıza ve daha olmazsa hafifçe dövüp sakındırmanıza
izin vermiştir. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşru örf ve âdete
göre yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir.
Ey mü’minler!.. Size iki emanet bırakıyorum, onlara
sarılıp uydukça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanetler; Allah’ın kitabı
Kur’an-ı Kerim ve Peygamberinin sünnetidir.
Mü’minler!.. Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi
belleyiniz! Müslüman Müslümanın kardeşidir ve böylece bütün Müslümanlar
kardeştirler. Bir Müslümana kardeşinin kanı da, malı da helâl olmaz. Fakat
malını gönül hoşluğu ile vermişse o başkadır.
Ey insanlar!.. Cenab-ı Hak, her hak sahibine hakkını
vermiştir. Her insanın mirastan hissesini ayırmıştır. Mirasçıya vasiyet etmeye
lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden kimse için
mahrumiyet vardır. Babasından başkasına ait soy iddia eden soysuz, yahut
efendisinden başkasına intisaba kalkan köle, Allah’ın, meleklerinin ve bütün
insanların lanetine uğrasın. Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne
de adalet ve şehadetlerini kabul eder.
Ey insanlar!.. Rabbiniz birdir. Babanız da birdir.
Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana,
Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah
üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerine bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak
takvada, Allah’tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O’ndan en
çok korkanınızdır. Âzâsı kesik siyahî bir köle başınıza âmir olarak tayin
edilse, sizi Allah’ın kitabı ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz.
Suçlu kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu
da babasının suçu üzerine suçlanamaz.
Dikkat ediniz!.. Şu dört şeyi kesinlikle yapmayacaksınız: Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayacaksınız. Allah’ın haram ve dokunulmaz kıldığı canı, haksız yere
öldürmeyeceksiniz. Zina
etmeyeceksiniz. Hırsızlık
yapmayacaksınız.
İnsanlar “Lâ ilâhe illallâh” deyinceye kadar onlarla cihad etmek üzere
emrolundum. Onlar bunu söyledikleri zaman kanlarını ve mallarını korumuş
olurlar. Hesapları ise Allah’a âittir.
İnsanlar!.. Yarın beni sizden soracaklar, ne
diyeceksiniz?”
Sahabe-i Kiram hep birden şöyle
dediler: “Allah’ın elçiliğini ifâ
ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatta
bulundunuz, diye şehadet ederiz.”
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz
şehadet parmağını kaldırdı, sonra da cemaatin üzerine çevirip indirdi ve şöyle
buyurdu: “Şahid ol, yâ Rab!.. Şahid ol,
yâ Rab!.. Şahid ol, yâ Rab!..”
***
Ümmet-i Muhammed, bu şahitliğin
gölgesinde 14 asır öncesine gidiyor... Allah’la olan mîsâk, peygambere verilen
bîatlar yeniden tazeliyor... Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber’in
“Arafat Vakfesi”nde irâd ettiği hiç
eskimeyen “Veda Hutbesi”ne bir kez
daha şehadet ediyor... Sıra Arafat vadisinden sel gibi akıp, Müzdelife’de
vakfeye durup, Mina’da şeytanla hesaplaşmada...
*
Yarın 10 Zilhicce...
Kurban Bayramı... Safa ile Merve arasında koşuşturarak vuslata eren Hâcer
gönüllü anaların bayramı... Mina’da İsmaillerini kurban edebilen İbrahimlerin
bayramı...
Maddeden manaya hicret edenlerin
yurdunda büyük bir coşku var. Yüce Rabbimizin, “İnsanların içinde Hacc’ı duyur; gerek yaya, gerekse uzak yollardan
gelen yorgun düşmüş develer üstünde sana gelsinler.” (22 / Hacc, 27)
buyruğu için “Evrensel Kongre”ye icabet edenler bu kutlu mevsimde Allah’ın
yeryüzündeki evi Beytullah’ta, şehirlerin anası Mekke’nin kalbi Kâbe’de,
hidayet ve bereket makamında buluştu.
Kutlu çağrıya, “Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk. İnne’l
hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk. Lâ şerîke lek!” (Buyur, Allah’ım buyur!
Davetine koşarak icabet ettim. Senin hiçbir ortağın yoktur. Hamd, nimet, mülk
Sana özgüdür. Senin hiçbir ortağın yoktur) telbiyeleriyle, boyun eğip tâzimde
bulundu. Bu yıl Hac yine “Vahdet Mevsimi”ne
denk geldi.
Âşıklar ordusu; insanlık medeniyetinin
beşiği Medine’nin kalbi Mescid-i Nebevî’de Allah’ın Nebisi, Efendiler
Efendisine sâlât ve selamlarını güvercinlerin kanat çırpışları eşliğinde tevhid
senfonisine dönüştürdü.
Yarın Bayram...
Tekbîrler, tehlîller, salât ü selâmlar eşliğinde Allâhu Ekber terennümleri
mâbedlerin kubbeselerinden arşı âlâya yükselecek... Bu bayram sabahı herkes
kalbinde getirdiği İsmailini kurban edecek... Esaret altında inim inim inleyen
Ümmetin Filistinli, Gazzeli, Kudüslü, Suriyeli, Iraklı, Doğu Türkistanlı,
Myanmarlı, Yemenli mazlumlar yeniden dirilecek...