Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Anadolu Üniversitesi dünyaya açılıyor

Türk yüksek öğretiminde birçok yeniliğe imza atan Anadolu Üniversitesi, yurtdışında şube açan ilk üniversitemiz oldu. Rektör Prof. Dr. Naci Gündoğan, Bulgaristan, Filipe, Makedonya ve Kosova'dan sonra 2015 yılında Saraybosna'da yeni bir şube açacaklarını müjdeledi.
Anadolu Üniversitesi dünyaya açılıyor
01 Kasım 2014 10:46:00
Türk yüksek öğretiminde birçok yeniliğe imza atan Anadolu Üniversitesi, yurtdışında şube açan ilk üniversitemiz oldu. Rektör Prof. Dr. Naci Gündoğan, Bulgaristan, Filipe, Makedonya ve Kosova'dan sonra 2015 yılında Saraybosna'da yeni bir şube açacaklarını müjdeledi.

MURTAZA UĞUR

Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci Gündoğan, üniversitelerinin yurt dışında şube açan ilk üniversite olduğunu söyledi.

Anadolu Üniversitesi'nde akademik çalışmalarla ilgili gazetemiz Milat'a bilgi veren Rektör Gündoğan, "Üniversitemiz hem yurt içinde hem yurt dışında faliyet göstermektedir.Yurt dışında Bulgaristan,Filipe,Makedonya ve Kosovaya okul açtık.2015 Yılı hedefimiz Saraybosna daha sonra ise Türklerin yaşadığı her yere ulaşmak.Şu andaki yurt dışı öğrenci sayımız 20 000 civarındadır." Dedi.

DÜNYANIN EN BÜYÜK ÜÇÜNCÜ ÜNİVERSİTESİ

Rektör Gündoğan, "Anadolu Üniversitesi öğrenci sayısı bakımından dünyanın en büyük 3. Üniversitesidir. Anadolu Üniversitesi olarak yarım asrı aşan tarihinde örgün ve açıköğretim sistemi aracılığıyla 2 milyonu aşan mezun verdi. Bugün Türk Yükseköğretim Sistemi'ndeki öğrencilerin yaklaşık yarısı Anadolu Üniversitesi kimliğini taşıyor. Örgün öğretimde 34 bin, açıköğretimde ise 1.4 milyonu aktif olmak üzere toplam 2.6 milyon öğrenci öğrenim görmektedir. Anadolu Üniversitesi bünyesinde 2500'ü öğretim elemanı olmak üzere toplam 8500 personel hizmet vermektedir." Şeklinde konuştu.

GİRİŞİMCİ ÜNİVERSİTE

Türk Yükseköğretim Sistemi'nde her iki öğrenciden birinin Anadolu Üniversitesi öğrencisi olduğuna vurgu yapan Rektör Göndoğan, "Açık ve uzaktan öğretimde dünyanın önde gelen yükseköğretim kurumlarından birisi olan üniversitemiz örgün eğitimde de fark yaratan bölümleriyle ülkemizin en çok tercih edilen üniversiteleri arasındadır. Dünyada ve ülkemizde üniversiteler çeşitli kriterlere göre sıralanıyorlar. TÜBİTAK'ın üniversiteleri girişimcilik ve yenilikçilik performanslarına göre sıraladığı "Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi"nde 2014 yılında üniversitemiz, Türkiye'deki üniversiteler sıralamasında 13. sıraya yükseldi. ODTÜ URAP Dünya sıralamasındaki yerimiz ise 1146. Bu yıl URAP üniversitelerin alan bazında Türkiye ve dünya sıralamalarını yayınladı. Bu sıralamaya göre Anadolu Üniversitesi 2014 yılı itibariyle, güzel sanatlar, müzik ve basın-yayın alanlarında Türkiye'de 1nci, dünya sıralamasında ise 179 uncu sırada yer aldı. Eğitim alanında Türkiye'de 4 üncü dünyada da 441 inci sırada. Dil, iletişim ve kültür alanında Türkiye'de 7 inci, dünyada da 858 inci sırada yer aldı." Dedi.

TÜRK DÜNYASI ARAŞTIRILIYOR

Türk Dünyası Araştırmaları Merkezi'ni faaliyete aldıklarını söyleyen Anadolu Üniversitesi Rektörü Gündoğan merkezin faaliyetleri hakkında şu bilgileri verdi, " Türk Dünyasının dil, tarih ve edebiyat eserlerini, arkeolojisini, sanatını ve günümüzdeki siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel durumunu incelemek. Türk Dünyası ile ilgili bilimsel araştırmalar, arkeolojik kazı, yüzey ve saha araştırmalarına destek olmak. Türk Dünyasıyla ilgili konularda ulusal ve uluslararası toplantılar, konferanslar, seminerler, bilgi şölenleri ve paneller düzenleyerek elde edilen sonuçları Türk ve dünya kamuoyuna duyurmak. Başta Eskişehir'in yetiştirdiği Yunus Emre ve Nasrettin Hoca gibi şahsiyetler olmak üzere Türk Dünyasının ortak değerlerini tanıtıcı bilimsel, sanatsal çalışmalar ve etkinlikler düzenlemek. Anadolu Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi adıyla bilimsel ve kültürel bir dergi çıkarmak.

ÇOBANA ÜNİVERSİTE EĞİTİMİ VERİYOR

Prof. Dr. Gündoğan, Açık Öğretim Fakültesi'nin çok önemli kesimlere ulaştığını belirterek şunları şöyledi, "Ülkemizde 32 yıllık bir geçmişe sahip olan Anadolu Üniversitesi Merkezi Açıköğretim Sistemi iki milyona yaklaşan mezunu ve iki milyondan fazla aktif ve pasif öğrencisiyle Türk Eğitim Sistemine bugüne kadar çok önemli katkılar sağlamıştır. Dağdaki çobandan, üniversite öğretim üyelerine; hapishanelerdeki mahkumlardan şirket ceolarına uzanan geniş bir yelpazede ve her yaş grubunda yer alan bir öğrenci profiline sahip olan Anadolu Üniversitesi Merkezi Açıköğretim Sistemi, eğitimde fırsat eşitliğine paha biçilmez katkılar sunmaktadır. Açıköğretim sistemiyle sadece Türkiye'de değil; Avrupa'daki cezaevlerinde de yatan toplam iki binin üzerindeki mahkum öğrenci hayata bağlanmakta ve yükseköğrenim hizmeti almaktadır. Yine onbinlerce engelli vatandaşımız bu sistem aracılığıyla yükseköğrenimlerine devam etme imkanı bulmaktadır. Açıköğretim aracılığıyla ekonomik durumu örgün sistemde öğrenim görmesi için yeterli olmayan ya da çalışmak zorunda olduğu için yükseköğrenim imkanından mahrum kalan yüzbinlerce insanın, tabiri yerindeyse ayağına kadar gidilmekte, yaşadığı şehirden başka bir yere gitmeden yükseköğrenim görmesi sağlanmaktadır. Bu hizmetlerin sunulmasında yurtiçinde ve yurtdışında 110 büro ile etkin bir şekilde öğrencilerimize hizmet sunulmakta; ara sınav ve final sınavları yurt içinde 81 il ve 19 ilçede, Batı Avrupa'da 12 merkezde, Kosova-Prizren, Makedonya-Gostivar, Azerbaycan-Bakü ve Gence, Bulgaristan-Filibe, KKTC-Lefkoşa olmak üzere yurtdışında 18 merkezde başarılı bir şekilde yürütülmektedir.

Anadolu Üniversitesi, Merkezi Açıköğretim Sistemi aracılığıyla yurtdışına eğitim ihraç eden bir üniversite haline gelmiştir. "Dünyanın neresinde bir Türk varsa ve eğitime ihtiyaç duyuyorsa Anadolu Üniversitesi orada olacaktır" hedefi doğrultusunda, 1980'lerin başında Almanya'nın Köln şehrinde kurulan bürosuyla Batı Avrupa'da yaşayan vatandaşlarımıza açıköğretim sistemiyle eğitim hizmeti sunmaya başlayan Üniversitemiz, Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında yükseköğrenim imkanından mahrum kalan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki soydaşlarımızın bu ihtiyaçlarını karşılamak üzere Lefkoşa'da büro açmış olup; yaklaşık otuz yıldan beri önlisans, lisans ve yükseklisans düzeyinde onbinlerce kişiye eğitim vermektedir. 2010 yılından sonra da Azerbaycan'ın Bakü ve Gence, Kosova'nın Prizren, Makedonya'nın Gostivar ve Bulgaristan'ın Filibe şehirlerinde açılan bürolarımızla ve ayrıca Yunanistan'da yaşayan soydaşlarımıza hizmet vermek amacıyla özel olarak kurulan Edirne/Keşan büromuzla Türk coğrafyasına yükseköğrenim hizmeti sunmaya devam etmektedir. Hedefimiz önümüzdeki dönemde de Orta Asya ve Balkanlarda Türk nüfusun yaşadığı, Türkçe konuşulan tüm ülkelerde var olmak ve eğitim hizmeti sunmaktır. Bu, Üniversitemizin bir hedefi olmasının ötesinde aynı zamanda soydaşlarımıza karşı sorumluluğumuzun bir gereğidir. Bütün bu hizmetler merkezi açıköğretim sistemi aracılığıyla gerçekleşmekte, yükseköğrenimleri için Türkiye'ye gelmek isteyen ancak özellikle maddi yetersizliklerinden dolayı gelemeyen soydaşlarımıza bulundukları ülkelerde bu hizmetler sunulmaktadır.

Bugün Açıköğretimin hedef kitlesi otuz yıl öncesine göre farklılıklar göstermektedir. 1980'lerde mevcut üniversite sayısının yetersizliği ülkemizde açıköğretim sisteminin ortaya çıkmasındaki önemli gerekçelerden birisiydi. Ancak günümüzde açıköğretim artık hayatboyu öğrenmenin bir aracı haline gelmeye başlamıştır. Bugün itibariyle açıköğretim sistemindeki aktif öğrenci sayısının üçte ikisi çağ nüfus dışındaki yaş grubundandır. Yani 25 yaş üstü nüfustur. Yükseköğrenim çağındaki açıköğretim öğrencilerinin önemli bir kısmı da hem örgün eğitim alan hem de ikinci üniversite kapsamında açıköğretim okuyan öğrencilerden oluşmaktadır. Yani günümüzde açıköğretim, sadece herhangi bir örgün yükseköğretim kurumuna giremeyen öğrencilerin alternatifi olmaktan çıkmıştır. Özellikle, "hayat bir diplomaya sığmaz" sloganıyla bundan on yıl önce başlatılan ikinci üniversite uygulamasıyla üniversite mezunlarına ve halen üniversite eğitimi görmekte olan öğrencilere kendilerini yeni bir alanda geliştirme olanağı sunulmuştur. Bugün itibariyle ikinci üniversite kapsamında eğitim gören öğrenci sayısı üç yüz bini aşmıştır. Bu sayılar açıköğretimin gittiği nokta ve hedef kitlesi açısından önemlidir. Açıköğretim örgün yükseköğretim sisteminin bir alternatifi değil; aynı zamanda onu tamamlayan bir sistemdir. Örgün sistemde mühendislik eğitimi alan bir öğrencinin bunun yanında işletme eğitimi alması ya da tıp eğitimi alan bir öğrencinin edebiyat veya sosyoloji okuması önemli ve değerlidir. Elbette yükseköğretim çağındaki herkesin örgün eğitim alma şansı bulması mümkün değildir. İşte açıköğretim bu kişiler için de önemli bir fırsattır. Dolayısıyla yükseköğretim sistemimiz içerisinde açıköğretimin payını azaltma hedefinin pek tutarlı bir hedef olmadığı açıktır. Kaldı ki günümüzde bilişim teknolojilerinde yaşanan hızlı değişim tüm dünyada örgün eğitimin payının azalmasına neden olmakta açık ve uzaktan eğitim dünyanın önde gelen üniversitelerinde yaygınlaşmaktadır. Böyle bir ortamda açıköğretime kontenjan konulması uygulaması doğru değildir ve esasen bu sistemin doğasına da aykırıdır. Çünkü adı üzerinde açıköğretim hiçbir koşul aranmaksızın herkese açık olmalıdır. İngiliz Açık Üniversitesi bırakın üniversite giriş sınavına girme zorunluluğunu, lise mezunu olma koşulunu bile aramamaktadır. Aslında açıköğretimde önemli olan, sisteme girenlerin hangi koşullarda olması gerektiğinden ziyade, öğrenme çıktılarının çok iyi tasarlanarak sistemden mezun olacakların hangi koşulları ve nitelikleri taşımaları gerektiğinin belirlenmesidir. Yani sistem "girdi"nin niteliğinden ziyade "çıktı"nın niteliğine odaklanmalıdır. Bu sebepledir ki aslında tüm dünyada "açıköğretim sistemine girmek kolay ama mezun olmak zordur". Dolayısıyla açıköğretim sisteminde "pasif öğrenci" olarak ifade edilen öğrencilerin oranı oldukça yüksektir. Anadolu Üniversitesi açıköğretim sisteminde kayıtlı bulunan aktif öğrencilerin neredeyse yarısında fazlası da pasif öğrenci durumundadır. Bunun bir nedeni, sistemin doğası gereği esnek olmasından dolayı öğrencilerin çalışma hayatlarındaki yoğunluk sebebiyle öğrenimlerine bir süre ara verme ihtiyacı duymaları iken; bir diğer nedeni de öğrenme çıktılarındaki gerekleri yerine getiremeyen öğrencilerin pasif konuma geçmeleridir. Bu öğrencilerin mevzuatımız gereği yükseköğretimden ilişikleri de kesilemediği için sistemde pasif öğrenci sayısında artış gözlemlenmektedir.

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin