Amentü duası okunuşu anlamı ve fazileti
İslam dininin ve esaslarının anlatıldığı amentü duasının Türkçe ve Arapça okunuşu nasıldır? Amentü duasının anlamı nedir? Amentü duasının faziletleri nelerdir? Amentü duasına dair detaylı bilgilere haberimizde ulaşabilirsiniz. İşte Amentü duası okunuşu anlamı ve fazileti...
TÜRKÇE OKUNUŞU
Âmentü billah ve bi-mâ câe min indillah, alâ mu-râdillah, ve âmentü bi-Resûlillah ve bi-mâ câe min indi Resûlillah alâ murâd-i Resûlillah, âmentü billahi ve Melâiketihi ve kütübihi ve Rüsülihi velyevmil-âhiri ve bilkaderi hayrihi ve şerrihi minallâhi teâlâ vel-ba’sü ba’delmevti hakkını eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhe-dü enne Muhammeden abdühu ve resûlüh.
TÜRKÇE MEALİ
Yâ Rabbî! Hîn-i bülûğumdan bu âna gelinceye kadar, İslâm düşmanlarına ve bid’at ehline aldanarak, edindiğim yanlış, bozuk itikâdlanma ve bid’at, fısk olan söylediklerime, dinlediklerime, gördüklerime ve işlediklerime nâdim oldum, pişman oldum, bir daha böyle yanlış inanmamağa ve yapmamağa azm, cezm ve kasd eyledim. Peygamberlerin evveli Âdem aleyhisselâm ve âhiri bizim sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmdır. Bu iki Peygambere ve ikisi arasında gelmiş geçmiş Peygamberlerin cümlesine îmân ettim. Hepsi hakdır, sâdıkdır. Bildirdikleri doğrudur.
Amentü, İslâm dininin iman esaslarını ana hatlarıyla ifade eden terimdir. Arapça'da âmene fiilinin birinci tekil şahsı olan ve “inandım” mânasına gelen âmentü, Kur'an'da üç yerde, söz sahibinin imanını açıklarken kullandığı bir ifade olarak geçer.(bk. Yûnus Suresi, 190; Yâsîn Suresi, 36-25; Şûrâ Suresi, 42/15.) Şûra sûresinde doğrudan doğruya Hz. Peygamber (sav)'e “âmentü” demesi emredilir. Buna dayanarak âmentünün Kur'an'da yer alan bir terim olduğunu söylemek mümkündür.
“Âmentü billahi ve melâiketihî ve kütübihî ve rusülihî ve'l-yevmi'l-âhiri ve bi'l kaderi hayrihî ve şerrihî mine'llâhi teâlâ; ve'l-ba'sü ba'de'l-mevti hakk eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûlüh” “Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere, hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna iman ettim. Ölümden sonra diriliş gerçektir. Allah'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in onun kulu ve elçisi olduğuna şahadet ederim.” şeklinde sıralanan ve mü'menün bih olarak da adlandırılan itikadı esasların hepsi âmentü terimiyle ifade edilir.
Âmentü'de sıralanan ve Ehl-i sünnet inancına bağlı herkesin kabul etmesi gereken bu iman esasları Kur'an'da çeşitli ifadelerle yer almıştır. Bir yerde müminin vasıfları olarak Allah'a, âhiret gününe, meleklere, kitaba (Kur'an'a) ve peygamberlere iman şeklinde sıralanırken (bk. Bakara Suresi, 2/177.) başka bir yerde müminlere “Allah'a, peygamberine (Hz. Muhammed'e), peygamberine indirdiği kitaba (Kur'an'a) ve önceden indirdiği kitaba iman etmeleri emredilir. (bk. Nisâ Suresi, 4/136.) Buna karşılık Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr edenin koyu bir sapıklık içinde olduğu belirtilir.(bk. Nisâ Suresi, 4/136.) Bu âyetlerde değişik şekillerde sıralanan iman esasları Allah'a, meleklere, kitaplara, peygamberlere ve âhirete iman olmak üzere beş ilkede toplanmış ve geleneksel âmentü metninde bulunan kader, yani hayır ve şerrin Allah'tan olduğu inancı bunlar arasında zikredilmemiştir.
Âmentüdeki iman esaslarının sayısı ve muhtevası hadislerde de farklıdır. Buhârinin rivayet ettiği Cibril hadisinde, “İman nedir?” sorusuna, “Allah'a, meleklerine, Allah'ın görüleceğine, peygamberlerine ve öldükten sonra dirilmeye inanmandır.” (Buhârî, “İmân”, 37.) cevabı verilerek sayılan beş değişik esas arasında da kader zikredilmediği halde İbn Hanbel (Müsned, I, 21.) Müslim (“İmân”, 1.) Tirmizî (“İmân”, 4.) İbn Mâce (“Mukaddime”, 9.) Ebû Dâvûd (“Sünnet”, 17.) ve Nesâînin (“İmân”, 4.) rivayetlerinde “hayrı ve şerri ile birlikte kadere iman” esası diğerlerine ilâve olarak zikredilir.
Tirmizî'nin diğer bir rivayetine göre Hz. Peygamber (sav), “âmentü” lafzıyla başlayan bir hadisinde (“Fiten”, 63.) “Ben Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve âhiret gönüne inandım.” demiştir. Bu hadiste de iman esaslarının yine beş noktada toplandığı ve Kur'an'da olduğu gibi burada da İman esaslarını formülleştiren âmentü metninden bir kısmının eksik olduğu görülür. İman esaslarını âmentü formülünde olduğu gibi topluca konu edinen bazı âyet ve hadislerde kadere imanın yer almayışı, onun ilim, irâde, kudret ve tekvin sıfatları içinde mütalaa edilebilen özelliğine bağlı olsa gerektir. Yoksa Mu'tezile'nin ve günümüzdeki bazı araştırmacıların iddia ettiği gibi İslâm'da kader inancının bulunmayışından dolayı değildir. Nitekim özellikle kader inancı üzerinde duran başka âyet ve hadisler de vardır. Aslında İslâm literatüründe iman esasları “Allah'a, peygambere ve âhiret gününe iman” şeklinde önce üç (el-usûlü's-selâse). sonra kelime-i şehâdette belirtildiği üzere Allah'a ve Hz. Muhammed'in peygamberliğine iman şeklinde iki, son olarak da Allah'a iman şeklinde (aslü'l-usûl) tek bir esasta özetlenmiştir. Bu son yaklaşıma göre Peygamber'e iman, Allah'a imana ulaşmanın yolu, âhiret de Allah'ın fiillerinden biri olduğundan Allah'a iman edilince ötekiler kendiliğinden benimsenmiş olur. İşte Hz. Peygamber (sav) imanı, “Allah'tan başka ilâh olmadığını tasdik etmektir.” diye tarif ederken (bk. Müslim, “İmân”, 33, Tirmizî, “İmân”, 5.) ve “Allah'tan başka ilâh yoktur, diyen cennete girer.” müjdesini verirken (bk. Tirmizî, “İmân”, 17.) bu gerçeği ifade etmiştir.
Dini bilgilerin öğretilmesinde ilk sırayı alan ve ilk devirlerden beri ögretilegelen Ehl-i sünnetin geleneksel itikad metni olan âmentünün, başta Cibril hadisi olmak üzere, Hz. Peygamber (sav)'in “İman nedir?” sorusuna verdiği değişik cevaplardan (bk. Müsned, I, 19; Tirmizî, “Kader”, 17; Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 34; İbn Mâce, “Mukaddime”, 9.) derlendiği anlaşılmaktadır. Zira Tirmizî'nin bir rivayetinde (“Fiten”, 63.) yer almayan kısımlar Müslim'de (“İmân”, 46, 53.) İbn Mâce'de (“Mukaddime”, 10.) ve Tirmizinin başka bir rivayetinde (“Kader”, 10.) aynı lafızlarla zikredilmektedir. İbn Hacer ve Aynî'nin Cibril hadisine yaptıkları şerhler de bu görüşü teyit etmektedir (bk. Fethu'l-bârî, I, 197; 'Ümdetul-kârî, 1, 326, 335) Âmentü klişesine akaid kitapları içinde ilk defa İmâm-ı Âzam'ın el-Fıkhü'l-ekber"ine rastlanır. (s. 1.) Daha sonra Hakîm es-Semerkandî es-Sevâdü'l-A'zam'da (s. 5.) ve özellikle Ebü'l-Leys es-Semerkandî Beyânü 'akideti'l-usûl adlı eserinde iman esaslarını âmentü biçiminde özetlemiştir. Müteahhir devirde Ubeydullah b. Muhammed es-Semerkandinin âmentüyü şerhederek (bk el-cAkîdetüz-zekiyye, vr. 2a vd.) başlattığı “âmentü şerhi” telif türü, kendisinden sonra da devam etmiştir. Âmentü öğretiminin Mâtürîdîler arasında son derece yaygın olmasında, konuyla ilgili ilk eserleri Semerkandlı âlimlerin yazmış olmalarının etkisi büyüktür. (
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.