Allah'tan başkasına kulluk eden kaybetmiştir
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Sinan Erdem Spor Salonu'nda, Diyanet İşleri Başkanlığı'nca düzenlenen "Kutlu Doğum Haftası" programındaki konuşmasına besmeleyle başladı.
"Alemlere teşrifinin miladi seneyi devriyesinde sevgili peygamberimiz, efendimiz, önderimiz, rehberimiz, Muhammed Mustafa üzre selam salat olsun" diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yine Rabbimin salat ve selamının hazreti nebi efendimizin ailesinin onun ehlibeytinin üzerine olmasını diliyorum. Peygamber efendimizi görme şerefine nail olmuş, onu duymuş, onu dinlemiş, onun mübarek cismini temaşa etmiş, onun sohbet ve muhabbetini kana kana içmiş ashabı kirama da Allah'ın selamını iletiyorum. Hira Dağı'nda, Nur Mağarası'nda 'oku' emriyle mana, derinlik ve aşk hüviyetine bürünen ilim pınarından beslenen, 14 asır boyunca insanlığı aydınlatan tüm evliyayı, tüm gönül insanlarını, tüm alimleri de rahmet ve minnetle yad ediyor, 'mekanları inşallah cennet olsun' diye dua ediyorum."
Başbakan Erdoğan, bir kere daha kutlu doğuma, Habibullah'ın doğumunun seneyi devriyesine ulaştırdığı için Allah'a hamdederek, şöyle devam etti:
"Allah habibinin, Hazreti Muhammet Mustafa Sallallahu Aleyhi Vesellem efendimizin şefaatine bizleri nail eylesin. Rabbim iki cihanda da bizlerden rahmetini, mağfiretini, nimetini esirgemesin. Bizlere hazreti peygamberin şanlı sancağı altında haşrolmayı nasip eylesin diyorum. Bu vesileyle kutlu doğumun manasını her yıl Türkiye'ye ve dünyaya hatırlatan son derece anlamlı mevzular ışığında bizi ilahi mesajla tekrar tekrar buluşturan Diyanet İşleri Başkanlığımızı, sayın Başkanımız ve tüm ekibini de huzurlarınızda tebrik ediyorum."
"İman en önce kalpte tecelli eder"
Hazreti Muhammed'in "Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz. Ancak kalplerinize ve amellerinize bakar" buyurduğunu anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:
"Evet kalp bir organ değil, bir et parçası değil, insanın varlık sebebini içinde taşıyan kimi zaman ilmin, aşkın, muhabbetin mekanı; kimi zaman nefretin, kinin zemini olan adeta beden ülkesinin saltanat merkezidir. İman en önce kalpte tecelli eder. İlahi mesajında buyurduğu gibi 'iman kalbe yazılır'. Allah kalplerde olanı bilendir. İçinizde kalpte olanı açığa vursanız, gizleseniz de Allah ondan dolayı hesaba çeker. Dilediğini affeder, dilediğine azap eder. Hazreti Mevlana 'testinin içinde ne varsa dışına da o sızar' diyor. Evet kalpte ne varsa dilde, gözde, elde, ayakta, tüm bedende o vardır. Dil neyi söylerse söylesin, el neyi eylerse eylesin eğer iman dilden öteye gitmeyip kalbi kuşatmıyorsa, kalbi tesiri altına almıyorsa, mühürleri kırarak kalbe yazılmıyorsa o gerçek iman değildir. Münafık odur ki kalbi başka yöne bakar dili başka yöneu2026"
Erdoğan, kalbinde nefret olanın, kin olanın, kalbi kararmış olanın dili her ne söylerse söylesin inandırıcılıktan tamamen uzak olacağını anlatarak, "Diyor ya Derviş Yunus: 'Taş gönülde ne biter, dilinde ağu tüter nice yumuşak söylese sözü savaşa benzer' Samimiyet kalp ile yani gönül ile dilin tüm bedenin uyumudur, muhabbetidir, birbiriyle sohbetidir. Samimiyet kalbin ve gönlün aynı yöne bakmasıdır" diye konuştu.
Samimiyetin kalpte olanın sahtecilikten, aldatmadan, riyadan uzak şekilde dile, ele ve eyleme yansıması olduğunu dile getiren Erdoğan, "Her gün Kıbleye yöneliyor ve defalarca 'İyya kenabüdü ve iyya kenestain', (ancak sana kulluk eder ancak senden yardım dileriz) diyoruz. Her gün defalarca tekrarladığımız bu yakarış dilden kalbe indiği takdirde, bir mana ve bir karşılık ifade eder. Diliyle 'yalnız sana kulluk ederiz' deyip, kalbiyle putlara, güce, mal ve evlatlara tamah edenler, takdir edersiniz ki gerçek müminler değildirler. Diliyle milyonlarca kez de olsa 'ancak senden yardım dileriz' diyen ama kalbiyle güçten, hırstan, dünya malından, maddi olandan yardım bekleyenler, hiç şüphesiz hem aldatan hem de aldananlardır" ifadelerini kullandı.
Başbakan Erdoğan, kalbin ihmal edildiği, cismin yani bedenin, görüntünün daha fazla nazarı dikkate alındığı bir çağda yaşandığına dikkati çekerek, sözlerini şöyle devam ettirdi:
"Dünyayı kurtarmak için, alemlere nizam vermek için, iyiliği egemen kılmak için halis bir niyetle yola çıkan ama yol üzerinde mahallesini, semtini, evini, kardeşini, hatta kendi kalbini ihmal eden nesillere şahit oluyoruz. Daha kalbine yönelmeden, daha kalbinin içini temizlemeden Allah'ı zikretmek suretiyle daha kalbini tatmin etmeden büyük ufuklara yelken açan, dalgalarda kaybolup giden nesiller görüyoruz. Oysa kalp alemdir, dostun evi gönüllerdir... Kendi gönlünü fethedemeyenin açabileceği, girebileceği yani Fatihi olabileceği tek bir gönül dahi yoktur. Yine der ki Yunus Emre: 'Dervişlik dedikleri hırka ile taç değil, gönlün derviş eyleyen hırkaya muhtaç değil'. Evet hırsından, tamahından, arzularından sıyrılıp, ihlas ve samimiyet hırkasını bedenine değil gönlüne girdirmeyenlerin varacakları yer zilletten öte asla değildir."
Erdoğan, 14 asır önce Hira Dağı'nda Hazreti Muhammed'e gelen 'oku' mesajının aslında bir anlamda kendi kalbini keşfet emri olduğunu dile getirerek, şunları söyledi:
"14 asır sonra açıkçası tüm bir insanlık, bütünüyle bir kez daha kalbimizi keşfetme ihtiyacı içindeyiz. Kalp ile beden arasındaki samimiyet köprüsünü yeniden inşa etmeye, her zamankinden çok daha fazla muhtaç haldeyiz. Samimiyetin dışlandığı, kalplerde olanın dile dillerde olanın kalbe sirayet etmediği her araç, bizi hakka götürmeyecek tam tersine bizi haktan uzaklaştıracaktır. Siyaset eğer kalptekiyle dildekini samimiyet köprüsüyle birbirine bağlayabiliyorsa, hakka ve halka hizmettir. Adalet, eğer vicdan ile hak arasındaki samimiyet köprüsünü tesis edebiliyorsa adalettir. Devlet kendisini var eden insan ile arasında bir samimiyet köprüsü imar edebiliyor yani insanı yaşatarak, insan için ayakta kalabiliyorsa adil bir devlettir."
"Medya dedikoduyu değil, iftirayı değil, söylentiyi değil kalpte olanı yani hakkı manşetine taşıyabiliyor, gerçekle harf arasında samimiyet kurabiliyorsa dürüst medyadır" diyen Erdoğan, "Kitap kalptekini yazıya dökebildiği, gönülde olanı samimi bir şekilde beyaz sayfaya aktarabildiği ölçüde faydalıdır. En önemlisi de alim kalbini keşfedebilmiş, kalbine bilgi kadar aşkı yerleştirebilmiş, kalbini Rabbi ile tanıştırarak, nefsini tanıyabilmiş, gönlü ile dili, tavrı, edası arasında samimiyet ihdas edebilmiş kişidir" şeklinde konuştu.
Erdoğan, samimiyet köprüsü yıkılırsa, gönül ile dil arasındaki bağın koptuğunu, samimiyet yolu tıkanırsa kalp başka yöne bakarken, dilin başka şeyler söylediğini dile getirdi.
Samimiyet üzerinde her zamankinden fazla düşünülmesi gereken bir çağda yaşandığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Samimiyet üzerinde her zamankinden fazla durmamız, sormamız ve sorgulamamız gereken bir süreçten geçiyoruz. Tezahürün yani dış görünüşün, imajın bu kadar öne çıktığı bir dünyada, samimiyeti yeniden keşfedip idareden siyasete, adaletten ilme kadar her alanda samimiyeti yeniden egemen kılmamız gereken bir mücadeleye ihtiyaç duyuyoruz. Hiç kuşkusuz tek tek insanların olduğu kadar toplumların da bir kaderi vardır. Kaderin üzerinde bir kader vardır. Toplumlar, zaman zaman hayal kırıklığı yaşarlar, toplumlar, zaman zaman aldanırlar, aldatılırlar. Toplumlar, öyle zamanlar olur ki yenilirler, varlıklarını yitirirler, fetret dönemleri yaşarlar. Allah'a sonsuz hamd-ü senalar olsun ki insanın kalbi, toplumun kalbidir ve o kalbe yazılan iman silinmedikçe, toplumlar da ruh köklerinden, özlerinden, kendilerini var eden dinamiklerden kopuş yaşamazlar.
Bugün her ne yaşıyor olursak olalım, takdir-i ilahi, dualar eşliğinde yürüyen bu milleti mutlaka bugünden çok daha iyi yerlere ulaştıracaktır. İnsanımızın ihlasını, samimiyetini, hizmet etme duygusunu istismar edenler, geride büyük bir aldatılmış duygusu bıraksalar da cemiyetin istikametini köreltemeyecek, kalpleri çöle asla çeviremeyeceklerdir."
Hazreti Peygamber'in "Din nasihattır, yani samimiyettir" diye buyurduğunu, "Kime?" diye sorulduğunda, "Allah'a, kitabına, resulüne, Müslümanların idarecilerine ve bütün Müslümanlara" dediğini aktaran Erdoğan, şunları kaydetti:
"Her bir kardeşimin şunu bilmesini isterim ki; gerçek bir mümin için Allah yeterlidir, onun kitabı yeterlidir, onun resulü yeterlidir. Allah'tan başkasına kulluk eden kaybetmiştir. Kur'an-ı Kerim dışında delil arayan, yolundan sapmıştır. Resul-ü Kibriya Efendimiz dışında rehber arayan, ışığı arkasında bırakmıştır. Müslümanların idarecilerinden hatta bütün Müslümanlardan samimiyetini esirgeyen, bunun yanında başka idarecilerle başka otoritelere boyun eğen, saygı gösteren, başka Müslümanlardan yüz çeviren hem aldatan olmuş hem de aldanan olmuştur."
"Örgüt çıkarları adına sınırları aşmak, iman ve samimiyet dairesini de terk etmektedir"
Kur'an-ı Kerim'in çok açık şekilde "Muhammed, Allah'ın resulüdür" emrettiğini dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Allah resulü istismar edilemez. Bütün müminlerin efendisi olan Hazreti Muhammed Mustafa Sallallahu Aleyhi ve Sellem, dünyevi hırslar için, tamah için, iktidar ve güç arzusu için hiçbir şekilde ne mesajlarıyla ne yaşantısıyla, ne de rüyalarda ve filmlerde istismar aracı yapılamaz. Diyor ki Hazreti Nebi; 'Müslüman, dilinden ve elinden insanların selamette olduğu kişidir. Mümin ise insanların canları ve malları konusunda emin oldukları kişidir'. İnanmayanlara karşı gösterilen samimiyet ve muhabbetin, inanmayanlara karşı sergilenen selamet ve emniyetin, Müslümanlardan, mazlumlardan, diğer tüm insanlardan esirgenmesi asla ve asla İslam'la, ilimle ve ilim adamlığıyla izah edilemez. Masum, temiz, saf insanların duyguları üzerine bir çıkar şebekesi asla bina edilemez. İnsanlara iftira atmak, insanların iffetlerine dil uzatmak, insanların mahremlerine girmek, bunların kaydedip tehdit ve şantaj aracı olarak kullanmak bu dinin, güzel dinimizin, hiçbir ilkesiyle asla bağdaşmaz.
İşte onun için tekrar ediyorum, çıkar şebekelerinin kirli oyunları adına istismar edilen kardeşlerime, işte onun için tekrar hatırlatıyorum; bize Allah yeter, bize Kur'an yeter, bize alemlere rahmet olarak gönderilmiş Hazreti Nebi yeter. Sınırlar belliyken, helal ve haram dairesi belliyken, örgüt çıkarları adına sınırları aşmak, helal ve haram dairesinden çıkmak, iman ve samimiyet dairesini de terk etmektedir. Açık açık ifade etmeliyim ki din, ne devletin ne siyasetin ne de arzularına yenik düşmüş hırslıların elinde elverişli bir imkan olarak görülemez. Tam tersine görevi halka ve hakka hizmet etmek olan her kurum, her oluşum ve her şahsiyet, bu milletin milli ve manevi değerlerini görmek, gözetmek ve ona saygı duymak durumundadır. Bunu da samimiyetle isar etmek zorundayız."
"Rabbim bizi samimiyet çizgisinden hiçbir zaman ayırmasın"
Başbakan Erdoğan, sadece "samimiyet" dediklerini ifade ederek, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Din ve devlet ilişkilerinde istismarı şiddetle reddediyor, samimiyeti sonuna kadar savunuyoruz. Her meselemizde olduğu gibi din ve devlet münasebetlerinde de devlete ve insanlığa doğru yolu gösterecek olan, sadece ve sadece samimiyettir. Samimiyet, din ve devlet ilişkilerini normalleştireceği gibi dinin, devlet, siyaset ve hırslı şahıslar elinde saygısızlığa uğramasına, kutsiyetinin zedelenmesine engel olacaktır. Biz, bu ülkenin, bu toplumun milli ve manevi değerlerini savunurken, bunu, tarihimiz, medeniyetimiz ve istikbalimiz adına ve samimiyetle savunuyoruz. Bu toprakların, ilim, aşk ve iman hamuruyla yoğrulduğunu, böylece bugünlere ulaştığını biliyor, geleceğe de böyle yürüyebileceğine, böyle yücelebileceğine inanıyoruz. Kur'an ve Siyer-i Nebi derslerinin, başörtüsünün, paylaşmanın, yardımlaşmanın, kardeşliğin, bu ülkenin millet mefkuresinde ve maneviyat ikliminde önemli olduğuna inanıyor, toplumun normalleşmesi adına bunları samimiyetle savunuyoruz. Yine bu milletin mayasında hiçbir etnik köken gözetmeden, mezhep, inanç, din, dış görünüş farklılıklarını ayrıştırıcı vasıflar olarak görmeden, birlikte hoşgörüyle yaşama kültürü olduğu için her türlü ayrımcılığı samimiyetle reddediyoruz.
Biz, siyasetle, idareyle, devletle millet arasında samimiyet köprüsüyle birbirine bağlanmış bir irtibatın kurulması için yine samimiyetle mücadele ediyoruz. Bizler bu makamlarda ve bu dünyada elbette gelip geçiciyiz. Önemli olan, ilk insan Adem Aleyhisselam'dan bugüne ulaşan iman ve fıtrat çizgisinin hiç sarsılmadan ve özünden kopmadan idame etmesidir. Hiç kuşkusuz din Allah'ındır. Rabbim her zaman dinini muhafaza edecektir. Bize düşen, samimiyet imtihanını başarıyla geçmektir. Hak için halk için hizmetler, eserler üreterek geride hoş bir sada bırakmak, hareketimizin, davamızın, siyasetimizin merkezi olmaya devam edecektir. 'Rabbim bizi samimiyet çizgisinden hiçbir zaman ayırmasın' diye dua ediyorum. 'Rabbim bizi Kur'an'ın ışığından, Resul-ü Ekrem efendimizin ve onun Ehli Beytinin rehberliğinden ayırmasın' diyorum. 'Rabbim milletimizin kardeşliğini, birlik ve bütünlüğünü muhafaza etsin, tüm Müslüman kardeşlerimizi, tüm insanlığı rahmetiyle, bereketiyle kuşatsın' diliyorum."
Erdoğan, Kutlu Doğum Haftasının hayırlara vesile olmasını temenni ederek, programı gerçekleştiren Diyanet İşleri Başkanlığı'nı tebrik etti.
"İçinde yaşadığımız dünya samimiyetini kaybetti"
Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ise Hazreti Muhammed'in 14 asır önce, ayrılmış, parçalanmış bütün yürekleri birleştirdiğini söyledi.
Bugün de Hz. Muhammed'in kutlu doğumu olduğunu ifade eden Görmez, "Yer yüzünde bütün insanlığa şifa olsun. Dökülen bütün kanların sona ermesine vesile olsun. Dökülen bütün gözyaşlarını dindirsin. Kutlu Doğumumuz mübarek olsun" diye konuştu.
Görmez, Kutlu Doğum Haftası programının bu yıl "Hazreti Peygamber, din ve samimiyet" başlığı altında yapıldığına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
"Zira içinde yaşadığımız dünya samimiyetini kaybetti. İçinde yaşadığımız dünyada yapaylık ve sanallık hakikatin önüne geçti. İçinde yaşadığımız dünyada gösteri, gösteriş, riya, reklam, propaganda, imaj, sözün ve hakikatin yerine geçti. En kötüsü de insanlar, kendi yapaylıklarını, dünyanın yapaylıklarını dine bulaştırdı. Kendi sahteliğini, kendi samimiyetsizliğini dinin diline, din olan ilişkilere de yansıttı."
Hz. Muhammed'in "din samimiyettir" dediğine işaret eden Görmez, "Yani din samimiyettir demek, aldatmayacaksın, hiç kimseyi kandırmayacaksın, hiç kimseye karşı ikiyüzlü olmayacaksın demektir" dedi.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.