Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Ali Şükrü Bey'i 'Unutmayan şehir'den 'Unutan şehir'e..

Ali Şükrü Bey'in inandığı, yılmadan mücadele ettiği, taviz vermediği ve bu yolda ölümü selamladığı davasına bağlı olduğunu iddia eden geniş kitleler var. Biz bu geniş kitlelerin, özellikle de siyasu00eelerin, Trabzon'da ve ülke genelinde bu yıl da müthiş bir "süku00fbt çukuru"na girdiklerine şahit olduk.
Ali Şükrü Bey'i 'Unutmayan şehir'den 'Unutan şehir'e..
03 Nisan 2013 00:00:00
Ali Şükrü Bey'in inandığı, yılmadan mücadele ettiği, taviz vermediği ve bu yolda ölümü selamladığı davasına bağlı olduğunu iddia eden geniş kitleler var. Biz bu geniş kitlelerin, özellikle de siyasu00eelerin, Trabzon'da ve ülke genelinde bu yıl da müthiş bir "süku00fbt çukuru"na girdiklerine şahit olduk.

Yahya Düzenli [email protected]

Önceki yazımızda "Şehadetinin 90. Yılında Trabzon ve TBMM hala suskun" diye başlık atmış ve "Ali Şükrü Bey'i hatırlamak ve şahsiyetiyle yüzleşmek" şeklinde devam ederek, 90. ölüm yıldönümü vesilesiyle bu büyük şehid-i muazzez'i konu edinmiştik. Ali Şükrü Bey'e dair düşüncelerimize devam ediyoruz.

90 yıl önce "fail-i malu00fbm" ve "fail-i meşhur" bir cinayetle şehid edilen I. Meclis'in Trabzon Milletvekili Ali Şükrü Bey'le ilgili sis henüz dağılmış değil. Şahsiyeti, fikirleri ve şehadetine dair esrarengiz suskunluk ise henüz bozulmuş değil. Bu konuda şehadetinin 90. yılında Trabzon basınında birkaç yazı çıktı. O'nun sadece "kronolojik hayatı"ndan başka kıymet ifade etmeyen, adeta bir ilkokul öğrencisinin "biyografi ödevi" şeklinde birkaç yazıu2026 Veyahut kıymetli bir eşyayı çalıp saklamak isterken etrafına bakıp da, korku içinde "acaba bir gören oldu mu?" tedirginliğiyle serpiştirilen "malu00fbmatfuruşluk"laru2026

Kimse onun davası'nın "niçin"ine, iddiasına, muhtevasına, muhalif olduklarına, savunduklarına girme, onları bugüne taşıma cesaretini gösteremiyor. Taraftar olanların ürkek, karşı olanların küstah tavır takındıkları Ali Şükrü Bey, 90 yıl sonra şahsiyetiyle hala tesirini devam ettiriyor.

Dün olduğu gibi bugün de Ali Şükrü Bey'in inandığı, yılmadan mücadele ettiği, taviz vermediği ve bu yolda ölümü selamladığı davasına bağlı olduğunu iddia eden geniş kitleler var. Biz bu geniş kitlelerin, özellikle de siyasu00eelerin, Trabzon'da ve ülke genelinde bu yıl da müthiş bir "süku00fbt çukuru"na girdiklerine şahit olduk.

Trabzon Milletvekillerinin ne TBMM'de ne de medyada O'nunla ilgili hiçbir cümlesini göremedik. Bu hal, ya müthiş bir gafletin, veya müthiş bir korkunun tezahürüdür. Türkiye'nin Dersim'lerden, Ergenekonlardan, mafyalardan, çetelerden barsaklarını temizleme hamlesine girdiği bu günlerde, tüm TBMM ile birlikte özellikle Trabzon'un siyasu00eeleri, tek parti iktidarlarına rağmen hala Ali Şükrü Bey'le ilgili "konuşma oruçları"nı bozmuyorlarsa ortada bir 'şahsiyet problemi' var demektir. Daha açık söyleyelim: Ali Şükrü Bey'in duruşunu örnek alacak "çap"ta bir Trabzon milletvekili henüz gelmemiştir! Yani, ortada bir DNA ayrılığı, gen farklılaşması/mutasyonu var demektir.

Ne demek istiyoruz?

Şunu: Ali Şükrü Bey, bütün özellikleriyle davasına inanmış ve adanmış "Trabzon insanı"nın genetik özelliklerini şahsında taşıyan ve temsil eden şahsiyet sahibi bir mücadele adamıydı. Ali Şükrü Bey'i kabullenenlerin de düşman olanların da "şahsiyeti"ne ilişkin söyledikleri onun nasıl bir "duruş adamı" olduğunu gösteriyor. O, hayatıyla da şehadetiyle de, Trabzon'a adeta şu mesaj vermişti: "İnanılan değerler uğruna şartlar ne kadar zor ve meşakkatli, engeller de ne kadar yüksek ve muhkem olursa olsun, mutlaka verilmesi gereken bir mücadele var. Bu bir medeniyetin varoluş ve yok oluş davasıdır. Ben bu mücadeleye inandım ve hayatımı adadım. Bedelini de şehadetle ödedim!"

Üstad Necip Fazıl'ın cümleleriyle; "u2026Sadece iman ve mukaddesat safındaki bu kahraman çocuğunu, sırf mahrem renkleri ve gizli manaları sezdiği ve bu yüzden muhalefete geçtiği için vahşice öldürttüler!"

Peki bugünün Trabzon'u O'nun hayatını da şehadetini de böyle okuyabiliyor mu?

Maalesef O'nun fikri ve ruhu00ee genleriyle bugünün Trabzon insanının genleri birbiriyle uyuşmuyor. Bu DNA farklılaşması sadece şehrimize mahsus bir şey de değil. Tüm şehirlerimize, ülkemize sirayet etmiş bir doku bozulması, şahsiyet iltihaplanması var. Tarihu00ee hafıza ve geleneğin silinme ve yeni bir "hafıza ve gelenek icadı"na doğru savrulma ve sapma durumudur bu.

Artık (eski deyimle) "emval ve erzak iştahı"nın hiçbir varlık, endişe ve iddiasına yer bırakmadığı savrulma zamanlarında "kendi kalabilmek", hafızasına sahip çıkabilmek, farklı bir DNA ve şahsiyet istiyor.

Ali Şükrü Bey işte bu "şahsiyet gen"inin nasıl olması gerektiği'ni göstermiş ve 90 yıl önce şehadetle aramızdan ayrılmıştı.

Yazık bugünkü Trabzon'un haline ! Yazık siyasilerin u hallerine! Şehrin futbol takımı için seferberlik ilan eden, takımı yenildiğinde sanki meydan muharebesi kaybetmişçesine kriz geçirenlerin Ali Şükrü Bey'den habersiz olmaları veya O'ndan bahsetmemeleri gayet tabiiu2026 Söyledik ya; bir genetik başkalaşma sözkonusuu2026

Medeniyet şehirlerinin ve şahsiyetlerinin hayat verdiği "gen"ler çatlıyor, çürüyor, başkalaşıyoru2026

Ancak; Dün'ün Trabzon'u Ali Şükrü Bey'in şehadeti karşısında nasıl bir tepki vermişti?

Bu soruyu soralım ve 1918 yılında Trabzon'da çıkan ve 6 yıl gibi uzun bir süre yayınına devam eden İstikbal gazetesi'nden seçtiğimiz kesitlerle Ali Şükrü Bey'in şehadetine nasıl tepki verildiğine bakalım.

Hemen belirtelim ki; İstikbal Gazetesi Trabzon'lu Faik Ahmet Barutçu tarafından çıkarılıyordu. Barutçu, önceleri Ali Şükrü Bey'in katledilmesiyle ilgili şiddetli yayınlar yapmasına rağmen, daha sonra 1939 yılında CHP'den milletvekili olmuş ve uzun süre milletvekilliğini sürdürmüş, Başbakan Yardımcılığı yapmıştır.

İşte Barutçu'nun çıkardığı İSTİKBAL Gazetesinden Ali Şükrü Bey'le ilgili 30 Mart 1923 ile 14 Haziran 1923 tarihleri arasındaki nüshalardan seçtiğimiz kesitlerden bazıları:

30 Mart 1923 tarihli Gazete'den:

"İstanbul'da, sanki o daima millet hesabına çalışmak için müesses matbaanda Karakol cemiyetinin bilmem milli kongrelerin neşriyatını gizli gizli tab ederken milleti uyandırmak, üstümüze bir hayula gibi yıkılmak üzere kopup gelen büyük tehlikeden haberdar etmek için daima tehlikeli ve daima şerefli vazifelerden hoşlanan ruhunun ilhamatını en yüksek bir hiss-i necabet ve fedakaru00ee ile yerine getirmeye uğraşırken ve nihayet İstanbul Meclisinin İngilizler tarafından basılıp seddedilmesi üzerine kendini derhal Anadolu'ya sıcak şefkat dolu gördüğün Ankara'ya atarken BİR GÜN GELİP Nu00c2MERD İNSANLAR ELİYLE VE EN FECu00ce BİR u00c2KIBETLE ŞEREF DOLU HAYATINA VEDA EDECEĞİNİ HATIRINDAN GEÇİREBİLİR MİYDİN?

Azu00eez Şehu00eed, bu akıbeti belki son zamanlarda düşünüyordun ve belki de yine hiç düşünemiyordun. Fakat biz MENSUP OLDUĞUN VİLAYET HALKININ MEVCu00dbDİYYETİNİ sarsan bu MEL'UN VE MENFUR Su00db-İ KASD ihtimalini fikrimizden hayalimizden geçirebilir mi idik?....

"Senin ulviyete suu00fbd eden büyük, temiz ruhuna tekarrübe çalışıyoruz. Bu dakika seni, senin kanını aramaktan hiçbir zaman fariğ olmayacak olan memleketinin heyecanını görsen, sana olan hürmetinin merbutiyetinin derecesini anlardın!"

1 Nisan 1923 tarihli Gazete'den:

" Memleket şimdi mebuslarının, azu00eez ve büyük şehid Ali Şükrü'nün kanını arayan mebusların teşebbüsatına kuvvetü'z-zahr olarak neticeye muntazır bulunuyor. Trabzon şimdi azu00eez mebusunun cesed ve katillerini istiyor. Trabzon şimdi mebuslarının ve muhterem Meclisin emniyetini istiyor."

Ali Şükrü Bey'in cesedinin toprağa gömülü olarak Çankaya sırtlarında bulunması üzerine İstikbal Gazetesi sahibi Faik Ahmet Barutçu "FACİA KARŞISINDA" başlıklı yazısında şunları söyler:

"Ali Şükrü'nün şehadeti memleketde yeni bir sahife açıyor. Büyük vatanperver şimdi büyük ve şayan-ı hürmet bir şehiddir. O ŞEHADETİYLE DE MİLLETİN HÜRMETİNİ, MİLLETİN HAKİMİYETİNİ TE'YİDE HİZMET ETMİŞ oluyor. Bu milletin hürriyetine, hakimiyetine el dokundurmayacak, bu uğurda icab eden her şeyi yapabilecek, saltanat-ı şahsiyyeye bazı silahsız haydutların hürriyet düşmanlarının açıktan istedikleri, bağıra bağıra istedikleri hakimiyet-i şahsiyyeye boyun eğmeyecek çok kahraman, çok fedai bir millet olduğunu onun şehadeti bütün yar ve ağyar nezdinde isbata vesile teşkil edecek bir yeni devir açıyor. ALİ ŞÜKRÜ'YÜ ŞEHİD EDENLER, ONA EN AZİZ, EN Şu00c2Yu00c2N-I HÜRMET MEVKİ-İ EBEDu00ceYİ TEMİN ETMİŞLERDİR.

Mübarek Şehid! Senin arkanda ölmeyen, hürriyetini öldürmeyecek olan, senin namını unutturmayacak olan koca bir millet var. Müsterih ol!"

Dikkat edilsin! Bu cümleler, daha sonra CHP'nin tek parti diktatörlüğünde Başbakan Yardımcılığı yapmış bir şahsın kaleminden çıkıyor.

Gene aynı tarihli İstikbal Gazetesi'nde yayınlanan Vakfıkebir Belediye Reisi Ali ile Vakfıkebir Müftüsü Ali'nin çektikleri telgraf:

"Ali Şükrü Bey'in katli manidar olmakla katillerinin ve onların saik ve müşevviklerinin ve cinayet yuvasının imhası için ne yapılması lazım ise, bila-fütu00fbr ve ehemmiyetle meseleyi takip mercu00fbdur. Hemşehrimiz olmak dolayısıyla en ziyade biz Vakfıkebirliler ve mebusu bulunduğu Trabzonlular ve mülhakatı ahalisi şehidin hukuku için HER fedakarlığa amadedir. Katilleri ve Saikleri her kim olur ise olsun hüku00fbmet zahire ihraç etmeli ve kahr u tedmu00eer eylemelidir.

Şehidin cesed-i mübarekini isteriz. Katil ve müşevviklerini lahd-i süku00fbnı ebediye isal edinceye kadar çalışacağız. Setre hiçbir kuvvet hail olamaz. Bütün halk teessüründen hal-i galeyandadır. Kalbimizin ceru00eeha, teessürümüzün izalesi bu icraat neticesine bakıyor.

Enva-ı şenaet ve denaetlerle mailu00ee olduğunu bildirdiğimiz, mazisi mülevves Osman Ağa gibi bir rüsvay ve onu taht-ı himayesine alanları ilelebed tel'inden geri durmayacağız. Giresun gibi zengin bir memleketin servetini kemiren ve bu defa da hayatımıza kast eden denu00ee ve alçak tıynetli Topal Osman kendi gibi bed-tıynet olan mahmu00eelerini de pençe-i adalete tevdi ve teslim etdiriniz. Cevaba muntazırız. Hudaya emanet olunuz."

Altında Vakfıkebir Belediye Reisi ve Müftü'sü ile birlikte Eşraftan Hacıhasanzade Sabri, Birincizade Hacı Hafız, Bahadırzade Hafız Keleş, Mustafa ve Şarlı'dan Uzunzade Arif, Ali, Mehmed, Hasan, Mustafa ve Hafız Hakkı imzaları da bulunan bu beyanattaki duygular ve sahiplenişe rağmen Ali Şükrü Bey'in davası bugün Trabzon'da maalesef unutulmuş durumda.

3 Nisan 1923 tarihli Gazete'den:

Altında Erzurum Meb'usu Hüseyin Avni, Burdur Mebusu Mehmed Akif, Lazistan Mebusu Abidin, Rize Mebusu Ziya Hurşit'le birlikte 25 milletvekilinin imzası bulunan bir taziye şöyledir:

"Ankara, 2 Nisan. Fikr-i ictihad arkadaşımız Trabzon'un büyük oğullarından Ali Şükrü Bey kardeşimizin facia-i şehadeti hasebiyle kalbimizin, ruhumuzun derinliklerinden gelen en mukaddes bir hareket ve heyecanla muhterem Trabzonlulara arz-ı taziyet eyleriz.

Fikr-i ictihad yolunda ilk kurbanı Trabzon'un vermesi, mücahede-i milliyenin pişdarlarından bulunan mübarek vilayetiniz için mübarek bir mazhariyetdir. Bu münasebetle mebuslarınıza gösterdiğiniz çok büyük muzaheret ve alakadarlığınız vatanımızın nail-i hürriyet ve refah olması emrinde en yüksek bir esas-ı istinaddır. Böyle münevver ve fedakar bir milletin vekili bulunmak elhak şayan-ı iftihardır. Samimi hürmetlerimizin kabulünü rica eyleriz."

Sanki, Mehmed Akif, Hüseyin Avni ve 23 arkadaşı, 90 yıl sonra bugün TBMM'deki Trabzon milletvekillerine sesleniyor. Ancak ne okuyan, ne anlamak isteyen var!

Trabzon'la birlikte ülkenin her tarafından müthiş bir infial ve tepkiyi ifade eden birçok beyanatlar, telgraflar ve mesajlar da İstikbal Gazetesi'nde yayınlanır.

4 Nisan 1923 tarihli İstikbal Gazetesi'nde Trabzon Belediye Reisi Hakkı ve Müdafaa-i Hukuk Reisi Barutçuzade Hacı Ahmed'in Ali Şükrü Bey'in hanımına çektikleri telgraf şöyledir:

"Şehid-i Muhterem Ali Şükrü Bey Zevcesi Hanımefendi'ye. Mel'un ve menfur bir cinayete maruz kalan fakat vatanı uğrunda hayat ve şeref-i ebedu00eeye kavuşan çok kıymetli zevceniz fedakar millet mebusumuz Ali Şükrü Bey kardeşimizin facia-i şehadetiyle dil-hu00fbn olarak şehid-i mağfurun takdirkar ve minnetdar milletine vedu00eea bıraktığı muhterem refu00eeka-i hayatına ve sevgili yavrularına karşı vazu00eefe-i milliye ve vicdaniyyemizi der-hatır ederek na'şını Trabzon'a istediğimiz mübarek şehidimizin nam-ı mübecceline layık bir abidesini Trabzon'un su00eenesinde yükseltmek için müsaadelerinizi niyaz ederiz ve bütün Samim-i kalbimizle ve kurumayan gözyaşlarımızla sizlere taziyet eyleriz."

Ali Şükrü Beyin cenazesinin Trabzon'a getirilmesi ve defnine dair 11 Nisan 1923 tarihli İstikbal Gazetesi'ndeki uzun bir yazıdan kesitler alıyoruz:

"Dün Trabzon, büyük evladı Ali Şükrü'nün mübarek naşı huzurunda, emsalsiz bir tuğyan ve galeyan içinde bir kere daha yerinden oynadıu2026Çarşı ve pazara giden bir ferd yoktu. Evinden çıkan doğru iskeleye koşuyordu. Dün Trabzon sanki seyyal bir mevcudiyet halinde mübarek şehidin ulviyete suud eden ruhuna doğru yükselmek, akıp gitmek istiyorduu2026 Ali Şükrü Bey'n mübarek naşını, fedakar ve takdirkar kayıkçılarımız omuzları üstünde iskeleden indirmek istedileru2026 Kemal-i hürmetle iskeleden aşağı indirdileru2026 Muhterem tabut sancaklara sarılmış idi. Diğer bir sancak üzerine, "Şehid-i muhterem-i Vatan Ali Şükrü Bey'in ruhuna fatiha" yazılı olduğu haldeu2026 Muhterem naş, iskeleye yanaşdığı sırada bütün halkın ellerini kaldırarak Fatihalar okuduğunu ve beyaz mendillerle göz yaşlarını silmekte oldukları görülüyorduu2026Ya Rab! O ne müteheyyic manzaraydı. Halk, muhterem şehid mebusun naşına ve tehalükle sarılıyor, sanki bağrına, sanki ruhuna basmak istiyordu. Adım atmak, yürüyebilmek imkansızdı. Halk bir kitle-i seyyale gibi akıyorduu2026. Büyük meydan omuz omuzu sökemeyecek suretde lebaleb dolmuş idiu2026 Millet, kalbinde tutuşan alevi sanki Ali Şükrü'nün tabutunu bağrına basmakla söndürmek istiyormuşcasına ileri atılıyor, mübarek şehidin na'şını elleri üstüne almak istiyorduu2026

Ali Şükrü Bey'in na'şı karaya çıkarıldıktan sonra, orada hazırlanmış, yüksek bir mevkie konduu2026 Mübarek şehidimizin naşına refaket eden mebus, Necati Beyefendi ileri doğru birkaç adım atarak, işte emanetinizi tevdi ediyoruz diye söze başladı.. Necati Bey'in nutkuna Belediye Reisi Hakkı Bey mukabele eyledileru2026 Nutku müteakip şehidin ruhuna Fatihalar ithaf olunarak ihtifal programı mucibince oradan hareket edildiu2026 Belediye önündeki kalabalık muhteşem bir alay halinde göze çarpıyor ve halbuki, henüz cenaze, İskele caddesinden gözükmemiş bulunuyordu. Trabzon bugünkü gibi büyük bir kalabalığın tezahüratına şahit olmamıştıu2026 Muhterem şehidin na'şı Belediye önünde halı ve sancaklarla tefriş edilmiş bir mevkie konduktan sonra, cenaze namazı kılındı. Namazı, saf teşkil imkanı olmaması yüzünden herkes olduğu yerde kılmaya mecbur oldu. Beraberinde kıpırdamak imkansız bir halde idi. Ve böyle bir namaz Trabzon'da ilk defa kılınıyordu. Namazı müteakip Faik Ahmet Bey, ihzar olunan masanın üzerine çıkarak heyecanlı bir nutuk irad ettiler. Faik Ahmet Bey, günlerden haftalardan beri devam eden teessür, mübarek şehid na'şının, hürriyetinizi seviniz, onun için ölünüz, diyen vakur ihtişamı karşısında en had noktasına vardığını en yakıcı şiddetini bulduğunu söylemek suretiyle başladıu2026Nutkunun sonunda Ali Şükrü'nün mübarek na'şı huzurunda hürriyet ve hakimiyet için halkı yemine davet ederek yükselen "Vallahi" sedaları arasında, na'şa dönüp müsteru00eeh ol, senin eserini takip edecek koca bir millet var, demiş ve teessür ve heyecan içinde aşağı inmiştir.

Faik Ahmed Bey'in nutkunu, Lazistan mebusu Abidin Bey'in nutku takip etmiştiru2026 Bundan sonra cenaze alayı aynı tertip dahilinde Boztepe'ye doğru ilerlemeye başladı. Büyük şehid için memlekete nazır ve hakim bir tepede bir makber ihzar edilmiş idiu2026 Mübarek na'ş buraya kadar hürmetkar kafilenin iyadi-i tebcil ve ihtiramında naklolundu. Merhumun zavallı pederi de iki büklüm bu kafile önünde ilerliyorduu2026 Nutuklardan sonra, şehid-i mazlumun mübarek na'şı makbere-i mahsusasına indirilmiş, hoş-elhan hafızların hatm-i şerifleriyle merasime nihayet verilmiştir."

Aynı haberin devamında "Tabutun Arkasında" başlığı altında şunlar yazıyordu: "Dün Trabzon fikir ve ictihadın gömülmek istendiği bir tabutun arkasında yürüdü. Kadınıyla çocuğuyla, genciyle ihtiyarıyla, bütün bir memleket, o büyük tabutun kudsiyyeti etrafında ağladı. Kalplerinin en samimi noktalarından kopup gelen ve en temiz ve ulvu00ee heyecanıyla halk, büyük tabutun etrafında bir hale-i ihtiram teşkil ederek gösterdiği ulvu00ee alaka ile şahsın değil, idealin perestişkarı olduğunu tekrar te'yid etdi.

Ali Şükrü'nün tabutu ve bu tabutun taşıdığı mana, Trabzon'un en uzak köşelerinden bile akıp gelen heyecanın ulvileştirdiği bir mabed gibi idi. Dün koca bir memleketin inleyerek omuzlarında taşıdığı bu büyük ölü, fikrin tabuta giremeyeceğine, öldürülmek istenildikçe ne büyük bir ibda kabiliyeti kazandığına ulvu00ee bir misal olmuşdu."

Böylesine muhteşem bir törenle tüm Trabzon'un seferber olduğu Ali Şükrü Bey'le ilgili ateşli nutuklar ve yazılardan sonra ne olmuştur?

"Ankara'nın hışmı"yla kısa bir zaman sonra herkesin kimyası bozulmuştur.

Dünkü Trabzon'un Ali Şükrü Bey'i ile Bugünkü Trabzon'un Ali Şükrü Bey'ini mukayese edin !

Bu kesitler, Dün O'nun "Ulvu00eeliklere yükselen temiz ruhuna yaklaşmaya çalışan" Trabzon'u ile Bugünün Trabzon'u arasındaki TEPKİ farklılığı, tepkilerin nerelerde yoğunlaştığı ve GEN BOZULMASI'nı ortaya koymaya yetmez mi?

Trabzon ne yazık ki kendisi uğruna feda-i can edenleri unuttu. Kaybettiği değerler hafızasından silindi.

Trabzon'la birlikte hafızası adeta "protez"leştirilen siyasiler, yöneticiler, aydınlar, kültür-sanat-iş çevreleri de Ali Şükrü Bey'i ve davasını unuttu.

Dünya tarihinin, yerel coğrafyalardan hareket ederek "yeniden dizayn" edildiği ve yazılmaya başladığı 21. yüzyılın ilk çeyreğinde, Ali Şükrü Bey Hadisesi, aydınlandığı ve sebepleri anlaşıldığı takdirde siyasu00ee tarihimizde sahih bir aydınlanmanın başlangıcı olacaktır.

Umulur ki bu "büyük şehid", şehadetiyle yakın tarihimizin "büyük hesaplaşması"nı başlatacaktır!

Ali Şükrü Bey'e şehadetinin 90. yılında bir kez daha rahmet, Trabzon'a da onu anlama yolunda idrak, basiret ve feraset diliyoruz.

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin