Algoritmik Irkçılık
Herşey bir hesap ile yaratılmıştır. Dünya düzeninde bu hesap
milim saptığı zaman sosyal veya fiziki kaos, felaket, afetler oluşur. Birçok
insanımızı hayattan koparan pandemi salgınının tekrar yükselişe geçtiği bir
dönemde İzmir’de yüreğimizi derinden sızlatan depremin sonuçlarının da bu
hesaptan tabiata meydan okuyarak, binaları gerektiği evsafta yapmayarak
şaşılmasının payı büyüktür. Toplumsal hafıza coğrafyasında yüzyıllardan gelen
bu hesabı tutar.
Düşmanlarınızın sizi yok etmek için yaptığı en önemli şey ise
bu toplumsal hafızayı yok etmeye veya kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirme
çabasıdır. İnsan hayatı, duyarak, görerek, okuyarak, ezberleyerek, deneyerek,
tekrar ederek kısacası yaşayarak öğrenir.
1999 depremi de toplumsal hafızamızda batıya kul köle olan bir sistemin
devrilmesi gerektiği gerçekliğini öğretti. Türkiye’nin başkanlık sistemine
geçmesinde bilimsel çalışmalarıyla, mecliste verdiği mücadeleyle çok önemli
katkıları bulunan Prof.Dr. Burhan Kuzu hocamıza bu vesileyle rahmet diliyorum.
Türk’ün Anadolu’da var olma mücadelesinde karşısında sadece
konvansiyel silahlar ve vekil terör örgütleriyle Akdeniz’de, Suriye’de, Irak’ta, Karabağ’da
bayrak gösteren ülkeler veya Macron, Biden, Trump ve pek çok AB lideri gibi
ırkçı yaklaşımlarla sonuç almak isteyenler yok. Bayrak gösterenlerden çok daha
etkili olan ise, Facebook, Twitter, Google gibi sosyal medya devleri. Bu
mecralar algoritmik çalışma sistemiyle, algılarımızı, toplumsal yapımızı,
sosyal senklarizasyonumuzu, yönetim biçimimizi, kurumlarımızı ve demokrasimizi
hedef alıyorlar. Bu mecralar üzerine bir düzenleme yapmak istediğiniz de ise
karşınıza, basın, düşünce ve ifade özgürlükleri çıkartılarak kafanızda boza
pişiriliyor.
AB Komisyonu Başkan yardımcısı Margrethe Vestager de, tıpkı
ABD seçimlerine katılan aktörler gibi sosyal medya ırkçılarından rahatsız.
Vestager, ‘Demokrasimizi ilgilendiren kararları birkaç şirketin almasına izin
vermeyeceğiz’ diyerek şirketleri şeffaf olmaya davet ediyor. Vestager, bu
şirketlerin big data için algoritmik olarak topladıkları verileri kullanarak
istedikleri sonuçları aldığını, İngiliz Cambridge-Analytica danışmanlık
şirketinin, 2016 ABD seçimleri ve Brexit referandumunu etkilediğini iddia
ediyor.
ABD seçimlerine, Çin, Rusya ve İran’ın müdahil olduğu
yönündeki iddiaların yanı sıra Fransa ve Almanya’da olduğu gibi özellikle
islamofobik, ırkçı, radikal sağ sosyal mecraları kuşatmış durumda. Bu
mecraların yöneticilerinin ise Batı ırkçılığını algoritmik olarak teşvik
ederken, İslam toplumlarının en haklı konularda bile seslerini kısması kimin ne
yapmak istediğini gösteriyor bizlere. İsrail’in her türlü manipülasyonu bu
mecralarda açık olmasına rağmen Filistinli kullanıcılar bir anda
engelleniyorlar. İşgalci Ermenistan ve gayri meşru Karabağ yönetimlerinin
silahlı güçlerinin Twitter hesapları hiçbir sınırlamaya tabii tutulmazsen,
Azerbaycan Savunma Bakanlığının hesabına tehlikeli içerik uyarısı bulunuyor.
İslamı, batı çıkarları doğrultusunda değiştirme projesinin
ana aktörü, sadece Macron mu olduğunu zannediyorsunuz. Özellikle kadın,
lezbiyen ve homoseksüele akımlar üzerinden sosyal medya devleri topladıkarı
bilgileri Algoritmik olarak analiz ederek bize servis ediyorlar. Alıcıları ise
maalesef iktidarın içine bile sokulabilen algı ajanları. İstanbul sözleşmesini
bu mecradan okursanız farklı bir fotoğraf görürsünüz. Bu olguda ikinci büyük
done terör ve şiddet algısı. Pariste 9 santimlik çakı ile kafa kesildi
iddialarının sıklıkla gündeme getirilmesi ırkçı algoritmanın bir başka yönü.
İngilizlerin, Kıbrıs’ta Trodos dağlarının Olimpus zirvesine kurduğu devasa
radar üssünden yıllardır CİA ve Mossad’a yapılan servisler sadece güvenlik
açısından değil sosyal değişim ve algının yönetilmesi açısından da çok önemli.
Karabağ’daki süreçte neler oluyor diye baktığımızda, meşhur Frank
Muller saatlerinin sahibi Vartan Sermakes’in Kelbecer’de yıllardır
Azerbaycan’ın hakkı olan altın madeninj kaçak olarak işlettiğini, bu madenleri
elinde tutabilmek için de teröristlerle işbirliği yaptığını görürsünüz. Yıl
1804, Rus Savunma bakanı Knez Sisianov, Karabağ Hanı İbrahim Halil’e mektup
yazarak, “Bir sineğin kartalla konuştuğunu duydun mu? Güçlünün doğal hakkı
hükmetmektir. Zayıf ise güçlüye boğun eğmek için yaratıldı’ tehdidi devam
ediyor.
Sosyal medya devlerinin ve batılı güç odaklarının ırkçı
yaklaşımlarla islama saldırılarının arka
planında İslam toplumlarının kartal değil sinek olduğunu kabul ettirilmesi,
savaşın beyinlerde bitirilmesi hesabı yatıyor. Bu kirli oyunu bozabilecek en
büyük gücümüz ise Turancılık diye alay edilse de, İslam birliği olmaz diye
dalga geçilse de, önce Türkiye içinde, ardından da tüm dünyada birlik ve
beraberliğimizin sağlanması mazlum halkların kenetlenmesidir. Algoritmik algı
ırkçı savaşını yapanların endişesi, İslam güneşinin kimin kartal, kimin sinek
olduğunu gösterme potansiyelidir.
1999 depremindeki acziyetimiz Türk kartalını Türk halkına
sivrisinek gibi göstermek isteyenlerin sonunu getirdi. İzmir depremindeki
kamunun ortaya koyduğu başarı ise bize bizden başka dost olmadığını açık seçik
ortaya çıkartarak, milletimizin tasada ve kıvançta birliğini sağlayarak batının
algoritmik ırkçılarına karşı acılarımızdan zafere giden bir süreci
başlatacaktır. Batı batı diyerek insanımızı yokluğa ve esarete mahkum edenlerin
dönemi bitmiştir. Aydınlık günler bizleri beklemektedir… Vesselam…..