Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.85
Gram Altın
2973.82
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Afetlere dayanıklı Türkiye

Marmara Üniversitesi'nde bu yıl 7'ncisi düzenlenen Sivil Strateji Sempozyumu'nda 'Afet Sonrası İş Birliği ve Koordinasyon' temalı oturum ve paneller düzenlendi. Göztepe Yerleşkesi Dr. İbrahim Üzümcü Konferans Salonu'nda düzenlenen sempozyumda, afetler konusunun anlaşılır hale gelmesi ve rasyonel politikaların geliştirilmesine katkı sunulması hedeflendi.
Afetlere dayanıklı Türkiye
18 Aralık 2023 14:04:08
Marmara Üniversitesi'nde bu yıl 7'ncisi düzenlenen Sivil Strateji Sempozyumu'nda 'Afet Sonrası İş Birliği ve Koordinasyon' temalı oturum ve paneller düzenlendi. Göztepe Yerleşkesi Dr. İbrahim Üzümcü Konferans Salonu'nda düzenlenen sempozyumda, afetler konusunun anlaşılır hale gelmesi ve rasyonel politikaların geliştirilmesine katkı sunulması hedeflendi.

Analiz Doç. Dr. Erkan ÇAV

Türkiye, dünyada bir yılda ortalama 20 civarında gerçekleşen 7+ büyüklüğündeki depremlerden ikisini 8 saat arayla 6 Şubat 2023 tarihinde yaşadı. Bu olağanüstü afet durumu, 21 ili ve 175 ilçeyi doğrudan ve dolaylı olarak etkiledi, yıkımlara sebep oldu. Avusturya, Portekiz, Güney Kore gibi birçok ülkenin yüzölçümünden daha büyük olan 110 bin kilometrekarelik bir coğrafyada etkili olan afetin hâlen aralıksız biçimde maddî ve manevî yaralarını ülkece sarmaya çabalıyoruz. Bu afet, nüfusumuzun 6’da 1’ini, coğrafyamızın 7’de 1’ini, illerimizin 8’de 1’ini doğrudan etkisi altına almıştır.

7-8 Aralık 2023’te Marmara Üniversitesi Göztepe Kampüsünde 15 oturum ve 70’in üzerinde konuşmacı ile gerçekleştirilen 7. Sivil Strateji Sempozyumu kapsamında yapılan sunumlar, afet yönetimi ve sivil toplum konularının çok boyutlu ve derinlikli olarak ele alınmasını sağladı. Meselenin özü şudur: Sivil stratejiler geliştirmeden afetlere dayanıklı yaşam birimleri inşa edemeyiz. Sivil strateji, sivil inisiyatifleri, sivil savunmayı, sivil örgütlenmeyi, bireylerin, ailelerin, apartmanın, sokağın, mahallenin, köyün, kasabanın, ilçenin, ilin ve nihayetinde tüm ülkenin afetlere karşı bilinçlenmesi, hazırlıklı hâle gelmesi ve ihtiyaç olduğunda her türlü afete karşı mücadele etmesi demektir.

Yaklaşım ve önerilerimizin çerçevesi “Afetlere Dayanıklı Türkiye” olarak tanımlanabilir. “Afetlere Dayanıklı Türkiye” yaklaşımı, doğa kaynaklı olan ve olmayan, ama nihayetinde insanların tercihleriyle ve/veya bugün Gazze’ye yönelik katliam saldırılarında olduğu gibi insan eliyle üretilen afetleri de kapsayan olaylara karşı “sivil savunma stratejisi” açısından daha güçlü bir Türkiye demektir. Sivil Savunma Stratejisi bağlamında sivil savunma ve sivil inisiyatif refleksleri savaşlara karşı da toplumun hazırlığını güçlendirir, direncini artırır, ulusal güvenliği tahkim eder.

Bu üç günlük yazı dizisinde, sempozyumda öne çıkan bazı tespitleri, değerlendirmeleri ve önerileri, AFAD ve STK’ların yönetişim süreçlerine dair sunumumuzu ve 15. ile 29. günler arasında deprem bölgesindeki gözlemlerimize ve görüşmelerimize dayanarak ve ilgili kişi ve kurumların raporlarını inceleyerek hazırladığımız 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremleri Afet Yönetimi Raporu Tespit, Gözlem ve Öneriler (Timaş, Mayıs 2023) başlıklı kitabımızdaki çeşitli önerileri Yeni Afet Yönetimi Modeli kapsamında aktarmak istiyoruz.

Sivil Strateji Sempozyumu

2015 yılında 1.’si yapılan Sivil Strateji Sempozyumu’nun bu yıl 7.’si düzenlendi. Sempozyumun fikrini ilk ortaya koyan ve organize eden Marmara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yüksel Demirkaya, bu süreci şöyle aktardı, “Kamu politikaları konusunda mevzuatta Fransa’dan, deprem mevzuatı bakımından kimi yönlerde Japonya’dan daha iyi olmamıza rağmen uygulama ve sonuçları açısından onlarla kıyaslanamayacak kadar eksikliklerimiz var. Bunun sebeplerini incelerken kamu politikalarının uygulanmasındaki ana eksikliğin sivil destek olduğunu gördük: Yerel, bölgesel ve ulusal katılım şart. Bu eksikliği 2014 yılında tespit ettikten sonra bu sempozyum serisinin ilki olacak 2015 yılındaki programımızı düzenledik. Umuyoruz ki bundan sonra gerek kamu politikalarında gerekse afet mevzuatı uygulamalarında sivil toplumun daha güçlü desteği ile daha iyisini başarabiliriz.” Sempozyum Düzenleme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Yüksel Demirkaya, Kent Sorunları ve Yerel Yönetimler Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Dr. B. Hande Gürsoy Haksevenler ile Sivil Toplum Merkez Üssü Müdürü Ömer Faruk Terzi başta olmak üzere sempozyumu hazırlayan tüm kişi ve kurumları tebrik ederiz.

Öne çıkan tespit ve öneriler

7-8 Aralık 2023 tarihinde gerçekleştirilen 7. Sivil Strateji Sempozyumu, sivil toplum, STK’lar, gönüllülük, yönetişim, yerel yönetimler, afet yönetimi, çevre planlama, stratejik yönetim ve kamu yönetimi alanında araştırmacıların, akademisyenlerin, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör temsilcilerinin, yerel yönetim başkanlarının ve kamu yönetiminden bürokratların katıldığı, sosyal bilimler açısından verimli bir program olmuştur. Sempozyumda dinlediğimiz oturumlardan bazı öne çıkan tespit ve önerileri aktarıyoruz.

Milyonlarca insan risk altında

Jeolog ve deprem bilimci Prof. Dr. Naci Görür: “Olası Marmara depremi için kritik bir dönemdeyiz. Acil, 7/24 bir çalışma disiplini ile hazırlıklar yapılmalıdır. İstanbul’da bir depremde ilk anda yıkılma ihtimali yüksek olan 90 bin binanın hızla yenilenmesi gerekiyor. Milyonlarca insan bu sebeple büyük risk altında. Bu yapı stokunu yenilemek için merkez ve yerel yönetim ile halk kolkola girmelidir. Depremlere karşı tedbir almak siyaset üstü bir konudur. Bu problemi hepimiz birlikte çözeceğiz. Herkes sorumlu, hepimizin görevleri var.”

Kamu Yönetimi’nde temsil edilecek bir birim kurulmalı

Eski bürokrat Prof. Dr. Yusuf Erbay, “İstanbul ve çevresindeki illeri kapsayan 6-7 ilin yönetimini bütünleşik olarak Afet Yönetimi için hazırlayacak Cumhurbaşkanı Yardımcılığı seviyesinde Kamu Yönetimi’nde temsil edilecek bir birimin kurulmasını elzemdir. Ancak güçlü bir siyasi destekle merkez-yerel dengesi kurulur, koordinasyon ve işbirliği sonuç alabilir ve nihayetinde İstanbul için yapılması gereken hazırlıklar daha kısa sürede ve etkili biçimde yapılabilir.”

Afetlere dayanıksız alanlarda yapılaşmaya izin verilmeyecek

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Refik Tuzcuoğlu, “6 Şubat Depremlerinde 850 bin bağımsız yapı hasar aldı. Önümüzdeki günlerde inşa edilen yeni 46 bin konutun ilk teslimi yapılıyor. Yeni yapılaşmada Bakanlık olarak kesinlikle afetlere dayanıksız alanlarda yapılaşmaya izin vermiyoruz. Özellikle 2000 öncesi yapılarda dayanıksızlık var. Türkiye genelinde 2 milyon yapıda sıkıntı var. Bunların aşama aşama yenilenmesi gerekiyor. Bugüne kadar son 20 yılda 2.2 milyon yapı dönüştürüldü. Mevzuattaki son yenilemelerle önümüzdeki süreçte kentsel dönüşümün hızlanacağını öngörüyoruz. Gelenekten gelen birikimi de kullanan modern özelliklere sahip ancak esas olarak afetlere dirençli şehirleşmeyi sağlamak temel hedefimiz. Cumhurbaşkanımızın değerlendirmesiyle Türkiye’nin tümünü afet bölgesi olarak görerek, bu titizlikle çalışmalarımızı yürütüyoruz.”

hatay-merkez-22-02-2023-1_3182b662a2ed8645f475d83300d94d2b.jpg

Şehirlerimizde daha çok çalışmalıyız

6 Şubat Depremleri sonrasında Osmaniye’de görevlendirilen Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz, “Çok ders aldık. Ben belediye başkanı olarak yeni afetlere karşı Balıkesir’de, kendi şehrimde yeni hazırlıklar yaptırıyorum. Kesinlikle daha çok çalışmalıyız. Açık söylemek gerekirse biz bazı bakımlardan yetersiz kaldık. Oraya gidecek araçları ve uzman elemanları belirlemede ve seçmede yetersiz kaldık, bunları oraya gidince anladık. Yönetimdeki ve uygulamadaki eksikliklerimizi gidermeliyiz. Çok büyük bir felaket olması da ektili oldu, ama daha iyi olmak zorundayız. Afetlere karşı devletin daha hazırlıklı olması için 45-55 yaş arası 5 ila 10 kişiden oluşan ve her zaman göreve hazır durumda olan afetler konusunda bilgili, deneyimli ve zihni hazır süpervisor (denetleme yetkisine sahip üst düzey yönetici) valileri olursa, bu isimler Türkiye genelinde bir afet olduğunda görevli olarak hemen oraya intikal ederek daha hızlı, etkili ve güçlü müdahaleler yapabilirler. Afetler sonrasında ilk 72 saatte tek başımıza kalabileceğimizi farz ederek bireysel hazırlıklarımızı da mutlaka yapmalıyız.”

'Bireyler ve STK’lar birlikte hareket etmeli'

6 Şubat Depremleri sonrasında Hatay ve çevresinde görev yapan Kocaeli Büyükşehir Belediyesi Başkanı Doç. Dr. Tahir Büyükakın, “Afetlere ve çözümlerine yönelik olarak ‘Niçin’ sorularını sormalı ve sorunların kökenine dayalı faaliyetler yapmalıyız. Birbirimize propaganda yapmaktan öte gerçekleri ele almak zorundayız. Bireyler ve STK’lar birlikte hareket etmeli, sağlam binalar yapmanın afetlere karşı tüm tedbirlerin temeli olduğunu bilmeliyiz. Afet sonrası travma büyük sorun, psiko-sosyal sorunları da unutmamalıyız. Vatandaş ve toplum odaklı eğitim yapmalıyız. STK’ların profesyonelleşmesi şart. Afetler karşısında hedefe götüren misyon temelli liderlikle çalışmaları ve uygulamaları yapmalıyız.”

'Toplanma alanları ve kapasiteleri artırılmalı'

2010 yılındaki yeniden organizasyon sürecine değin Afet Birliklerinin komutanlığını yapan ve günümüzde akademide yer alan Prof. Dr. Fahri Erenel: “Deprem sonrasında evlerinden uzaklaşmak istemeyen afetzedeler olmakla birlikte, bir süre sonra toplanma alanları ana merkezler oluyor. Toplanma alanlarının gece kullanımını ve görünürlüğünü, işlevlerini ve kapasitelerini artırmak gerekir. Senaryolar, afetler için bize ne yönde hazırlıklar ve çalışmalar yapılması gerektiği konusunda öneriler sağlar. 6 Şubat Depremleri sonrasında, Cumhurbaşkanının talimatıyla Ordu’da afetlere hazırlık bağlamında yeni bir yapılanma, hazırlık ve eğitim süreci başlatıldı.”

İstanbul Vali Yardımcısı Mustafa Kaya, STK’ların profesyonelleşmesinin önemine dikkati çekerken afetler konusunda İstanbul genelinde eğitim süreçlerini yürüttüklerini, görev ve sorumlulukları kapsamındaki faaliyetleri yaygınlaştırdıklarını belirtti.

Kevser Eğitim Vakfı Başkanı Ferhat Çalışye’nin “Deprem, ideolojik ve yaşam tarzı olarak farklı olan insanları yakınlaştırdı, çatışmaların ne kadar anlamsız olduğunu ortaya koydu” tespiti dikkat çekiciydi.

AFAD İstanbul Anadolu Arama Kurtarma Birlik Başkanı Bilal Öztürk müdahale ettiği onlarca farklı olaydan örnekler verdikten sonra “afetlerin etkili olmasına engel olacak yapılaşma temel ve kesin çözümdür ve afetlere karşı toplumsal güçbirliği ile ancak mücadele edilebilir” değerlendirmesini yaptı.

Doç. Dr. Burak Hamza Eryiğit ve Doktorant Adem Sarıca, deprem bölgesinde faaliyet gösteren 30 STK ile yaptıkları görüşmeler neticesinde AFAD ile STK’lar arasında koordinasyon ve işbirliğinin zayıf çıktığını, STK’ların kurum olarak akreditasyon ve eğitimlerinin eksik olduğunu ve profesyonel anlayışa erişmeleri gerektiğini tespit ettiklerini aktardılar. Somut çözüm önerileri ile birlikte bu araştırma tamamlandığında Yeni Afet Yönetimi Modeli için katkı sunacağını düşünüyoruz.

Ayşe Güneş Çelik, Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş bağlamında yaptığı incelemede spor kulüplerinin deprem sonrasındaki faaliyetleri ile toplumsal bilincin ve duyarlılığın yükseltilmesi, kitlelerin harekete geçirilmesi, yardımların toplanması ve bölgedeki faaliyetlere dikkatin çekilmesi açısından önemli etkileri olduğunu ortaya koydu.

Mesut Koç, afetler sürecinde yaşanan çeşitli güven sorunları sebebiyle “Kamuoyu Bilgilendirme Kurulu” oluşturulabileceğini önerdi. Aynı şekilde afetlerde medyanın rolü konusunda bildiri sunan Süleyman Türkoğlu ve Hülya Semiz Türkoğlu da özellikle kaynağı ve doğruluğu teyit edilmeyen bilginin yaygınlaştırılmasının mahsurlarına dikkati çekerek sadece sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımların yanıltıcılığını vurguladılar, buna karşı güvenilir haber merkezlerinin etkisinin artması ve öne çıkması gerektiğini belirttiler. Bu sunumlar dışında ulusal ve uluslararası koordinasyon süreçlerini, afetlere karşı çevre bilinciyle yeniden inşa uygulamalarını, afet sonrası güvenlik tedbirlerini, STK’ların afetlerdeki rolünü, gönüllü faaliyetlerini ve yönetimini, yerel ve merkezi yönetimlerin koordinasyon ve işbirliğini ve afetlerin çevreye olan etkilerini ele alan çeşitli oturumlar ve sunumlar yapılmıştır. Sempozyum Bildiri Kitabı, bu alandaki çalışmalar için değerli bir kaynak olacaktır.

2nci-bolum-3_89129fda44a2a6c45c74628d3d73c0d1.jpg

AFAD ile STK’ların koordinasyon işbirliği ve yönetişiminin artırılmasının önemi

Afet Yönetimi çok boyutlu bir süreçtir. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ile Sivil Toplum Kuruluşları’nın koordinasyona dayalı işbirliği ve ortak düşünme, karar alma ve uygulama süreci olarak yönetişim içinde birlikte hareket etmesi, hem afetlere hazırlığı güçlendirir, hem de afet sırasında ve sonrasında yönetimi destekleyerek müdahalelerin hızını, etkisini, başarısını ve sorun çözme becerisini yükseltir. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremleri, bugün Türkiye genelindeki tüm afetlerde birinci derecede yönetim gücü, uygulama yetkisi ve müdahale sorumluluğu olan AFAD ile STK’ların birlikte düşünme, karar alma ve uygulama kapasitesinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymuştur. Yeni Afet Yönetimi Modeli, bu özelliklere daha fazla sahip olmalıdır.

Yeni Afet Yönetimi Modeli

Yeni Afet Yönetimi Modeli’nde; zihniyet ve düşünce, örgütlenme ve organizasyon, teori ve pratik ile politika ve uygulama katmanlarında daha esnek, sistematik, etkili ve sürdürülebilir çözümler üretmeliyiz. Afet bölgesindeki ve afet bölgesine dışarıdan ulaşan sivil toplum kuruluşlarının bürokratik ve yerel kamu kurumları ile AFAD koordinatörlüğünde; afetler karşısındaki bütünleşik müdahale kapasitelerinin, görev ve sorumluluk etkinliklerinin ve hizmet ve uygulama alt-yapılarının artırılmasına dayalı uygulanabilir yaklaşımlar geliştirmeliyiz. Afet Yönetimi’nde “STK’lar/Sivil İnisiyatifler + Sivil Savunma Refleksleri + Merkezi-Yerel Kamu Kurumları” eşgüdümlü olursa en yüksek etkiyi sağlar. Sivil inisiyatiflerin, dolayısıyla STK’ların; afetlere karşı sivil savunma reflekslerini ve afetlere dayanıklılık ve dirençlerini geliştirmek temel hedefimiz olmalıdır.

Afet Yönetimi ve STK işbirliği önerileri

“Afet Yönetiminde AFAD ile Sivil Toplum Örgütlerinin Koordinasyon, İşbirliği ve Yönetişiminin Artırılmasının Önemi: 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremleri Örneği” başlıklı sunumumuzdan hareketle AFAD ile STK’lar arasındaki mevcut iletişim, ilişki, yönetim ve organizasyon modelindeki eksikliklere, hatalara ve olumsuz durumlara dair çözüm, iyileştirme ve geliştirme önerilerimizi maddeler halinde aktarmak istiyoruz.

1. Yönetişimi artıran yeni yaklaşım

AFAD bünyesinde, çeşitli koşulları karşılayan Sivil Toplum Örgütlerinin (STK) Afet Yönetimi kapsamında yönetim, karar ve uygulamada yer alması için esnek, modüler, entegre ve yönetişime dayalı bir modelin geliştirilmesi ihtiyaçtır. Bu açıdan afetlere müdahale eden STK’ların faaliyetlerini raporlamaları bu bağlamda önem taşır. STK’ların 6 Şubat Depremleri sonrasındaki tecrübelerini, bu süreçteki afet yönetiminin her açıdan olumlu-olumsuz yönlerini ve gelecek afetlere karşı hazırlık ve mevcut tıkanmalara karşı çözüm önerilerini raporlamaları ve bunu ilgililerle ve kamuoyuyla paylaşmaları daha etkili, güçlü ve başarılı bir Afet Yönetimi Modeli için gereklidir. Aynı şekilde, afetlere müdahale eden kamu ve yerel, STK ve özel kurumların ve görev yapan kaymakam, vali veya mülkiye müfettişi gibi yöneticilerin raporlama yapması ve bunları AFAD ile paylaşması zorunlu kılınarak, kişiler ve kurumlar bağlamında ortak bir veritabanı ve hafıza kaydı oluşturulmasını sağlamak mümkündür. “Afetlerle Mücadele Ulusal Deneyim Veritabanı”, bundan sonraki afetlere hem hazırlık hem de müdahale süreçlerinde yönetsel ve uygulama olarak çok boyutlu katkı sağlar.

2. AFAD bünyesinde 'STK Koordinasyon Kurulu' kurulması

Koşullara uygunluk sağlayan akreditasyon ve güvenlik protokolü imzalamış STK’larla AFAD’ın bütünleşik hareket etmesini sağlayacak “STK Koordinasyon Kurulu”nun kurulması gerekir. Böylece, Akreditasyon ile “görev ve bilgi mahremiyeti, gizliliği ve koruması protokolü” kabul edilir. AFAD + STK bütünlüğünü kurmaya engel olan “güvensizlik hâli” ortadan kaldırılır. STK’ların organizasyon içi mahrem bilgileri koruması sağlanır, bilgilerin siyasi veya başka amaçla kullanılmasına engel olunur.

'STK Koordinasyon Kurulu' üyesi olmak için aranacak özelliklere dair öneriler

AFAD ile birlikte yönetim, karar ve uygulama süreçlerinde söz sahibi olabilmesini sağlayacak STK Koordinasyon Kurulu bünyesinde yer alabilmek için STK’larda bazı özellikler aranabilir: 1- Türkiye merkezli bir STK olmalı. 2- Gelir kaynaklarının yüzde 80’i ülke içinden olmalı. 3- Siyasi partilerle organizasyon bağı olmamalı. 4- Örgütsel ve organizasyonel yapının yöneticileri ve üyeleri Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmalı. 5- Yöneticiler ve üyeler herhangi bir suç unsuru yapı, örgüt, oluşum ile bağlantılı olmamalı. 6- STK en az 20 ilde örgütlenmeli. 7- Belirli sayıdaki üyeleri Arama Kurtarma ve Afet yönetimi eğitimleri almalı. 8- AFAD üzerinden gelen mahrem bilgilerin açıklamayacağı taahhüdü verilmeli. 9- Afetler yaşandığında başlayan Afet Yönetimi kapsamındaki gizliliğe haiz bilgiler paylaşılmamalı. 10- AFAD Koordinasyonu içinde olmanın, şartları ve sınırları kabul edilmeli.

stk-yardimlar_de8b440e68e5f8913f46a80b4935f2fb.jpg

3. STK’lara eğitim ve ekipman desteği

STK’ların afet yönetimindeki etkinliklerinin ve sahadaki katkılarının artması ve kalıcı olması için uzman ve profesyonel seviyede arama kurtarma ekipleri kurmaları, eğitimini almaları, ekipman ve alt yapılarını, organizasyon ve örgütlenmelerini afetlere müdahale etmeye uygun hale getirmeleri gerekiyor. Bunu STK’ların çoğunluğunun öz-kaynakları ile yapması mümkün değildir. Koşullara uygun STK’lara, AFAD, kamu kurumları vd. kurumlar tarafından afetlerde müdahale ve arama-kurtarma eğitimi verilmesi, ekipman sağlanması ve profesyonel kapasitelerinin artırılması gerekir. Deprem bölgesindeki görüşmelerimizde İHH, AKUT gibi profesyonelleşmiş arama-kurtarma ekipleri ve elemanları olan STK’lar dışındaki bazı STK’ların ilk 15 gündeki en yüksek hayat izi bulma imkânı olan günlerde kimi zaman yarardan fazla yük olduğu sıklıkla gündeme getirilmiştir. Böylece hem bu türlü sıkıntılar giderilir, hem de AFAD’ın kendi kadrosunda yer alan 3 bin civarındaki arama-kurtarma personeli gibi, eğitim ve ekipman desteği verdiği ve duruma göre maddi kaynak sağladığı binlerce uzmandan oluşan “kadroluymuş gibi” geniş bir arama-kurtarma ekibi olmuş olur.

4. Yerel STK’ların daha etkin hale gelmesi

Yerel STK’lara Afet Yönetiminde daha etkin roller verilmesi afetlerle mücadelede süreci güçlendirir. Bu konuda afet sonrası sürecin yönetimini zayıflatan, müdahaleleri geciktiren, örgütlenme ve organizasyonu baltalayan çok ciddi tespitler, değerlendirmeler ve eleştiriler ile karşılaştık, gözlemlerimizle de bunları doğrulama imkânı bulduk. Yerel STK’ların inisiyatif alanları genişletilirse daha etkili bir Afet Yönetimi sağlanabilir.

5. 'Ulusal Gönüllü Yönetim Sistemi'nin kurulması

“Ulusal Gönüllü Yönetim Sistemi”nin Türkiye genelindeki STK’larla birlikte oluşturulması gönüllülerin verimli kullanımını artıracaktır. Bazı STK’ların faydadan ziyade yük olması, hatta maalesef ki zarar vermesi, bünyesindeki sürekli ekipte olan gönüllü profesyonellerin ve/veya afet durumlarında gönüllü katılım gösteren üyelerinin çeşitli yetersizliklerinden kaynaklanmaktadır. İhtiyacımız uzmanlaşmış ve/veya profesyonelleşmiş gönüllülerin yetişmesidir. Bu olmadığında, gönüllülükte yeterlilik, süreklilik ve istikrar problemleri yaşanmaktadır. Ulusal Gönüllü Yönetim Sistemi, eksikliklerin de analiz edilmesini sağlayacağı için bunları gidermeye yönelik profesyonel eğitim sağlayarak gönüllülerin verimini en yüksek seviyeye çıkarabilir.

'Ulusal Gönüllü Ağı' önerisi

Sadece STK üyeleri için değil, tüm toplum üyeleri için ulusal düzeyde bir “gönüllü yönetim sistemi” kurulabilir. E-devlet içinde yer alan bir bölümle “ulusal gönüllülük sistemi” kurulabilir. Bu unsura “Ulusal Gönüllü Yönetimi Sistemi”, “Ulusal Sivil Savunma Ağı” vb. isimler vermek mümkündür. Bu sisteme her vatandaş isteğe bağlı olarak katılabilir. T.C. vatandaşlarının e-devlet sistemindeki sayfalarında “Sivil Savunma için ne yapabilirsiniz?” sorusunun cevabını verebilecekleri bir seçenekler listesi konulabilir. Böylece bir afet anında devlet, ilgili seçeneği dolduran kişilere gönüllülük için doğrudan bilgi ulaştırabilir. Devlet bu bilgileri temel alarak gönüllülük yapabileceğini beyan eden vatandaşlara “Yaşanan X afeti için gönüllü olarak katkı verebilir misiniz?” sorusunu yönlendirerek aktif olarak gönüllülük süreçleri başlatabilir. “Evet” cevabı alınırsa hangi alanlarda katkı yapabileceğini belirttiği için bu vatandaşlar ilgili alanda afet bölgesi için gönüllü katkı vermeye çağrılabilirler. “Ulusal Gönüllü Ağı” gibi kamu ve özel tüm kurumlar da afet yönetimi bağlamında hem kurum içinde hem de ulusal bazda birbirine entegre ve ortak bir veritabanı içinde insan kaynaklarını sistemleştirebilirler. Her bir kurumun tek başına değil, entegre bir sistemle çalışanlarını afetlere karşı ortak eğitmesi, organize etmesi ve afet zamanlarında yönlendirmesi mümkündür. Bu sistemi ulusal düzeyde tasarlamak, afetlere müdahalede ortak bir insan gücü kaynağı oluşturulmasını sağlar.

6.Bütünleşik Afet Yönetimi Sistemi’nin hayata geçirilmesi

Saydığımız özelliklerle güçlendirilmiş “Bütünleşik Afet Yönetimi Modeli”nin hızla geliştirilmesi gerekiyor. Seçilmiş ve atanmışlardan oluşan kamu yönetimi ile sivil toplum inisiyatiflerinin; daha etkili bir Afet Yönetimi Modeli için de “yönetim, karar ve uygulama olarak daha bütünleşik bir organizasyon” içeren bir yaklaşımla yer alması kritik bir yönetim eşiğidir.

Nihayetinde;

Afetlere karşı hem öncesinde, hem sırasında ve hem de sonrasında yerel ve merkezi kamu yönetimleri ve kurumları, STK’lar ve en önemlisi sivil toplum, birlikte hareket etme kapasitesini ne kadar ileri aşamaya ve yüksek seviyeye çıkarırsa afetler karşısındaki kayıplar o ölçüde azalır. Bu bağlamda ortaya koyduğumuz öneriler; Türkiye Devleti tarafından oluşturulan ve geliştirilen makro politika ve uygulama tasarımı olan “Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli” için de katkı verecektir.

'Afetlere Dayanıklı Türkiye' İçin Öneriler

Türkiye’nin afetlere karşı daha dayanıklı hâle gelmesi için kapsamlı yaklaşımlar ve uygulamalar geliştirmesi ve çeşitli değişimler ve dönüşümler gerçekleştirmesi gerekiyor. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremleri Afet Yönetimi Raporu Tespit, Gözlem ve Öneriler (Timaş, Mayıs 2023) başlıklı kitabımızda sunduğumuz Türkiye geneli önerilerden bazılarını yenileriyle birlikte ortaya koymak istiyoruz.

Afetlere karşı mücadele siyaset üstüdür

Afetlere dayanıklı bir Türkiye oluşturmak partiler üstü, siyaset üstü bir konudur. Bu bağlamda Afet Yönetimi siyasi tartışmaların bir malzemesi olarak değil, millî çıkarlarımız bağlamında ele alınması gereken, herkesi ve hepimizi kapsayan hayati öneme sahip, varoluşsal ortak çıkarımızın olduğu bir konudur. Afetler karşısında savunmasız kalmış insanlarımızın her an ölümle iç içe yaşamasına izin verilemez. Bu konuda herkes ortak sorumluluk altındadır.

Toplumsal afet bilincimizin yükselmesi şart

“Toplumsal afet bilinci” yükselmediği sürece afetlere karşı daha etkili “önleyici yaklaşım” sağlayan sağlam yaşam alanları oluşturma bilincini geliştirmek ve buna dayalı hedefleri gerçekleştirmek mümkün değildir. Bunu sağlayacak olan bir eğitim sisteminin ilkokuldan itibaren oluşturulması, her yaşa ve eğitim dönemine uygun sivil savunma ve afetlere hazırlık dersleri verilmesi gerekir.

Vatandaşlar, STK’lar, kurumlar, yerel ve merkezi yönetimler, yöneticiler, askeri ve sivil bürokratlar vd. herkes sorumluluğu, yetersizliği ve eksikliği farklı kişi ve kurumlarda bulabilir. Ancak şurası net biçimde anlaşılmıştır ki afetlere karşı dayanıklı bir toplum ve yönetim yapısı istiyorsak toplumun tüm katmanlarındaki “afet bilinci” yükseltilmek zorundadır. Afetlerle mücadele görev ve kurum ayırt etmeksizin bu ülkede yaşayan herkesin kolektif sorumluluk bilinci ve çabasıyla daha iyi seviyeye gelecektir. Bunun için ömür boyu eğitim yaklaşımıyla hareket edilmelidir.

Profesyonel arama-kurtarma ekiplerinin sayısı artırılmalı

Yeni arama-kurtarma ekipleri oluşturabilecek tüm kurum ve kuruluşlar AFAD ile koordineli hareket etmelidir. Arama-kurtarma faaliyetlerini kuralları içinde yürütecek iş disipline sahip kurumlardan azami ölçüde yararlanmak gerekir. Bu kapsamda, Ordu, Jandarma ve Emniyet gibi güvenlik teşkilatlarından, İtfaiye, Orman İşleri ve DSİ gibi kurumlardan, madenciler, inşaat işçileri ve emek gücüyle iş yapan meslek elemanlarından yaralanan daha geniş, çok boyutlu ve kapsamlı bir ulusal ölçekli “Arama-Kurtarma Sistemi” kurulabilir, tüm kurum ve kuruluşlar bu yönde yasa, yönetmelik ve teşviklerle yönlendirilebilir.

'Türkiye Bütünleşik Arama-Kurtarma Sistemi' kurulması

Türkiye’deki arama-kurtarma ekiplerinin ve üyelerinin, eğitimleri, teçhizatları ve görev paylaşımları ile görev yaptıkları kurum ve kuruluşlar gibi temel bilgilerin olduğu merkezi bir Arama-Kurtarma sistemi inşa edilebilir. Böyle bir sistem, bir afet yaşandığında afetin ihtiyacına göre oluşturulması gereken arama-kurtarma ekibini en uygun biçimde yapay zeka olanakları ile belirleyebilir, ilgili ekiplerin hazırlanma, toplanma ve afet bölgesine sevkiyatını kolayca planlayabilir. “Türkiye Bütünleşik Arama-Kurtarma Sistemi” tüm arama-kurtarma elemanlarının eğitim standartlarının oluşturulmasını ve yükseltilmesini sağlar, eksiklikler için merkezi eğitim programlarını düzenler.

Afet planları her kademede oluşturulmalıdır

Yaşam alanın parçası olan her birimde, ev, işyeri, okul, hastane, emniyet binaları, camiler, avm’ler vd. tüm yapıların, unsurların ayrı ayrı afet planları, eğitimleri, uygulamaları ve tatbikatları olmalı ve bu tatbikatlar bireylerde, ailelerde, okullarda, işyerlerinde ve her yerde mükemmel olana ve refleks haline gelene değin yapılmalı; bu yapılarda kalan ve bunları kullanan herkesin bunlardan haberdar olmasını sağlayacak bilgilendirme sağlanmalıdır. “Aile Afet Planı”, “İşyeri Afet Planı”, “Okul Afet Planı”, “Üniversite Afet Planı”, “Mahalle Afet Planı”, “Şehir Afet Planı”, “Sivil Yerleşim Afet Planı”, “Askeri Bölge Afet Planı” ve diğer her yaşam biriminde, gruplarda ve insan birlikteliğinin olduğu yapı ve yaşam formlarında “afet planları” olmalıdır.

'Birey Afet Planı'

Bireylerin bilinçlenmesi afetlere yönelik hazırlıklarıyla ölçülür. Bu da ancak somut göstergelerle olur. Afetlere maruz kalma ihtimali olan tüm bireyler; ilk 72 saat boyunca kendileri ve aileleri için onları ayakta tutacak malzeme ve besin hazırlıklarını yaparak hayatta kalma imkân ve ihtimallerini artırabilirler. Afetlere dayanıklı şehirler kadar afetlere dayanıklı bireyler, aileler ve toplum da oluşturmak zorundayız. Bu kapsamda “Birey Afet Planı” her vatandaş için zorunlu olmalıdır, isteyenlere bireysel afet eğitimi ve uygulamaları sertifikalı olarak verilmelidir. Personel alımında; devletin kamu ve kuruluşları, özel sektörler, küçük işyerleri ve tüm çalışma birimleri, başvuran bireylerin “afet eğitimi sertifikası” almasını isteyebilir veya buna sahip olunmasını zorunlu tutabilir.

Üç boyutlu sanal şehir modellemeleri

Başta tüm yapılar olmak üzere sokaklar, yeşil alanlar, parklar, viyadükler, yollar ve diğer tüm yaşam birimi unsurlarını içeren 3 boyutlu sanal yerleşim modellemelerinin enerji, iletişim, su, kanalizasyon vd. alt yapı sistemlerinin yerlerini de gösterir biçimde hazırlanması afet sonrası için elzem veri kaynaklarına daha kolay ulaşılmasını ve müdahalelerin hedeflerine ulaşma olasılığının ve etkinliğinin artırılmasını sağlayacaktır. Bu sanal modellemelere navigasyon sistemlerinin entegre edilmesi fiziki hareketi ve ilerlemeyi de daha etkili hâle getirecektir.

'Yapı İşaretleme ve Anlık Kontrol Sistemi'

Şehirlerin yol, köprü, baraj, enerji merkezleri, askeri üsler ve diğer tüm kritik yapılarından yerleşim yerlerindeki her bir yapıya kadar gerçek coğrafi özelliklerle, haritalarla ve üç boyutlu modellemelerle oluşturulmuş, yapı bilgileri ve afetlere dayanıklılık analizlerini içeren ve afetler sonrasında bu yapıların aldıkları hasarı ve yapı kondisyonlarını ilgili birimlere aktarabilen “Yapı İşaretleme ve Anlık Kontrol Sistemi” kurulabilir. Böylece afetlere yönelik her bir yapının, yerleşim biriminin, coğrafi bölgenin “afetlere tekil cevap verme biçimleri” günümüzde gelişen yapay zeka destekli yazılımlarla çok yönlü analiz edilebilir, afet anlarında kapalı devre sistemlerle işleyecek bu tasarım ile afetlere müdahale modelleri geliştirilebilir ve bunlar Afet Yönetimi uygulamaları için daha doğru kararların alınmasında ve etkili uygulamalar geliştirilmesinde kullanılabilir.

Afetlerin yıkıcılığını insanların tercihleri ve eylemleri belirler

Afetleri sadece “doğal olanlar” olarak değerlendirmek yanlış olur, afetler doğa kaynaklı olsa bile “afetlerin yıkımına izin veren insan kaynaklı sebepler, yani yapılaşma biçimleri, yaşam yeri seçimi, tedbirsizlik, sağlam yapılaşma yapmamak” gibi birçok sebep vardır. “Afetlerin Doğal olanı yoktur” değerlendirmesi bu bağlamda yerindedir: Bütün afetlerin etkilerini insanların inşa ettikleri yapıların ve yaşam birimlerinin dayanıklılığı belirler. Sağlam yapılaşma yapmadığınız sürece her afete açıksınızdır. Afet bölgelerine ve yapılaşmaya uygun olmayan topraklara, arazilere, coğrafyaya şehirleşme götürmeyeceksiniz, dere yataklarına yapılar, şehirler inşa etmeyeceksiniz, sellerin yolu üzerine yapılar dikmeyeceksiniz, çığ ve heyelanın kolayca oluşabildiği yamaçlara yaklaşmayacaksınız, tsunami olasılığı yüksek olan sahilleri göz ardı etmeyeceksiniz. Gerekli tedbirleri almadığımız sürece Afet Yönetimi ancak yıkımın etkilerini tamir etmeye odaklanır, oysa bugün geldiğimiz nokta şudur: Afetlerin olası tüm senaryolardaki etkilerine karşı dayanıklı yapılar ve yaşam alanları inşa etmek ilk, öncelikli ve ana hedeftir. Bu gerçekle bilimsel gerekliklere uygun olarak hareket etmek zorundayız.

Kesin çözüm: Afetlere dayanıklı yapılar inşa etmek, şehirleşme yapmak ve yaşam alanı kurmak

Afetlerin yıkıcı etkilerini ortadan kaldıracak “önleyici yaklaşım” bizim ana hedefimiz olmalıdır. Mevcut yapılaşma düzeni ve yapı stoku, ülke genelinde 20-30 yıl daha afetlere karşı zafiyetimiz olmaya devam edeceği için bu konuda daha hızlı, erken ve etkili nasıl dönüşüm sağlanabilir, bunları değerlendirmemiz gerekir. Yeni afetlere sebebiyet vermeyecek yaşam alanları tasarlamak zorundayız.

Afetler bağlamında yapılar ikiye ayrılır: “Öldüren yapılar” ile “Öldürmeyen yapılar.” Öldürmeyen yapıların inşa edilmesi ilk hedef olmak zorundadır. “Öldüren yapıların” sorumlularına ağır cezalar şarttır. “Öldüren yapılar” yapanlara ve bunlara izin verenlere, zemin etüdü, bina statiği ve diğer inşaat gereklerini göz ardı eden ve yönetmeliklerdeki zorunlulukları hile yaparak aldatanlara, “işlerini ve/veya mesleklerini bir daha asla icra edememek” şeklinde, yani müteahhit, mimar ve diğer iş ortaklarına, yapı denetim ve onay kişi ve kurumlarına maddî ve manevî tazminat ve hapis cezası yanında “ömür boyu meslekten men edilmek” dahil en ağır cezalar; kesin, tavizsiz ve af imkânı olmadan uygulanmalıdır. 6 Şubat Depremlerinde çokça karşılaşılan bir çökme-yıkılma sebebi vardı: Zemin kattaki kolonların dükkanlarda yer açmak için kesilmesi. Binaların zemin katındaki dükkanların “kolon durumları” ile ilgili olarak “sürekli takip sistemi” kurulması, eğer böyle bir sistem varsa denetimlerin sıklığının artırılması ve yönetmeliğe aykırı herhangi bir durumda hapis ve tazminat cezası dâhil ağır cezaların verilmesi gerekir.

Yapılarımızı sağlam inşa etmek zorundayız. Sağlam konut yapımında, deprem bölgesinde hiçbiri yıkılmayan böylece de hiçbir can kaybına yol açmayan, bu yönüyle her türlü takdiri alan on binlerce TOKİ binasının yapı unsurları olan “radye temel”, “tünel kalıp taşıyıcı sistem”, “yüksek beton dayanımı” ve “perde duvar” sistemleri teşvik edilmeli ve kullanılmalıdır.

İstanbul için daha etkili yasalar yapılmalı

İstanbul için zor ve fakat zorunlu kararlar almak zorundayız. Önerimiz şudur: “İstanbul’da 7 büyüklüğünde bir depreme dayanamayacak tüm yapılar kentsel dönüşüme girmek zorundadır” gibi bir madde içeren yasal düzenleme kolektif ve uzlaşmacı bir süreç içerisinde teşvikleri ile birlikte hayata geçirilebilir.

'Küresel Afet' senaryolarına hazırlık

Güneşte patlama sebebiyle uzun süreli internet ve elektrik kesintileri, Covid 19’dan daha tehlikeli ve öldürücü virüsler, nükleer silah kullanımı, meteor çarpması, iklim değişikliği veya başka senaryolarla dünyanın “küresel sıfırlama” yaşayacağına dair komplo teorileri vardır. Adı üstünde bunlar komplo teorisi olmakla birlikte, her komplo teorisi bir senaryo gibi değerlendirilerek ulusal tedbirler daha kapsamlı olarak hayata geçirilebilir, hatta geçirilmelidir. Tedbir almanın zararı yoktur, ancak bu türlü beklenmedik ve/veya beklenen olaylar yaşandığında hazırlıklı olmak hepimiz için varoluşsal önem taşır. Bunun için 3, 6, 9, ve 12 aylık kademeli biçimde kuru bakliyat ve diğer dayanıklı gıda stokları dolu tutulur, gündelik kullanım için temel ihtiyaç malzemeleri ve giysiler de hazır halde bulundurulur. İnternet ve uydu iletişimlerinin kesilmesine karşı telsiz, radyo ve diğer internet olmadan kullanılabilecek iletişim araçlarının, jeneratörlerin, pil ve mum gibi geçici enerji ürünlerinin bireysel ve kurumsal bazda depolanması sağlanır. Bireysel ve aile boyutunda afetlere dayanıklı alt-yapısı ve iç düzenlemesi olan bölümler ve/veya sığınaklar oluşturulur, belirli bir süre yetecek temel gıda ürünleri ve ihtiyaç malzemeleri depolanır. Başta askeri birlikler olmak üzere tüm kamu kurum ve kuruluşlarının aralarındaki iletişim ve haberleşmesini sağlayacak kapalı devre özgün iletişim sistemleri hazır halde tutulur. Bu hazırlıklar daha geniş listelenebilir. Bir kısmını ele aldığımız farklı senaryolara karşı farklı hazırlıkları ve çözümleri, ülkemizin askeri ve sivil bürokrasinden seçkin üyelerinin oluşturduğu birimlerin değerlendirdiğinden, kısa, orta ve uzun vadeli planlar oluşturduklarından ve bazı konularda somut adımlar attıklarından şüphe yoktur. Bununla birlikte bireyler ve toplum olarak bizlere düşen görev şudur: Zihnen, psikolojik boyutta ve somut olarak her türlü olası küresel afete karşı hazırlıklı olmak.

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin