Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Adını tarihe 'geriden gelen başkan' olarak yazdırabilir

ABD Başkanı Obama, özellikle Ortadoğu politikaları nedeniyle "geriden gelen başkan" olarak ülke tarihinde yerini alabilir.
Adını tarihe 'geriden gelen başkan' olarak yazdırabilir
03 Eylül 2014 12:08:00
ABD Başkanı Obama, özellikle Ortadoğu politikaları nedeniyle "geriden gelen başkan" olarak ülke tarihinde yerini alabilir.

ABD Başkanı Barack Obama, Amerikan tarihine "savaş bitiren başkan" olarak geçmek istedi ama özellikle Ortadoğu'da izlediği politikalar nedeniyle adını tarihe "geriden gelen başkan" olarak yazdırma ihtimaliyle karşı karşıya bulunuyor.

Başkanlık yarışına başladığı andan itibaren dış politika konularında temkinli tutum takınan, başkan olduktan sonra da bu temkinli tutumunu en üst düzeye çıkaran Obama, 6 yıllık başkanlığında dış politikada ilerlemelerden çok eleştirilerin odağı haline geldi. Obama'ya yönelik en büyük eleştirin başında ise dış politikada "geriden liderlik" yürüttüğü geliyor.

"Arka koltuğa" ilk kez Libya'da geçti

Aslında bu terimin ilk kaynağı Libya'daki ayaklanmalara uzanıyor. Libya'nın öldürülen eski lideri Muammer Kaddafi'nin devrilmesini sağlayan operasyon uluslararası bir koalisyonun oluşturulmasıyla düzenlenmişti. O dönemde Libya operasyonunu tanımlayan Beyaz Saray'dan üst düzey bir yetkili, ABD'nin bu süreçte doğrudan en önde olup tek başına hareket etmek yerine, koalisyon ortaya çıkararak "sahne gerisinden liderlik yürüttüğünü" söylemiş, yeni stratejilerini bu kavrama dayandırmıştı.

Ancak bu terim Obama'nın dış politikasını eleştiren çevreler tarafından kısa sürede "sahne" kelimesi atılarak, "geriden liderlik yürütmek" olarak değiştirildi ve ilk verilmek istenen anlamının tamamen zıttı hale dönüştü. Çünkü operasyonu başlatmada görünen "liderliğin" ABD yerine Fransa'dan gelmesi ve Libya'ya operasyonda Avrupa ülkelerinin başı çekmesi, ülkede "dünya liderliğini elinde tutan" ABD'nin neden "direksiyon yerine arka koltukta oturduğu" tartışmalarını yaratmıştı.

O dönem Cumhuriyetçi kanat bu durumu ABD'nin liderliğine bir darbe olarak görmüştü. Obama yönetimi ise bunun dünyadaki krizleri "dünyanın polisi" gibi tek başına çözme anlayışı yerine "uluslararası koalisyon oluşturma" anlamına geldiğini savunmuş ve hala kendilerinin bu koalisyonu oluşturmada liderliği yürüttüğünü belirtmişlerdi.

Kriz öncesi değil sonrası yaklaşım

Daha sonra Obama yönetiminin, Suriye ve Ukrayna gibi büyük güçlerin mücadele alanları haline gelen krizlerdeki yaklaşımlarıyla bugün gelinen noktada "geriden liderlik ettiği" kavramı, Obama yönetiminin tanımlamak istediği gibi dünya meselelerinde tek başına hareket etmek yerine "uluslararası koalisyon oluşturarak" "sahne arkasından görünmeyen liderlik" yaptığı anlamından çok bu koalisyonları oluşturmayı çoğu zaman başaramaması ve bunun sonucunda da alternatif stratejiler üretememesi olarak algılanıyor.

Bunun yanında, Obama yönetiminin krizlere önceden hazırlanmak yerine, kriz olduktan sonra karşılık vermeye çalışması da Obama'ya yönelik eleştirilerden. Yani, Obama'nın "geriden liderlik ettiğini" belirten kesimlere göre, Obama "proaktif" bir başkan yerine "reaktif" bir başkan imajı çiziyor.

"Geriden liderlik" Suriye'de zirve yaptı, Ukrayna'da perçinlendi

"Geriden liderlik" kavramının en belirgin ortaya çıktığı mesele ise Suriye. Suriye'de Esed rejiminin iktidardan edilmesi hedefinde Rusya ve Çin faktörü nedeniyle uluslararası birlik kuramayan ABD yönetimi, üç yıldır Suriye'deki krizde dengeleri değiştirebilecek somut bir yaklaşım ortaya koyamadı.

Bu sürede Obama, Suriye'de ılımlı muhaliflerin desteklenmesi gerektiği, aksi halde, oluşan iktidar boşluğunu radikal grupların ve terörist örgütlerin dolduracağı yönündeki endişelere bir nevi kulak tıkayarak, Suriye'de daha agresif bir politika yürütmeyi reddetti.

Bunun yanında, geçen yılın ağustos ayında Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in halkına karşı kimyasal silah kullandığının ortaya çıkmasından sonra Obama'nın tutumu ABD dış politikasına yönelik eleştirileri artırdı. Suriye'ye sınırlı askeri müdahale yapmaya hazırlanan ve hatta neredeyse operasyon için geri sayım başlatan Obama'nın bir anda kameralar karşısına geçip, konuyu Kongre'nin onayına sunacağını belirterek aslında bu operasyonun hiç olmayacağını ima etmesi, Obama'nın dış meselelerde ABD'nin liderliği ve baskı gücünü ciddi anlamda kırdığı anlardan biri olarak görüldü. Bu olay, Obama'ya yönelik "geriden liderlik" kavramının da giderek oturmasına neden oldu.

Obama'nın dünya meselelerine krizlerden önce veya krizlerin başında yanıt vermek yerine "geriden gelerek" müdahale ettiği eleştirisi Ukrayna krizinde neredeyse perçinleşti.

Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesi karşısında ABD'nin bir şey yapamaması ve aylardır Rusya'nın Ukrayna'nın doğusunda istikrarsızlık yaratmasının sonlandırılamaması, Obama yönetiminin dış politikada "çok zayıf" kaldığı tezlerini güçlendirdi.

Obama temkinli politikasını sürdürecek

Ancak yönetim ve Obama yönetimine yakın çevreler bu eleştirileri haklı bulmuyor. ABD'nin uluslararası meselelerde temkinli davranması ve uluslararası partnerleriyle birlikte çalışmasının "geriden gelmek" veya olaylara sonradan ve geç karşılık yanıt vermek anlamına gelmediğini belirten bu çevrelere göre, Obama tüm eleştirilere rağmen kendi bildiği politikasını sürdürmekte kararlı davranmaya devam edecek.

Obama'nın dış politikada açıktan liderlik etme veya öncü olmadaki çekincelerinin ana kaynaklarından biri "savaş başlatan" değil, "savaş bitiren başkan" olmak istemesi.

Obama, seçimden önce Irak ve Afganistan'daki savaşları bitirmeyi vaat etmişti. Obama, Irak'tan çekilme kararı verdiğinde aldığı en büyük eleştiri, tüm kurumları çökmüş ve mezhep çatışmalarıyla karşı karşıya olan, alt yapısı sağlam kurulmamış bir ülkenin, ABD'nin askeri varlığının çekilmesiyle tekrar terör odaklarının yuvası haline gelmesi ihtimaliydi. Özellikle Cumhuriyetçiler bu nedenle ABD'nin Irak'ta öngörülebilir bir gelecek belirene kadar bu ülkede kalmasını savunuyordu.

Tüm eleştirilere rağmen ABD askerini Irak'tan çeken Obama yönetimi, üç yıl sonra bugün Irak'ta en fazla kaygı duyulan tablolardan biriyle, Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) terör örgütünün yükselişiyle karşı karşıya.

IŞİD'in, Cumhuriyetçilerin "plansız geri çekilme" yönündeki eleştirisini haklı çıkarabilecek bir tablo yaratmaya başlamasının ardından şimdi Afganistan'dan askerlerini tamamen çekmeye hazırlanan ABD'nin, bu ülkede de benzer bir sorunla karşılaşma ihtimaline yönelik sorular arttı.

"İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en korkunç dış politika"

Düşünce kuruluşu American Enterprise Institute'ta savunma ve güvenlik alanlarında politika uzmanı Thomas Donnelly, AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, Obama'nın ABD'nin uluslararası arenadaki rolünü yeniden tanımlamaya çalıştığını ancak bunun işe yaramadığını söyledi.

Obama'nın, "Avrupa'nın doğusundaki krizin geçici olduğunu düşündüğünü, Ortadoğu'nun öneminin farkına varamadığını" savunan Donnelly, "Obama yönetiminin pasif dış politikası güç dengelerinin bozulmasına yol açtı. Bu durum hem Amerika'ya, hem de müttefiklerine büyük zarar veriyor" dedi.

Donnelly, Obama'nın ABD'nin ılımlı bir dış politika izlemesinden yana olduğunu ve bu yönde adımlar attığını dile getirerek, "Ancak kendi destekçileri, Demokratlar dahi Obama'yı eleştiriyor. California senatörü Dianne Feinstein da Obama'nın 'Bir stratejimiz yok' açıklamasının gereğinden fazla temkinli olduğunu söyledi. Obama'nın dış politikası, sadece George W. Bush'un dönemi ile karşılaştırıldığında değil, İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana gelen tüm başkanlarınkiyle karşılaştırıldığında bile korkunç" değerlendirmesinde bulundu.

"Bush kadar büyük hata yapamaz"

Middle East Institute'ta kıdemli uzman ve Johns Hopkins Üniversitesi Öğretim Üyesi Daniel Serwer ise Obama'nın "bir dış politikası olmadığı" ve yönetimin tabiriyle "sahne ardından liderliğe devam edildiği" görüşlerinin ikisine de katılmadığını söyledi.

Obama'nın ABD'nin hayati çıkarları tehlikede olduğu vakit ABD'yi sahneye çıkardığını, Irak, Somali ve Ukrayna gibi ortaklıkların önemli olduğu durumlarda da buna önem verdiğini belirten Serwer, "Birçok durumda ABD'nin kendi başına hareket etmesi zaten doğru değil" diye konuştu.

AA muhabirine konuşan Serwer, Obama'nın Suriye'nin Amerika'nın ulusal çıkarlarını tehdit ettiğini algılamada biraz yavaş davrandığını ama onu çok fazla eleştirmeden önce bu konuya nasıl bir çözümle geleceğine bakmak gerektiğini kaydetti.

Serwer, Obama'nın yaklaşımının ABD'nin dünya sahnesindeki liderliğine zarar verip vermediğine yönelik soru üzerine, "Önceki Başkan Geroge W. Bush, ülkeyi savaşa sokarak gerçekten çok büyük bir hata yaptı. Obama'nın bu hataya yaklaşabileceğini sanmıyorum" değerlendirmesinde bulundu.

"Obama bir kere girerse bir daha çıkamamaktan çekiniyor"

Harvard Üniversitesi Radicliffe Institute'ta uzman Harith Alqarawee da AA muhabirinin sorularını yanıtlarken, Obama'nın dış politikadan ve dünya olaylarına müdahaleden çok iç politikaya odaklanmak isteyen yaklaşıma sahip olduğunu söyledi.

Alqarawee, Obama'nın uluslararası politikada önceki başkan Bush veya Amerika'nın güç merkezi olması gibi projeleri bulunan diğer Amerikan başkanları gibi belirli bir ideolojik doktrine de sahip olmadığını belirtti. Alqarawee, Obama'nın bunun yanında Bush'un başkanlığı döneminde savaş batağına sürüklenmiş bir ülke devraldığını ve başkanlığındaki amaçlarından birinin bu savaşlara son vermek olduğunu hatırlatarak, Obama'nın bunları çözerek asıl "içeride ülke inşa etmek" için yola çıktığını dile getirdi.

Ancak bugünkü noktada dünyanın geçmişten daha da karmaşık hale geldiğini kaydeden Alqarawee, "Obama, bir kere buralara askeri müdahade bulunursa daha sonra buralardan çıkmanın çok zor olacağından korkuyor" dedi.

(AA)

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin