Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

ABD''nin teröristlerini işaret etti! ''Münbiç''ten çıkmazlarsa...''

AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, Türkiye''nin Suriye''yi Suriyelilerin yönetmesini istediğini söyledi. Münbiç''teki terör varlığına da işaret eden Kurtulmuş, "Çıkmazlarsa müdahale edeceğiz" dedi.
ABD''nin teröristlerini işaret etti! ''Münbiç''ten çıkmazlarsa...''
05 Kasım 2018 15:27:00
AK Parti Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, Türkiye''nin Suriye''yi Suriyelilerin yönetmesini istediğini söyledi. Münbiç''teki terör varlığına da işaret eden Kurtulmuş, "Çıkmazlarsa müdahale edeceğiz" dedi.

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, "Dünya, ekonomik ve politik bakımdan tamamıyla yeni bir dönemin eşiğindedir. Tam manasıyla dengesizlik söz konusudur. Bu dengesizlik hali bazı tehditleri, bazı meydan okumaları ortaya çıkardığı gibi özellikle Türkiye gibi gelişmekte ve iddiası olan ülkeler için önemli fırsatları da ortaya koyuyor." dedi.

'Türkiye seyirci kalmayacaktır'

Kurtulmuş, ''Türkiye hemen kendi güneyindeki gelişmeleri yakinen takip edebilecek bir durumdadır. Sevgili gençler, ABD'liler, Ruslar, İngilizler şunlar bunlar Suriye’de şunun ya da bunun iktidar olmasını isteyebilirler. Türkiye'nin böyle bir derdi yoktur. Biz Suriye'nin kimin yöneteceğini değil Suriye'de demokratik bir süreç ortaya çıkartılarak Suriye'nin Suriye halkı tarafından yönetilmesini istiyoruz. Onun için de Suriye halkının arasına fitne sokacak bütün unsurları takip ediyor ve tüm unsurların karşısında olduğumuzu ifade ediyoruz. Menbiç'te eğer terör örgütü çıkmazsa Türkiye açık bir şekilde oraya da müdahale edeceğini açık bir şekilde söylüyor inşallah bu müdahaleye gerek kalmaz ama Türkiye'ye oradan terör tehdidi gelirse de buna seyirci kalmayacaktır'' dedi.

Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi akademik yıl açılış törenine katılan Kurtulmuş, burada yaptığı konuşmada, Türkiye'nin soğuk savaşın en ağır faturalarını ödeyen ülkelerden biri olduğunu söyledi.

Türkiye'de sağcı-solcu çatışmalarının soğuk savaş gerilimlerinin bir sonucu olduğunun altını çizen Kurtulmuş, "1980 öncesinde, soğuk savaşın gerilimlerinin doğal bir sonucu olarak bu ülkede 5 bin genç sağcı ya da solcu diye toprağa girdi. Çatışmalarla Türkiye'de şehirler, üniversiteler, fakülteler, hatta aynı fakültenin sınıfları, koridorları bölündü. Bazı yerlerde sağcılar, bazı yerlerde solcular sahaya hakim oldular. Bize ait olmayan bir kavganın faturasını çok ağır bir şekilde ödedik." diye konuştu.

Dünyanın 1990'dan sonra yeni bir döneme girdiğini vurgulayan Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Özellikle 1970'lerle birlikte başlayan, bir tarafta bilgi teknolojileri, diğer tarafta haberleşme alanındaki gelişmeler, dünyayı yeni bir rekabet ortamına getirdi. Küresel rekabet, sınırların açıldığı bir dünya. Herkesin her yerde hem fikir, hem insan gücü, hem sermaye hem de ürünler olarak tam bir rekabet ortamının yaşandığı bir dünya. Berlin Duvarı çökmüş, dünyanın kalan son ideolojik devlet rejimi SSCB dağılmıştı. Doğu ve batı arasındaki gerilimler azalmış, yeni bir dünyanın kurulacağı varsayılıyordu. Ama ne yazık ki 2018'e geldik, dünyada maalesef soğuk savaş dönemini aratmayacak gerilimler devam ediyor. İki dünya savaşı arasındaki dönemde olan gerilimi aratmayacak gerilimler, çatışmalar, bölgesel ve bazı ülkelerin kendi içerisindeki savaşları devam ediyor. Tam bir dengesizlik durumunun hakim olduğu bir dünyadayız. ABD bir tarafta, Çin bir tarafta, Avrupa bir tarafta, Rusya bir tarafta, Japonya bir tarafta. Dünya yeni denge arayışları içerisindedir. Dünyanın tam manasıyla liberal sisteme geçeceğinin iddia edildiği geçtiğimiz, 25 yılın aksine görüyorsunuz dünyada hemen hemen her yerde yeniden gümrük duvarlarının kurulmaya başlandığı yeni bir döneme giriyoruz."

Kurtulmuş, ABD yönetiminin Çin başta olmak üzere dünyadaki bazı ülkelerin gümrük tarifelerini yükseltmesinin yeni dünyadaki dengesizliğin yansıyan görüntülerinden sadece biri olduğunu kaydetti.

Bu ekonomik alandaki gerilimlerin dünyayı yeni bölünmüşlüklerin, yeni birtakım gerilimlerin eşiğine getirdiğini belirten Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Avrupa, ABD ve Çin arasındaki gerilimlere ilave olarak BRICS ülkeleri ve Şangay iş birliği arasında yeni bir oluşum ortaya çıkıyor. Dünya, ekonomik ve politik bakımdan tamamıyla yeni bir dönemin eşiğindedir. Tam manasıyla dengesizlik söz konusudur. Bu dengesizlik hali bazı tehditleri, bazı meydan okumaları ortaya çıkardığı gibi özellikle Türkiye gibi gelişmekte ve iddiası olan ülkeler için önemli fırsatları da ortaya koyuyor. İşte görüyorsunuz; Türkiye bir taraftan AB ile ilişkisini geliştiriyor, bir taraftan Çin'le ilişkisini geliştiriyor, bir taraftan Rusya ile arasındaki sorunları aşmaya çalışıyor, bir taraftan da ABD ile her türlü gerilime rağmen ilişkilerini sürdürme becerisini ortaya koyuyor. Dolayısıyla dünyadaki yeni dengesizlik durumu, Türkiye'nin önüne altın tepsi içerisinde önemli fırsatlar koyuyor. Yeter ki biz güçlü bir ülke olalım. Yeter ki biz ekonomik olarak, siyasi olarak, sosyal olarak güçlü bir ülke olalım. Güçlü bir şekilde ilerleme becerimizi daha da geliştirelim. Dolayısıyla dünyadaki yeni ekonomik ve politik gerilimlerin ortaya koymuş olduğu dengesizlik aslında bizim gibi ülkelere bir imkan sağlıyor, yeni fırsatlar getiriyor."

Kurtulmuş, dünyada yeni tür savaşların başladığını, artık konvansiyonel savaşların bir şekilde geride kaldığını, soğuk savaşın da geride kaldığı, bunun yerine 21. yüzyılın ilk çeyreğinde yeni iki tür savaşın çıktığını söyledi.

Bunlardan birinin vekalet savaşları olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, bunun özellikle Suriye'de görüldüğünü vurguladı.

Vekalet savaşlarını, elini sıcak sudan soğuk suya sokmak istemeyen, ateşe elini sokarak yakmaktansa, kullandığı terörist maşalarıyla bölgeyi bir şekilde yeniden şekillendirmeye çalışan ülkelerin ortaya koyduğunu aktaran Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Yeni tür emperyalizmin yeni tür savaşıdır. DEAŞ denilen örgüt nasıl oldu da dünyanın dört bir tarafından bir şekilde toparlanarak Suriye ve Irak topraklarına getirildi? Ellerine on binlerce dolarlık ölüm silahları verildi ve hatırlayın bir hafta içerisinde Suriye'nin batısından başlayarak Musul ve Kerkük'e kadar geldi. 90 bin militan topladılar. Bir firma adam almaya kalksa bu kadar insanı bir araya getiremez. Kim kurdu, silahı kim verdi, niye Suriye'ye getirildi, DEAŞ üzerinden ne yapılmaya çalışılıyor? Son derece açık. Vekalet savaşlarında kullanılan bu örgüt vasıtasıyla Suriye'nin ve Irak'ın toprak bütünlüğü zedelenmeye çalışılıyor. Irak'ta ve Suriye'de asırlarca yan yana duran Sünniler ve Şiiler, Türkmenler, Araplar ve Kürtler birbirine düşman hale getirildi. Nasıl oldu da bu bölgede PYD-PKK oluşumu sağlandı. Suriye'nin kuzeyinde bir terör devleti oluşturarak sağlamış oldukları desteklerle orada Suriye'nin yapısını ve hatta Türkiye'nin toprak bütünlüğünü ve egemenliğini tehdit edecek çalışmaların içerisine girdiler. Bu terör örgütleri birkaç bin ya da on binlerce kişiden ibaret değil. Arkalarındaki ülkelerin, emperyal güçlerin lojistik desteklerine, siyasi desteklerine, istihbari destelerine sahipler. 2 dünya savaşı birikimini, soğuk savaş birikimini geride bırakan dünya, şimdi rekabet savaşları üzerinden yeni bir döneme giriyor. Suriye'de, Irak'ta ve dünyanın birçok yerinde terör örgütleri üzerinden dünya yeniden şekillendirilmeye çalışılıyor. Dünyanın en yoksul ülkelerinden Mali'de, Nijer'de, Somali'de Boko Haram diye bir örgüt ortaya çıkartılıyor ve bu ülkelerin zenginlikleri yağmalanıyor. Ölen milyonlarca insan var. Bakıyorsunuz batı ülkeleri Nijer'de Mali'de insanları Boko Haram üzerinden tehdit altına alırken el altından altınları, elmasları bir sürü zenginliği talan ediyor, kendi ülkelerine götürüyor."

Kurtulmuş, Türkiye'nin bu savaşları yakından takip etmesi gerektiğini dile getirerek, "1. ve 2. Dünya Savaşı, önce siyasi çatışmalarla başlamış, sonuçları itibarıyla da ekonomik kavgalara dönüşmüştür. Şimdiyse bir taraftan ekonomi ve ticaret savaşları olarak başlayan yeni bir gerilim var. Tabiri caizse 3. Dünya Savaşı ekonomik alanda çoktan başlamıştır." diye konuştu. Gerilimler üzerinden bu savaşın bir şekilde altyapısının oluşturulduğunu belirten Kurtulmuş, bunun belki ileride siyasi çatışmalara ve kavgalara dönüşebileceğini ifade etti. Kurtulmuş, Türkiye'nin yeni dünyanın bu dengesizlikleri ve gerilimleri içinde güçlü bir ekonomiye sahip olması gerektiğini vurgulayarak, "Ayakları üstünde sağlam basan bir ülke olmak mecburiyetindeyiz. Birçok gelişme bize gösterdi ki 'Elden gelen öğün olmaz, o da her vakit bulunmaz.' Özellikle ekonomideki gerilimler Türkiye'nin kendine yeterli, güçlü bir ekonomiye sahip olmasını zorunlu kılıyor." değerlendirmesinde bulundu. Dünyanın en önemli problemlerinden birinin küresel sorunlar olduğuna değinen Kurtulmuş, açlık, kıtlık, göç, iç savaşlar, işgaller, küresel ısınma gibi bütün ülkeleri tehdit eden bu sorunların bir an önce çözülmesi gerektiğini kaydetti. Kurtulmuş, göç meselesinin arkasında çözülmesi gereken pek çok sorun bulunduğunu anlatarak, şöyle devam etti: "Hiçbir siyasi farklılık olmasa, hiçbir mezhep, din çatışması olmasa, ülkeler arasında gerilim olmasa bile elimize cetveli alıp dünyayı tam ortadan ikiye bölsek zengin Avrupa Birliği ülkeleri, Rusya, ABD, Kanada, Japonya gibi zengin ülkeler var, bir de Afrika'nın, Asya'nın, Latin Amerika'nın fakir ülkeleri var. Kimse sormuyor, bu on binlerce insan niye vatanını bırakıp ABD'ye gelmek istiyor, bu soruyu kimse sormuyor. Dünyanın zenginlerinin nüfusları giderek azalacak önümüzdeki 20 yılda, gelirleri daha fazla artacak, dünyanın yoksullarının ise nüfusları artacak, gelirleri azalacak. Başka hiçbir şey olmasa bile sadece bu gelişme dünyanın temeline dinamit lokumu koyan bir çaresizlik, bir eşitsizliktir, çözülmesi gereken bir adaletsizliktir. Dünyanın en zengin yüzde 0,7'si dünyadaki toplam servetin yüzde 44'üne sahip. Dünyanın yüzde 70'i ise toplam varlıkların yüzde 3'üne sahip. Allah aşkına böyle bir adaletsizlik olabilir mi? Bu ülkelerin içinde tabii ki çatışmalar olacak, bu ülkelerin içinde tabii ki terör örgütleri at koşturacak, bu ülkelerde tabii ki iç savaşlar, gerilimler sürecek. Gelin dünyadaki şu gelir dağılımı adaletsizliğini çözelim." Türkiye'nin dünyada insani yardımlar açısından birinci olduğunu ama dünyanın en zengin ülkesi olmadığını vurgulayan Kurtulmuş, "Kişisel geliri 70 bin dolar olan ülkeler var. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği diye bir kuruluş var. Gelin küresel göç sorununu çözebilecek bir bakış açısı koyalım ama koyamazlar çünkü şu an dünyanın hakimi olan unsurlar, sorunları çözmek yerine sorunları konuşup çözümsüz bırakmayı tercih ediyorlar." ifadelerini kullandı.

"Halkları birbirinden tecrit eden duvarlar örülüyor"

Kurtulmuş, Berlin Duvarı yıkılınca artık gerilim, çatışma olmayacağına, insanların bir arada yaşayacağı yeni bir dünya düzeni kurulduğuna dair söylemlerde bulunulduğunu hatırlattı. Gelinen noktanın bunun tam aksi olduğunu aktaran Kurtulmuş, "Ne yazık ki sınırları ortadan kaldırılmış, küreselleşmiş bir dünya ekonomi politiği yerine yıkılan duvarlardan yeniden duvarların inşa edildiği bir dünyaya geldik. ABD, Meksika sınırına fiziken duvar örüyor, İsrail Filistin'in bütün şehirlerine duvar örüyor, Macaristan, Slovenya sınırına jiletli tellerden duvarlar örüyor. Dünyanın birçok yerinde halkları birbirinden tecrit eden duvarlar örülüyor. Yetmiyor gümrük duvarları örülüyor, siyasette yeni gerilimler yüzünden duvarlar örülüyor." şeklinde konuştu. Kurtulmuş, tam manasıyla küresel bir dengesizliğin olduğu yeni bir dünya denklemine işaret ederek, bunun Türkiye'ye hem tehdit oluşturduğunu hem de büyük fırsatlar sağladığını söyledi. Örneğin Suriye'de, İdlib konusunda Ruslarla oturup konuşurken, Münbiç konusunda ABD'lilerle oturup müzakere ettiklerini anlatan Kurtulmuş, şunları kaydetti: "Türkiye'nin bu anlamda çok taraflı diplomasi kabiliyetini de geliştirmekte olduğunu gösteren önemli olaylardan bir tanesidir. Türkiye bulunduğu jeopolitik dolayısıyla, içinde bulunduğu şartlar dolayısıyla gerçekten önemli fırsatları da barındırıyor. İkincisi yeni bir tür savaşlar, vekalet savaşları, ticaret savaşları, ekonomik savaşlar. Üçüncüsü, göçten gelir dağılımı adaletsizliğine kadar birbirini tetikleyen bir dizi tam manasıyla bir yumak, kördüğüm olmuş küresel sorunlar. Dördüncüsü ise artık ülkeler arasında yeni sınırların inşa edilmeye başladığı yeni bir güvensizlik ortamı." Bu ortamda Türkiye'nin üzerine çok büyük sorumluluklar düştüğünü, hem içinde bulundukları coğrafya hem tarihsel olarak getirdikleri birikim hem sahip oldukları kültürel büyük mirasın kendilerinin çok güçlü olmalarını gerektirdiğini kaydeden Kurtulmuş, gençlere, "Türkiye'yi daha güçlü hale getirecek olan sizlersiniz." diye seslendi.

"Türkiye'nin teknoloji tarihi, sanayi tarihi aynı zamanda Türkiye'nin ihanet tarihidir"

Türkiye'nin bu durumda güçlerini artırmak için dört noktada bütün dikkatini odaklandırmak durumunda olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunlardan bir tanesi ekonomik güç ve istikrar meselesidir. Türkiye bu coğrafyada eğer kendi kendine yeterli bir ekonomiye, güçlü bir teknolojiye, ileri bir teknolojiye sahip olmazsa, Türkiye'nin bu coğrafyada ayakta durması mümkün değildir. Özellikle bunu şurada paylaşmak isterim; Türkiye çok şükür bugün belli bir noktaya geldi ama Türkiye'nin teknoloji tarihi, sanayi tarihi aynı zamanda Türkiye'nin ihanet tarihidir. Bunları iyi bilmemiz lazım. Bu memlekette maalesef Türkiye ne zaman teknolojik olarak ileri gitmek istese, birtakım karanlık odaklar Türkiye'nin ayağına çelme takmıştır." AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Türkiye'nin ekonomik bakımdan dik, kuvvetli ve güçlü olmak durumunda olduğunu, Türkiye'nin 25 milyon dolar borç almak için IMF'nin kapısında nasıl dolandığını çok iyi hatırladıklarını aktardı. Türkiye'nin yıllarca "teknoloji transferi" adı altında Batı ülkelerinin üçüncü, beşinci sınıf teknolojilerinin getirildiği ülkeye dönüştürüldüğünü, Türkiye'nin kendi teknolojisini üretmesinin engellendiğini vurgulayan Kurtulmuş ancak gelinen noktada İstanbul'da eylül ayında TEKNOFEST düzenlendiğini anımsattı. Kurtulmuş, şunları kaydetti: "100 bin kişi oraya ziyarete geldi. Türkiye'nin savunma sanayinde, yüksek teknolojilerde, bilişim sektöründe, insansız hava araçlarında geldiği noktayı göstermesi bakımından hepimizi gururlandıran bir festivaldi. Çok memnun olduk, çok sevindik. Hiç şüpheniz olmasın ki şimdiden bazı ülkelerden 'Eyvah biz Türkiye'nin bu ekonomik kalkınmasını nasıl önleyebiliriz' diye araştırmalar çoktan derinleştirilmiştir. Yani şunu söylemek istiyorum, üniversiteler şunun için önemli; üniversiteler teknolojinin merkezi olmak zorundadır. Üniversiteler teknolojiyi bir şekilde sadece teorik olarak değil, araştırma merkezlerinde değil, üniversiteler teknolojiyi ticari olarak da geliştirmek durumundadır. Bugün hepimizin kullandığı birçok dünya markasının üniversitelerde geliştirilen markalar olduğunu unutmayın. Onun için bizim dünyadan hiçbir eksiğimiz yok. Kendinize güveneceksiniz. Bütün imkanlarımızla güçlü bir Türkiye'nin oluşması için, ekonomide çok ileri adımları sizlerin sayesinde atacağız." Türkiye'nin dış politikada güçlü olmak zorunda olduğunu belirten Kurtulmuş, "Bulunduğumuz coğrafyada sağa sola savrulan bir Türkiye olmaz. Görüyorsunuz, burnunuzun dibinde PYD'si, PKK'sı, DEAŞ'ı var. Başka ülkeler için 7-8 bin kilometre ötedeki bir gelişme bizim için milli refah meselesidir. Biz dış politikanın bütün imkanlarını en iyi şekilde kullanmak durumundayız. Allah'a çok şükür Türkiye'nin son yıllarda güçlü bir dış politika atağı içerisinde olduğunu övünerek görüyoruz." diye konuştu.

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin