Dolar (USD)
35.36
Euro (EUR)
36.60
Gram Altın
2956.98
BIST 100
9830.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

ABD'nin dış politikasına 2024'te Gazze'deki soykırım damga vurdu

Amerikan dış politikasına, 2024'te, İsrail'in Gazze'deki soykırımı ve ABD yönetiminin İsrail'e verdiği koşulsuz destek damgasını vururken Rusya karşısında Ukrayna'ya verdiği güçlü destek ve Çin'le küresel rekabette pozisyonunu koruma stratejisi de ana gündemleri belirledi.
ABD'nin dış politikasına 2024'te Gazze'deki soykırım damga vurdu
29 Aralık 2024 11:09:04
Amerikan dış politikasına, 2024'te, İsrail'in Gazze'deki soykırımı ve ABD yönetiminin İsrail'e verdiği koşulsuz destek damgasını vururken Rusya karşısında Ukrayna'ya verdiği güçlü destek ve Çin'le küresel rekabette pozisyonunu koruma stratejisi de ana gündemleri belirledi.

ABD'de 5 Kasım'da yapılan başkanlık seçimleri, Amerikan iç ve dış politikasının 2024'teki tüm ana başlıklarını etkilerken, seçimlerde Cumhuriyetçi Donald Trump karşısında kaybeden Demokrat Joe Biden-Kamala Harris yönetimi, İsrail'i öncelediği dış politikasında "zayıf liderlik" göstermesiyle hatırlanacak.

Başkanlık koltuğuna 20 Ocak 2021'de oturan Biden'ın ana mottosu olan "ABD'nin küresel diplomasideki rolünü yeniden tahkim etmek ve ittifak ilişkilerini güçlendirmek", bu yıl da yönetimin en çok dile getirdiği ana strateji olmasına rağmen hem Gazze hem de Ukrayna konusundaki adımları soru işaretlerine neden oldu.

Biden'ın yanı sıra Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan'ın birlikte şekillendirdiği dış politika mimarisi, 7 Ekim 2023'e kadar "Rusya'ya karşı Ukrayna'yı desteklemek" ve "Çin'le küresel rekabette yarışı sürdürmek" şeklinde özetlenebilecek bir dengede götürüldü.

Ancak 7 Ekim 2023'teki Hamas saldırılarının ardından dış politika yaklaşımının neredeyse tümünü "İsrail'in güvenliğine" adayan Biden yönetimi, bu yıl boyunca tüm ulusal ve uluslararası kamuoyu eleştirilerine rağmen İsrail'e koşulsuz destek verdi.

- 2024'e Gazze'deki soykırım damga vurdu

7 Ekim 2023'ten önceki süreçte "İran ve vekillerine karşı İsrail'in savunmasına destek" ile Filistin konusundaki geleneksel "iki devletli çözüm" pozisyonu arasında bir "denge" siyaseti güden ABD yönetimi, 7 Ekim'den sonraki süreçte tüm siyasi ve askeri gücünü İsrail lehine ortaya koydu.

İsrail'e yıllık 3,5 milyar dolarlık rutin askeri yardıma ek olarak yeni askeri yardımlar için harekete geçen Amerikan yönetimi, bir yıl içinde bu ülkeye yaklaşık 18 milyar dolarlık askeri yardım gönderdi.

İsrail'in insani yardımları engellemesi ve saldırıları karşısında artan tepkileri dindirmek için Biden, şubat ayında bir adım atarak, ABD'den askeri yardımı alan ülkelerin insani yardımları kasten engellemediğinin Kongreye rapor edilmesini zorunlu kılan bir memorandum yayımladı.

Bu memorandumun ardından Dışişleri Bakanı Blinken, İsrail'in Gazze'ye insani yardımları kasten engellediği yönündeki resmi raporları dahi göz ardı ederek 10 Mayıs'ta Kongreye "İsrail kasten insani yardımları engellemiyor" şeklinde bildirimde bulundu.

Aksi halde, ABD Dış Yardımlar Yasası'nın "620 I" bölümüne göre İsrail'e askeri yardımları askıya almak zorunda kalacak olan Biden yönetimi, ABD Uluslararası Kalkınma Ajansının (USAID) "İsrail Gazze'de kasıtlı olarak gıda yardımlarının girişini engelliyor" şeklindeki resmi raporlarını görmezden geldi.

Benzer şekilde Dışişleri Bakanlığı Nüfus, Mülteciler ve Göç Bürosu da Blinken'a gönderdiği raporda, "İsrail'in Gazze'ye giden insani yardımları kasıtlı olarak engellediği" ve dolayısıyla "ilgili yasa çerçevesinde İsrail'e gönderilmesi planlanan paranın dondurulması gerektiği" yönünde bildirimde bulundu.

9 Mart'ta yaptığı açıklamada "İsrail'in Refah'a olası kara saldırısını kırmızı çizgi sayarım" yorumunu yapan Biden, İsrail ordusunun mayıs ayından itibaren kente yaptığı saldırılar karşısında üstü örtük hafif eleştiriler dışında somut bir tepki ortaya koymadı.

Son 1 yılda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) gündemine gelen 3 farklı "Gazze'de ateşkes" tasarısını da veto eden ABD, uluslararası arenada da İsrail'e kalkan olmaya devam etti.

ABD yönetimi, İsrail'in Gazze'den sonra saldırılar düzenlediği Lübnan'da taraflar arasında 27 Kasım'da varılan ateşkesin gerçekleşmesi için çaba gösterdi.

- Moskova'ya karşı Kiev'e güçlü destek

Rusya'nın Şubat 2022'de Ukrayna'ya başlattığı saldırıyla dünya gündemi bir anda değişirken ABD yönetimi, "Rusya'yı zayıflatma" stratejisinin sonucu olarak 2024'te de Ukrayna'ya güçlü şekilde ve kesintisiz askeri destek sağladı.

Her fırsatta "Ukrayna'nın kendini savunmasına" destek verdiğini savunan ABD yönetiminin Kiev'e yaptığı toplam savunma yardımı bu yılki yardımlarla birlikte 61 milyar doları geçti.

Ukrayna'ya Patriot gibi önemli hava savunma sistemlerinin yanı sıra çeşitli silah ve mühimmatlar gönderen ABD, NATO gücünü devreye sokarak bazı Avrupa ülkelerinin Kiev'e F-16 göndermesini sağladı.

Rusya'yla doğrudan çatışmamaya özen gösteren ABD yönetimi, 5 Kasım'daki başkanlık seçimlerine kadar "ABD menşeli silahların Rusya topraklarında kullanımına" izin vermedi.

Ancak bu politikasını seçimden sonra değiştiren Biden yönetimi, kasım ortasında Ukrayna'ya uzun menzilli füzeleri Rusya topraklarında kullanma izni vererek yeni tartışmalara kapı araladı.

ABD'yi eylül ayında ziyaret eden ve burada Biden'ın yanı sıra Trump ile de görüşen Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, yeni dönemde de Amerikan savunma desteğinin devamını talep ettiklerini dile getirdi.

Başkan olması halinde Ukrayna'daki savaşı sona erdireceği mesajını veren Trump'ın, Zelenskiy ile görüşmesinde de benzer mesajları vermesi dikkati çekerken Biden yönetimi kasım ve aralık aylarında Kiev'e olan askeri yardımları artırdı.

- Çin'le küresel rekabette vites düşürmedi

Trump'ın Çin'le ticaret savaşlarını kısmen durduran Biden yönetimi, bununla beraber özellikle Hint-Pasifik bölgesindeki Çin hakimiyetine meydan okuma konusunda 2024'te de somut adımlar attı.

Çin'le "küresel rekabete" devam eden ABD yönetimi, özellikle çip üretimi, yapay zeka ve ileri askeri teknolojiler gibi başlıklarda Pekin'in hızını yakalamaya ve mümkün olanlarda kesmeye çalıştı.

Nisan ayında telefonda görüşen Biden ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, ortak meseleleri masaya yatırdıkları ve hem işbirliği hem de rekabet unsurlarını ele aldıkları bir görüşme gerçekleştirdi.

Sonraki haftalarda önce ABD Hazine Bakanı Janet Yellen Çin'e gitti, sonra da nisan ayında Dışişleri Bakanı Blinken Pekin'e giderek burada Şi ile bir araya geldi.

Pekin'le siyasi diyalog sürdürülürken ABD'nin, Çinli firmalara karşı yaptırımları ve özellikle yüksek teknoloji üreten firmalara yönelik kısıtlamaları devam etti.

ABD İç Güvenlik Bakanlığı, mayısta Uygur Zorunlu Çalıştırmayı Önleme Yasası kapsamında 26 Çinli tekstil şirketinden ABD'ye yapılacak ithalatı yasakladı.

Eylül ayındaki kararıyla Çin'den gelen elektrikli araçlara uygulanan gümrük vergisini yüzde 100'e yükselten ABD yönetimi, lityum-iyon piller konusunda da vergileri artırdı.

Ekim ayında ise yine aynı bakanlık, aralarında çelik üreticisi Xinjiang Ba Yi Demir Çelik'in de bulunduğu iki Sincan merkezli şirketi de yasak listesine ekledi.

Çin'in bölgedeki egemenliğini çevrelemeye yönelik kurulan QUAD bünyesindeki ülkelerin liderleri, 21 Eylül'de Biden'ın konuğu olurken Avustralya, Japonya ve Hindistan liderleri son kez başkan olarak Biden'la aynı zirvede bir araya geldi.

Güney Çin Denizi'ndeki son durumun yanı sıra Hint-Pasifik bölgesindeki Çin hakimiyetinin yansımaları ve muhtemel tedbirler de bu zirvede masaya yatırıldı.

- Türk-Amerikan ilişkilerinde inişli çıkışlı süreç

2024 yılı Türk-Amerikan ilişkileri açısından da inişli çıkışlı bir seyir izlerken, özellikle Türkiye'ye F-16 satışına izin verilmesi ve Kongreden de bu sürecin sorunsuz şekilde geçmesi ilişkilerin geleceğine dair olumlu ipuçları verdi.

Türkiye'nin Ocak 2024'te İsveç'in NATO üyeliğine onay vermesinin hemen ardından ABD yönetimi de Türkiye'ye F-16 satışı konusunda harekete geçti. Söz konusu satışa Kongreden itiraz gelmemesiyle birlikte ikili ilişkilerde uzun zaman sonra ilk kez somut ve güçlü bir adım atılmış oldu.

ABD'nin İsrail'e vermiş olduğu koşulsuz desteği sorgulayan Ankara, bu konuda Biden yönetiminin İsrail'in saldırganlığını durdurma noktasında somut adımlar atması yönünde güçlü çağrılarda bulundu.

Yılın son ayına girilirken Suriye'de muhalif unsurların öncülüğünde Beşşar Esed rejiminin devrilmesiyle ortaya çıkan yeni denklemde Ankara ile Washington arasındaki güncel tartışma alanı, terör örgütü PKK/YPG'nin bundan sonra ne olacağı konusuna odaklanmış durumda.

Suriye'deki geçiş sürecini olumlu bulan ve destekleyen ABD yönetiminin PKK/YPG'ye bugüne kadar verdiği desteği sürdürüp sürdürmeyeceği ve Suriye'de yeni oluşacak siyasi denklemde bu terör örgütüyle ilgili nasıl bir karar alınacağı, iki ülke arasındaki ana tartışma başlığı konumunda.

En son gelişmelerden haberdar olmak için whatsapp kanalımızı takip edin