'5. Yılında Suriye İntifadası ve Geleceği'
Üniversitenin Haydarpaşa Kampüsü'nde gerçekleştirilen program iki oturum şeklinde gerçekleştirildi. İlk oturumun başlığı "Suriye Halkının Onurlu Mücadelesine Bakış" iken ikinci oturum başlığı "İnsanlığın İmtihanı: Suriye" oldu. İlk oturumun moderatörlüğünü gerçekleştiren Ömer Ekmen giriş ve tanıtım konuşmasında kulübün etkinliklerinden bahsederek sözü Ahmet Emin Dağ'a bıraktı.
Halkı Devrime Götüren Süreç
Sempozyumun ilk sunumu olan "Suriye Halkını Devrime Götüren Süreç" başlığınıORDAF üyesi Ahmet Emin Dağ sundu.Bu savaşta uzlaşı arayışının olmadığını ve ne olursa olsun karşı tarafı yok etmenin esas amaç olduğunu söyleyerek, bir üst tabakada bölgesel aktörler, en üst tabakada ise küresel güçlerin varlığından bahsederek: "Bu yüzden Esed ve ÖSO'nun anlaşması yetmeyecektir. Türkiye, Ürdün ve hatta ABD, Rusya'nın da kabul etmesi gerekiyor." dedi. Suriye halkının düzenden hoşnutsuzluğunun tarihini anlatan Dağ; nasırizm, sekülerizm ve esedizmi açarak baas hareketinin nasıl yükseldiğini anlattı. Hafız Esed'den sonra büyük bir umutla gelen Beşşar Esed'in sembolik birkaç iyilik hareketinden kısa bir süre sonra rejimi eski kimliğine kavuşturduğundan bahsedip sözlerini noktaladı.
5 Yıllık Onurlu Direniş Süreci
Sempozyumun ikinci başlığını Ahrar-u Şam Siyasi Ofis Sorumlusu Ebu Eymen sundu. Sözlerine en yakın zamanda Suriye halkının ve tüm özgürlük isteyen halkların isteklerine kavuşması dilekleriyle başlayan Ebu Eymen, "Çok zamandır biz bu kaybolmuş özgürlüğü arıyorduk." diye devam etti. Ne zaman harekete geçilse durdurulduklarını ve senelerce baskı altında yaşadıklarını ifade etti. Şimdi içinse "Rabbim bize yol açtı" dedi. "Bu özgürlük ne için? Allah için. O'na özgürce ibadet edebilmek için. Tek istediğimiz Allah'ın şeriatını, isteklerini, hükümlerini yerine getirmek. Şeriat günümüzde belki başka bir şekilde anlaşılabilir ama anlaşılmasın. Allah'ın dediği ve Peygamberimizin (s.a.v) yaptığı gibi şeriat istiyoruz."
Bu fetihlerden sonra halkın hayatını daha düzenli yaşaması için çalışmalara başladıklarını belirtti ve Allah'ın izniyle daha iyi olacağını söyledi. Sözlerine "biz Ahraruşşam olarak Türkiye halkına çok teşekkür ederiz. Ve dileriz ki Allah bu durumu onlara hiç yaşatmasın " diyerek son verdi.
Suriye Ayaklanmasının Türkiye'ye Yansıyan Boyutu ve Muhasebe
2. Oturumun son başlığını Özgür-Der Genel Başkanın Rıdvan Kaya sundu. "Ortadoğu İntifadalarının 4 yıl önce başladığında genel olarak büyük bir sempatiyle bakılmıştı. İslami camia bunu İslami bir direniş olarak alıp çok daha büyük bir coşkuyla karşıladı." sözlerine bu şekilde başlayan Kaya sürecin bütününe dönük olarak Mısır'da Lübnan'da var olan neyse Suriye'de de sebebin o olduğunu yani diktatörlük olduğunu belirtti. Türkiye'nin penceresinden durumu değerlendirirken Ak parti hükümetinin genel anlamda olumlu olduğunu ve halktan yana olduğunu ifade etti. Üstelik bunun için bedel ödemeyi göze aldığından ve hala bu bedeli ödediğinden bahsetti. Reyhanlı hadisesinin bunun en iyi örneklerinden olduğunu belirten Kaya, bu durumun gözden kaçırılmaması gerektiğini vurguladı.
Türkiye'de Müslüman bir kesimin ısrarla zalimlerin penceresinden bakmaya çalışmasından üzüntüyle bahsetti, sürekli olarak İran gözlüklerinden bakmaya çalıştıklarını ekledi. Saadet gibi, hükümet karşıtlığını Suriye karşıtlığına dönüştürmenin olumsuz bakışların sebeplerinden biri olduğunu söyledi.
İnsanlık Onuru Suriye'de Ölüyor
"İnsanlığın İmtihanı: Suriye" başlıklı Sempozyumun ikinci oturumunun moderatörlüğünü Hacer Özdemir yaptı. Suriye'nin 5 yıldır zulüm altında olduğunu belirten Özdemir, hergün gelen şehit haberlerinin artık birer istatistiku00ee veri olarak algılandığına değinerek yaptığı giriş konuşmasının ardından sözü Osman Atalay'a bıraktı.
'İnsanlık Onuru Suriye'de Ölüyor' başlıklı ilk sunumun konuşmacısı İHH Yönetim Kurulu Üyesi Osman Atalay oldu. Konuşmasına artık dünyanın gözünde yalnızca istatistik olarak kalan rakamlarla giriş yapan Atalay, Hama'da 80.000 insan hayatını kaybederken 50.000 mezarın yerinin hala belli olmadığına değindi. "Resmi rakamlarda 7 milyon kişinin ülkeyi terk ettiğini görüyoruz. 15.000 Doktor Suriye'yi terk etmiş durumda."
Giriş kısmında tarihten ve Bosna gibi acı hatıralarımızdan örnekler vererek Sivil Toplum Kuruluşlarının ve medyanın duyarsızlığından yakındı ve sınıfta kaldıklarını ifade etti. Ayrıca belediye başkanları, milletvekilleri de yeterince ilgili olmadı bu meseleyle. Tarihte tekerrür eden bu katliamlara örnek olarak 1982'de Suriyeli Müslümanların kemiklerinin un haline getirilesiye yapılan zulmü anlattı. Ona rağmen bugün Suriye'de benzeri görülmemiş bir katliamın varlığını belirterek diğer sayılan örnekleri geride bırakmış durumda olduğunu ekledi.
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.