21 darbecinin tahliye edilmesi
Erdem Diker, 15 Temmuz gecesi saat 11.30 sıralarında darbe girişimini haber alarak kardeşi Elvan ile dışarı çıktı. Diker, dışarı çıktığında henüz Cumhurbaşkanı Erdoğan, canlı yayına bağlanmamış ve “meydanlara çıkın” çağrısında bulunmamıştı.
Erdem Diker ve arkadaşları organize olup Sabiha Gökçen
Havalimanı’na gittiler. Erdem Diker, kalabalığın en ön safında ilerlerken
yaralı polislerle karşılaştı.
Polislere yardım etmek isterken arkadaşına telefonda
“gelemem bir sürü yaralı var onları kaldırmamız lazım” dedi. Tam da bu esnada vurularak
şehit düştü. Allah rahmet eylesin.
O gece gözünü kırpmadan Sabiha Gökçen’e gelen vatanseverler
olan biteni şöyle aktarmışlardı. “Buraya 15 Temmuz gecesi saat 20.00
civarlarında tanklarla beraber geldik. Geldiğimizde tanklar içeriye giriş
yapamadı.
Arkadaşlar buraya tırları çekmişlerdi. O sırada subaylar
öndelerdi. Subayları arkadaşlarımız ile
bertaraf ettik. Subaylar buradan kaçtı. Sadece tanklar kaldı. Tankların önünde
bayağı mücadele ettik ve darbeyi savuşturduk elhamdülillah.”
15 Temmuz günü darbeci askerler 8 tank ile Sabiha Gökçen
Havalimanı'nı işgal etmek için geldiğinde yaşandı bunlar. Tüm yurtta destansı
bir istiklal mücadelesi verildi.
İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’nı işgal etmek gerekçesiyle
FETÖ’cülerin yargılandığı dava geçenlerde karara bağlandı. 24 sanığın,
Yargıtay'ın bozma kararının ardından yeniden yargılandığı davada karar
açıklandı.
Karardan en dikkat çekici olanı şu;
Uzman çavuş olan diğer 21 sanığı "cebir ve şiddet
kullanarak Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım"
suçundan ayrı ayrı 12 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum eden heyet, bu sanıkların,
"yaklaşık 4,5 yıldır tutuklu olmalarını, hüküm kesinleşinceye kadar masumiyet karinesinden faydalanacak
olmalarını ve dosyanın ikinci defa temyiz sürecini" dikkate alarak tahliye
edilmelerine hükmetti.
Oysa 29 Kasım 2017'de “cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü
düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya
bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek" suçundan
ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasına karar verilmişti.
Fiilden sonraki davranış biçimleri, yargılama sürecinde
pişmanlık gözlenmemesini göz önüne alan mahkeme, 8 sanığa takdiri indirim
uygulanmasına yer olmadığına hükmetmişti.
Milat Gazetesi’nin ve Parantez Haber’in haberine göre; “Yargıtay
her ne kadar farklı bir yorumu tercih etse de, hukuk tarihimiz bakımından bu
meşum olayın hafifletilmesi anlamına gelen son karara katılmamız mümkün
olmamıştır" diyerek Cumhurbaşkanlığı darbe girişimi davası avukatları
itirazlarını ileri sürerek temyiz başvurusunda bulundu.
Ne var ki mahkemenin aldığı bu tahliye kararı Milat Gazetsesi
hariç ulusal basında kimsenin dikkatini çekmedi. Bir avuç insan mahkemenin
bilhassa; “Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım"
ifadesi üzerine tepkilerini ortaya koydu.
O gece orada şehit düşen Erdem Diker ve binlerce
vatanseverin eli silahlı terör örgütü mensupları karşısında vatan savunması
yaptığı işgal girişiminde “teşebbüse yardım etmek” ifadesinin hukuk açısından
problemli olduğunu ifade ettiler.
Teşebbüse yardım edenler
bunlar ise teşebbüs edenler kimdi?
Tüm bunlar olurken AK Parti’yi desteledikleri ifade edilen
medyanın gündemi ise bambaşkaydı. CHP’de bilmem hangi vekilin bilmem hangi
kadınla yaşadığı ilişkiler ve taciz olayları…
Brezilya dizilerini aratmayan senaryolarla günlerce bu
haberleri kovalıyorlar.
Kemal Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Canan Kaftancıoğlu’nun
gölgesini bile haber yapan acar gazetecilerimiz nedense bu dava hakkında tek
kelam etmediler.
Kemal Kılıçdaroğlu
kendi tabanını konsolide etmek için gündemini muhafazakar medya üzerinden
yaptırıyor dersek abartmış olur muyuz doğrusu bilemiyorum. Çünkü medyamızın CHP
hariç tek bir gündemi yok.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeterince algı üretemiyoruz
sitemini şimdi daha iyi anlıyorum…