Elif gibi dimdik duran ilim yuvası: İstanbul'da bir huzur durağı
HABER: ÖZLEM DOĞAN
Yaklaşık on altı milyon nüfusuyla oldukça kalabalık bir şehir
olan İstanbul’da düzenli bir karmaşa yaşanıyor. Şehir insanı olağan
koşturmacasında bunalırken, bitirmesi gereken meşguliyetlerini de koskoca yirmi
dört saate sığdıramıyor, akşam olup da eve çekildiğinde ruhi bir yorgunluğa
teslim oluyor. Her biri birbirinin aynısıymış gibi geçen günler, kadim şehir İstanbul’da
gizlenen giranbaha güzellikleri keşfetmeye, durup bir dinlemeye vakit yokmuşçasına
insana dakikalar arasında mekik dokutuyor.
İstanbul’da nice
kıymetler gizli
Ecdadımız Osmanlı’nın bize ve bu şehre bıraktığı kıymetli
eserler kâh bir cami olarak çıkıyor önümüze kâh bir çeşme bazen de bir dergâh…
Dünyaya adalet dağıtan büyük bir imparatorluk yıkıldıktan sonra bu topraklara
yeni gelenler, Osmanlı’nın izlerini silmek için adeta bir yarışa girdiler.
Atalarımızın zengin dilini değiştirdikleri yetmiyormuş gibi miras bıraktıkları çoğu
eseri ya yıktılar ya da kitabelerden isimlerini sildiler. Geriye yalnızca
belirli sayıda eser kaldı. Çoğundan biz de habersiziz, her gün önünden gelip
geçen yeni nesil de…
Geçmişten bugüne
açılan kapı
Haliç Kongre Merkezi’ndeki bir program dolayısıyla trafiğin
kapandığı bir gün, otobüslerin geçmemesi sebebiyle metrobüse ulaşmak için üst
yokuştaki sokaklardan dolaşmaya karar verdim. Bir yokuşun sonunda Osmanlı
mezarlarıyla çevrili son derece güzel bir konak çekti dikkatimi. Sütlüce’den
apayrı bir dünyanın; çiçeklerin ve ağaçların el ele tutuşup boyunlarını zarif
bir kuğu gibi uzatan şahideler arasına gizlediği konağın bahçesine girdim. Hakkında
tam manasıyla bir bilgi alamadan yoluma devam ettim, ta ki bu güzel dergâhta
tarih, tasavvuf, tefsir, diksiyon ve hitabet dersleri başlayana dek…
Asırlardan beri ilim
irfan merkezi
Sosyal medya duyurusuyla haber aldığım atölye programı,
İstanbul’da salgın koşullarında eve hapsolan bizler için bulunmaz bir fırsat oldu.
Adı geçen dergâhı tanımıştım. Güzelliğini gören gözlere, maneviyatını hisseden
kalplere nakşeden Elif Efendi Dergâhında pandemi kurallarına uygun bir şekilde
başlayan dersler, adeta bir zamanlar ilim yuvası olan konağın geçmişini
bugününe aktarıyor. Safa Vakfı öncülüğünde düzenlenen atölyelerde Prof. Dr.
Ebubekir Sofuoğlu tarihe ışık tutarken, tasavvufun dünü ve bugününü Prof. Dr.
Reşat Öngören dinleyicilere aktarıyor. Prof. Dr. Fadıl Geylani tefsir
dersleriyle Kuran’ı Kerim’imizin dilinden konuşurken Recep Kara da hitabet ve
diksiyon dersleriyle katılımcıların dimağlarında kendini rahatça ifade
edebilecekleri yeni kapılar açıyor. Güler yüzlü insanların arasında, her bir
odasında sükûn, huzur ve hürmetkâr bir maneviyat gizli olan bu dergâhı
görmemek, bir İstanbullu için hayatında önemli bir eksik olarak kalacaktır.
Topluma hizmette
süren gelenek
Sütlüce Mahallesinde bulunan Hasirizade Dergâhı geçmişten
günümüze uzanan bir maneviyat merkezi. Dergâh hakkında bilgi aldığım Muhammet
Ali kardeşin de Hasîrîzâde Dergâhı ile ilgili yazısında da bahsettiği üzere
Hasîrîzâde Dergâhı, Şeyh Mustafa İzzî tarafından yaptırılmış, 1823 yılında
Mustafa İzzî Efendi’nin vefâtından sonra yerine Nakşî ve Mevlevî icâzeti de
bulunan oğlu Süleyman Sıdkı Efendi geçmiştir. Sıdkı Efendi’nin vefâtı üzerine
oğlu Ahmet Muhtar Efendi şeyhlik vazifesini yürütmüş, Ahmet Muhtar Efendi ise
1880’de Hacca giderken otuz yaşındaki oğlu Mehmed Elif’i yerine vekil olarak bırakmıştır.
1901 yılında Ahmet Muhtar Efendi’nin vefatıyla birlikte posta asaleten oturan
Mehmed Elif Efendi’nin ilim, kültür ve sanat merkezi olarak topluma hizmet eden
tekke, diğer tekkelerle birlikte 1925 yılında tek parti diktasının zulmüne
uğrayıp kapatılmıştır.
Abdülhamid Han da
ziyaret ederdi
1850 yılında Hasîrîzâde Dergâhı’nın hemen yanında bulunan
konakta dünyaya gelen şâir, alim, hattat Elif Efendi, Hâdimizâde Ahmed Hulûsi
Efendi, Ahmed Nüzhet Efendi, Mesnevîhan Hoca Hüsameddin Efendi, Hoca Faik
Efendi, Bursalı Zeki Dede, Hafız Şakir, Büyük Ali Haydar Efendi, Yenikapı
Mevlevîhânesi Şeyhi Osman Selahaddin Dede gibi dönemin ünlü isimlerinden ders
almıştır. On üç eseri olduğu belirtilen
Elif Efendi’nin Türkçe, Arapça ve Farsça şiirlerinin yer aldığı bir dîvân, El
Mebde ismiyle kaleme aldığı bir mantık şerhi (Îsâgûcî Şerhi), Darwin
nazariyesine eleştiri olarak yazdığı bir risâlesi öne çıkan eserlerinden
bazılarıdır. 1875 yılından tekke ve zaviyelerin kapatıldığı 1925 yılına kadar
Hasîrîzâde Dergâhı’nda Mesnevî-i Şerîf, Buharî-i Şerîf gibi eserleri okutan Elif
Efendi’nin dergâhını Sultan Abdülhamid Han’ın da ziyaret ettiği biliniyor. Ayrıca
Elif Efendi, Sultan Abdülhamid’in iradesiyle 1887'de yeniden inşa edilen ve
inşaat giderleri, tekke mensuplarından Tophane müşiri Mehmed Seyyit Paşa
tarafından karşılanan tekkenin mimarlığını da yapmıştır.
Birbirinden değerli
eserler bıraktı
Elif Efendi’nin matbu eserlerinin yanı sıra matbu olmayan el
yazısı tek nüsha sekiz eseri de bulunuyor. Elif Efendi'nin kendi el yazısı ile
yazdığı Divan’ı Süleymaniye Kütüphanesi'nde muhafaza ediliyor. Kütüphane
kataloglarında ismi yer almayan bu eser, 444 numara ile Sütlüce Hasırizade
Dergahı özel bölümünde yer alıyor. Elif Efendi’nin el yazması diğer eserleri
ise şunlardır: Semeratü'l-hads fi ma'rifeti’n-nefs(Nefsin Bilinmesi Konusundaki
Sezgi Ürünleri), ed-Durru'l-mensur min hızaneti esrari'n-nur(Nur Ayetinin
Sırlarının Hazinesinden Saçılan İnciler), el-Barikat(Kalbe Gelen Manalar), et-Tenbih,
en-Nehcül-kavim limen erade en yestekim(Dosdoğru Olmak İsteyene Sağlam Yol), Def'u'l-vecel
bi cünneti'l-ecel(Ecel Kalkanı ile Korkunun Giderilmesi), en-Nuru'l-Furkan fi
şerhi lügati'l-Kuran(Kuran Lügatı).
Tek parti zorbalığına
kurban gittiler
Müslüman Türk çocuklarının, gençlerinin ders ve feyz aldığı
ilim irfan yuvası tekkeler, dergâhlar 1925 yılında 677 sayılı kânunla
kapatılarak çürümeye terk edildi. Nice âlimin, dervişin, ilim ehlinin ayak
bastığı, ders aldığı, ahlak ve fazilet yuvası ilim merkezleri devrin tek parti
zorbalığına kurban gittiler. İstanbul’daki 24 Sâdî dergâhından bugüne yalnızca
Hasîrîzâde Tekkesi ulaşabildi. Üstelik tekkelerle birlikte sahip oldukları
kitaplar, hat levhaları ve nice sanat eserleri kayboldu, yağmalandı, çalındı.
Bünyesinde ‘Dünyaya kapalı Allah’a açık’ girişiyle bir de çilehane barındıran dergâhın
hemen karşısında yer alan kitabeli çeşme ise zamanın yıpratıcı gücüyle
örselenmiş, bilinçsiz insanların ellerinden çıkan boyalarla kirletilmiş ve atıl
bir şekilde yeniden ihya edilmeyi bekliyor.
Elif gibi dimdik bir
âlim
Elif Efendi’nin kızı Elife Orbeyi hatıralarında, İstanbul’un
işgâl edildiği günlerde hasta yatağında olan babasının işgal haberini öğrendiği
vakit “bana kılıcımı getirin” diyerek ağır hastalığına rağmen silahlandığını ve
bugün Elif Efendi Sokağı olarak bilinen sokağın başına çıkarak nöbet tutan bir
asker gibi beklediğini ifade etmiştir. Tek parti diktasının dayatmasına karşı
çıkarak sûre ve duaların namazlarda Türkçe okunmasının kesinlikle caiz
olmadığını ifade eden Elif Efendi, 3 Ocak 1927 tarihinde vefat etti. Annesi Fatma Bâise Hanım’ın haziredeki kabrinin
yanına defnedilme vasiyetini dönemin yöneticileri kabul etmedi. Hayatını ilme
ve İslam’a adayan Elif Efendi, dergâh ile Mahmud Ağa Camii arasındaki
mezarlıkta medfun bulunuyor.
Elif Efendi, eserinin bir belagat şiirleri divanı sanılmasını
istemediği için mütevazı bir üslup kullanarak sadece bir şiirler topluluğundan
ibaret sayılmaması gerektiğini, tasavvuf zevki ve neşesi verebilecek bir
nitelik taşıdığını şu mısralarında dile getirir:
Divan-ı eş'ar-ı
belagat sanmasın ihvanımız
Sultan-ı ışk-ı
vahdetin menşurudur divanımız
Esra-ı vahdettir
bütün, ayn-ı hakikatten gelir,
Cüy-i zülal-i ma
'rifettir, çeşme-i hayvanımız.
Kullukta tahlit
eyledim,
Estağfirullah el-Azim
İfrat ve tefrit
eyledim,
Estağfirullah el-Azim
Tevbe Elif her kârdan
Evrad hem ezkârdan.
Hatta bu istiğfardan,
Estağfirullah el-Azim
"Üye/Üyeler suç teşkil edecek, yasal açıdan takip gerektirecek, yasaların ya da uluslararası anlaşmaların ihlali sonucunu doğuran ya da böyle durumları teşvik eden, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik ya da ahlaka aykırı, toplumca genel kabul görmüş kurallara aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde hiçbir İçeriği bu web sitesinin hiçbir sayfasında ya da subdomain olarak oluşturulan diğer sayfalarında paylaşamaz. Bu tür içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk münhasıran, içeriği gönderen Üye/Üyeler'e aittir. MİLAT GAZETESİ, Üye/Üyeler tarafından paylaşılan içerikler arasından uygun görmediklerini herhangi bir gerekçe belirtmeksizin kendi web sayfalarında yayınlamama veya yayından kaldırma hakkına sahiptir. Milat Gazetesi, başta yukarıda sayılan hususlar olmak üzere emredici kanun hükümlerine aykırılık gerekçesi ile her türlü adli makam tarafından başlatılan soruşturma kapsamında kendisinden Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 332.maddesi doğrultusunda istenilen Üye/Üyeler'e ait kişisel bilgileri paylaşabileceğini beyan eder. "
Yorum yazma kurallarını okudum ve kabul ediyorum.