Ömür... Hayatımızın kıymetli sermayesidir. Günler, aylar ve yıllar boyunca harcadığımız, ancak bir kere gittiğinde geri getiremeyeceğimiz bir hazinedir. Doğumla başlayıp ölümle sonlanan bu yolculukta, her bir anın değeri paha biçilmezdir.

Peki, bu ömrün içini nasıl doldurmalıyız? Hayatımıza anlam katmak, güzelliklerle süslemek ve geriye dönüp baktığımızda bir tebessüm bırakacak anılar biriktirmek mümkün mü?

Cevabı çok basit. Evet, mümkün. Fakat bu, zamanın akışına kendimizi bırakmakla değil; şuurlu seçimler yapmakla olur. Hayatımıza güzellikler katarak sıradan bir tüketim süreci olmaktan çıkararak ve onu eşsiz bir sanat eserine dönüştürebiliriz.

İşte bunun için, önce güzelliği nasıl tanımladığımızı bilmeliyiz.

Güzellik dediğimiz şey, bazen eşimizle bir sabah kahvesinin buğusuyla camdan dışarı bakarken hissettiğimiz huzur, bazen sevdiğimiz birinin yüzünde beliren bir tebessüm ya da bir çocuğun masum kahkahasıdır. Bir kitaba dalıp gitmek, bir dostla saatlerce sohbet etmek, ya da bir çiçeğin açışını izlemek... Güzellik, dışarıdan bize sunulan bir armağan değil; çoğu zaman içimizde keşfedilmeyi bekleyen bir zenginliktir.

Ömrümüzün içini güzelliklerle doldurmak için önce kendimizden başlamalıyız. Ruhumuzu besleyecek şeylere yönelmeliyiz ki, bir sanat dalıyla ilgilenmek, doğayla iç içe olmak, yeni şeyler öğrenmek ya da sessiz bir köşede kendimizi dinlemek... Bunlar sadece bize iyi gelmez, aynı zamanda çevremize de güzellik yayar. Çünkü insan, içi güzelliklerle doldukça, çevresine de ışık saçan bir kandile dönüşür.

Elbette hayat her zaman kolay değildir. Acılar, kayıplar ve zorluklar da bu yolculuğun bir parçasıdır. Ancak güzelliklerle dolu bir ömür, bu zorlukları aşabilme gücünü de içinde barındırır. Tıpkı bir yağmur sonrası çıkan gökkuşağı gibi, karanlık anların ardından gelen umut ve sevinç, ömrümüzü daha anlamlı kılar.

Bana soracak olursanız asıl mesele, hayatı ertelememektir. “Yarın yaparım” dediğimiz şeyleri bugüne taşımak, sevdiklerimize sarılmak için bir an bile beklememek, küçük mutlulukları görmezden gelmemek... Çünkü ömür dediğimiz şey, sonsuz bir zaman değil; aksine hızla tükenen bir kum saati. Onu nasıl dolduracağımız, hayattan ne kadar memnun olacağımızı belirler.

Eğer gün gelip de yolun sonuna vardığımızda, geriye dönüp bakıp ‘iyi ki’ diyebiliyorsak, işte o zaman ömrümüzü güzelliklerle doldurmuşuz demektir.

Bu yüzden bugün, hemen şimdi, hayatımıza bir güzellik katmaya başlayalım. Gülümseyelim, bir çiçek dikelim, bir dostu arayalım ya da sadece kendimize zaman ayıralım. Çünkü ömür ne kadar uzun olduğu değil ne kadar dolu yaşandığıyla anlam kazanır ve’s-selam