Güven ve söz vermekle ilgili olarak unutulan hassalarımızdan bahseden bir yazı kaleme almayı düşündüm.Ahlaki değerlerimizin örselendiği ve adam satmanın yaşandığı bu günlerde hissiyatımızın sesini anlatalım dedik!..

İnsan hayatı, bazen ince bir iplik gibi gerilir. Bir tarafta vicdanın sesi, diğer tarafta menfaatin aldatıcı fısıltıları… Bir yol ayrımına geldiğimizde, kimi içindeki teraziyi bozar ve kazandığını sanarak kaybeder. Kimi ise doğruluğun çetin ama onurlu yolunu seçer ve ardında silinmez bir iz bırakır.

Güven, öyle bir hazinedir ki kaybedildiğinde ne servetle ne de özürle yerine konulabilir.  Ahlâkla taçlanmamış bir kurnazlık, aslında insanın kendini kandırmasından ibarettir. Dostluklarda da böyledir bu; bir kez güvenini kırdığınız bir dost, bir daha size eskisi gibi bakmaz. Güven, toprak gibidir; ne ekerseniz onu biçersiniz.

İnsanı yücelten unvanı değil, sözünün doğruluğudur. Tarih, güvenilir insanların isimlerini altın harflerle yazmıştır. Efendimiz (s.a.v.), peygamberlikten önce “el-Emin” olarak anılmıştı. Mekke’de herkes, ona en kıymetli emanetlerini gönül rahatlığıyla bırakırdı; çünkü bilirdi ki O’nun sözü, kaya gibi sağlam, ahlâkı gökyüzü gibi berraktı. II. Abdülhamid, devlet adamlarıyla yaptığı görüşmelerde vaat ettiği her reformu hayata geçirmek için çabaladı. Güvenilir bir lider olmanın, tahtta oturmak değil, halkın gönlünde yer almak olduğunu en iyi bilenlerden biriydi.

Bugün modern dünyada da güvenilir insanlar hep en ön saftadır. İş dünyasında, siyasette… Bir baba, çocuğuna “Akşam birlikte oynayacağız” dediğinde, eğer sözünü tutmazsa, o çocuğun gözlerindeki ışık bir nebze olsun solar. Bir dost, “Yanındayım” dediğinde, eğer zor zamanlarda ortadan kaybolursa, o dostluk sessizce küllenir. Çünkü güven, kelimelerden değil, eylemlerden inşa edilen bir yapıdır.

İnsanın ardında ne bıraktığını düşünmesi gerekir. Yalnızca kazandığı paralar mı, inşa ettiği yapılar mı, yoksa arkasında bıraktığı sağlam bir itibar mı? Gün gelip de ismimiz bir sohbette anıldığında, insanlar yüzlerinde bir tebessümle mi hatırlayacak bizi, yoksa güvenilmez biri olarak mı anacaklar?

Gerçek başarı, geride bırakılan güvenle ölçülür. Bir insan, hayatta verdiği sözlere sadık kaldıkça, dostlarının ve toplumun gözünde yükselmeye devam eder. O yüzden söz, sadece bir kelime değildir. Söz, insanın kendisini var eden, varlığını anlamlandıran bir yemindir. Ve bu yemin ne kadar güçlü tutulursa, hayatın inşa ettiği bina o kadar sağlam olur.

İşte bu yüzden, bir hayat felsefesi edinmek gerekiyorsa, bu sözünde durmak olmalıdır. Çünkü insan, ardında bıraktığı güvenle anılır. Ve güven, bir ömrü en güzel şekilde mühürleyen en değerli emanettirve’s-selam.