0
Türkiye son yıllarda söylenen değil söyleyen, edilgen değil etken, yolu çizilen değil kendi yolunu ve planını yapmak için niyet gösteren ve bu çerçevede uygulamasını yürüten bir ülke konumunda.
Bu yol kolay değil…
Engellerle dolu. Operasyonlarla çevrili bir yol.
Zirvelere tırmanmak elbette ki zordur.
Türkiye de belli bir süredir bu zorluklarla karşı karşıya…
2011 seçimleriyle başlayan bu süreç 28 Mayıs 2013 "gezi olayları" ile ilk defa somut bir şekilde ortaya çıktı.
Bu olayların temel hedefi faiz oranlarıydı. Faiz lobisi oranların yükselmesi için hunharca ve pervasızca bu olayları planlayan ve uygulayan taraftı. Amacı ise faiz oranlarını yükseltmekti…
Erdoğan, tek başına karşı durdu. Faiz lobisine bu ülkeyi ve milletini teslim etmedi.
Ekonomik ve parasal anlamda istediğini elde edemeyenler başka bir olayla; "17, 25 Aralık 2013 yargı darbesi ile" karşılarında duran adamı yani siyasi iradeyi iktidardan uzaklaştırarak istediklerini elde etmeye çalıştılar…
Bu olayda da başarılı olamadılar.
Bu sefer "baldıran zehiri de olsa içmeye hazırım" düşüncesiyle yola çıkan ve barışçıl yollarla kronik bir ülke problemini çözmeye çalışan bir siyasi iktidarın olduğu bir dönemde "kürtlere haksızlık yapılıyor" mantıksızlığıyla 6-7 Ekim 2014'te olaylar çıkartıldı.
Anadolu Ajansı'nın verilerine göre bu olaylarda ülke genelinde 46 kişi öldü, 682 kişi yaralandı 1113 bina hasar gördü.
Ancak gizemli bir güç, sahnelenen tüm bu oyunları bozdu ve bertaraf etti. Bu gizemli güç sağduyu ve "milletin ta kendisiydi."
Bunlarla da durmadılar…
Ve en son 15 Temmuz 2015 darbe kalkışması.
Bu seferki operasyon daha da farklıydı.
Hem siyasi iradeyi, hem ekonomiyi, hem kamu düzenini, hem milletin ve ülkenin geleceğini ve bütünlüğünü ortadan kaldıracak hain ve canavarca bir olayı sahnelediler…
Önceki olaylarda perde arkasında kalan gizli ve gizemli güç bu sefer meydanın tam ortasında yerini aldı.
Ve tüm operasyon ve oynanan oyunları yerle yeksan etti…
Büyüyen ekonomi ve bilinçlenen ruh…
15 Temmuz gecesine kadar planlanan ve uygulanan oyunları tek başına göğüsleyen bir lider ve ekibine bu sefer Milletin ta kendisi sahip çıkarak darbe kalkışmasında "yalnız bırakmadı".
Bütün bu süreçte ortaya çıkan bir sonuç vardı…
Büyüme ivmesi yavaşlayan bir ekonomi, faiz oranları gezi olaylarından önceki tarihlere göre artan bir ülke ve döviz kuru yükselen bir Türkiye piyasası. Ve tüm hain planlara rağmen liderini ve ülkesini yem etmeyen bir Millet…
Büyüme oranları düşmesine rağmen 26 çeyrektir büyüyen bir Türkiye ekonomisinden bahsediyoruz.
Bu olayların sahnelendiği ülkeler birkaç ay içerisinde yelkenleri indirdiler, çünkü… Brezilya gibi…
Yukarıda ifade ettiğim gibi…
Hedefleri yüksek koyduk: Ben de bu meydanda bir aktörüm dedik. Dünyanın ilk 10 ekonomisine gireceğiz dedik. Kendi silahımızı üreteceğiz ve kullanacağız dedik. Politika üretilen değil politika üreten ülkeyiz dedik. Yanı başımızda sınırları yeniden çizilen bir coğrafyada sadece seyirci olamayız, dedik…
Ve gereklerini de yaptık…
Yani dostlarım!
Zirveleri hedefledik. Ve bu hedefte yol almaya devam ediyoruz.
"Zirvelerin rüzgarı sert olur", derler…
Yani zirvenin ödülü varsa büyük olur. Haliyle sıkıntısı da büyük oluyor…
Ne olursa olsun…
-Büyük düşünmeye,
-üretmeye,
-Ürettiğini satmaya,
-Alım yaptığı yerin parasını ödemeye,
-Pozitif düşünceyle moralimizi yüksek tutmaya
Devam etmemiz lazım.
Eğer bizimle derdi olanların dediklerini kabul etseydik, 2001 krizinde olduğu gibi zaten elimizde bir şey bırakmayacaklardı. Üç sente muhtaç edecek, bizi kapılarında bekleteceklerdi.
Yani zilletle kaybettireceklerdi.
En azından zirveler için hem ekonomik hem siyasal olarak mücadeleye devam etmemiz gerektiği kanaatindeyim.
İnşallah izzetimizle ve çalışarak kazanacağız…
Ben bütün benliğimle buna inanıyorum…