Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, 'Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli Öğrenci Çalıştayı'nda yaptığı konuşmada şöyle dedi:
"Atalarının, dedelerinin yaptığı gibi dünyaya yön veren; bilimde, sanatta, medeniyette, dünyaya yön verebilecek bir kuşak yetiştirelim. Bu anlamda atalarıyla, dedeleriyle gurur duyan, onların dünya medeniyetine yaptığı katkıları anlatmaktan keyif alan, neler yaptıklarını iyi bilen bir kuşak yetiştirelim istiyoruz.”
Bu ifadeleri bir eğitim bakanından duymak o kadar önemli ki. Neticede bu ülkenin çocukları son yüzyıldır tarihsiz, ruhsuz, heyecansız bir okul sistemine maruz bırakıldı.
Batılaşma, çağdaşlaşma ve laikleşme adı altında bu milletin çocukları geçmiş medeniyetiyle olan irtibatı kesildi.
Ders kitaplarına; “Türkiye, eskiden yalnız, kendi menfaatlerini düşünen, halka fenalıktan mazarrattan başka hiçbir faydası dokunmayan padişahların fena idaresi altındaydı” türünden bilgiler konularak medeniyetten, tarihten olabildiğince uzaklaştırıldılar hatta nefret ettirildiler.
Kör, sığ, kaba, ırkçı, medeniyet ve kültür karşıtı bu eprimiş zihniyeti bize muasırlaşmak diye yutturdular. Batıcılık adına, bu memleketin insanına yıllarca zulmedildi.
En büyük işkence; zihne yapılan, doğrudan hafızayı hedef alan, ruhi dengeyi altüst eden, insanı kendine yabancılaştıran işkencedir. Zihinlerimiz eğitim yoluyla işgal edildi.
Oysa atalarımız bize muhteşem bir kültür mirası bıraktı. Defalarca bu köşeden yazmışımdır, tekrar ifade edeyim; bakınız bir zamanlar Bağdat, Harran, Endülüs, İstanbul, Kuzey Afrika ve Doğu Fırat gibi merkezlerde bilim adamlarımızın ürettiği değerler ve icatlar konuşuluyordu.
Ve bu merkezler Avrupa'dan gelen öğrencilerle dolup taşıyordu. Örneğin ilk kâğıt imalathanesi 794 yılında Bağdat'ta açılmış ve sandıklar dolusu kitaplar yazılmıştı. Maragha, Bağdat, Kurtuba ve Semerkant bilim ve teknoloji merkezleriydi. Buralardan sadece 500'den fazla İslam astronomu yetişmiştir.
Bizim ülkenin çocukları Newton'un başına bir elma düşmesiyle yerçekimini bulduğunu sanır ama Hazini'nin 1118 yılında "her cismi yer kürenin merkezine doğru çeken bir güç vardır" ifadesini ve bu alanda yaptığı çalışmaları bilmez.
Ve yine şifreli anahtarlar ve robotlar yapan, günümüz motorlu taşıtların en önemli unsuru sayılan supap tekniğini ilk kullananın El Cezeri’yi, 1200'lü yıllarda ilk kez küçük kan dolaşımını bulan İbnun Nefis'i, bugün ameliyatlarda dikiş için kullanılan ve bağırsaktan yapılan ipliği ilk kullanan Ebubekir Razi'yi bilmezler.
Optik alanında ilk çalışmaları başlatan 11. yüzyıl bilim adamlarından İbn-i Heysem'i, enlemler arasındaki mesafeyi hesaplayarak Dünya eksenindeki eğimi en doğru şekilde hesaplayan Ahmet Fergani'yi, El Beyruni'yi, matematikte çığır açarak günümüz teknolojinin gelişmesinde öncü rol oynayan Harezmi'yi de bilmezler.
Trigonometrinin kurucusu Abdullah Barani'yi, bugün modern tıpta cerrahide kullanılan birçok malzemelerin mimarı Ebul Kasım'ı, Kitap-el Furussuyie adlı kitabında robotun nasıl yapılacağını detaylı bir biçimde anlatan Hasan er Rammah'ı, bilmezler.
Buraya sayfalarca yazabileceğim daha nice önemli icatları bu ülkenin çocuklarına kasıtlı olarak tanıtmadılar.
Geçmişte dünyayı yönetmiş, kültür, sanat ve düşüncede ileri seviyeyi yakalamış imparatorluk bakiyesi bir milletin okulları böyle olmamalıydı. Bugün okullar iskelet gibi. Ruhu yok! Gençler bilinç kayması yaşıyor.
Tam da bu noktada Yusuf Tekin, bir şeyler yapmak istiyor. Çaba sarf ediyor. O yüzdendir ki medeniyet ve tarih bilincinden yoksun, ruhsuz, seviyesiz, batıcı, sözde aydın kesimler tarafından sevilmiyor.
Biz işimize bakalım.
Bunu başarmak zorundayız. Bugünden tezi yok gençlerimize tarihi bir şuur ve bilinç aşılamamız gerekiyor. Özgüven sahibi gençlerimizin tarihten aldığı misyonla özgün fikirler üretmelerinin önünü açmalıyız.