Boykotmuş!

CHP’nin ciddiye alınır tarafı yok.

Kendimi bildim bileli aynı yanlışları yapıyor, kendisini bir türlü geliştiremiyor...

AK Parti’nin de beğenmediğim tarafları var ama…

Bir konuda hakkını teslim etmek gerekiyor, İktidar Partisi’nin;

“patinaj yapıp durduğunu”, “çıkmaza girdiğini” anladığında “manevra” yapabiliyor, kendisini şartlara göre ayarlayabiliyor.

CHP ise ne kadar değişimden bahsederse bahsetsin “genetik” kodlarının dışına çıkamıyor.

Hırçınlığını bir türlü aşamıyor.

Bir ara, bazı CHP’nin artık “uyandığını” düşünenler olmuştu.

 “Sokaklara dökülmemiz iktidarın işine yarar. Bizi huzursuzluk çıkartmak isteyen, iktidara geldiğimiz takdirde memlekette huzur bırakmamaya kararlı olan bir yapı olarak göstermek istiyorlar.

 Biz onların istediği gibi davranmayacağız. Sabırla sandığı bekleyeceğiz.. O güne kadar kapısını çalmadığımız vatandaş, ziyaret etmediğimiz esnaf bırakmayacağız ve  cevabımızı sandıkta vereceğiz.”  muhtevalı lâflar bazılarına inandırıcı gelmişti.

Heyhat!

“Alışmamış bedende pantolon durmaz”mış!

Yok, yine yapamadılar.

Olmadı yine!

Yine sokak çağrısı yaptılar.

Yine “tehdit” diline başvurdular.

Yine, “radikaller” dışındaki kitlelerin endişelerini arttırdılar.

Biraz geriye dönüp bakabilseler; hem Merhum Erbakan’ın, hem de Sayın Erdoğan’ın siyasi başarılarının ardında, “yargı süreçlerinde” vatandaşları sokağa çağırmak yerine,  “itidal” tavsiyelerinde bulunmak gibi “sağduyulu” tavırların da olduğunu görecekler.

Rahmetli Erbakan partileri büyük haksızlıklar sonucu kapatıldığında, Sayın Erdoğan  ise “şiir okuduğu için” mahkûm edildiğinde, taşmaya hazır vatandaşları “sakin” olmaya çağırdılar.

Kendilerinden son derece emin tavırlar ortaya koydular…

Bu iki lider, böyle yapmayıp da kitleleri kışkırtmış, yargı süreçlerinden dolayı  sokaklara dökmüş olsalardı hem kendilerini, hem camialarını, hem de memleketi sıkıntıya sokarlardı.

Yok olmuyor;

CHP sakin kalmayı bir türlü beceremiyor.

Bir yandan,  hiç de benzemedikleri halde İmamoğlu’nun yaşadıklarıyla Erdoğan’ın yaşadıklarını kıyaslamaya kalkışıyor…

Diğer yandan da…

Gerginliğini, öfkesini, nefretini, paniğini her haliyle sergilemekten geri duramıyor.

Kahir ekseriyeti “sükûnetten” yana olan milyonlarca vatandaşa, “Bunlar muhalefetteyken bu kadar hırçın olurlarsa, iktidara geldiklerinde kim bilir neler yaparlar?” dedirtiyor.

CHP, bu milleti tanımıyor.

Bu milletin “kavga” istemediğini anlamıyor.

Bizim insanımız bazen tepki gösterir, kızar, söylenir ama sonuçta “rasyonel olanı” tercih eder.

Maceralara girmek istemez.

Tehdit dilinden hoşlanmaz.

Sandığı bekler, sözünü sandıkta söyler.

Öyle “ikide bir seçim” de istemez vatandaş.

“Sandık gelsin, bir an evvel gelsin” diyenlerin önemli bir bölümü, bunu “İktidardakiler sesimi duysun!” diye yapar.

Yoksa..

2023’de genel seçim olsun, 2024’de yerel seçim olsun, 2025’te genel seçim olsun…

Ha bire seçim olsun, istemez vatandaş…

Her yıl seçim mi yapalım yani, ömrümüz seçim meydanlarında, sandık kavgalarında mı geçsin?

Bizim vatandaş, bazı hususlarda iktidara kızar ama şöyle bir muhalefete de bakar.

“Dertlerine derman olacak mı, mevcuttan daha iyi yönetecek mi?” diye bakar.

İktidar namzetinin yaptıklarına, yapacaklarına bakar.

Ona göre karar verir.

Vatandaş yerel seçim ile genel seçimi ayırır.

Hele yerel seçim ile cumhurbaşkanlığı seçimini büsbütün ayırır.

Yerel seçimde “sarı kart”  gösterse de, Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir “sarı kart” daha göstermesi halinde sonuçların neler olacağını iyice hesaba katar.

“Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olma” endişesi her zaman vardır bu topraklarda.

Bir parti…

Belediye başkanının yargılanma sürecinde, meseleyi “sokaklarda” halletme…

“Sokak baskısıyla halletme” arayışına girerse...

CHP’nin yaptığı gibi yaparsa, endişeleri iyice artar vatandaşın.

*

Sosyal medya dünyası başka bir dünyadır, anketler dünyası da öyle.

Bu milletin nabzını sosyal medyayı, “tarafgir” anketleri esas alarak tutmaya çalışan yanılır.

Sokaklardaki “Bu iktidardan bıktık artık!” söylemlerine kapılarak, “Nereye gitsek vatandaş bizden erken seçim istiyor!” demek ve buna göre hareket etmek de son derece yanıltıcı olur.

Eğer, vatandaşın kararını bunlar belirleseydi Sayın Erdoğan’ın 2023 seçimini kazanması mümkün olmazdı.

Hayır…

Herkesin kendince aklı var.

İnsanoğlu, kendisi için, ailesi için neyin faydalı ya da daha az zararlı olacağının hesabını yapar.

Vatandaş, piyasanın çökmesini, esnafın batmasını istemez.

Zira, ekonomide domino etkisinin olacağını bir yerdeki bozulmanın her yeri etkileyeceğini bilir.

Bundan dolayı da…

Bu  “yargılama sürecinde boykot çağrısı” da vatandaşı rahatsız eder.

Hele hele…

Alay eder gibi,

“Kıymetli esnaf kardeşlerim;

Yarın boykot günümüz, bu yüzden sizin satışlarınız da biraz azalacak!” yollu paylaşımlar yapılırsa, iyice rahatsız eder!

*

CHP bir türlü kendisine yön veren “radikallerin” etkisinden kurtulamıyor.

Bir türlü “sakin” olamıyor.

Kendinden “emin” görüntü sergileyemiyor.

Hep hırçın, hep  taşkın, hep tehditkâr…

Böyle yapacağına “sağduyulu” olabilse…

Vatandaşları “sandık gelinceye kadar” kendilerini takip etmeye ve hesabı sandıkta sormaya davet etse…

Bütün esnafları kazanmaya çalışsa…

O esnafların “istihdam ettiklerini” kazanmaya çalışsa…

Yok olmuyor.

Meral Akşener’inden Muharrem İnce’sine kadar CHP’li olsun olmasın, hemen herkes “hışmına” uğruyor CHP’nin.

Bu partiye genel başkan olanlar da CHP’nin geleneksel öfke seline kapılıp gidiyor.

Radikallere uyuyor…

Böyle olunca da...

Her seçimden sonra…

“Bu da mı gol değil!” muhabbetine giriyor.

*

CHP’nin bu haliyle iktidara gelme ihtimali elbette vatandaşların en az yüzde 51’ini rahatsız eder.

CHP gerçekten değişse…

Ne güzel olur!

Olur da…

Olmayacak şey…

Ne demiş atalarımız:

“Kırk yıllık kâni,

Olur mu yâni!”